Fransa'da 11 Eylül semptomları

Fransa'da 11 Eylül semptomları

Fransa'da 7-9 Ocak tarihleri arasında yaşanan saldırılar ardından 11 Eylül 2001 semptomları görülmeye başlandı. 

Fransa'da 19 Aralık'ta kabul edilen askeri programlama yasası dijital veri gözetiminin genelleştirilmesini izin veriyor.  Öyle ki bu yasayı Amerika'daki "Patriot Act"ın Fransız versiyonu olarak değerlendirenler de oldu.

Öyle görünüyor ki güvenlik önceliği her seferinde yeni bir bahaneye sarılıyor. Ancak hedefi değişmiyor: Toplumları yönetmek.

Gerilimin yeniden tırmandığı bir dönemde, iki büyük çağdaş entelektüel olarak değerlendirilen Fransız Jacques Derrida ve Alman Jürgen Habermas'ın "11 Eylül Konsepti" isimli kitabı Fransa'da yayınlandı.

Her iki aydın, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonraki günlerde yaşanan olayların anlamını irdeliyorlar.

Terörizm nedir? Küreselleşme ile bağlantısı nedir? İslam ile şiddet arasındaki nasıl bir vurgu gerekiyor? Felsefe ne yapabilir?

Her bir ayrı, New York Vassar Koleji felsefe profesörü Giovanna Borradori'nin bu sorularına yanıt verdi.

Le Monde Diplomatique'te yer alan habere göre, Jürgen Habermas manipülasyonsuz ve şeffaf bir iletişimi sağlayan akıl, aralarında entegrizm ve terörizmin de olduğu modernizasyonun kötülüklerini iyileştirebileceğini söylüyor.

Jacques Derrida bu yıkıcı gerilimlerin tespit edilebileceğini ve adlandırılabileceğini, ancak bir bütün olarak kontrol altına alınamayacağı ve yenilgiye uğratılamayacağını düşünüyor.

Habermas, modernizasyonun kendisini dayatma hızı ve geleneksel yaşam biçimleri içerisinde yol açtığı savunma reaksiyonunu zan altında bırakırken, Derrida'ya göre bu savunma reaksiyonu modernitenin bir ürünü.

Derrida, terörizmin katılımcı demokrasi yaşamı, bunu günceye alan yasama sistemi ile din ve laiklik alanlarının gerçek anlamda ayrılmasını tehdit eden bir oto-bağışıklık hastalığının semptomu olduğunu belirtiyor.

Derida, "Oto-bağışıklık, organizmayı bir iç saldırıdan koruma iddiasındaki savunma mekanizmalarının spontane ölümüne yol açıyor" diye kaydediyor.

Fransız aydın Derrida, bu endişe verici analizden sonra, iyileştirme yolunun yavaşça ve sabırlı bir şekilde aranmasını öneriyor.

Soğuk savaşta olduğu gibi küresel terörizm hayaleti geleceği etkilerken, hem Hobermas hem de Derrida'ya göre küreselleşme terörizmde önemli rol oynuyor. 

Hobermas, artan eşitsizlikleri hızlandırılmış bir modernizasyonun sonucu olarak değerlendiriyor. 

Derrida ise durumu değişken koşullara göre yorumluyor. Örneğin küreselleşme Sovyet bloğunda yer alan Doğu Avrupa uluslarının hızlı ve göreceli olarak kolay demokratikleşmesinin mümkün kıldı. Derrida, bu açıdan bakıldığında yararlı olduğunu düşünüyor.

Buna karşın, küreselleşmenin çatışmalar ve savaşlar üzerindeki etkileri son derece endişe verici bulunuyor.

Derrida, "Sahte savaş şefleri arasında, Bin Ladin ve Bush gibi iki yalancı arasında, görüntü ve açıklama savaşı, ortaya çıkan gerçekleri daha hızlı bir şekilde gizleyerek ve bir kenara atarak, tüm yayınlarda daha hızlı ilerliyor" diye belirtiyor.

Bununla birlikte küreselleşmenin  adaletsizliği gizleyen yapay bir retorikten başka bir şey olmadığı durumlar var.  Derrida, küreselleşmenin kendisine biçilen rolü oynamadığı İslami kültürlerde yaşananın da bu olduğunu söylüyor.

Derrida bu noktada Habermas'a yaklaşarak, küreselleşmeyi sadece eşitsizliklere değil, ama aynı zamanda modernite ve aydınlık sorununa bağlıyor.

İslam dünyası iki açıdan özel bir durumu ifade ediyor. Birincisini, demokrasi olarak adlandırılan modern deneyimin özünü tanıma eksikliği oluşturuyor. Habermas ve Derrida, bir kültürün pozitif anlamda modernizasyonla mücadele edebilmesi için bu tanıma gerekiyor.

İkincisi, çok sayıda İslami kültür, petrol gibi doğal kaynak zenginliğinin olduğu bir yerde gelişiyor. Derrida, bunu sanallaştırılamayacak ve belirli bir bölgenin dışına çıkarılamayacak mülkler olarak görüyor. 

Bu durum, İslami bloğu az sayıda devletin ve çok uluslu şirketin elinde olan küreselleşmiş pazarın yürüttüğü vahşi modernizasyon karşısında kırılgan hale getiriyor.

Habermas, terörizmi fenomenal bir hızda dünyaya yayılan modernizasyon yol açtığı şokun sonucu olduğunu söylüyor.

Derrida, terörizmi, sürekli geleceğe yoğunlaşan, patolojik olarak bir vaat, bir umut ve kendisi olma şeklinde algılanan modern deneyimin özünde bulunan travmatik bir unsurun semptomu olarak değerlendiriyor.