Güçsüzlerin silahı: Kimyasal

192 ülke kimyasal silah kullanımının menedilmesi için 29 Nisan 1997'de Kimyasal Silah Sözleşmesine taraf olduğunu beyan etse de söz konusu “bekaa” olunca atılan tüm imzalar kağıt üzerinde kalacaktı.

Birleşmiş Milletler, ölümcül kimyasal silah tehdidine karşı farkındalık yaratmak için, 30 Kasım’ı “Kimyasal Savaş Kurbanlarını Anma Günü” ilan etmişti. 192 ülke Kimyasal Silah kullanımının menedilmesi için 29 Nisan 1997'de Kimyasal Silah Sözleşmesine taraf olduğunu beyan etse de, söz konusu “bekaa” olunca atılan tüm imzalar kağıt üzerinde kalacaktı.

Tarihteki ilk kimyasal saldırı antik Yunan dönemine ve yine 1845'teki Cezayir’i işgal sırasında Berberiler’i zehirleyen Fransız ordularına dayandırılsa da resmi tarihe göre ‘modern’ tasarımlı kullanılışı I. Dünya Savaşı'na denk geliyor. Merkezi sinir sistemini yıpratan, kan hücrelerine nüfuz eden, solunum sistemini çökerten ve konvansiyonel silahlara göre daha düşük maliyetli olan “kimyasal silahlar”ın yarattığı reaksiyon ölümcül düzeyde.

Birçok ülke temsilcisi, savaş alanlarında kimyasal silah kullanımını yasaklamak için 1899 ve 1907’de Lahey’de bir araya gelip sözleşmeyi imzalasa da bu kararın, ne birkaç yıl sonra patlak verecek olan I. Dünya Savaşı’nda, ne de takibindeki onlarca savaşta hükmü olmayacaktı.

KLORİN'LE GELEN DEHŞET

Birinci Küresel Savaş esnasında itilaf devletlerine karşı savaş mevzilerinde büyük sıkışmışlığı yaşayan ve rakiplerini bilindik savaş stratejisi ile alt edemeyeceğini anlayan Almanlar, kimya sanayilerinin kapısını çalacaktı. Büyük suça aranan ortaklardan biri de Nobel ödüllü kimyager Fritz Haber’di.

İcadının daha sonra yaratacağı felaketleri ve kendi halkına karşı kitle imha silahı olarak kullanılacağını öngöremeyen Yahudi asıllı Haber, klorin gazının üretimi için Berlin’de işe koyuldu. Haber, işin tehlikeli boyutunun farkına varıp pişman olduğunda ise çok geç olacaktı. Kendisi de bir kimyager olan Haber’in eşi Clara Immerwahr, eşinin zehirli gaz üretimi girişimlerine karşı çıkıp, kullanımından sonra yaratacağı ölümcül etkiyi görüp eşi Haber’in silahı ile kendisini vuracaktı.

Haber’in ürettiği bu ölümcül yeni gaz silahının yanında, öncül olarak Fransız’ların siperlere fırlattığı göz yaşartıcı gazın etkisi fark edilmeyecek düzeyde nötürdü.

'KİMYASAL SAVAŞ' DÖNEMİ

Kimyasal gazları ilk olarak Polen ve Rus’lar üzerinde deneyen Alman generalleri, Fransız rakiplerinin siperlerine yaydıkları onlarca ton klorin gazının yarattığı ölümcül sonuçlardan bir hayli memnun kalmıştı. 22 Nisan 1915’te ikinci Ypres Muharebesi’nde bir çıkmaza giren Almanların cepheye sürdüğü geniş kütleli kapsüllerdeki klor gazı, yüzlerce askerin akciğerlerini delip geçecekti. Bu saldırı ile şimdiye kadar bilindik savaşa yeni bir karakter kazandırılmış, “Kimyasal Savaş” dönemi başlamıştı.

İngiliz bir doktor tarafından üretilen ilk modern gaz maskesi “smoke helmet” binlerce askerin canını kurtarsa da büyük oranının ölümünü durduramadı.

