Esaretin bedeli
Esaretin bedeli
Esaretin bedeli
Bakırköy Cezaevinde tutulan kalp hastası Fatma Tokmak’ın durumu her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Cezaevi koşullarında hastalığının tedavisinin mümkün olmayan Tokmak’ın en büyük arzusu sağlığına ve oğlu Azad’a kavuşmak.
Ağır hasta tutsakların infazının ertelenmesine yönelik 31 Ocak 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6411 sayılı kanun değişikliği yine kağıt üzerinde kaldı. Yasadan yararlanmayı bekleyen yüzlerce hasta tutsak arasında, 14 yıldır hukuksuz bir biçimde yargılandığı davadan hüküm giyen ve oğlu Azad’dan kopartılan kalp hastası Fatma Tokmak da var. Kalbinin 2 kapakçığında kronik sorun bulunan Tokmak’ın durumu hükümlü bulunduğu Bakırköy kadın kapalı cezaevinde geçirdiği riskli bir ameliyat sonrası gitgide ağırlaşıyor. Tokmak’ın 2 kalp kapakçığının düzgün çalışabilmesi için acilen yapılması gereken ikinci ameliyatı ise cezaevi koşulları altında kaldıramayacağını söylüyor. İnfazının durdurulması için Avukatı Eren Keskin’in Adli Tıp Kurumu’na yaptığı başvurunun sonucunu aylardır bekleyen Tokmak’ın Meclisteki 4 partinin milletvekillerinden Başbakan’a, Cumhurbaşkanı Gül’den eşi Hayrünnisa Gül’e kadar mektup yazmadığı yer kalmadı. Ancak hiçbir cevap alamayan Tokmak’ın tek isteği Azad’a kavuşmak.
Fatma Tokmak ile oğlu Azad’ın yaşadığı dram birçok kez gündeme geldi ama değişen bir şey olmadı. Bakırköy cezaevinde aynı koğuşu paylaştığım Tokmak, nefes almakta zorlanıyor, merdiven çıkamıyor ve günlük olarak aldığı çok sayıda ilaç ile hayata tutunmaya çalışıyor. 38 yaşında olmasına rağmen, yaşadığı yoğun fiziksel ve psikolojik işkencelere, cezaevi koşullarının da eklenmesi sonucunda kalp rahatsızlığı ilerleyen Tokmak, şimdi Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek cevabı bekliyor. Cezaevlerinde hasta tutsakların ölüme terk edildiği Türkiye’de, Fatma Tokmak ve oğlu Azad’ın yaşadığı zulüm bu ülkede Kürt kadın ve çocuklara reva görülenlerin somut bir örneği.
UMUDUN ADI AZAD’DI
Fatma Tokmak 1974 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde dünyaya gelir. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden Tokmak, ablası tarafından büyütülür. Çocuk yaşta evlenen Tokmak’ın hayatı eşi Ali Aydın’ın devlet tarafından aranmasıyla tümden değişir. Eşi yaşadığı baskılar sonucu kırsalın yolunu tuttuğunda O, 7 aylık hamiledir. Devlet zulmünün kuşattığı topraklarının bir gün özgür olacağı umuduyla oğluna Azad ismini koyar. Ancak 1996 yılında Bahçelievler’de misafir olarak kaldığı evin özel timlerce basılması her ikisi için sancılı yılların başlangıcı olur. Azad umudu yerini hukuksuzluklarla dolu esaret yıllarına bırakır. O dönem henüz 1,5 aylık olan oğlu Azad’ın çığlıkları hala kulaklarında çınlayan Tokmak, hayatını altüst eden dehşet günlerini şöyle anlattı: “Azad kollarımdayken polis aracına bindirildiğim gibi gözlerimi bir bezle bağladılar. Sağımda ve solumda oturan sivil polisler yol boyunca beni darp ederek İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürdü. 11 gün boyunca orada işkence ve tacize maruz kaldım. Bana defalarca elektrik verdiler.
