Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemini ANF’ye değerlendiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, referandumdan evet çıktığı takdirde toplumun, Georges Orwell’in 1984 kitabında olduğu gibi kendini bir distopyanın ve bir ütopyanın içinde bulacağına dikkat çekti. Anayasa değişikliğiyle birlikte toplumun eğitim, adil yargılanma, haber alma ve sağlık haklarının ortadan kalkacağı uyarısında bulunan Fincancı, herkesin bunun farkında olarak referanduma hazırlanması gerektiğini vurguladı.
Şebnem Korur Fincancı, anayasa değişikliğinin 1980 darbesiyle hedeflenen sistem yeniden yapılandırılmasını tamamlama işlevi gördüğüne dikkat çekti. “Özgür düşünenleri, baskılara karşı gelenleri, bizim yaşam alanlarımız için mücadele edecek olan mekanizmaları ortadan kaldıran; tek bir sözle bütün bir ülkeyi yönetmeyi hedefleyen bir sistemi bize dayatmak istiyorlar” diyen Fincancı, 1980 darbesinde yaşanan tüm kırılmalara rağmen, alanlarda insan ve doğa hakları için mücadele eden bir yerde durmayı başardıklarını hatırlattı. Fincancı, esas olarak bu karşı duruşun ve başarının hazmedilemediğini söyledi.
‘ÜÇ TEMEL HAK ORTADAN KALDIRILACAK!’
Anayasa değişikliğiyle birlikte toplumun eğitim, adil yargılanma ve sağlık haklarının ortadan kaldırılmak istendiğine işaret eden Fincancı, “Gerek eğitim sistemini tek elden ve tümüyle dini referansları temel alarak, bilimsel mekanizmaları ortadan kaldıran bir biçime dönüştürme çabaları; gerek yargının tek elde toplanmasıyla toplumdaki adalet duygusunun tamamen silinmesi, gerekse sağlık alanının piyasaya açılmasıyla, üç temel hakkımız ortadan kaldırılacak” diye konuştu.
Herkesin bunun farkında olarak referanduma hazırlanması gerektiğini belirten Fincancı, şunları kaydetti: “Anayasada tartışılan bütün maddelerin tek tek herkes tarafından okunması gerekiyor çünkü bunlar bizim yaşamımızı belirleyecek olan maddeler. Eğitimden sağlığa, haber alma özgürlüğümüze kadar bütün bir yaşam alanını sınırlayan yaklaşımı zaten bugünden de görüyoruz. Bugün 150’ye yakın gazetecinin cezaevinde olması, yüzlerce basın-yayın kuruluşunun ve derneğin kapatılmış olması, parlamentodaki üçüncü büyük partinin milletvekillerinin tutuklanması veya milletvekillerinin her gün cezaevine konulma tehdidi ile uyanması aslında nasıl bir anayasa olacağını bugünden gösteren bir tutum. Yarın hiçbir haber alma kaynağımız olmayacak, yarın Georges Orwell’in 1984 kitabındaki gibi kendimizi bir distopyanın ve bir ütopyanın içinde bulacağız.”
‘İKİ BİNE YAKIN İNSAN EVSİZ İKEN HANGİ REFERANDUM?’
Referandumda ‘Hayır’ demenin yeterli olmadığını, seçim güvenliğini sağlayacak önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Fincancı, özellikle Kürdistan’da yıkılan evlerle ciddi bir nüfus hareketliliği yaşandığını hatırlattı. Neredeyse 2 bine yakın insanın oturacak evi kalmadığına dikkat çeken Fincancı, insanların göçe zorlandığı yerlere adreslerini taşıma fırsatı da bulamadığını belirtti.
“İşte bu koşullarda bir referanduma gidiyoruz” diyen Fincancı, “İnsanların evinin olmadığı, göç etmek zorunda bırakıldığı, medyanın toplumsal haber yapmasının engellendiği OHAL koşullarında referanduma gidiyoruz” diye konuştu. Peş peşe çıkartılan KHK’lerle birçok insanın işten atıldığını da hatırlatan Fincancı, toplumun geç olmadan gerçeklerin farkına varması ve gerçeği görüp sesini çıkaranların yanında olması gerektiğini kaydetti. Fincancı, “Yarın başka bir KHK ile kendileri de ihraç edilebilirler; sorgusuz, sualsiz bir yargısız infaza maruz bırakılabilirler. Bu nedenle ‘Hayır’ sadece AKP’ye veya referanduma değil, bütün yargısız infazlara karşı bir tutum almak ve biz buradayız ve direniyoruz demek anlamına geliyor” dedi.