Güven'in Avukatı: Güven, görme ve konsantrasyon sorunları yaşıyor

Güven'in avukatı Cemile Turhallı Balsak: Özellikle dikkat dağınıklığı sonrasında artık kitap okuyamaz halde. Görme ve konsantrasyon problemleri yaşıyor. Haliyle daha önce rutin olarak yaptığı faaliyetleri bugün yapamıyor.

20 Ocak 2018’de Türk devletinin Efrîn'e yönelik işgal saldırılarına karşı açıklamalar yapması nedeniyle gözaltına alınarak tutuklanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davasının 7 Kasım tarihindeki duruşmasına SEBGİS ile bağlanarak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için açlık grevi eylemine başladı.

Güven'in eylemi bugün itibariyle 70'inci gününe girmiş durumda. Eyleminden kaynaklı sağlık durumu giderek kötüleşen Güven, Mehmet Öcalan'ın 12 Ocak'ta İmralı'da yaptığı görüşmeden sonra da eylemini sonuçlamayacağını açıklamıştı.

Güven'in avukatı Cemile Turhallı Balsak, Güven'in 'yargılama' süreci, açlık grevi ve mevcut durumu hakkında ANF'ye açıklamalarda bulundu.

Leyla Güven'in Efrîn ile ilgili yaptığı açıklamalardan kaynaklı apar-topar gözaltına alındıktan sonra tutuklandığını hatırlatan Av. Balsak, Güven'in 24 Haziran seçimlerinde Hakkari'den milletvekili olarak seçilmesinden sonra mahkemeye tahliyesi yönünde itirazda bulunduklarını belirtti.

GÜVEN'İN TUTUKLANMA SÜRECİ

Taleplerinin mahkeme tarafından olumlu karşılık bulduğunu kaydeden Av. Balsak, şöyle konuştu: "Mahkemede tahliye gerekçesini Leyla Güven'in 'suç durumunu', suçun vasıf ve mahiyetinin değişme ihtimali olabileceğine bağlayarak tahliye karar veridi. Yani doğrudan milletvekili seçildi diye değil, suçlamaya konu yapılan fiillerin vasıf ve mahiyetinin değişiklik yaratabileceği gerekçesiyle tahliye edilmişti. Bunu da şöyle açıklayabiliriz; kendisi DTK Eş Başkanı. DTK'deki bütün faaliyet ve açıklamaları suçlamaya konu yapılmış. DTK'deki çalıştaylardan tutalım da, Sayın Öcalan üzerindeki tecride ilişkin söylenen tüm sözler iddianameye konulmuştu. Bunlar suçun vasıf ve mahiyetinin değişiklik göstereceği hususlar olduğu için mahkeme Leyla Güven'in tahliyesini istedi. Bu önemli bir karardı tabii ki. Aynı gün içerisinde biz tahliye olmasını beklerken, bu işlemlerin ciddi anlamda uzatılmaya çalışıldığını birebir gördük. Bu tahliye kararının özellikle sürüncemede bırakıldığını cezaevi idaresi tarafından da öğrenmiş olduk. Alelacele bu tahliye kararının ortadan kaldırılmasına dönük bir seferberlik haliyle hem cezaevi idaresi hem de itirazı yapan savcılık tarafından gördük."

'MAHKEMELERDE SİNMİŞLİK VAR'

Tahliye kararının reddedildiği günden bugüne Güven açısından değişen bir şeyin olmadığını söyleyen Av. Balsak, "Çünkü toplumsal mutabakatın sağlanması için hayati öneme sahip olan DTK gibi bir kurumun eş başkanının tamamen barışı hedefleyen açıklamalarının suç unsuru yapılması, hem vicdani hem ahlaki hem de hukuki açıdan kabul edilebilecek bir durum değil. Kendisi nihayetinde bir siyasetçi ve elbette ki varlık sebebi kendi söylemleridir. Temsil ettiği fikirleri kamuoyuna ve iktidara taşımaktır. Kaldı ki bu durumu sadece Sayın Güven şahsında değil, HDP milletvekillerinin hepsinde bu süreçleri yaşadık. Biz mahkemenin gerçek kararının Sayın Güven hakkında verdiği tahliye kararı olduğunu zaten biliyoruz. Tahliye kararından sonraki tutukluluk halinin devamı kararları, bu mahkemenin kendi iradesiyle verdiği kararlar olmadığını gösteriyor. Çünkü ağır ceza mahkemelerinde bir heyetin kendi kararını değiştirmesi çok söz konusu olan bir durum değil. Bizim gözlemlerimiz de zaten mahkemenin kendi içerisinde ikna olduğu yönündedir. Ama özellikle OHAL sürecinden sonra tüm yargı mekanizmalarında bir geri çekilmişlik ve içe sinmişlik var. Aslında bir karar vermeme hali var. Birçok yargılama da bunu görebiliyoruz" diye konuştu.

