Günay: Açık faşizme karşı birleşik mücadele zamanı

Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay, Türkiye’de “açık faşizme” doğru bir gidiş olduğunu belirterek sosyalist örgütlerin birleşik mücadele için yan yana gelmesi gerektiğini vurguladı.

AKP/Saray iktidarı, resmi olarak başkanlık sistemine geçiş sürecini hızlandırdı. AKP ile MHP, başkanlık rejimine geçişi öngören anayasa paketi konusunda anlaştı. Açıklamalara bakılırsa, anayasa paketi önümüzdeki hafta Meclis’e getirilecek.

AKP’liler “OHAL referandum öncesinde kaldırılacak” dese de toplumsal muhalefet üzerindeki baskılar artıyor.

AKP/Saray iktidarının kuşatması karşısında toplumsal muhafet nasıl hareket edecek? Kuşatma nasıl kırılacak? Birleşik mücadele nasıl geliştirilecek.

Bu sorulara kısa bir süre önce ÖDP ve HTKP’ye birleşik mücadele çağrısı yapan Halkevleri’nin Genel Sekreteri Nuri Günay yanıt verdi.

7 Haziran'dan bu yana yaşananlar ortada. İktidar bakımından süreç bundan sonra nasıl ilerleyecek?

AKP, bu sürecin geri dönülemez bir süreç olduğunu düşünüyor. Çünkü, başkanlık sisteminin aynı zamanda iktidarda kalma meselesi ile birebir paralel yürüdüğünü düşünüyorlar. Bunun da Türkiye'de burjuva demokratik yöntemlerle dahi gerçekleşeceğini düşünmüyorlar. Bu konuda 7 Haziran onlar açısından ciddi bir yara oldu. Ülkemiz ise bir savaş ve katliam sürecine sokulmuş oldu. İktidarda olmadıkları anda, iktidarları döneminde yaptıkları suçlardan yargılanabilme ihtimali çok yüksek. Bundan kaynaklı iktidarda kalmak için herşeyi yapacaklar.

Bu dengeyi ne değiştirir?

Ülkemizdeki toplumsal mücadele, yaşananlara ilişkin dış kamuoyunu da bilgilendiriyor, insan hakları ihlalleri, katliam ve savaşa dair bir çok faaliyet de yapılıyor. Ancak emperyalist kapitalist sistem başka bir alternatif ortaya çıkmadığında, mevcut aktörden vazgeçmiyor. Aynı durumu ülkemizdeki sermaye açısından da söyleyebiliriz. Belki de hiçbiri şu andaki iktidarın yönetim biçiminden memnun değiller  ancak başka bir alternatif olmadığı koşullarda onun ortadan kalkması için bir şey yapmıyorlar. Geriye Türkiye halklarının demokratik muhalefeti kalıyor. Toplumsal muhalefet güçlerinin durumu çok belirleyici olacak. Egemenler arasındaki çatlakları da bu mücadele büyütecektir.

‘AÇIK FAŞİZME GEÇİLİYOR’

İçinde bulunduğumuz dönemi bir siyasi kavramla nasıl tanımlarsınız?

Açıkçası bir geçiş süreci olarak değerlendiriyoruz. “Açık faşizm” olarak tanımladığımız sürece geçme süreci. Faşizm, bizim açımızdan sürekli bir durumdur. Ülkenin sömürge faşizmi rejimi ile yönetildiğini, parlamentonun açık tutulduğu, seçimlerin yapıldığı dönemde ülkenin bir faşist bir rejimle yönetildiğini düşünüyoruz. Bu dönemi de sömürgeci faşizmden açık faşizme geçiş dönemi olarak tanımlıyoruz. Bunun özellikleri de şöyle: Demokratik taleplere saldırı; HDP Eşbaşkanlarının, milletvekillerinin tutuklanması, Gülen cemaati ile ilişkisi olmayan sol, sosyalist, Kürt insanların görevden uzaklaştırılması. Aynı zamanda bu dönem; demokratik muhalefet kanallarının tamamen kapanmadığı, bu kanalın muhalefet güçlerince de zorlandığı, zorlanması gerektiği bir dönem. Dolayısıyla bu dönemin mücadelesi, ülkenin açık faşizme götürülmesinin engellenmesi olarak yaşanacak.

