Hakikate ermiş bir kadın silüeti: Sakine Cansız

Hakikate ermiş bir kadın silüeti: Sakine Cansız

Ve sonra adım adım gezecekti anne kokan memleket dağlarını. İşgal ordularına karşı mevzi alacaktı. Zihindeki, yürekteki, topraklardaki tüm sınırların anlamsızlığını ispatlayacaktı yarım asırlık direniş yüklü kavgasıyla…’Hep kavga’ ile geçecekti hayatı; gericiliğe, köleliğe, egemenliğe ve tüm sınırlara karşı! 

20. asır yolu henüz yarılamıştı. Zamanın ibresi zemheriyi gösteriyordu. Bir karakış gününde katliam ve sürgün yemiş yaralı ama direngen coğrafya Dersim'in Tatxal köyünde '38 tertelesi mağduru bir anne babadan asi bir kız gelir dünyaya. Takvimler bin dokuz yüzün elli sekizini gösteriyordu. İntikam, direniş ve mücadele ile örselenecek olan bu doğuş sonrasında, alt-üst edecekti tüm ezberleri. Korku masalları yerine hakikatin hikayesi yazılmaya başlanacaktı. Ant içecekti, peşini bırakmayacaktı atalarını katleden, vicdanını yitirmiş cellatların. İzini sürecekti dört bir tarafa dağıtılan memleketinin kayıp kızlarının. Hiçbir vakit pes demeden o mevziden bir diğer direniş mevziisine koşacaktı. Yeri geldiğinde intikam tokadını indirecekti celladın suratına. Zalimlerin bin bir işkence tezgahlarında teslimiyete direnecek, ah demeyecekti... 

Ve sonra adım adım gezecekti anne kokan memleket dağlarını. İşgal ordularına karşı mevzi alacaktı. Zihindeki, yürekteki, topraklardaki tüm sınırların anlamsızlığını ispatlayacaktı yarım asırlık direniş yüklü kavgasıyla…’Hep kavga’ ile geçecekti hayatı onun; gericiliğe, köleliğe, egemenliğe ve tüm sınırlara karşı! Her bir teline direniş asılı, isyan ruhlu, kızıl zamanların kadınından bahsediyoruz; Sakine Cansız'dan. Nam-ı diğer; Sara'dan…

"...Erken çağlarda hakikate ermiş bir kadın. Yaşamın kendisine hükmetmesine asla müsaade etmeyen bir asalet. Herkesi özgürlüğün mümkün olduğuna inandırmak için, küçük adımların atılmasının yeterli olacağına iman etmiş yürek...” 

Kürt, Alevi ve kadın olmak ağır bedel istiyordu ve o tercihini bu üç kimliğin özgürlüğü için mücadeleden yana yaptı. İlk orta ve lise öğrenimini Dersim'de yaptı. Yarı memur, yarı işçi ailenin 8 çocuğundan biriydi... 

"70'li yıllarda gelişen olaylar etkiliyordu. Denizlerin olayı, Kızıldere olayı etkiliyordu. Yine Dersim'de bir baskı da vardı. Devrimciliğe, yiğit önderlere genel bir sempati vardı" diyerek tanımlamıştı atacağı devrimci yaşamın kıvılcımını. Tam da, devrimci etkilenme arayışlarının olduğu bir süreçte atılır PKK militanlığına. İlk hayat dersini annesinden alacaktı O. Annesinin "Kürtlükten utanma!" nasihati, onun uzun soluklu kavgasının ilk ve temel harcı olacaktı. Devrimci gençlik mücadelesine ilgi duyacak ve Kürdistan'ın makus tarihini değiştirecek Apocular grubu içerisinde yerini alacaktı. Bölge bölge, şehir şehir anlatmaya başlayacaktı hakikati… Kürt, Alevi ve kadın inkarcısı faşist çetelere karşı mücadele ederken ah demeyecekti. Tarih '78'i gösterdiğinde Kürdistan'da yeni bir miladın kapısı aralanacaktı. Yılmadan, yorulmadan ev ev, mahalle mahalle, şehir kasaba gezip Kürdistan'ın özgürlüğünü muştulayacaktı kulaklara. Gitmek, gezmek, çalışmak onun için kaderin haksızlıklarını düzeltme yolculuğudur. Kah Bingöl, kah Elazığ, kah Dersim, özgürleşmek örgütlenmektir şiarını temel inancı belleyerek, öncüsü olacaktı devrimin.

‘Temele ilk tuğlaları koyan ve yürüyüşünü sonuna kadar sürdüren ustalar içindeki tek kadın olan Sara’, 1978'in 27 Kasım'ında kadın, Kürt, Alevi olmanın onuru ve erdemiyle PKK'nin kuruluş kongresinde yer alacaktı. 

Sara, 1979'un kızgın kavga mevzisi Elazığ'da bir grup arkadaşı ile birlikte tutuklanır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi döneminde işkencelerin yoğunlaştığı Amed zindanındadır.  
Arenada seyircilik yapmayı seçmeyerek, hep ateş hattında dolaşmayı tercih eden, aç aslanlara karşı savaşan gladyatör misali bütün işkence ve teslimiyet dayatmalarına karşı direnir, Apocu ve PKK'lilik kimliğinden ödün vermez. Zindanda da devrimci direniş içerisinde yer alır. Elazığ, Malatya, Amed, Bursa ve Çanakkale, Bursa cezaevlerinde kalır.  
Asi kadının zindan direnişi ve düşmanın tüm özel yönelimi karşısındaki duruşu, dost ve düşmanları iliklerine kadar etkileyecekti. Düşman, geleneksel toplumun bütün öğretilerini tahrik edecek, işkenceler uygulayacak, çırılçıplak soyacak, elektrik verecek ve cinsel istismarda bulunacaktı. Fakat tüm bu insanlıktan yoksun saldırılar, sadece onun direngenliğini bileyecekti. Belki de Kürt tarihinde ilk kez bir Kürt kadını düşmanın esareti altında, bütün saldırı ve işkenceleri karşısında başkaldıracak, inanılmaz bir direniş sergileyecekti. Hakime; "sizin bizi yargılama hakkınız yok, bizi halk yargılar' diyecekti. Avukatının savunma yapmasına izin vermeyecek; 'ben avukat istemiyorum, kendi savunmamı kendim yaparım' diyecekti.

‘Yenilmez, yıkılmaz, her istediğini yapıp istediği sonucu alan, sömürgecilik’ onun direnişi karşısında iflas edecekti. Esat Oktay celladının yüzüne tükürmesi sadece yoldaşlarına cesaret, umut vermeyecek, asıl etkiyi Kürt toplumu üzerinde yapacaktı. Bu direniş ve başkaldırı toplumsal hafızada yer edinmiş olan devlet, güç ve egemenlik algısını yerle bir edecekti. 
1991 yılında cezaevinden çıkar. Cezaevinden çıktıktan sonra da mücadelesini daha aktif bir şekilde sürdürür. PKK Önderliğinin askeri ve ideolojik eğitimlerini yoğunlaştırdığı Ortadoğu sahasında Mahsum Korkmaz Akademisi'ne gider. 1. Zindan Konferansına katılır, Filistin, Suriye ve Rojava Kürdistanı'nda bir dönem kalır, sonrasında Kürdistan dağlarında gerilla mücadelesinde yerini alır. PKK'nin ve Özgür Kadın Hareketinin konferans ve kongrelerine katılarak, örgütlenen, ordulaşan, partileşen kadınlara yol kılavuzluğu yapacak, evinin kapı eşiğini geçemeyen kadınların yüzlerini özgürlük yoluna döndürecekti. Bu arayış akabinde kadınlara karşı tüm geleneksel algı ve yargıları yerle bir edecekti. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 40 yıllık yol arkadaşı olan Sara'nın tüm çabası; yol arkadaşı ve Önderi Öcalan'ı doğru okumak, uygulamak ve ona layık olmaktı. Özgür Kadın ve özgür bir ülke ise onun ilk ve son hayali olacaktı. O 'an'ı yakalamış, cevap olmayı bilmiş tarihi kişiliklerdendi.