Türk İstihbaratı'nın Avrupa'ya gönderdiği suikast timlerine ilişkin belgelere Yeni Özgür Politika ulaştı. İstihbarata bağlı suikast timinin Bremen'deki istihbarat elemanının tuttuğu notlar, operasyonel faaliyetin biçimini gözler önüne seriyor.
ANF
HABER MERKEZİ
Salı, 15 Kasım 2016, 12:00
"Türk İstihbaratı'yla bağlantılı Kürt karşıtı faaliyetler yürüttüğü" ve "uyuşturucu ve silah depoladığı" gerekçesiyle Osmanen Germania çetesine Almanya'da yapılan polis operasyonu ardından bir açıklama yapan Avrupa Demokratik Kürt Toplum Kongresi (KCDK-E), Türk devletinin gönderdiği suikast timleriyle ilgili bilgiler paylaşmıştı. Gazetemizin ulaştığı bilgi ve belgeler, açıklamada bahsi edilen suikast timine dair detayları açığa çıkarıyor.
Denge TV muhabirliği kisvesiyle Avrupa'ya çıkan ve bu kimliği kullanarak farklı ülkelerde Kürt kurumları, siyasetçileri ve gazetecileriyle görüşmeler yapan, notlar tutan Mehmet Fatih Sayan, Türk İstihbaratı'nın Avrupa'daki elemanlarından biri.
HERKESLE GÖRÜŞMÜŞ!
C.E.'nin gazetemize ulaştırdığı (ve Alman soruşturma makamlarına da aktarılmış) belgelerde, Bremen kentinde Kürtlerle ilgili istihbarat toplamakla görevlendirilmiş, Berlin'deki Türk Büyükelçiliği'ne bağlı ama Denge TV muhabiri kisvesiyle çalışan Mehmet Fatih Sayan'ın el yazısı notları bulunuyor.
Çoğunluğu kareli defter sayfasına tükenmez kalemle tutulan istihbarat raporlarında, Bremen başta olmak üzere Kürtlerin dernek faaliyetlerine ilişkin tutulan notlar; Kürt siyasetçiler ve gazetecilerle girilen diyalogların anlatımları; bazı eylemlere dair bilgiler yer alıyor. Notlardan muhbir Sayan'ın KCDK-E Eşbaşkanı Yüksel Koç'u özellikle takip ettiği, ilişkilenmeye çalıştığı; bunun yanı sıra KONGRA GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal, NAV-DEM Eşbaşkanları Fatoş Göksungur ve Bahattin Doğan gibi birçok Kürt siyasetçiyle ve gazetecilerle kurduğu ilişkileri de not ettiği anlaşılıyor.
NOTLAR
* Türk İstihbaratı'nın muhbiri Mehmet Fatih Sayan, 27 Mayıs Cuma günü tuttuğu ve (1) diye kodladığı notlarında, gazetemizin daha önce yaptığı bir haber dolayısıyla Bremen derneğinin "siyasetçilere suikast" iddiasıyla çalkalandığını belirtiyor ve ekliyor: "Yükselin (Koç) aldığı haber sağlam güvenilir değilse Yeni Özgür Politikaya haber olmazdı. Yüksel oraya açıklama yapmazdı." (Notlardaki yazım hataları, Sayan'a aittir.)
* (2) numaralı notta ise Yüksel Koç'un basın çalışanları Osman Oğuz ve Baki Gül ile irtibatını anlatan Sayan, "Şuanda Bremen örgüt çalışanları alarm durumunda" yorumunu yapıyor.
* Muhbir Sayan'ın notlarının önemli bir bölümü, basit gözleme dayanan, doğruluğu olmayan bilgilerden oluşuyor. Bu özensizlik, 29 Mayıs'ta Köln'de gerçekleştirilen Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi (NAV-DEM) Kongresi'nde tuttuğu notlarda özellikle görülüyor. Kongre kararlarına ilişkin madde madde aktarımlar yapan muhbir Sayan, "Tahmin ettiğimiz gibi Yüksel Koç çekildi. Yüksel artık ailesi ve çocuklarıyla ilgilenecekmiş. Oğlu evleniyor" diyor. Oysa Koç, NAV-DEM Eşbaşkanlığı ardından KCDK-E Kongresi'nde eşbaşkanlığa seçiliyor.