Bu kısa hisseden ‘başarı’ elde ettiren zehirli silahın üretimi için İngiltere, Fransa ve Almanya büyük yarışa girecekti. Kimyager Victor Grignard ise Fransız ordusu için, fark edilmesi güç, kokusuz ve renksiz olan fosgen’i üretmek için kolları sıvar. Saf haliyle bile ölümcül etkiye sahip olan fosgene daha sonra klor bileşenleri de eklenerek “White Star” adı verilen yeni bir tür de icat edilmişti.

SARI ZEHİR: HARDAL

Fransızların Yperite, İngilizlerin Hun Stuff, Almanların ise Yellow Cross olarak adlandırdığı ve savaşın dördüncü yılında savaş cephelerine sürülen kükürt klorür içerikli hardal gazı ise, üretilen en etkili zehirdi. Savaşın devamlılığından yana olan kimi generallerin, 4-5 hafta içerisinde korkunç acı çektirerek öldüren Hardal gazının yarattığı etkiyi gördükten sonra, savaşın bitirilmesi talebinde bulunduğu rivayet edilir.

I. Dünya Savaşı’nın birçok generali daha sonra kimyasal silah kullanım emrini vermekten yargılansa da bu gelecekteki ‘savaş aktörleri’ açısından pek caydırıcı olamadı.

KİTLE İMHA SİLAHI

Kimyasal gazların savaş esnasında kullanılmasını yasaklayan Cenevre Protokolü 1925’te imzalansa da 1 Eylül 1939’da patlak veren İkinci Küresel Savaş’ta da etkince kullanılacaktı ve bu kez sivil-asker ayrımı da yapılmayacaktı.

Fritz Haber’in izinden yürüyen dönemin en büyük kimya holdingi olan IG Farben, Zyklon B gibi kimyasal gazlar üreterek savaş suçuna dahil olmuştu. “Aryan ırk” dışındaki herkesi düşman belleyen Hitler, hidrojen siyanür, saf karbonmonoksit, Zyklon türü gazlar ile özel kamplar ve odalarda milyonlarca Yahudi’yi ve yine “insan sayılmayanlar”ı zehirletecekti.

Hitler Yahudiler’i zehirlemeye devam ederken, Amerika ise sona yaklaşan savaş kapsamında, Japonya’nın Nagazaki kentini atom bombası ile vuracaktı. Aynı Amerika, Napalm ve vücutta etkisi yıllarca süren “Agent Orange" adını verdiği zehirli maddeyi Vietnam Savaşı’nda da kullandı.

BİNLERCE KÜRT KATLEDİLDİ

“Kimyasal Savaş”tan geri durmayan diktatör Saddam Hüseyin de 1980’de başlayan ve 8 yıl süren Irak-İran savaşında yine bir Alman kimyager tarafından üretilen Sarin gazı ile saldıracaktı. Bu savaşın bitiş yıllarında kimyasal gazların vanaları bu kez Kürtler için açılacaktı. Yönünü Halepçe’ye veren Irak ordusu hardal, sarin ve VX ile türevlerinin bulunduğu kimyasalları gökyüzüne saldı. 5 bini aşkın insanı öldüren bu zehirli gazlar binlerce kişiyi de yaralamıştı.

ZEHİRLİ GAZLAR SURİYE'NİN KUZEYDOĞUSU'NDA

“Esad rejimi kendi halkını kimyasal ile öldürüyor” argümanını diline pelesenk yapan ve ‘kurtarıcı’ misyonerliğine bürünen Türk diktatör Erdoğan rejimi, 9 Ekim 2019 tarihinden itibaren Suriye’nin Kuzeydoğu’suna soykırım amaçlı bir işgal saldırısı başlattı. Bu saldırılar “zehirli gaz”ı yeniden gündemini taşıdı. Zira bölgede, insan vücudunu içten dışa doğru yakan, ciğerleri tahriş eden beyaz fosforun kullanıldığına dair bulgulara ulaşıldı.

‘Kimyasal silah’ kategorisinde tanımlanmayan ‘beyaz fosfor’un birçok sözleşmeye göre sivil halka karşı veya hava saldırılarında sivillerin bulunduğu yerlerde kullanımı yasak. Bu bulguların teyit edilmesi, savaş suçu işlendiğine işaret edecektir.