Gerçekler korkutuyor
Özgürlükçü Demokrasi, Türkiye’de yayınlanan gazeteler içinde Efrîn işgaline karşı çıkan tek gazeteydi. Bir iki muhalif gazete de Efrîn işgalini desteklemese de karşı olduklarını ortaya koymuyorlardı.
Özgürlükçü Demokrasi, Türkiye’de yayınlanan gazeteler içinde Efrîn işgaline karşı çıkan tek gazeteydi. Bir iki muhalif gazete de Efrîn işgalini desteklemese de karşı olduklarını ortaya koymuyorlardı.
AKP faşizmi Türkiye'de Türkçe tek muhalif gazete olan Özgürlükçü Demokrasi’ye kayyum atamış. Yine demokrat ve Kürt basınının gazetelerini basan matbaaya da kayyum atamış. Bu durum, Kürt düşmanı soykırımcı faşist AKP-MHP faşizminin ne kadar zorlandığını gözler önüne sermiştir. En ufak muhalif sesten yıkılma korkusu yaşayacak zayıf bir iktidarla karşı karşıyayız. Aslında resmi olarak kapatmadan bu gazeteleri etkisiz kılmayı amaçlıyordu. Anlaşılıyor ki bu amaca ulaşamamış. Tüm bu baskılara rağmen bu gazeteler faşizmi zorlamış. Yoksa kapatılmazlardı. Aslında bu gazeteyi kapatmayarak “Türkiye'de basın özgürlüğü var, bakın iktidara en fazla karşı olan ve muhalefet eden gazeteler çıkıyor” propagandası yapıyordu. Faşizm o kadar korkuya kapılmış ki, bu yönlü propaganda yapmaya da gerek duymuyor ve Özgürlükçü Demokrasi’yi kapatıyor.
1990’lı yıllarda Türkiye'de gazeteler bombalanıyor, gazeteciler ve dağıtımcılar öldürülüyordu. İşte o yıllarda çıkan haftalık Kürtçe gazeteyi kapatmıyorlardı. Hiçbir muhalif basın yaşatılmazken Kürtçe gazete kapatılmıyordu. O dönemde diplomatlar Avrupa ve dünyada ceplerinde Azadîya Welat gazetesiyle dolaşıyorlardı. Hiçbir basın yaşatılmazken, Kürtler sokak ortasında öldürülürken, binlerce köy boşaltılırken bu soykırımcı kirli savaşın üstünü örtmek için bu gazeteyi kapatmıyorlardı. Ne de olsa hem insanlar bu gazeteyi satın almaktan korkuyorlardı, hem de dağıtımcılar öldürüldüğünden kimse satmıyordu. Zaten resmi dağıtım şirketleri bu gazeteleri dağıtmıyorlardı.
Üç yıldan fazladır Kürdistan'da gazete dağıtanlar tutuklanıyor. Dağıtım şirketleri de Kürtlere ait olduğunu düşündükleri gazete ve dergileri dağıtmıyorlardı. Bu gazete ve dergileri yanlarında ve evlerinde bulunduranlar yasak bir yayın taşıyormuş gibi terör örgütüne üye ya da yardım yapmaktan tutuklanıyordu. Nitekim bu gazetelerin tirajları çok azdı. Aslında Özgürlükçü Demokrasi ve Rojeva Welat gazeteleri çıkıyor, ama dağıtımı olmuyordu. 2-3 bini ancak okuyuculara ulaşıyordu. Buna rağmen bu gazetelerin ve basılan matbaanın basılması ve kayyum atanması, AKP-MHP faşizminin hiçbir muhalif sese tahammül etmediğini gösteriyor. Anlaşılıyor ki Rojeva Welat gazetesi hala resmi olarak kapatılmıyor. Çünkü fiili olarak kapatılmıştır. Bundan sonra “bakın bizde Kürtçe gazete çıkıyor” deseler de buna kimse inanmayacaktır. Belki de bu düzeyde saldırıdan sonra Kürtçe gazete de çıkmayacak.
