Feymann Erdoğan gibi aday tanıtır mıydı?

Feymann Erdoğan gibi aday tanıtır mıydı?

Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan ve AKP’nin yerel seçimler öncesinde içerisine girdiği sıkıntılar ve aday belirlemedeki ‘ben merkezci’ anlayış yabancı medya mensuplarının da gözünden kaçmıyor. Avusturya’nın önde gelen gazetelerinden Der Standard’ın dış politika yazarlarından Markus Bernath, Gezi Direnişi ve Gülen krizi sonrası ‘risk almak istemeyen Erdoğan’ ve AKP’nin yerel seçim ve aday politikasını ele aldı.

‘Erdoğan ülkesini şekillendiriyor’ başlığıyla verilen yorum haberde, başbakanın AKP Meclis Grubu’nda tüm ülkenin ‘yerel adaylarını’ tek tek belirlemesi, Avusturya ile karşılaştırma yapılarak sunuluyor. Haberde, Erdoğan’ın dindar-muhafazakar seçmeni elde tutmak için başvurduğu ‘ülkeyi bölme ve kutuplaştırma’ siyasetinin tehlikeli olduğuna dikkat çekilirken, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere olmak üzere ‘yıpranmış’ ve ya tartışmalı adaylarda ısrar edildiğine dikkat çekiliyor.

AVUSTURYA BAŞBAKANI MECLİS GRUBU’NDAN ADAY TANITIR MIYDI?

‘Markus Bey’ mahlası ile İstanbul’dan yazan Markus Bernarth, ironik bir dille girdiği yazısında şöyle dedi: “Türk Başbakanı yerel seçimlerdeki adaylarının tanıtımına başladı. Tecrübeler ışığında, bunların (seçimler) iktidar partisi için kazanılması hiç de kolay değil. Özellikle de Gezi ve Gülen’den sonra.

Bir an için farzedelim ki, Werner Feymann (Avusturya Başbakanı) SPÖ’nün Ulusal Meclis’teki Parti Grubu’nda partililerini etrafına toplasın. Ve yine farzedelim ki, Salzburg ve Oberösterreich için yerel seçim adaylarını tanıtsın; Müzik ve yorum eşliğinde, yeniden kazanılacak ve ya ilk kez kazanılacak şehirlerde iktidar partisinin yaptığı hizmetleri de içeren video klip...

Alışılmadık bişey!

Ama bu, Başbakanın konuşma kürsüsünde durarak, müziğin ritmine göre parmakla Kırşehir, Gümüşhane ve Bartın’daki ‘Seçimler için tercihini’ alkışlar arasında tanıttığı Türkiye’de imkansız bir şey değil. Buna, yukarıdan aşağıya şekilde ayarlanmış ‘açıktan demokrasi’ diyebiliriz. Tabii ki, tüm bunlar yarım düzine televizyon kanalı tarafından da canlı yayında veriliyor.”

BAŞBAKAN’IN TEHLİKELİ REÇETESİ: BÖLMEK VE KUTUPLAŞTIRMAK

Markus Bernath, Başbakan Erdoğan’ın dindar-muhafazakar seçmeni elinde tutmak için ülkeyi bölmeyi ve kutuplaştırmayı seçtiğini ve bunun da ‘tehlikeli’ olduğunun altını çiziyor. Bernath yazısında devamla şöyle dedi:

“Yerel seçimler ‘başarıya alışık’ iktidar partisi AKP için tamamiyle bir meydan okuma. 2009 yılında ‘Erdoğan’ın Adamları’ Kürt yoğunluklu Güneydoğu’da 2007 genel seçimlerine oranla ciddi oy kaybettiler. ‘Kemalist-milliyetçi-sosyal demokrat CHP, Akdeniz ve Ege kıyılarındaki illerde ‘kemeri tekrar sıklaştırdı’. Sağ milliyetçi MHP ise Karadeniz, batı ve güney’deki bazı yerlerde gücünü arttırdı.

Türkiye’de 30 Mart 2014’deki belediye ve il genel meclisleri seçimi ise başka bir öneme sahip. Gezi protestoları hükümetin güvenini kırdı ve ülke siyasetini değiştirdi. Erdoğan’ın siyaseti ise biraz daha otoriterleşti. Toplumu bölme ve kutuplaştırma -ki bu çok tehlikeli- dindar-muhafazakar seçmeni kendine daha fazla bağlamaya çalışan Başbakan’ın reçetesi oldu.”

