GÖRÜNTÜLÜ

Gahler: Referandumda ‘HAYIR’ demek son şans

Alman İktidar Partisi ortağı CDU'nun AP Milletvekili Michael Gahler, Türkiye’de durumun endişe verecek boyutlara ulaştığını belirterek, referandumda ‘HAYIR’ın Türkiye için son şans olduğunu söyledi.

CDU (Hıristiyan Demokrat Parti) Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Michael Gahler, Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki seçmenlerin tehlikeli gidişata engel olmalarının bir sorumluluk gereği olacağını ifade etti.

Ön görülen başkanlık rejiminde başkana, kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi yoluyla yasa yapma yetkisi verildiğini belirten Gahler, “Yine başbakanlık kalkıyor, bakanların yetkileri tümden başkana devrediliyor. Dediğim gibi, bunu önlemenin, diktatörlöğe ‘dur’ demenin yolu var. Özellikle Almanya ve Avrupa’da yaşayan Türkiyeli seçmenden sandığa gidip ‘HAYIR’ tercihini kullanmaları yönünde bir çağrı yapmak istiyorum. Engel olabilecek imkanlarını kullanmalıdırlar. Bu Türkiye’de yaşayan kendi vatandaşlarına bir şans tanıma anlamına da gelecektir” diye konuştu.

Avrupa’da yaşayan Türkiye ve Kürdistanlıların etnik aidiyetleri ne olursa olsun, eşit muamele gören, haklardan yararlandığını da hatırlatan Gahler, şöyle konuştu: “Ülkenizdeki insanların da aynı koşullarda yaşama hakkı vardır. Sandığa giderken bunları da düşünmeniz gerekecektir. ‘HAYIR’ deme seçeneğini kullanarak, vatandaşlarınıza karşı bu sorumluluğunuzu yerine getirmiş olacaksınız. Bu sizin ülkede yaşayan insanlarınıza karşı bir sorumluluğunuzdur. Onlar Türkiye’de yarınlarda demokrasi ve barış içinde yaşamaları için bu bir yükümlülüktür. Oradaki tüm kesimler, azınlıklar ve öteki bütün kimliklerin kötü muamelelerle karşılaşmaması için bu sizin sorumluluğunuzdur.”

‘ERDOĞAN, ŞİDETTE KARAR KILDI, ÇÖZÜM SÜRECİNİ O BİTİRDİ’

Erdoğan’ın gerginlik politikasının sadece Kürtlere değil, bütün muhaliflere karşı olduğunu da dile getiren Gahler, “Şu an bile, sadece 150 gazeteci tutukludur. On binlerce insan işini kaybetti, on binlerce tutuklu var. Gerekçeler ne olursa olsun açık mağduriyetler yaşanıyor. Gülen, PKK, HDP’lilikle gerekçelendiriyorlar. Bunlar sadece kılıf. Ne olursa olsun geçerliliği olmayan gerekçelerdir. Muhalif gördükleri herkesi bu uygulamalara tabi tutuyorlar. Bu uygulamalar kesinlikle doğru değildir. Böyle bir Türkiye var ve Türkiye insanlar bu koşullarda yaşıyor.

Türkiye’nin mevcut durumu, Avrupa’ya ait, NATO üyesi bir ülke için asla kabul görecek bir durum değildir. Türkiye’nin mutlaka sosyal hukuk devletin gereklerine göre hareket etme yükümlülüğü vardır. Türkiye halkı, 15 Temmuz darbe girişimine karşı durdu. Ancak, karşı duranlar şunu da görmeli; 15 Temmuz sonrasında Erdoğan’ın uygulamaları ile Türkiye’de yaşananların kendisi de demokrasiye karşı bir darbedir.”

Çözüm sürecinin bozulmasının Erdoğan’dan kaynaklı olduğunu ifade eden Michael Gahler, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası Erdoğan parlemantodaki çoğunluğunu yitirdikten sonra süreci bitirdiğini de sözlerine ekledi.

