Gülen'in dershaneleri ve ajan ağı-Erdal Er

Gülen'in dershaneleri ve ajan ağı-Erdal Er

Kürdistan’da yıllardır süren savaş; Türkiye’de devlet kurumları, çıkar grupları, iş dünyası, cemaat, medya ve görev yapan hükümetlerin birçok rezilliğini perdeledi.

Kürt kanı üzerinden zengin olanların haddi var hesabı yok.

Kürt düşmanlığı yapıyorsanız Ankara’nın hatırı sayılır sofralarında sizin de yeriniz var. Değilseniz yaşama hakkına kadar elinizde ne var ne yok alınır.

Uluslararası ilişkiler de dahil  yıllarca böyle olmadı mı?

Türkiye devletinden bir ihale almanın, silah satmanın ilk altın kuralı; Kürtlere karşı Ankara’nın yanında yer almak oldu.

İşte bu günlerde Hükümet’le kavgayla yeniden gündeme gelen Gülen Cemaati de bunlardan biri.

Önce Moskova’ya karşı “Komünizmle Mücadele Dernekleri” kurarak Ankara, ABD’nin yanında durdu.

1980 darbesiyle Komünizm tehdit olmaktan çıkınca bir çok kesim gibi işsiz kaldılar.

Ancak 80 sonrası ABD’nin yeni projesi yeşil kuşakla yeni bir kapı açıldı; bu defa Kürt düşmanlığı yaparak askerin saflarında yer aldı.

Cemaat bu yolla yükünü aldı. Büyüdükçe büyüdü.

İşleri yolunda gitmeyince devleti PKK üzerinden korkuttular.

Bugünler de Gülen Cemaati’nin birçok unsuru peş peşe açıklamalar yapıyor.

 ‘Okuluma, dershaneme ruhsat, kredi vermezsen bu iş PKK’ye yarar...’

Bunlardan biri de MASİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muhittin Çalımcı.

Bakın dershanelerin kapatılması konusunda neler söylüyor:

 “Dershanelerin sadece eğitim açısından değil birçok ayağı var. Siyasal olarak özellikle Güneydoğu bölgesinde okuma salonları ve dershanelerde verilen eğitimlerle 30 yıldır var olan PKK sorununda gençlerin dağa çıkmasının önü büyük ölçüde kesilmektedir.  Dershaneler olmasaydı çok daha fazla dağa çıkış olabilirdi” diyor.

Aklınca hükümeti korkutup paçayı kurtaracak.

Aklı başında olan herkes bilir ki; Kürt sorunu da, PKK de dershanelerden önce vardı.

Dershanelerin dağa çıkışı önlediği tamamen yalan, ucuz bir numaradır; bunu yapabilseydi 400 bin askeri ile 30 yıldır Kürdistan’da taş üstünde taş bırakmayan savaşan ordu önlerdi.

Ancak Cemaat bir şeyi doğru söylüyor.

Kürdistan’da dershane, yurt ve okulları Kürt gençlerini düşürmek için savaş karagahı olarak kullanıyor.

Gülen Cemaati’nin okul, dershane ve yurtları Kürt gençlerini düşürmek için kullanılıyor.

Bugüne kadar daha önceki hükümetler ve AKP hükümetinden cömert desteği bunun karşılığında aldı.

Durumu daha iyi anlamak için Fetullah Gülen Cemaati’nin ağına düşen beş Kürt gencinin trajik hikayesini hatırlayalım.  

Serhıldan, Agır, Ferman, Şervan ve Devrim’in trajik hikayesini Mart 2013 tarihinde NUÇE TV’de yayınlanan “Örümcek Ağı” adını verdiğimiz programda kamuoyuyla paylaşmıştık.

Beş Kürt genci AKP ve Fetullah Gülen Cemaati’nin kurdukları tuzağın kurbanlarıydı. ‘Entegre Strateji’, Kürdistan’ı Biçimlendirme Planı’ kapsamında Gülen Cemaati ve AKP Hükümeti tarafından ajanlaştırılıp PKK yöneticilerine karşı suikast yapmaları amacıyla dağa yollanmışlardı. Birer katil adayı olarak dağa yollanan bu gençler düşürülmek için insanlık dışı yöntemler kullanılmıştı.  