SOSYALİST ÖRGÜTLERİN SORUMLULUĞU ARTIYOR

Halkevi olarak bu süreçten çıkış için ne öneriyorsunuz?

15 Temmuz darbe girişiminin ardından gerek Güç Birliği, gerek Demokrasi İçin Birlik çalışmalarının içinde aktif olarak yer aldık. Bu dönem toplumsal muhalefetin bütün güçleriyle yanyana durması gerektiğini düşünüyoruz. Özel olarak da faşist baskının bu kadar çok arttığı dönemde sosyalist örgütlerin sorumluluğu artıyor. Çeşitli toplumsal dinamikler ve güçler var. Bu dönem açısından Güç Birliği, Demokrasi İçin Birlik önemli ancak aynı zamanda sosyalistlerin bir inisiyatif merkezinin de oluşması gerektiğini düşünüyoruz. HDP zaten bir kuvvet, Kürt halkının mücadelesinin orada ciddi bir ağırlığı var, ayrıca içinde sosyalist örgütler var. Ülkenin batısı açısından özellikle Birleşik Haziran Hareketi, HTKP ve ÖDP ve diğer başka arkadaşlarla bu dönem bir ittifak oluşturmak gerek. Bunun ihtiyacını 20 Kasım mitingi de göstermiş oldu. “20 Kasım mitingini, bütün güçlerle ortak örgütleyelim, CHP de bunun bir tarafı, HDP de bir tarafı olsun, ciddi oranda örgütlediğimiz de bir karşılığı olacaktır” dedik. Ortak örgütlenmesi zeminin kuvvetlendirilmesini istedik. Herşeye rağmen önemli bir miting oldu. Katılım iyiydi. CHP'nin son anda yaptığı hamleye rağmen, mitinge önemli oranda bir CHP kitlesi katıldı. Ama hep birlikte önümüzdeki dönem nasıl yürüneceğine dair çok somut bir şey de çıkmamış oldu. Aslında hep beraber bu eksiği gidermemiz gerekir.

Sosyalist örgütlerin ittifakı dediniz. Peki, faşizme karşı birleşik cephe mümkün değil mi?

Biz bunun mümkün olduğunu düşünüyoruz. Ama buna giden yolda birkaç aşamanın geçirilmesi gerekiyor. Haziran seçimlerinden beri, bir demokrasi cephesi önerimiz vardı. CHP ve HDP'yi kapsayan bir şeydi aynı zamanda. Bugün açısından özellikle CHP'nin aldığı tutum, demokrasi cephesini çok mümkün kılmıyor. Ama bu şu anlama gelmiyor; bu ülkede CHP'ye de oy veren HDP'ye de oy veren milyonlarca insanın ortak idealleri, barış, demokrasi gibi birbirine yakın düşleri olmadığı anlamına gelmiyor. Böylesi cephe şu anda mümkün olmasa bile bu iki kuvveti birbirine yaklaştıracak girişimler sosyalistler tarafından yapılabilir.

Bu konuda bir girişiminiz var mı?

Birleşik Haziran Hareketi bileşenlerinden ÖDP ve HTKP ile görüştük. Miting sonrasında kamuoyuna da açık çağrımız oldu. Bunun çabasını sürdüreceğiz. Nasıl sonuçlanacak ama henüz bilmiyoruz.

Herkes konuşmasında birleşik mücadele vurgusu yapıyor. Ancak bu mücadelenin pratikleştiği örnekler az. Neden?

