'Ekonomik kriz intiharla ortaya çıkıyor'

İktisatçı Ramazan Tunç, AKP-MHP ittifakının yarattığı ekonomik krizden kaynaklı geçimini sağlayamadıkları için intihar ettiklerini belirtti.

AKP-MHP rejiminin ittifak kurarak Kürtlere ve Kürdistan coğrafyasına saldırılar düzenlediği tarihten şimdiye kadar ekonomi, gün geçtikçe diplere doğru ilerliyor. Özellikle son yıllarda üst üste gerçekleşen seçimler, ekonominin büyük bir bölümünü olumsuz yönden etkilerken, Kuzey-Doğu Suriye'ye yönelik işgal saldırıları ile bu durum ikiye katlanmış oldu. Bir yandan seçim ve savaş ekonomisi üzerinden iktidarını sürdüren AKP-MHP, diğer yandan da geçimlerini sağlayamadıkları için intihar eden veya buna meyilli emekçiler var. İktisatçı Ramazan Tunç, ekonomik nedenlerden dolayı intihar edenler ve Türkiye'nin finansal gerilemesi ile ilgili konuştu.

İntihar konusunun sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarla ilişkilenerek gerçekleşmesinin önemli bir konu olduğuna dikkat çeken Tunç, Fransız Sosyolog Emile Durkheim'in intiharı egoizm, anormal psikoloji ve sosyolojik olarak üçe ayırdığını kaydetti. Hangi sebeple olursa olsun intihar vakalarının sosyolojik ve anormal bir durum olduğunu belirten Tunç, insanları bu anormalliğe sürükleyen temel faktörlerin başında ekonominin geldiğini ifade etti.

GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİK

Tunç, bireyin satın alma ve yaşamını idame ettirme gücünün ekonomiden geçtiğini söyleyerek, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Özellikle 2013 sonrası Türkiye'de uygulanan ekonomi politikaları, toplumun bireysel gelirinin düşmesine sebep oldu. Bu da insanların girdikleri kişisel ekonomik bunalımdan kurtulmanın yolunu intiharda bulmalarına yol açtı. Bu duruma nasıl gelindiğini tahlil etmekte fayda var. Ekonomi literatüründe, 'gini katsayısı' olarak tanımlanan bir değişken bir var.

Bu katsayı, Lorenz eğrisinden türetilen ve toplum içerisindeki gelir dağılımını analiz etmemize yarayan bir katsayıdır. Bu katsayı 1'e yaklaştığı zaman, bir ülkenin gelirinin ekonomik olarak tek elde toplanmış anlamına geliyor. Mümkün olduğunca bu göstergenin sıfıra yakın olması talep edilir. Sıfıra yakın olması demek, ekonomik gelirin topluma eşit düzeyde dağılması anlamına geliyor. Bu katsayı 2005 yılında Türkiye'de 0,18 iken, şu anda 0,41'e yaklaşıyor. Bu da 14 yıllık zaman zarfında Türkiye'de gelir dağılımı adaletsizliğinin arttığı anlamına geliyor."

DÜN ÖVENLER BUGÜN 'KRİZ VAR' DİYORLAR

Mevcut hükümetin son yıllarda uyguladığı ekonomi politikalarında iyileştirici bir etkinin olmadığını vurgulayan Tunç, "Daha çok rakam ve istatistiklerle oynayarak toplum nezdinde oluşturdukları algı ile ekonomiyi yönetmeyi tercih ediyorlar. Ama gerçekler her zaman bir yolunu bulup açığa çıkıyorlar. Toplum da artık bu gerçekler ile yüz yüze geldi.

Yaklaşık bir yıl öncesine kadar hükümete övgüler düzebilen esnaf ya da iş çevreleri şu an ekonomik krizden bahsetmeye başladılar. Krizi görmezden gelip toplumu bir yanılsama içerisine sokarak çözemezsiniz. Önce var olan kriz ile yüzleşip, nedenlerini iyi analiz etmek ve ona göre de politikalar üretmek lazım. Siz her ne kadar krizi gizlemeye çalışsanız da gerçekler kendini intihar ve benzeri sosyolojik patlamalarla ortaya koyabiliyor" diye konuştu.

'KÜRTLERİN STATÜSÜZLÜĞÜ MALİYETLERİNİ ARTIRIYOR'

Türkiye'nin hem ekonomi politikalarını hem de uluslararası ilişkilerini anti-Kürtlük üzerinden uyguladığını dile getiren Tunç, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Bu politika ve ilişki tarzının maliyeti gün geçtikçe artıyor. Kürdistan ve Kürtlerin statüsüzlüğü, artık sürdürülebilir olmaktan çıktı. Bu statüsüzlük, artık Türkiye başta olmak üzere tüm Kürt karşıtlarına ekstra maliyet çıkaran düzeydedir. Dinamiklerin değişim ve dönüşüme etki etmelerinin rolü bu realiteyi kabul etmesinde yatıyor.

Ekonomi ve uluslararası literatürde John Von Neumann'ın ortaya koyduğu 'oyun teorisi'ne göre, rakipler birbirlerinden bağımsız stratejiler izledikleri zaman -Türkiye ve Kürtleri örnek göstermek mümkündür- bazen ortaya çıkan sonuçlar verimli olmayabiliyor. Ama işbirliği içerisinde bir strateji belirlediklerine bazen sonuçlar pozitif olabiliyor. Buna, 'kazan kazan stratejisi' diyorlar. Bu stratejinin de koşulu, Türkiye'nin Kürtler ile oturup, onların statüsü ile ilgili bir yol haritası belirlemesinden geçiyor."