* Başka bir kağıtta ise muhbir, NAV-DEM Eşbaşkanı Fatoş Göksungur'la irtibat kurduğunu anlatıyor.
* Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını protesto için Bremen'de, 28 Mayıs günü yapılan eylemde ise muhbir Sayan, Alman Emniyeti'nden bir görevliyi not ediyor: "K. ve S.'nin, Yüksel Koç'un irtibatta olduğu sivil Bremen poli şefini anlattılar bana. Resmini çektim çaktırmadan. Bu adam torpil geçip sürekli bu tür çalışmalarda merkezle Berlin ile diyaloğu sağlıyormuş. Yanında tüm yürüyüş boyunca tercümanla dolaştı. Kirli ve eski kıyafetler giyerek gözlem yapıyordu. …… ve …… bana söylemeseydi o adamın polis şefi olduğunu Berline bilgi verdiğini asla farkedemezdim. Çok akıllıca ve zekice takip ediyordu."
* C.E.'nin gazetemize ulaştırdığı muhbire ait fotoğraf arşivinde de bulunan fotoğrafta, Sayan'ın Alman polis şefini işaretlediği ve hakkında notlar tuttuğu görülüyor.
* Notlardan anlaşıldığı kadarıyla muhbir Mehmet Fatih Sayan, 30 Eylül'den sonra Aachen şehrine taşınmayı planlıyor. (Ve daha sonra taşınıyor.) Bu planı yaptığı sırada tuttuğu notta, Türk İstihbaratı'ndan taleplerini de sıralıyor:
"30 Eylülden Sonra yapılacaklar
* Aachen şehrine taşınılacak.
* Üniversite oturumu için kişi başı 9000 euro bloke hesap yapılacak.
* Kişi başı 1290 euro okul harcı ve hazırlık sınıfı için okula ödenecek.
* Ev aranacak kira ödenecek.
* Bremenden eşyaları getirmek için kamyon ve taşıyacak adamlar tutulacak. Demirağ firmasıyla konuştum Türkiyeden olanlar işletiyor. 400 km uzaklıktaki Aachen için 1400 euro istiyorlar. Herşey dahil.
* Ekim ayı itibariyle yeni planlama konuşmalıyız. Aachen'da neler yapılacak
MUHBİRLİĞİN PARAVANI: DENGE TV MUHABİRLİĞİ!
Mardin'in Derik ilçesinden olan M. Fatih Sayan'ın babası, devletle işbirliği yaptığı gerekçesiyle 90'lı yıllarda PKK tarafından cezalandırılmış. C.E.'nin anlatımına göre muhbirin babası, çikolata götürür süsü vererek Güney Kürdistan-Türkiye arasında silah ticareti yapıyordu.
Babasının ölümü ardından dönemin bakanlarından Binali Yıldırım'ın elinden bizzat para çeki alan M. Fatih Sayan, ayrıca devlet olanaklarıyla Kıbrıs'taki Yakındoğu Üniversitesi'nde gazetecilik eğitimi aldı. Sayan'ın bu dönemde, Türk devletinin öteden beri kontrgerilla karargahı olan Kıbrıs'ta "enterne" edildiği tahmin ediliyor.
17 yaşında halasının kızıyla evlenen ve bu evlilikten üç çocuk sahibi olan Sayan, Almanya'ya geldikten sonra ise bu ilişkisini C.E.'den saklayıp bir de onunla evleniyor. Üç yıl süren evlilik boyunca çift, birlikte Türksat üzerinden yayın yapan Denge TV'de çalışmaya başlıyor. M. Fatih Sayan, Denge TV'deki işini Kürt siyasetçilere ulaşmak için bir basamağa dönüştürüyor. Hatta bir dönem Denge TV merkezine Kürt kurumlarının kendisine yeterince güvenmediği, kapılarını açmadığı serzenişinde bulunup yardım istiyor; Sayan'ın muhbirliğinden habersiz olan kanal yönetimi Kürt kurumlarıyla muhbir Sayan arasında aracı oluyor.
Sayan'ın C.E. dışında Ukrayna'da da ilişkide olduğu bir kadın bulunuyor. Bu nedenle muhbir, dönem dönem Ukrayna'ya da gidip geliyor.