'GREVE GİRECEĞİNİ DURUŞMADA ÖĞRENDİK'

Güven'in 7 Kasım'daki duruşmasına kelepçeli getirilmek istenmesinden dolayı duruşmaya katılmayı reddettiğini ifade eden Av. Balsak, şunları dile getirdi: "Sayın Güven, duruşmaya katılmayacağını bir gün önce bize söylemişti. Ama açlık grevine gireceğinden bizim de bilgimiz yoktu. Kendisi SEGBİS ile duruşmaya katıldığında öncelikle tecride dikkat çekerek, bunun bir insanlık suçu olduğunu belirtti. Hatta bunları ifade ederken mahkemenin müdahalesiyle de doğrudan karşılaştı. Ama kendisi tecridi kınamak adına açlık grevine girdiği söyledi. Bizler de süresiz-dönüşümsüz bu eyleme gireceğini bu şekilde öğrendik. Tabii ondan sonra cezaevine gidiş gelişlerimiz sıklaştı. Bizim dışımızda da avukatlar kendisiyle görüştü. Tabi müvekkilimizin sağlık hakkının ihlal edilmemesi için tüm tedbirlerin cezaevi idaresi tarafından alınmasıyla ilgili girişimlerimiz oldu. Bizim açımızdan önemli olan müvekkilimizin süresiz-dönüşümsüz açlık grevinden sonra onun sağlık kontrollerini takip etmektir. Çünkü böyle bir grevden sonra kişide kalıcı hasarlar oluşabilir. Çünkü kendisinin yaşına da bağlı olarak açlık grevi sürecini daha ağır bir şekilde geçirdiğini gözlemliyoruz. Görüşürken de çok yormamak istiyorduk."

'MORALİ ÇOK YÜKSEK'

Leyla Güven'in açlık grevinde olmasından dolayı moral ve motivasyonunun çok yüksek olduğunu vurgulayan Av. Balsak, "Sayın Güven, inandığı bir şeyi yaptığını düşünüyor. Onun da Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin kaldırılması olduğunu söylüyor. Ayrıca Türk Ceza İnfaz Kanunu'nda tecrit diye bir şey yok. Hatta aksi düzenlemeler var. Hükümlülerin aileleri, avukatları ve vasileri ile görüşme yapabilecekleri yönünde yasal düzenlemeler var. Yine uluslararası sözleşmelerde Türkiye açısından bağlayıcı olduğu için bunu kısıtlayan bir şey yok. Müvekkilimizin talebi de, Türkiye'nin öncelikle kendi yasalarını uygulaması yönünde. Dolayısıyla Sayın Güven, moral ve motivasyonunu bu talebin önüne geçirmiyor. Biz kendisinin sağlığı ile kaygılarımızı dile getirirken bile bunların gündemleşmesini istemediğini söylüyor. Bugün de kendisiyle görüşmek için cezaevine gittim ama görüşe çıkamadı. Biz yine de durumu hakkında bilgi aldık. Talebinin onun için her şeyden çok daha önemli olduğunu görüyoruz" diye konuştu.

'HERKESİN HAYATINI ÖNEMSİYOR'

Güven'in, diğer cezaevlerinde devam eden yüzlerce siyasi tutsağın süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemlerine ilişkin fikirlerini de aktaran Av. Balsak, şunları paylaştı: "Müvekkilimiz talebinin kişisel bir talep olmadığını söylüyor. Kendisinin önemli gördüğü ama herkesin talebi olabilecek bir konu olduğunu belirtiyor. Tecridin kalkmasını toplumsal barışın bir aşaması olarak görüyor. Açlık grevlerinin tüm cezaevlerine yayılmasını da, kendi talebinin toplumsal bir talebe dönüşmesi olarak değerlendiriyor. Bu aslında toplum açısından da ne kadar hayati önemde olduğunu gösteren bir şey. Benim kişisel gözlemime göre, Sayın Güven bir o kadarda herkesin hayatını önemsiyor. Bu konunun daha fazla toplumsallaşmaması, kamu otoritelerinin, medyanın, basının, meclisin ve genel olarak toplumun bu kadar tepkisiz kalışı onun için yaralayıcı bir durum."

GÜVEN'İN SAĞLIK DURUMU

Av. Balsak, Güven’in sağlık durumuna ilişkin de şunları dile getirdi: “Daha önce zaten günlük, rutin okumaları vardı. Tabi onları şu an sürdüremez hale geldi. Özellikle dikkat dağınıklığı sonrasında artık kitap okuyamaz halde. Görme ve konsantrasyon problemleri yaşıyor. Haliyle daha önce rutin olarak yaptığı faaliyetleri bugün yapamıyor. Spor da yapamıyor. Şu an zaten yürümekte zorluk çektiği için bizimle görüşemiyor. Konuşmak bile onun için çok ciddi efor sarf eden bir şey aslında. Gelen mektupları cevapsız bırakmamaya çalışıyor. Çünkü Türkiye'nin her yerinden adeta mektuplar yağıyor kendisine. Bunlar onun moral ve motivasyonunu çok daha diri tutan şeyler. Ama özellikle tansiyon düşüklüğünden dolayı bu süreci çok daha ağır yaşıyor. Cezaevi idaresinin doktoru ya da sağlık görevlileri her gün kendisinin tansiyon ve benzeri değerlerini kontrol ediyorlar. Zaten Adalet Bakanlığı 15 gündür orada 24 saat boyunca ambulans bekletiyor."