Ekonomist Kurdaxi: Suriye karanlığa, Rojava aydınlığa gidiyor
Ekonomist Kurdaxi: Suriye karanlığa, Rojava aydınlığa gidiyor
Ekonomist Kurdaxi: Suriye karanlığa, Rojava aydınlığa gidiyor
Suriye’de 2011 yılı Mart ayında Deraa’da halk ayaklanmasıyla başlayan kriz üçüncü yılını tamamlıyor. Ağır kayıpların yaşandığı Suriye’de binlerce insan yaşamını yitirdi, bir o kadarı yaralandı. Ülke nüfusunun yarısına yakını evsiz, yurtsuz kaldı. 2 milyon civarında insan ise yurdundan göç ederek mülteci durumuna düştü. Suriye’deki savaşın etkilediği temel alanlardan biri de ekonomi.
Suriye'nin ekonomik geleceği ve Rojava’da öngörülen ekonomik modeli ANF’ye değerlendiren Halep Üniversitesi Ekonomi Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi ve Afrin Ekonomiyi Canlandırma, Geliştirme Komitesi üyesi Dr. Dara Kurdaxi, Suriye’nin “ikinci bir Irak” olabileceği uyarısında bulunurken, toplumsal ekonomi modeliyle Rojava’yı parlak bir geleceğin beklediğini söyledi.
Yaşanan şiddet olaylardan dolayı Suriye alt yapısının büyük oranda tahrip edildiğini belirten Kurdaxi, Suriye’nin yeniden eski haline dönmesi için 15 yıl gibi bir zaman ve 150 milyar dolarlık bir kaynağa ihtiyaç olduğunu belirtti. Rojava’da ise korunan istikrardan ötürü alt yapı olarak ciddi bir yıkımın yaşanmadığını söyleyen Kurdaxi, toplumsallığın dışında değil toplumu amaç edinen bir ekonomi modelinin esas alındığını söyledi.
Suriye’de son üç yılda ortaya çıkan durumun öncesine gidersek, nasıl bir tablo vardı 2011 öncesinde?
Suriye’deki son 50 yıllık süre içinde 1979-82 yıllarında Hema ve Halep’te yaşanan olaylar dışında bir istikrar vardı. Bu ve uluslararası bazı gelişmelerden ötürü ekonomide de bir istikrar vardı. Bir de Sovyetler Birliği’nin, Arap ülkelerinin 70’li yıllardaki yardımlarından ötürü bu istikrar vardı. 80’li yıllardan sonra ekonomik istikrar dikkat çekici bir şekilde bozuldu. Uluslararası değişimler ve özellikle de Sovyetler ile ABD arasındaki ilişkiler ile dışarıdan gelen yardımların durması buna neden olarak gösterilebilir. Bunun nedeni ise İran-Irak savaşı sırasında Suriye devletinin tutumunun körfez ülkelerinden farklı olmasından ötürü Suriye’ye yapılan yardımların kesilmesiydi. Bu nedenle Suriye ekonomik sıkıntılarıyla yüz yüze kaldı.
Suriye yönetimi yaşanan ekonomik sıkıntıların aşılması ve yaşanan gelişmelerin ekonomiyi daha fazla etkilememesi için yeni bazı çalışmalar başlattı. Bazı sermayedarlarla ilişkilerini yeniledi. Bu sermayedarlar Suriye’ye geri dönüş yaparak var olan durumdan da çıkar sağlayarak ticaret ve kurumsal alanda gelişmeye başladılar. Türetilen bu yeni sermayedarlar sınıfı kendi ilişkileriyle Suriye’de siyasi bir istikrar sağlamaya çalıştılar. Ancak yeni yeni ticaret ve sermaye sahasına çıkan bu kişilerin girişimleri ekonomik krizi aşmaya yetmedi. Suriye hükümeti ekonomi politikası ve yöntemlerinde değişikliğe gitmek zorunda kaldı. Özellikle de Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra çıkarılan yeni yasalarla geliştirilmek istenen özel sektörle bazı değişikliklere gidildi. Bunlar kısmi sonuçlar ortaya çıkardı, ancak ekonomik sorunların tamamını çözemedi. Sadece reform ve yama yapma temelinde izlenen politikalardı. Bu da var olan ekonomik krizin Suriye ekonomisini hızlı ve derin bir şekilde etkilemesini beraberinde getirdi.
Son üç yıldır devam eden savaş nasıl etkiledi?