C.E.'NİN ANLATIMLARI:
Gazetemize ulaşan ve "kimsenin canının yanmaması için" bilgi ve belgeleri teslim eden, ardından bildiklerini Alman soruşturma makamlarıyla da paylaşan C.E. ile farklı tarih ve mekanlarda yaptığımız görüşmelerde aktardıklarından satır başları şöyle:
* Bu mesele yüzünden Avrupa'nın ortasında insanların öldürülmesini istemiyorum. Burada başta Yüksel Koç olmak üzere, Remzi Kartal ve farklı Kürt siyasetçilere yönelik cinayetler planlanıyor. Bu şahıs, yani Mehmet Fatih Sayan, Kürt siyasetçiler ve kurumlar hakkında bilgiler topluyor. Kendisi bana bu işe dahil olmam için teklifte bulundu. Ayda 5 bin Euro gibi rakam kazanacağımı söyledi. Bu meseleyi anlattıktan sonra ben var olan evliliğimi sonlandırma kararı aldım. Benim evliliği sonlandırma kararımdan sonra bana anlattıklarından dolayı pişman oldu. Ve resmi bir şekilde ayrılana kadar sürekli şiddet gördüm. Her gün beni tehdit ediyordu; "Eğer bu anlattıklarımı birine söylersen seni mahvederim" demeye başlamıştı. Ailemle beni tehdit etti. "Benim başıma gelenin on katını senin başına getiririm. Sen merak etme" dedi bana.
TEK BAŞINA DEĞİLDİ
* Kesinlikle tek başına değil. Başkaları da var. Farklı ülkelerde çok sayıda kişi ile bu konuda irtibat halinde... Almanya tek değil, bütün Avrupa'da irtibatta olduğu kişilerin sayısı çok fazla. Şu an direkt isim vermek istemiyorum. Gerekli bilgileri gerekli yerlere vereceğim.
* Bu şahıs zaten sürekli Remzi Kartal ve Yüksel Koç hakkında bilgiler toplamaya çalışıyordu. Aynı zamanda onlara yakın olmak için çabalıyordu. Yine sizin gazeteden Osman Oğuz isimli biri var. Aldığı notlarda ve konuşmalarda ondan da bahsediyordu.
* Elinde sürekli kamera olduğu için ve gazeteci olduğu için sürekli eylemler, mitingler ve bazı gösterileri takip ediyordu. Burada fişleme yapıyordu. Mesela işte "Bu Berlin sorumlusu, işte bu Köln sorumlusu"... Etraftaki çoğu kişileri, yöneticileri fotoğraflayıp üzerlerine kim olduklarını, ne tür bir görevi olduğunu yazmış. Tüm bu bilgileri bir dosya halinde tutuyor.
* Remzi Kartal ve Yüksel Koç ile çok defa görüştük. Söyleşiler yaptık.
GEZMEK İÇİN BAHANE!
* Denge TV'ye bir ara bir proje sundu, dedi ki "Ben yurtdışına gideceğim, program yapacağım." Denge TV, "Biz hiçbir şeyi üstlenmeyeceğiz" dedi. Çünkü Avrupa'ya gitmek, program yapmak, çok büyük külfetler gerektiriyor. "Bizim bu yönde gücümüz yok. Kendi imkanınla gidip kültürel program yapacaksan, buyur git" dediler. Kendisi de, "Ben devletlerden fon alırım" diye geldi, burada araştırma yaptı, isimlerle görüştü.
KNK ZİYARETİ
* KNK'ye gittik. Daha önce bir gece, sabaha karşı Yüksel Koç’un evine gittik ve görüştük. Yüksel Koç, Kürtçe yayın yapan bir kanal olduğumuz için her türlü yardımı yapabileceğini belirtti.
* Ona sanki Almanya dar gibi geldi, "Ben KNK'yle görüşmek istiyorum" dedi, Yüksel Koç’tan Remzi Kartal'ın telefonunu aldı... Remzi Kartal görüşme talebimizi kabul etti. KNK'ye gittik; Remzi Kartal'la, Adem Uzun'la, Zübeyir Aydar'la görüştük.