AKP ve Fetullah Gülen’in “Kürdistan’ı Biçimlendirme Planı” kapsamında fuhuş, uyuşturucu ve ajanlaştırma politikası Kürdistan’ın genelinde sistematik olarak uygulanıyor. Halkın örgütlü olduğu Colemerg, Gever, Şırnak, Cizre, Nusaybin gibi merkezler ise pilot bölge seçilen öncelikli merkezler. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 2010 yılında yaptığı bir konuşmasında;  ‘Hakkari ve Şırnak için özel tedbirlerimiz var’ demişti. Bu ‘özel tedbir’ler içerisinde gençleri ajanlaştırıp katil adayı olarak dağa göndermek varmış!

AĞ NASIL ÖRÜLÜYOR?  

Peki bu noktaya gençler nasıl getiriliyor? Özel eğitimli Fetullah Gülen Cemaati mensupları daha önce devlet tarafından köyü yakılmış ve köyden kente göç etmiş yurtsever ailelerin çocuklarını tespit ediyor. Ailelerin yoksulluğu kullanılarak yardım vaadinde bulunuluyor. Küçük yaştaki çocuklar ‘daha iyi bir gelecek’ vaadi ile Fetullah Gülen’e ait okullarda okumaları, yurtlarında kalmaları için ikna ediliyor. Ajanlaştırma faaliyetlerinin alanı sadece Gülen Cemaati’ne ait okul ve yurtlarla sınırlı değil. YİBO’lar, internet kafeler, spor salonları ve AKP’nin kurduğu bazı dernekler de üs olarak kullanılıyor.

Okullar, yurtlarda özel eğitimli POLİS, JİTEM ve MİT elemanları; öğretmen, müdür, temizlikçi,  özel güvenlikçi kimliğinde görevlendiriliyor. Önce gençlere ‘sevgili’, ‘ağabey’ rollerinde güven veriliyor. Ardından uyuşturucuya alıştırılıyorlar, tecavüze maruz kalıyorlar.

13 YAŞINDAKİ ÇOCUKLARA TECAVÜZ EDİLDİ!

Uyuşturucu ve tecavüz yoluyla düşürülen 13-15 yaşlarındaki erkek ve kız çocukları, müdürlere, öğretmenlere, polis ve devlet görevlilerine pazarlanıyor. Bir süre sonra bu çarkın içine başkaları giriyor ve çark giderek büyüyor. Tecavüz anı kameralara kaydediliyor ve kurbanların susmaları için şantaj olarak kullanılıyor.

Polis, JİTEM elemanları son aşama olarak bu kişileri ajan olmaya zorluyor. Kurbanlar, polisin  ‘elimizde görüntüleriniz var, yayınlarız. Ailelerinize söyleriz’ tehdit ve şantajlarına maruz kalıyorlar. Çocuklar baskı, tehdit ve şantaj sonucu ajan olmayı kabul ediyor.

HANGİ EĞİTİMDEN GEÇİLER?

Şantaj sonucu ajanlığı kabul eden Serhıldan, Agır, Ferman, Şervan ve Devrim’e; BDP ve PKK’yi tanımaları için teorik eğitim yanında, silah kullanımı ve çeşitli zehir türleri nasıl yapılır o da öğretilmiş. Korkularını yenmeleri için kendilerine işkence uygulanmış ve Van Devlet hastanesi morguna götürülerek burada kendilerine cesetler gösterilmiş.

Ajanlaştırılan bu gençler, BDP’nin düzenlediği çeşitli yürüyüşlere yollanmış ve onlardan polislere taş atarak provokasyon yaratmaları, eylemlere katılan genç ve çocukları tespit etmeleri, fotoğraf ve görüntü çekmeleri istenmiş. Ajanlaştırılan bu gençlerin itiraflarını dinlediğimizde; Kürtlere karşı düzenlenen siyasi soykırım operasyonlarının alt yapısının nasıl oluşturulduğunu, insanların özgürlüğünün ellerinden nasıl alındığını, yıllarca sorgusuz, sualsiz hapishanelerde nasıl çürütüldüğünü yeniden görmüş oluyoruz. Beş gençten biri dağıtımcı olarak Azadiya Welat gazetesine sızdırılmış. Sızdırılan genç, gazeteye ait bilgisayarlar ve Hard disklerini çalmış, binaya dinleyici cihazları yerleştirmiş. Kişinin verdiği yalan bilgi sonucu gazete hakkında davalar açılmış ve bazı çalışanları tutuklanmış.