Arap, daha doğrusu halklar ve Kürt baharından etkilenerek baş gösteren siyasi olaylar 2011 Martında başladıktan sonra Suriye merkez bankası yaptığı bir açıklama ile 18 Milyar Dolarlık bir tedbir hacmine sahip olduklarını duyurdular. 6 ay sonra da tedbir paketinden 8 milyar doların harcandığını açıkladılar. Bu da şu anlama geliyor 18 milyar dolarlık tedbir paketi 3 yıllık harcamalara yetecek. Özellikle de süreç Suriye’de silahlı çatışmalar ortamına çekilmesinden sonra bu tablo ortaya çıkıyor.
Farklı kuruluşların verilerine göre Suriye’nin yeniden inşası için 150 milyar dolarlık kaynağa ihtiyaç var. Bu da Suriye alt yapısının %60 ile 70’nin tamamen yok olduğunu gösteriyor. Tabii eğer Suriye’nin yitirdiği insan gücü de hesaba katılırsa ki katılmalıdır, gerçek bu rakamın çok çok üstünde.
Çünkü gözlerimizin önünde Suriye yurttaşlarının yarısından fazlasının yerlerinden, yurtlarından göç ettiğini, 2 milyondan fazla kişinin Suriye’ye komşu olan ülkelerde kamplarda yaşamaya başladıklarını gördük ve biliyoruz. Ve 200 bin insan şimdiye kadar bu savaşta yaşamını yitirdi. Bu da yılda 75 bin insanın yaşamına mal olduğu anlamına geliyor.
Çizdiğiniz bu tabloya göre Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
Diyelim ki Suriye’de yaşanan olaylar, çatışmalar tamamen durdurularak bir çözüm bulundu. Suriye’de krize neden olan bütün taraflar arasında bir çözüme ulaşıldı. Bu durumda bile Suriye’nin üç yıl önceki haline dönmesi için 15 yıl gibi bir süreye ihtiyaç var. Ayrıca her yıl için 10 milyar dolar gibi bir oranda savaş içinde tahrip olan alt yapıyı yeniden inşa etmek için para gerekiyor.
Mevcut durumda Suriye çok ciddi bir kriz içindedir. Çünkü biliyoruz ki krizin nedeni olan tarafların sorunu giderme yönünde bir yaklaşımları şimdiye kadar ortaya çıkmış değil. Bu nedenle Suriye’nin durumu giderek daha kötüye gidecek gibi görünüyor. Dolayısıyla savaşın maliyetinin giderek ağırlaşacağı anlamına geliyor. Yani Suriye giderek karanlık bir sürece doğru gidiyor. Suriye en iyi ihtimalle yeni bir Irak olmaya adaydır. Yani en iyi ihtimalle Suriye ikinci bir Irak olacak diye düşünüyorum.
Rojava’daki ekonomik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rojava’nın durumu biraz farklıdır. Rojava’nın ekonomik yapısını iki temel noktada değerlendirebiliriz.
Birincisi; Rojava’nın her üç bölgesi de zengin ve kendi kendine yeten bölgelerdir. Toprakları verimlidir. Ama Kürdistan’a dönük özel politikalar nedeniyle yoksulluk vardı. Bu da rejime dayalı bazı zenginlerin ortaya çıkmasını beraberinde getirdi. Türetilen sermayedarların amacı üretimi geliştirmek ve bölgeyi kalkındırmak değildi. Aksine var olan olumsuz şartlardan çıkar sağlamak istediler. Bu durum halkımızın sistematik bir şekilde halkımızın Halep ve Şam gibi kentlere göç etmesine neden oldu. Tabii ki Suriye rejimi tarafından çıkarılan olağanüstü kanunlar ve geliştirilen özel politikalarla ortaya çıkan durum yoksulluğun yaygınlaşması, göçün arttırılmasının önünü açtı. Bu da halkın toplumsal, tarihsel gerçekliğine yabancılaşmasını beraberinde getirdi.
İkincisi; Suriye’de baş gösteren kriz, çatışmalı ortam dar bir şekilde Rojava’ya yansıdı. Daha doğrusu çok az yansıdı. Rojava Suriye’deki yıkıcı savaştan uzak tutuldu bununla alt yapısı korundu. Bu, kendisini üçüncü çizgiyi esas aldığını belirten yönetimin sayesinde oldu. Ekonomik krizden etkilenme oldu ama savaşın yıkıcı yönünü çok fazla yaşamadık alt yapı olarak.
Tabii daha önce ucuza giren yakıt ve temel gıda maddelerinin bu dönemde daha pahalı bölgeye girmesi, Rojava’ya uygulanan ambargo olumsuz etkiledi.