KİMLE GÖRÜŞSE FOTOĞRAFLIYORDU
* Fatih, gittiği her yerde kiminle görüştü, ne yaptı, hepsini kayda alıyormuş. Benim şaşırdığım nokta da şuydu: En ufak bir derneğe gitsek, birini görsek fotoğrafını çekmeye çalışır. Onu tanımaya çalışır, evine gitmeye çalışır, mutlaka sohbet etmeye çalışır. Kendisine hatta bir kere kızdım: Televizyona çıkan sensin, milletin bunu senden talep etmesi gerekiyor, neden sen millete böyle bir teklifte bulunuyorsun ki? "Karışma benim işime, seni ilgilendirmez" dedi.
* Bana karşı çok sertti. Ne yapsam, beni döverdi, şiddet uygulardı. Hiçbir şey diyemezdim onun karşısında. Sadece kameranın 'rec' düğmesine basardım ve kiminle görüşecek, ona bilgi verirdim. Falan kişi seni arayacak gibi... "Bana hatırlat" derdi, unutkandı o konuda.
'İSTİHBARATTA ÇALIŞIYORUM'
* Maddi sıkıntılarımızı hatırlattığımda, "Sana ben her türlü imkanı sağlarım, yeter ki sen sus. Sana bir teklif yapacağım, eğer benimle olursan sen de aylık 5 bin Euro para alacaksın" dedi.
"Ne teklifidir, çok ciddi bir para?" diye sordum; gülerek, "Adam mı öldüreceğim" dedim.
"Yok, ben bir yerde çalışıyorum, senin de benim için çalışmanı istiyorum" dedi.
"Yıllardır seninle birlikte aynı televizyonda çalışıyorum. Sen nerede çalışıyorsun?" diye sordum.
"Yok", dedi, "Ben olayın bazı boyutlarına giremiyorum, kadın boyutlarına giremiyorum, kadınlarla görüşsen, mesela biz Bremen'e gelmişiz, hiç Yüksel Koç’un evine gitmiyorsun, hiç derneğe gitmiyorsun."
“E dedim, benim dernekte işim yok, ne için gideceğim? Eskiden televizyonda çalışıyorduk, gidiyorduk filan, şimdi niye gideyim? Sen de gitmiyorsun, ben de gitmiyorum, dedim. "Ben gidemem, çünkü derneğin her yerinde kamera var" dedi. "Olsun" dedim, "Biz derneklere ne zamandır gidiyorduk, kaç yıldır kamera yoktu da şimdi mi var?"
"Yok" dedi, "Alman polisleri bunları kontrol altına aldı."
“Alman polisi eskiden de kontrol altına alıyordu ama biz her yere gidiyorduk, biz basın değil miyiz?” dedim.
“Yok”, dedi, “ben gidemem ama sen bundan sonra gidebilirsin; gidersen de sana aylık 5 bin Euro para vereceğim.”
“Ben derneğe gidip ne yapacağım? Akşama kadar gidip otursam ne olacak? Akşama kadar falan kişi şehit oldu, falan kişinin mevlidi vardı, e sen bunları zaten biliyorsun, ben sana bunları ne için anlatayım?”
Hayır, dedi, ben bu boyutlarını bilmiyorum.
İyi de, dedim, kime vereceksin bu bilgileri?
Ben kime çalışıyorsam ona vereceğim, dedi.
Kime çalışıyorsun, dedim.
İstihbarat'a çalışıyorum, dedi.
Ben o an dondum kaldım.
AMCASI DA MUHBİR
* C.E’nin anlatımına göre muhbir Sayan'ın amcası Ömer Sayan da Emniyet'te uzun yıllar muhbirlik yapmış. Şu anda Mersin'de ikamet ediyor. C.E., Ömer Sayan’ın halen aktif olup olmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını belirtiyor.
HEDEFİ KNK'YE GİRMEK
M.Fatih Sayan, Almanya dışında da bilgi ve istihbarat toplamak istiyor. Bu düşüncesine uygun olarak Belçika, Hollanda ve Fransa’ya en yakın yere taşınma planı yapıyor. Bu planını Türk Elçiliği ve istihbaratı ile paylaştıktan sonra hayata geçiriyor.
Aachen, bu plan için uygun bulunuyor. Böylece Kürtlerin ve Kürt kurumlarının yoğun olarak bulunduğu Brüksel'e yakın bu kente taşınıyor.