Gençler Fetullahçı polis ve savcılar tarafından büyük şehirlere yollanıyor, polisin oluşturduğu çetelerin denetimine veriliyor. Hırsızlık, gasp gibi işlerin yanında uyuşturucu kuryeliği ve satıcılığı da yaptırılıyor. Ajanlaştırılan gençler her türlü pis işlerde kullanılmış. Uyuşturucunun özellikle Amed, Colemerg, Şırnak, Wan ve Mardin gibi Kürdistan illerinde satışı salık verilmiş.

 GİZLİ TANIK

 XX Deniz, XX Kudret, XX Fidan son yıllarda çok duyduğumuz isimler. Gizli tanık adı altında binlerce insanın hayatı karartıldı. Bu halihazırda devam ediyor. Ajanlaştırılan gençlerden birinin gizli tanık kodu XX Fidan. Bu gizli tanık Amed’de görev yapan, Mustafa Kemal Yılmaz adını kullanan savcıya bağlı çalışmış. XX Fidan’ın ağzından hazırlanan yalan ifadeler sonucu tam 54 kişi tutuklandı. Projektörü daha geniş tutarsak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor; aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu en az on bin Kürt siyasetçi düzmece gizli tanık ifadeleri sonucu hapiste. Bu tablo Erdoğan’a hatırlatıldığında; ‘biz demokrasi sınırları içinde kalarak mücadele ediyoruz’ diyor. Peki, demokrasinin sınırları küçük çocukları katil mi yapmaktır? Kimyasal silahlar mı kullanmaktır? On binlerce insana iftira atarak tutuklamak mıdır? Nedir?

 DÜŞÜRÜLEN GENÇLER DAĞA YOLLANDI

Fetullah Gülen Cemaati’nin kurduğu tuzağa düşen ve dağa yollanan Serhıldan, Agır, Ferman, Şervan ve Devrim gerillalar tarafından deşifre edildiler. Ve nasıl ajanlanlaştırıldıklarını detaylarıyla anlattılar. Gülen Cemaati’nin iddia ettiği gibi dağa çıkışlar önlenilmiyor, Kürt gençlerini ajanlaştırıp dağa yolluyorlar. Anlattıklarımız bir istisna değil.

Gülen Cemaati ve AKP hükümetinin şimdiye kadar sayısız defa PKK yöneticilerine suikast yapmaları için dağa ajanlarını yolladığı ve plan yaptıkları daha öncede kamuoyuna yansımış,  “Zehir Oyunu” adıyla ROJ TV’de yayınlanmıştı.

 Sonuç olarak, bu Kürt gençleri Gülen Cemaati’ne bağlı dershaneler, yurtlarda düşürüldü. Yani o dershanelerde yaşananlar bir devlet politikası olarak uygulandı.

Dört bölümden oluşan ‘Örümcek Ağı’ programında Fetullah Gülen Cemaati’nin, AKP hükümetinin; yargı, polis, JİTEM ve MİT eliyle Kürt gençlerine nasıl ağlar ördüğünü, nasıl düşürüldüğünü ajanlaştıran gençlerin ağzından öğrenmiştik. Tek kelimeyle söyleyelim; eğer yaşanan bu vahşet başka bir ülkede olsaydı koşulsuz hükümet istifa eder ve sorumlular yargılanırdı. Ancak burası Türkiye;  tuzağı kuran da, gençleri bu hale getiren de hükümetin ta kendisi.

 Peki, bunun hesabını kim soracak? Hesabını kim verecek?

Şimdi işte bu dershaneler tartışılıyor ancak Kürdistan’da yarattığı tahribatlar, Kürt gençleri üzerindeki çirkin ‘zehir oyunu’ tartışılmıyor. 

Bu gençleri bu hale getiren, o çark içinde yer alan herkesin yargılanması ve hesap vermesi gerekiyor.

Serhıldan, Gülen yurttlarında tecavüze maruz kaldığında sadece 13 yaşındaydı. Onun ruhunu inciten, ona yaşamı boyunca unutamayacağı vahşeti yaşatanlara hesap sormak Kürtlerin boynunun borcu olmalıdır. Serhıldan’ın gözyaşları için...