“Kürtler ona oy vermedikleri için gerginlik politikasını yükseltmede karar kıldı. Böylelikle, Kürt sorunun tek çözüm yolu olan barışçıl süreçlerin önünü de kapatmış oldu. Bana göre; Kürt sorunu ancak, bir siyasal çözüm yolu ile, tarafların diyalog içinde olmalarıyla çözülebilir. Dolayısıyla, 7 Haziran öncesi çözüm ve dialog süreçlerinin devam ettirilmesi gerekiyordu, bu terkedildi” diye konuşan Gahler, Türkiye, Kuzey Kürdistan cezaevlerindeki siyasi tutsakların açlık grevine ilişkin de şunları belirtti: “Biz Avrupa parlamentosu olarak HDP’lilerin tutuklanması amaçlı, dokunulmazlıklarının hiçbir somut gerekçesi olmadan kaldırıldığında karşı durduk, protesto ettik. Bu, somut olarak milletvekillerinin tutuklanması sürecinin başlangıcıydı.”

Bir halkın seçilmişlerinin neden cezaevinde kaldığı sorusunu da soran Gahler, “Onlar seçmenlerinin temsiliyeti için, mecliste görevlerinin başında olmalıydılar. Bir kere, tutuklanma halleri skandaldır, karşısında durmak gerekecektir. Problem şurada: Türkiye’de gerçek anlamda bir hukuk gerçekliği yok. Hangi bağımsız hakim bulacaksın da, ondan gerçek olanı, hukuka uygun olanı uygulamasını bekleyeceksin? Öylesine kaotik bir durum. Oradan hukuk beklemek de çok gerçekçi olmuyor maalesef.

Ben yine de şu çağrıyı yapmak istiyorum: Demirtaş ve diğer tutuklu halk temsilcileri, eş başkanlar mutlaka serbest bırakılmalıdır. Bu hukuksuzluk ancak böyle telafi edilebilir.”

‘AVRUPA HALKI BOYKOTLAR GELİŞTİRMELİDİR’

Devletlerin temel insan hakları konularında çok da adil olmadıklarını, ekonomik çıkarların insani olanın önüne geçtiğini vurgulayan Gahler, “AB bünyesindeki devletlerin farklı bakış açılarından dolayı toplu yaptırımlara gitmeyeceklerini biliyorum. Politik istemler hususunda asıl olarak, etkin sivil inisiyatifler geliştirilebilir. Devletlerden öte birey olarak biz Avrupalılar da değişik tarzlarda boykotlarımızı koyabiliriz. Mesela, şu güzel ülke Türkiye’ye seyahati, turizm bazında boykot edebiliriz. Ekonomik anlamda Avrupalılar olarak, bireysel duyarlılığımızı böyle gösterebiliriz umutluyum. Kürt halkının AB’den beklentileri olabilir ancak realite başkadır. Çünkü AB’nin Türkiye ile karşılıklı bağımlılık durumu söz konusudur” dedi.

‘SURİYE’DE KÜRTLER TERCİH EDİLDİ, TÜRKİYE ÇEKİLMEK ZORUNDA KALDI’

Türkiye’nin Rojava’ya yönelik işgal saldırılarının bitirilmesi gerektiğini de söyleyen Gahler, şunları dile getirdi: “Suriye’deki Kürtler hem Rusya hem ABD ile kalıcı işbirliğine gittikleri, onların desteğini aldıkları için, Türkiye Suriye’nin geleceğinde kendi rolünü göremediğinden böyle bir sonuca gitmiş olabilir. Suriye’de DAİŞ’in varlığı her şeyden önce tehlikeli bir durum arz etmektedir. Her durumda öncelik, DAİŞ’e karşı savaşmak, ondan kurtulmaktır. DAİŞ’e karşı en etkili savaşanlar da oradaki Kürtlerdir. Bu nedenle ABD’nin, Rusya’nın desteğini alıyorlar. Ayrıntılarını çok iyi bilmiyorum ancak, bu husus Türkiye’nin orda kalması için hiçbir sebep bırakmıyor. Dolayısıyla Türkiye, gücünü de geri çekmek durumunda kalıyor.”