Bu yüzden bizim mitingden sonra yaptığımız çağrı geniş geniş değerlendirmeler içermiyor. Söylediğinizde çok haklı bir taraf var. Bugün herkes bu birleşik mücadeleyi vurguluyor, kimsenin de kimseden bu konuda özel olarak akıl almasına gerek yok. Biz de bu niyette değiliz. O yüzden inisiyatif alabilecek, adım atması gereken örgütler olarak BHH bileşenlerini adres gösterdik. Bu teknik olarak nasıl olur? Hiç kimsenin örgütsel varlığını, birliğini zedelemeyecek ortak mücadele aracı oluşturulabilir. Bunun hedefleri elbette tartışılacaktır. Biz bu sürece “Açık faşizme geçiş” deriz, başkaları başka tarifler yapabilirler. Önemli değil, kastedilen aşağı yukarı aynıdır. Buna karşı süreci nasıl örgütleyeceğiz? Bunun yerellerde etkisinin olacağını düşünüyoruz. 15 Temmuz sonrasında şunu iddia etmiştik. CHP'nin Taksim'de yaptığı mitingde niyeti ne olursa olsun, oraya giden insanların yüzde 90'ı, sokaklarda şeriat sloganıyla yürüyenlere karşı demokrasi talebini dile getirdiler. AKP iktidarına, aynı zamanda darbecilere karşı bir itirazdı. Bu açıdan olumluydu. CHP yönetiminin sonraki tutumu elbette tartışma konusu. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde sosyalistler olarak yanyana gelip eylem yapabilseydik, sosyalistlerin varlığı, gücü ortaya çıkmış olacaktı. O dönem belki de var olan potansiyelimizi yeteri kadar ortaya koyamadık. Bu, bugünkü süreç için de geçerdi.

Birleşik mücadele derken hiç HDP'den bahsetmiyorsunuz? HDP'siz mi olacak bu?

Bizim bakımızdan mesele sadece HDP'nin yanında durma meselesi değil. Kürt meselesinde özellikle bulunduğumuz her yerde bu konuyu anlatmaya, şovenizme karşı mücadelede adımlar atmaya çalışıyoruz. 7 Haziran seçimlerinde HDP'yi destekledik. HDP birlikte mücadele ettiğimiz bir parti. Şüphesiz HDP ile temas halinde ortak bir mücadele olarak sürecektir. HDP zaten bir güç, bunun yanında HDP dışındaki sosyalistlerin de bir toplumsal gücü var. Oransal olarak karşılaştırmanın çok anlamı yok ve onun dışında bir de geniş sosyal demokrat kitleler var. Bizim oluşturacağımız inisiyatif bunların hepsi ile temas halinde olabilir, HDP ile ittifak halinde, o tabanı bu mücadeleye çekecek bir hat izlediğinde daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum. HDP'yi dışında tutan ya da herhangi bir temassızlık hali olmaz. Bizim zaten öyle bir hattımız çizgimiz yok.

İktidar da elini çabuk tutuyor. Anayasa Paketi konusunda MHP ile anlaşma sağlandı. Başkanlık paketi, yakında, belki de haftaya Meclis'te olacak....

Başkanlık tartışmalarında teknik olarak her ne yapacaklarsa yapsınlar, şu an var olan baskı ortamından ayrı bir şey olacağını düşünmüyorum. “Başkanlığa hayır" diyenlere bunu propaganda yapmak için bile bir alan tanımayacaklar. Çünkü bunu yaptığı anda başkanlık ihtimali ortada kalmaz. HDP eşgenel başkanlarının, milletvekillerinin tutuklanması, Cumhuriyet gazetesinin susturulması, CHP Genel Başkan Yardımcısının kurşunlanması, başka bir yerde CHP'nin kundaklanması, derneklerin kapatılması, bunların hepsi gösteriyor ki, başkanlık yoluna giderken, çıkabilecek engelleri bertaraf etmek istiyorlar. Dolayısıyla bu süreç böyle gidecektir. Sosyalistlerin bu süreçte yapması gereken şey, her türlü mücadele yolunu denemek. Gazetemiz kapanıyorsa kapı kapı dolaşacağız, kentin meydanlarında stant açılmasına izin vermiyorlarsa başka yol ve yöntemler arayacağız. Her türlü demokratik yol ve yöntemi kullanarak bu süreçte başkanlık rejimini engellemek önemli. Bunun için sosyalistlerin birlikte hareket etmesinin ortak bir tutum geliştirmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.