Emekli askerler: 'Barış için elimizden geleni yapmaya hazırız'
Emekli askerler: 'Barış için elimizden geleni yapmaya hazırız'
Emekli askerler: 'Barış için elimizden geleni yapmaya hazırız'
Askeri Darbenin Askeri Muhalifleri Derneği (ADAM-DER) heyeti, barış süreci çalışmaları kapsamında Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ı ziyaret etti.
Bölgede çeşitli temaslarda bulunan ADAM-DER Başkanı Tuna Atalay, ADAM-DER Onursal Başkanı Rahmi Yıldırım ile Re'sen Emekliler Derneği Başkanı Servet Kahramener ve beraberindeki heyet, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ile bir araya gelerek, çözüm süreci ile ilgili bilgi alışverişinde bulundu. Ziyarette konuşan ADAM-DER Başkanı Tuna Yıldırım, 30 yıldır süren 40 bin insanın canına mal olan bu savaşın, en azından çatışmasızlık olarak bu aşamaya gelmesinden dolayı sevinçli olduklarını söyledi.
Anaların dağdaki ve askerdeki çocukları ile birlikte gülmesini istediklerini belirten Yıldırım, demokrasi mücadelesinin sadece "Doğu" veya "Güneydoğu"da (Kuzey Kürdistan) olmaması gerektiğini, mücadelenin Türkiye'nin her karışında her karesinde oluşması gerektiğini ifade etti.
Daha sonra konuşan Re'sen Emekliler Derneği Başkanı Servet Kahramaner ise, başlatılan sürecin nihai hedefine ulaşması arzusunda olduklarını söyledi. Kendilerinin eski askerler olarak bunu yürekten desteklediklerini aktaran Kahramaner, "Ben bir Diyarbakırlı olarak bunu bir misyon edindim kendime. Bu yörenin ne acılar çektiğini nelere maruz kaldığını çok iyi bilen biriyim. Biz belli bir kesimle mutabakat kalmayacağız. Tüm devlete küsmüş, veya devletin kendine küstürdüğü tüm herkesle kucaklaşması gerekiyor. Biz demokratik haklardan herkesin eşit şekilde yararlanmasını istiyoruz. Zaten bunun tarafı olduğumuz için bugün sistem dışına itildik. Elimizden geleni, üzerimize düşeni yapmaya hazırız" dedi.
ADAM-DER Onursal Başkanı Rahmi Yıldırım da, askerlik mesleğinin adam öldürme mesleği olduğunu ve çeşitli tarihlerde Türk Silahlı Kuvetleri'nde görüş ve inançlarından dolayı tasfiye edildiklerini belirterek, "Tasfiye edilmiş olmasaydık, dağdaki insanlarla çatışma, ölmek ve öldürmek durumunda kalacaktık. Hayat bizi bundan alı koyduğu için elbette sevinçliyiz. Karşı karşıya gelseydik çatışmalı ortamda bir birimizi öldürmek için sıkacaktık birbirimize. Bizim çok sayıda meslektaşımız şehit oldu, 30 bin dolayında genç Kürt emekçisi yoksul insanı resmi bildirilerdeki ifadesi ile ölü olarak ele geçirildi. Biz bunu yüreğinin en derinlerinde hissedilen acı ile ilgili birbirini şehit eden bir birini ölü ele geçiren bu insanlar çatışmasız ortamda askeri personelde İzmir'de açılan bir kahvede çatışmasızlık ortamda karşılaştılar hiç kuşku duymuyorum kardeş sofrasını paylaşırlar. Bu insanlar neden dağa çıkıyorlar dilini özgürleştirmek için, dinini özgürleştirmek için kültürünü özgürleştirmek için yaşatmak için çünkü yok sayılmış bir süreden beri. İlerde çocuklarımız torunlarımız şunu okuduklarında herhalde dedelerimiz çok utanç verici işler yapmıştır diyecekler bu konuda en yetkili iki aktör var birisi sayın Başbakan diğeri Abdullah Öcalan ama en belirleyici aktör Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır" diye konuştu.
Yıldırım'ın ardından konuşan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ise, buradaki barışın halklar arası barış olmadığını, barışın devlet ile halkların barışması olduğunu söyledi. Çabalarının demokratik bir Türkiye'de eşit özgür yurttaş olarak yaşamak olduğunu dile getiren Demirbaş, şöyle konuştu: "Biz burada çok dilli belediyecilik diye bir belediyecilik yaptık. İsteseydik Türkçe Kürtçe yapabilirdik ve ya sadece Kürtçe yapabilirdik. Ama bunu yapsaydık, bugün sistemin bize yaptığından farksız bir şey olmayacaktı. Elimde silah yok hiç kimseyi de öldürmedim yolsuzluk da yapmadım ama 483 yıl hapisle yargılanıyorum. Bütün bunlara isyan etti benim oğlum ve 16 yaşında dağa gitti" şeklinde konuştu. Devletin kendileri gibi siyaset yapanları engellediğini belirten Demirbaş, "Bir yanda ben demokratik siyaset yapan biriyim ve devlet benim gibileri engelliyor, benim siyaset yapmamı istemiyor ve buna isyan eden gençlerimiz dağa gidiyor. 2009 yılının Aralık ayında bizi adliyeye getirdiler sanki suçluymuşuz gibi, Nazi toplama kamplarındaki gibi başımıza birer polis verip, bizim fotoğraflarımızı çektiler ve servis yaptılar. O fotoğraftan sonra bugüne kadar en az 3 bine yakın genç dağa gitti. Yozgatlı Mehmet'in annesi ile Diyarbakırlı Baran'ın annesinin çektikleri aynıdır. Benim iki ay sonra bir diğer oğlum askere gidecek, dört ay önce oğlumla oturduk. Ne yapacaksın oğlum dedim, yeni sisteme göre raporda alamıyor, baba nasıl gideceğim dedi. ya kardeşlerime ya da arkadaşlarıma sıkacak durumda olursam ne yapacağım o kurşunu kendime sıkacağım. ya da dedi, kardeşimin gerilla olduğunu bilirlerse senin oğlum olduğunu bilirlerse ki bilecekler bir yerde intihar etti diye cenazem gelirse ne olacak. Düşünün o anne nasıl yaşayacak. Bütün bunlar bizim barışı istememiz için ayrı bir nedendir."