“GÜLEN’LE KAVGANIN SEÇİMLERE ETKİSİ OLACAK”

AKP ile Gülen Cemaati arasındaki iktidar mücadelesine de değinen Der Standard yazarı, kavganın yerel seçimlere etkisi olacağı görüşünde. Yazar şöyle devam etti: “İç cephede ise Erdoğan’a sadık olanlar ile ‘İmam Fethullah Gülen’ taraftarları arasındaki kavganın 4 ay sonraki yerel seçimlere etkisi olacak: Belki muhafazakarlar arasında sandığa gitmeme, hatta CHP’ye gidebilecek ek oylar; zira, ‘sosyal demokratlar’ İstanbul Bağcılar’da bir ‘Gülenci ilahiyatçıyı’ belediye başkan adayı yaptılar.”

‘SİYASETEN YENİLMİŞ’ TOPBAŞ VE ‘PALYAÇOVARİ’ GÖKÇEK

AKP’nin içinde bulunduğu siyasi sıkışmışlık nedeniyle daha önceleri vaat ettiği yenilenmeyi ‘oldukça dar’ tuttuğunu hatırlatan Bernath, Erdoğan’ın ‘risk almak istememesi’ nedeniyle Gezi Direnişi ile popülaritesi düşen Kadir Topbaş ve ‘palyaçovari’ tarzıyla gündemden düşmeyen Melih Gökçek’in aday olabildiğinin altını çiziyor.

Markus Bernath yazısında devamla şu sözlere yer verdi: “Buna ek olarak, iktidardaki 11 yıldan sonra Hükümet ve parti (AKP) yıpranmış durumdalar. Erdoğan’ın tasarladığı bireyler bazında yenilenme ise Gezi sonrasında oldukça dar oldu: Zira Başbakan hiçbir risk almak istemiyor. Bundandır ki, her ne kadar Gezi Protestoları aynı zamanda Kadir Topbaş’ın siyasi yenilgisi olsa da, İstanbul’da üçüncü bir dönem için yarışa giriyor. 

Benzer şekilde Ankara’da, ‘palyaçovari-öfkeli Belediye Başkanı stili’ ile bizzat AKP içinde büyük rahatsızlıklara sebep olan Melih Gökçek, üstelik de beşinci dönemi için aday oluyor. Gökçek, Büyükşehir Belediyesi’nde koca bir birimi tüm ülkeyi kapsayacak şekilde çalışan Twitter iletişim ağı için kullanıyor”

HATAY AKP İÇİN KOLAY OLMAYACAK

Der Standard yazarı, yerel seçimlerden sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını hatırlattığı yazısında, Erdoğan’ın bakanlarını bazı illere aday yapmasını ‘içinde bulunduğu’ durumla ilişkilendiriyor. Bernath’a göre, AKP’nin işi özellikle Suriye muhalefetinin operasyon merkezi olarak kullandığı Hatay’da oldukça zor. Yazar şöyle dedi: “Erdoğan en az üç bakanını da yerel seçimlerde aday yaptı. Sosyal İşler Bakanı Fatma Şahin memleketi Gaziantep’ten aday ki, bu  onun için zor olmayacak. Adalet Bakanı Sadullah Ergin Antakya (Hatay)‘a gönderiliyor; Suriye’den gelen mülteci akınının nüfusu giderek kalabalıklaştırdıktan ve Antakya‘yı Esad Muhalefeti’nin operasyonel merkezlerinden biri haline getirdiğinden beri (kazanılması) zorlaşan bir şehir.”

MARKUS BERNATH KİMDİR?

Aslen Bavyera (Almanya) doğumlu olan Markus Bernath, uzun yıllardır Der Standard gazetesinin dış politika yazarlığını yapıyor. Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan ve Güney Kafkasya üzerine yazıları ile bilinen Bernath, yazılarını İstanbul’dan ‘Markus Bey’ mahlasıyla yayınlıyor. Bernath, Türkiye, ve diğer Müslüman ülkeler ile ilgili siyasal, sosyal ve ekonomik yazılarıyla biliniyor.

Bernath, son olarak Erdoğan’ın son ‘Reform Paketi’ için de, Türkiye’deki sorunun demokrasinin üstten dayatılması olduğunu yazmıştı. Bernath, “Son reform paketi, Türkiye’deki otoriter düşüncenin dışa vurumu. Paketin içinde ne olacağına ve ne zaman açıklanacağına Erdoğan karar verir” eleştirisinde bulunmuştu.