AKP-MHP faşizmi yalan ve demagoji üzerinden varlığını sürdürmektedir. Öyle ki, AKP-MHP faşizmine teslim olmuş Aydın Doğan grubunun tüm medyasını da satın almışlardır. Halbuki bu basın AKP-MHP faşist iktidarı karşısında kırk takla atıyordu. Tayyip Erdoğan’ın savaş politikasının en önünde yürüyordu. Arada sırada Tayyip Erdoğan’ı rahatsız eden cümleler kuruluyor olacak ki, hükümet desteğiyle Doğan Medya Grubu, Demirören’e kelepir olarak satılmıştır. Yanlış soru sorduğu için Şirin Payzın CNN’den atılmıştı. Sonradan çok teşhir olduklarını görerek Şirin Payzın’ın CNN’e dönmesine izin verilmişti. Tabii tümden teslim olmuş olarak! Bu düzeyde teslim olmuş Medya Grubu satın alınırsa Özgürlükçü Demokrasi de kapatılır.
Özgürlükçü Demokrasi, Türkiye’de yayınlanan gazeteler içinde Efrîn işgaline karşı çıkan tek gazeteydi. Bir iki muhalif gazete de Efrîn işgalini desteklemese de karşı olduklarını ortaya koymuyorlardı. Sadece bazı yazarlar karşı olduklarını söylüyorlardı. Özgürlükçü Demokrasi ise Efrîn işgaline karşı olduğu ve AKP-MHP faşizminin her konuda damarına bastığı için kapatılmış ve kayyum atanmıştır.
Hala bazı gazeteler kapatılmıyorsa bunun nedeni hem iktidarı rahatsız etmedikleri, hem de AKP iktidarına asma yaprağı ya da meşruiyet aracı olduğu içindir. Bu gazeteler gerçek bir muhalif olamıyorlar. Türkiye'de artık gerçek muhalif olmak, Kürtler üzerinde baskıya karşı olmaktan geçiyor. Kürtler üzerindeki baskıya ve soykırıma açık karşı olmayan, Kürtlerin yanında olmayanlar gerçek muhalif olamazlar. Dikkat edilirse Kürtlere sahiplenmeyen, Kürt politikasına açık karşı çıkmayanlar gerçek muhalif görülmüyor ya da bunlara şimdilik tahammül ediliyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilere neden saldırıldı ve bu öğrenciler neden tutuklandılar? Bu gençler Efrîn işgaline karşı olduklarını gösterdikleri için! Bu gençlerin üzerine gidilerek savaş politikalarına karşı çıkmak isteyenler korkutuluyor. Kimsenin savaş politikalarına karşı çıkması istenmiyor. Çünkü birileri savaşa karşı çıkarsa bazılarının bundan cesaret alacağından korkuyorlar.
Artık Türkiye'de farklı ses, farklı basın istenmiyor. Milletvekilleri zaten korkutulmuş. Çünkü hükümetin politikalarına açık karşı çıkılırsa, Kürt politikası karşısında halkı tutum almaya çağırırlarsa hemen tutuklanıyor ve milletvekillikleri düşürülüyor. Bu durum zaten Türkiye'de nasıl bir iktidar olduğunu gösteriyor. Aslında şu anda mecliste bazı milletvekilleri tutuklanmıyor ya da milletvekilliği düşürülmüyorsa hala bir özel savaş, psikolojik savaş aracı olarak kullanıldıkları içindir. Hala Türkiye'de meclis var, demokrasi var demagojisine örtü olarak kullanılıyor. Demokratik siyaset var, seçimle gelmiş iktidar var demagojisini sürdürmek için meclisteki muhaliflerin biçimsel varlığını tümden ortan kaldırmıyor. Şu anda milletvekillerinin başka bir fonksiyonu kalmamış durumda. Zaten basın bir ülkenin karakterini ortaya koyar. Bu da ortadadır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika