Geri Gönderme Merkezi'nde rüşvet, kötü muamele ve cinsel taciz!
İzmir’deki Geri Gönderme Merkezi'nde tanık olduğu anları anlatan Av. Uçar, müvekkilinin, oğluyla görüşebilmek için rüşvet vermek zorunda kaldığını belirtti.
İzmir’deki Geri Gönderme Merkezi'nde tanık olduğu anları anlatan Av. Uçar, müvekkilinin, oğluyla görüşebilmek için rüşvet vermek zorunda kaldığını belirtti.
İzmir’deki Geri Gönderme Merkezi'nde tanık olduğu anları anlatan Av. Uçar, müvekkilinin, oğluyla görüşebilmek için rüşvet vermek zorunda kaldığını belirtti. Uçar, merkezde inceleme yapılması durumunda kötü muamele ve cinsel istismarın da görülebileceğini ifade etti.
İzmir Pınarbaşı’ndaki Yabancılar Şube Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezi, yasal olarak sorunlu bulunan yabancı uyruklu kişilerin gözaltında tutulduğu bir yer.
Dünyanın dört bir yanından çoğu hayati gerekçelerle Türkiye’ye gelmiş yabancıların “misafir edildiği” bu merkez, mültecilerde hiç iyi bir iz bırakmıyor.
Bir suçu işlediği sabit olmayan, bazıları sadece evrak eksikliği dolayısıyla İzmir’deki Geri Gönderme Merkezi'nde kalan insanlar, asla hak etmedikleri muameleyle karşı karşıya kalıyorlar.
Bu merkezin en son kimler tarafından ve nasıl denetlendiği bilinmiyor. Koğuşları pislik içinde, hijyensiz ve sağlıksız olan Geri Gönderme Merkezi’nin, memurlarının rüşvet aldığı, tutuklulara, kötü muamele ve cinsel tacizde bulundukları iddiaları var.
‘İNSANLAR BALIK İSTİFİ, ODALAR IŞIKSIZ’
Müvekkiliyle görüşmek için Geri Gönderme Merkezi'ne giden Avukat Canan Uçar, tanık olduğu anları ANF’ye anlattı.
Av. Uçar, Suriyeli bir müvekkiliyle Pınarbaşı’ndaki Geri Gönderme Merkezi’nde görüşmek için gittiğini belirterek, "Binaya girdiğinizden itibaren bir gariplik seziyorsunuz zaten. Kişiler bir memurdan ziyade harem ağası gibiler. Önce oradaki görevli amirlerle görüştüm. Bana, ‘Müvekkiliniz hakkında herhangi bir ceza yok. Suçluluğu da ispat edilmemiş, biz sınır dışı ediyoruz, onlar nasıl olsa geri geliyorlar’ diye bir savunma yaptı. Geri iadeye karar verecek olan buradaki memurlar mı yoksa yargı mı? Mültecilere verilen değer bu işte. Müvekkilim burada ev tutmuş, çocuğu var. Bir hayat kurmuş ama bunu kimse düşünmüyor" şeklinde konuştu.
Müvekkiliyle görüşüp evrakları incelemek için Geri Gönderme Merkezi’nin üst katına çıktığını anlatan Av. Uçar, burada daracık ve ışıksız hücrelerde, sığdırılabilen kadar insanla karşılaştığını ifade etti. Av. Uçar, "Üst katta gördüklerim beni şok etti. Şimdiye kadar tanıklık ettiğim en kötü hücrelerdi. Burada demir kapılar açılıyor ve içeriden onlarca insan kafası görünüyordu. Herkes kapı açıldığında bir umutla dışarıya bakıyordu. Bu kadar insanın o hücrelere nasıl sığdırıldığını anlayamıyorsunuz. Bir kişi telefon için hücreden çıkarıldı, yanında oğlu da vardı. 4 yaşındaki çocuk ışığa bakamıyordu. Karanlıkta ve hareketsiz kalmışlar. Bir süre hücreden çıkınca yürüyemediler. Son derece gayriinsani koşullarda, tamamen bir kul mantığı işliyordu bu merkezde. Uygulamalar özensiz ve kaba. Fiziki koşullar çok kötü. Bir fabrikanın kazan dairesi görünümünde bir yerdi içerisi.”
‘BEBEK VE ÇOCUKLAR HASTA’
Av. Uçar, görüşme sonrasında binanın dışarısına çıktığını ve dört tarafın duvarlarla kapalı olduğunu aktararak, “Dışarıya açılan koridorda sıra sıra ona yakın oda vardı. Odaların içerisinden inanılmaz kötü kokular geliyordu. Havasız ve hijyen koşulları sıfır. Bakımsız ve hastalıklı çocuklar betonların üzerinde oynuyordu. Sadece bebekli kadınların bahçeye çıkmasına izin veriliyordu. O bebeklerin oradaki durumu, sağlığı nasıl olabilir ki... Kadınların beslenmesi çok kötüydü ve hastaydı birçoğu” diye konuştu.
‘CİNSEL TACİZİ GÖRÜP DUYUYORSUNUZ’
Merkezin dış kapısında, Balkan ülkelerinden gelen kadınları gördüğünü de ifade eden Av. Uçar, devamla şunları anlattı: "İnsanı isyana teşvik eden son halka burasıydı. Geri Gönderme Merkezi'ndeki çalışanların kendi aralarındaki şakalaşmalar, o kadınların bedenlerine, kıyafetlerine, yaptıkları işlere yönelik çağrışımlar ve imalar içeren konuşmalar artık yeter dedirtti. Personelden bir tanesi ‘Böyle parçalar iade edilir mi? Bunları ülkelerine değil bize iade edin’ diye şaka yapıyordu. Hem de herkesin arasında ve çekinmeden. Bu sözleri söyleyen, içeride o karanlık odalarda kim bilir neler yapıyordur.”
'DENETLEME YAPILIRSA KANITLANIR'
Yaşanan cinsel saldırının görülebilmesinin mümkün olmadığını belirten Av. Uçar, sadece STK’lerin habersiz denetlemesiyle kanıtlanabileceğini kaydetti. Av. Uçar, şöyle devam etti: “Ama şu tanıklık ettiğim olayda zaten bir cinsel saldırı değil mi? Kadınlar hayata tutunmak için buraya gelmiş, geri gönderilme tehdidi altında, hazırda bir talep varken, o kadın ne tür tavizler verir? O tavizleri verdiği için onu suçlayabilir miyim, yoksa onu buna zorlayan sistemimi suçlamak gerekir? Alenen merkezin önünde yakınlarını bekleyenlerin önünde bu şakayı yapmaktan çekinmeyen bir personel içeride neler yapıyordu... İnsanlığımdan utandım orada. Geri Gönderme Merkezi hala orada ve ne yaşandığını tam bilmiyoruz. Sadece gördüklerimizden tahmin etme şansımız var."
‘OĞLUYLA GÖRÜŞEBİLMEK İÇİN RÜŞVET VERMİŞ’
Müvekkilinin babasının, oğluyla görüşebilmek için görevli memura rüşvet verdiğine dikkati çeken Av. Uçar, “Görüşme için gittiğim şahsın ailesi oğluyla görüşebilmek için oradaki bir amire cep telefonu vermek zorunda kaldığını söyledi. Ben görüşme için gittiğimde telefon amirin elindeydi. Başka görüşme şansları yokmuş. Orada bir işleyiş yok. Elinde tespihli bir amir var ve her şey onun iki dudağı arasında” diye belirtti.
‘STK VE BAROLARA AÇILSIN; DENETLEYELİM’
Milyarlarca Euro karşılığında pilot birkaç kampı süsleyip AB parlamenterlerine açan AKP'nin, önce Geri Gönderme Merkezlerini incelemesi gerektiğine vurgu yaptı.
Av. Canan Uçar, son olarak şunları dile getirdi: "Burada yaşananlardan elbette haberleri vardır ama bize oranın kapılarını habersiz açmaları lazım. STK ve barolara habersiz o merkezleri inceleme yetkisi verilmesi lazım. Başka türlü oranın gerçekliği anlaşılmaz. Mümkün değil çünkü. Orada yaşanan kadın, çocuk trajedisi ancak bu şekilde görünebilir."