FAŞİZMİN BÖYLESİ
Türkçe’yi anlamama rağmen tek kelime konuşmayı bilmediğim için, örgüt tavrı koyduğumu söyleyerek bu kez oğlum Azad’a gözlerimin önünde işkence yaptılar. Sırtına, boynuna, eline sigara basıyorlardı. Çocuk acıdan çığlık çığlığa ağlıyordu. O her bağırdığında içimden bir parça kopuyordu. Azad’ın oğlum olmadığını, olsaydı konuşacağımı söyleyerek çıplak bir biçimde yere yatırıp, oğlumu da soyarak ağza alınmayacak hakaretlerle üzerime attılar. Eşimin kırsala gitmesine rağmen evlenmediğim için kendisiyle bağlantım olduğunu söyleyerek öldüresiye darp ediyorlardı. Azad’ı da benimle birlikte hücreye attılar. Öyle ağır işkencelerden geçirilmiştim ki, Azad’ın ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştim. Çocuğumun altının değişmesi, beslenmesi gerekiyordu. O kadar kötü bir durumdaydı ki işkenceciler TEM’de ölürse PKK’ye propaganda aracı olacağını söyleyerek, Azad’ın ismini değiştirmemi ve çocuk esirgeme kurumuna vermemi dayattılar. Kabul etmeyince işkencenin dozu arttı. Ben işkence altındayken, haberim olmadan Azad’ı benden kopardılar. Polisler beni darp edip hazırladıkları ifadeye zorla parmak bastırdılar. Ayakta duramaz bir halde Beşiktaş Adliyesi’ne çıkartıldım. PKK’ye üye olmak ve örgüte taban kazandırmak iddiasıyla tutuklanıp Gebze kadın kapalı cezaevine konuldum.
‘ANNE SENİ BURADA DÖVÜYORLAR MI?’
3,5 ay boyunca Azad’dan haber alamadım. Nerede olduğu benden gizlendi. Ancak avukatım Eren Keskin’in yoğun çabası sonucunda Azad’ın Bahçelievler Çocuk Esirgeme Kurumu’nda olduğu ortaya çıktı. Tüm uğraşlar neticesinde O’na kavuşabildim. Cezaevine geldiğinde ciddi bir travma yaşıyordu. Yanıma yaklaşan herkese karşı tepkiliydi, uyuyamıyordu, kimseyle konuşmuyordu. Sadece baş başa kaldığımızda benimle konuşuyor, bana, ‘Anne seni burada dövüyorlar mı?’ diye soruyordu. Sürekli bir korku içindeydi. Bütün çabalarımıza rağmen yaşadığı travmayı atlatamıyordu. Bir hafta benim yanımda, bir hafta dışarıda kalıyordu. Yıllarca psikolojik destek aldı.
KALBİM DAHA FAZLA DAYANMADI
Esaret dolu yıllar böyle geçti. Cezaevindeki kötü koşullar ve F Tipi cezaevlerine karşı yapılan 44 günlük açlık grevinden sonra, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine eş zamanlı yapılan operasyonların ardından rahatsızlandım. Gebze Devlet Hastanesi’ne sevk edildiğimde, kalbimin 4 kapakçığından 2’sinin tıkandığını öğrendim. Genç olduğum için önce pek umursamadım. Ancak Siyami Ersek Eğitim ve Araştırma Hatanesi Kardiyoloji bölümünde yapılan tetkiklerim sonucu durumumun ciddiyeti anlaşıldı ve acilen anjiyo oldum. Doktorlar cezaevindeki koşulların tedavim için uygun olmadığına dair rapor verdiler. Bunun üzerine yargılandığım Beşiktaş 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2006 yılında tahliye edildim.
TAM AZAD’A KAVUŞMUŞKEN…
Yıllar sonra oğluma, özgürlüğüme kavuştum. Bir yandan tedavi olurken, diğer bir yandan Sosyal Hizmetler Kurumu’nda çalışıyor, engellilere bakıyordum. Yaşadığım tüm acılara rağmen, ülkemi terk etmeyi hiç düşünmedim. Her şeye rağmen, bir gün adaletin yerini bulacağına dair umudumu korudum. Tam Azad ile yeni bir hayata adım atmışken, Yargıtay tarafından cezamın onanmasıyla müebbet hapis cezasına mahkum edildim. Azad ile bir kez daha ayrı düşüyorduk… Bakırköy cezaevine getirildiğimde ve kapı üzerime kapandığında, adalete olan inancım belki de ilk kez bu kadar derinden yara aldı. Bana ve çocuğuma işkence eden polisler elini kolunu sallayarak dolaşırken, mahkum edilen yine ben ve Azad olduk.”
2011 yılında Bağcılar Devlet Hastanesi’nde riskli bir kalp ameliyatı geçiren Tokmak’a, bu kez açık kalp ameliyatı olması gerektiği söyleniyor. Ancak cezaevinin koşulları buna el vermiyor. Ancak ölümlerin manşeti hak ettiği Türkiye’de Fatma’nın Azad’a kavuşması için daha ne bekleniyor?