M. Fatih Sayan istihbarat ajanı kimliğini gizlemek ve dikkat çekmemek için üniversitede master yaptığını iddia ediyor. Bu sırada ise Aachen'daki Kürt derneğiyle ilişkilenmeye çalışıyor. Bu, planın ilk ayağı; ikinci ayak ise Brüksel'deki Kürt siyasetçilerle ilişkilenmek.
TİM NASIL ÇALIŞIYOR?
Mehmet Fatih Sayan'ın da dahil olduğu suikast timinin işleyişi, KCDK-E'nin 9 Kasım 2016 tarihli açıklamasında anlatılmıştı. Bu bilgilere göre Türk İstihbaratının Avrupa'da oluşturduğu bir suikast timi, üç kişiden oluşuyor. Bu üç kişiden biri istihbarat topluyor, biri timin şefliği görevini üstleniyor, üçüncü kişi ise tetikçilik için hazır bekliyor.
Mehmet Fatih Sayan'ın bu şemada "istihbarat elemanı" olarak görev yaptığı anlaşılıyor. KCDK-E'nin "kendi kaynaklarına" dayandırarak açıkladığı bilgiye göre ise bu timin şefi, T.C. isimli biri. T.C.'nin Avrupa Konseyi ve Parlamentosu'nda görevli Türk 'diplomatları' ile ilişkisi de biliniyor.
GERGERLİOĞLU DOSYASINDA NE VAR?
Yaklaşık iki yıl önce, 17 Aralık 2014'te, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı Muhammed Taha Gergerlioğlu ile Göksel Güler, Almanya'ya giriş yaptıkları Frankfurt'ta; Ahmet Duran Yüksel ise Nordrhein-Westfalen Eyaleti'ndeki evinde gözaltına alındı ve tutuklandı. Suçlama, "Almanya'da, Şubat 2013'ten tutuklandıkları tarihe kadar Türkiye'deki bir istihbarat servisi adına ajanlık faaliyeti yapmak" idi.
Alman medyasının -başta Focus ve Spiegel’in- haberleri, sanıklar ile Erdoğan arasındaki organik ilişkiye dikkat çekiyordu. Bu ilişkinin en etkin unsuru ise, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dı.
Türk ajanlarla ilgili Koblenz Eyalet Mahkemesi’nde başlayan davanın, takriben 25 duruşma sürmesi bekleniyordu. Zira binlerce sayfalık dava dosyası vardı ve iddialar çok ciddiydi. Ancak ne olduysa oldu ve dava, tam da Erdoğan-Merkel görüşmesi ardından, 10 Kasım 2015’te mahkeme tarafından gerekçeli kararın açıklanmasıyla kapatıldı. Bu kadar ciddi takip ve iddialar olmasına rağmen Gergerlioğlu 70 bin, Yüksel 5 bin, Güler ise 100 saat sosyal hizmet gibi komik kefaletler karşılığında serbest bırakıldı.
Oysa "Hakan Fidan'ın Almanya'daki vekili" olarak anılan Muhammed Taha Gergerlioğlu'nun öncülüğünde yürütülen faaliyetin kapsamı, basına sızan belgelerden az çok anlaşılıyordu. Gergerlioğlu'na bağlı çalışan muhbirler, Kürtlerin ve Türkiyeli muhaliflerin çalışmaları ve eylemleriyle ilgili düzenli bilgiler iletiyordu.
Avrupa'daki suikast timlerinden birinin deşifre olmasıyla şimdi akıllara gelen sorular şunlar:
* Alman devletinin Türk devletiyle anlaşarak üzerini örttüğü bu faaliyet, Kürt siyasetçilerin takip edilerek katledilmesi planını mı içeriyor?
* Gergerlioğlu ve arkadaşlarının görevini, şu anda Avrupa'da kim yürütüyor?
* Bu ekiplerin, Fransa'ya Almanya'dan gittiği bilinen Paris tetikçisi Ömer Güney'le de ilişkili olması ihtimali, soruşturmada değerlendiriliyor mu?
* Gergerlioğlu'nun yargılandığı "Türk ajanlar davasının" binlerce sayfalık dosyasında bulunan Türk İstihbaratı'nın yasadışı faaliyetlerine ilişkin bilgilerin açıklanmasında kamu açısından fayda yok mudur? Bu bilgiler, neden gizleniyor?