Bu iki nedenle Rojava’nın ekonomik yapısı zayıf kaldı. Ancak tüm bunlara rağmen Suriye’deki ekonomik krize oranla var olan sorunlar daha kolay giderilebilir durumda. Çünkü Rojava’da bir istikrar ve güçlü ekonomik temel var. Rojavadaki siyasi ve halkın örgütlülük yapısı Suriye’nin diğer bölgelerinden çok daha iyi durumda en önemlisi alt yapısı sağlam kalmış. Bu yüzden yeniden inşanın maliyeti çok daha az olur. Çünkü Rojava’da ekonomiyi yeniden canlandırma ve geliştirme ufku eskiye oranla çok daha geniş. Geriye sadece bölgesel ekonomik kalkınmanın örgütlendirilmesi kalıyor.
Rojavada ekonomik kalkınma ve ekonomiyi canlandırma için bazı adımlar atılmış durumda. Nasıl bir ekonomiyi kalkındırma programı uygulanmalı?
Yeni bir örgütlenme ve kurumlaşma modeline ihtiyacımız var. Ki, buna kolektif, komünal ekonomik model de deniyor, bazıları da toplumsal ekonomi olarak adlandırıyorlar.
Şimdi Rojava’da ekonomiyi canlandırma ve geliştirmek için esas aldığımız bir yöntem var. Rojava’da izlediğimiz yöntem özel mülkiyete karşı bir yöntem değil, fakat sonunda bu özel mülkiyetin de Rojava’da yaşayan tüm halkların hizmetine girecek bir noktaya getirecek bir yöntemdir aynı zamanda. Elbette daha yolun başındayız. Ama buna rağmen küçük çaplı da olsa olumlu gelişmeler kendini gösteriyor.
Çok açık bir şekilde toplumu kendisine amaç yapmayan bir ekonomik canlanma ve gelişme olmayacağını bilmemiz gerekiyor. Bunun için diyebiliriz ki izlediğimiz ekonomik canlanma ve ekonomiyi geliştirme modeli toplumsal ekonomik modeldir. Yani çevresine saygı göstermeyen kapitalist bir model değil; toplumu sınıfsal çelişkilere sürükleyen, sonunda sermayenin hizmetine giren bir model de değil. Kendine has özellikleri olan öz gücü, doğal kaynakları ve güçlü alt yapısına dayanan paylaşımcı bir modeldir. Tabii ki bunun için zamana ihtiyacımız var. Henüz işin başlangıcındayız.
Öngörülen ekonomi modelini nasıl adlandırıyorsunuz?
Tarih boyunca ekonomi toplumsallıktan ayrı geliştirildi. Bununla sömürgeci devletçiklerin oluşmasının önünü açtılar. Sonunda ekonomik liberalizmi yarattılar.
Buna karşı reel sosyalizm de ekonomiyi anlamından uzaklaştırdığı için devletin bir parçası yaptı ve ekonominin her şeyini devlete bıraktı. Bununla da uluslararası ekonomi şirketleri, kartel ve tröstleri ile sermayedarlardan çok farklı bir şey ortaya çıkarmadı.
Bu tarihsel sonuçlar Rojava’da yeni bir model izlememiz gerektiğini bize gösterdi. Bunun için projemizde ekonomiyi gerçek ve doğasına kavuşturmak üzerine geliştirdik.
Bunu sadece Rojava ve Suriye için değil tüm Ortadoğu’ya bir model olarak ortaya koyduk. Hedefimiz de budur. Bu amaçla başlattığımız uygulamalar yani projelerimizi hayata geçirme sonucunda ekonomik gelişme, canlanma ile birlikte insanlık gerçek değerlerine kavuşacak.
Çünkü Rojava’da öngörülen, hedeflenen ekonomik proje uygulaması insani ve toplumsal ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor.
Kuşkusuz uygulamaya çalıştığımız bu yeni ekonomik modelin bu aşamasında birçok engelle karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü global ekonomiyi değiştirme zihniyeti daha zayıftır.
Bana göre bunu aşmak için, toplumu bu konuda aydınlatmak ve anlaşılmayan noktaları gidermek için bir ekonomi konferansına ihtiyacımız var. Konferansta anlaşılmayan noktaların, şimdiye kadar yapılan çarpıtmaların giderilmesi gerekir. Toplumsal ekonominin önemi ve değerinin kavratılması gerekir.
Esas aldığımız toplumsal ekonomi modelinin pratiğe tam geçmesi için konferansın bir an önce yapılması gerekir. Konferansta var olan modellerin yanlışlıkları iyi tartışılarak düzeltmeye gidilmesi gerekir. Rojava’da izlemeye çalıştığımız, projelerle hayata geçirmek için uğraştığımız gerçek ekonomi modelinin iyi anlatılması ve genelleştirilmesi gerekir. Sonunda bütün dünyanın döneceği, dönmek zorunda olduğu bir modeli benimsedik. Onun için er ya da geç başaracağız. Çünkü toplumun başarması demektir.