Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Genel Meclisi, 5 Şubat'ta İstanbul'da yaptığı 7. Olağan Genel Kurulu’ndan sonraki ikinci toplantısının sonuç bildirgesini açıkladı.
Bildirgede, Türkiye'nin, tarihinin en kritik ve zorlu dönemeçlerinin birinden geçtiğine dikkat çekilerek, "Saray darbesi sonrasında OHAL ve KHK'lerle iyice kurumsallaşan AKP faşizmi, şimdi başkanlık rejimi adı altında yapılan anayasa değişiklikleri ile ülkeyi tek adam diktatörlüğüne götürmek istiyor. Referanduma sunulan değişikliklerle halklarımız belirsiz bir geleceğe, kopkoyu bir karanlığa sürükleniyor. Erdoğan şahsında somutlanan yerli ve milli Führer rejimine onay vermeleri talep ediliyor. Geçici olduğu iddia edilen OHAL rejimi uygulamalarını süreklileştirmeyi, kalıcı hale getirmeyi ve yasalaştırmayı hedefleniyor. Erdoğan diktatörlüğü böylece tüm siyasal rakiplerini ve toplumsal muhalefeti tasfiye ederek çeteleşmiş bir avuç çıkar grubu ve sermaye için dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyor" denildi.
Kapitalizmin kriz dinamiğinin yeniden harekete geçmiş durumda olduğunun vurgulandığı bildirgede, işsizliğin artmasına değinildi ve sorunun sadece ekonomik önlemlerle değil, özgürlük, demokrasi ve barış yanlısı politikalarla çözülebileceği kaydedildi.
AKP/Saray'ın Türkiye'yi açık hapishane haline getirdiğine işaret edilen bildirgede, "HDP eş başkanlarını, milletin iradesi ile seçilmiş milletvekillerini, seçilmiş belediye eş başkanlarını ve HDP’nin il ve ilçe yöneticilerini, parti çalışmalarını yürütenleri tutuklamakla, gözaltına almakla demokrasi ve özgürlükler teslim alınamaz" vurgusunda bulunuldu.
'ÖZGÜRLÜK RUHU AYAKTADIR!'
Bildirgede şöyle devam edildi:
"15 Temmuz sonrası, on binlerce kamu emekçisi işten atılmış, yine on binlercesi açığa alınmış durumda. 12 Eylül’de bile görülmeyen seyahat hakkının engellenmesi, kişisel mülklere el konulması gibi uygulamalara tanıklık ediyoruz. Torba yasalarla doğal kaynakların, ekolojik talanın yolu açılmış durumda.
Gazetecileri, yazarları, aydınları, akademisyenleri tutuklayarak, gazeteleri ve yayın organlarını kapatarak, internet yasakları getirerek gerçekler sonsuza kadar örtülemez, yalanlar gizlenemez. ‘Yalan ne kadar büyük olursa inanan o kadar çok olur’ şeklindeki Göbels yöntemleri tutmamıştır, tutmayacaktır. Faşizan bütün yasak, baskı ve saldırılara karşın özgürlük ruhu ayaktadır, direniş güçleri teslim alınamamıştır.
Uzun süredir yoksulların, emekçilerin ve ezilenlerin ihtiyaçlarına cevap veremeyen neo-liberal hükümetlerin yönettiği, iktisadi krizin cenderesindeki hem ABD ve AB ülkelerinde hem de Dünya’nın farklı coğrafyalarında sağ popülizm, ırkçılık, milliyetçilik ve faşizan ideolojiler yükseliş trendine geçmiştir. Trump’ın iktidara gelmesi ile birlikte bu trendin yeni bir ivmelenme kazanacağı açıktır.
Ortadoğu'da, Halep’te Esad rejiminin duruma hakim olması ile birlikte yeni bir sürece girilmiştir. Yeni Osmanlı olma sevdasında Ortadoğu’ya müdahale eden Türkiye, Suriye'de ve Irak’ta yenilmiştir. El Bab'da çamura saplanmıştır. Türkiye'nin İŞİD ve benzeri tüm cihatçıların hamisi olduğu uluslararası çevrelerde artık gözle görülür hale gelmiştir. Suriye'de Rusya inisiyatif alma hamlesi içinde. Astana toplantıları bunun ifadesi olarak görülebilir. Ortadoğu'da çatışma ve savaş süreci devam ediyor. Rojava gerçekliği görülmeden, Kürt halkının statüsü tanınmadan, Suriye'de gerçekçi bir çözümün yaşama geçirilemeyeceği aşikârdır. Astana ve Cenevre toplantıları bu nedenle başarılı olamamıştır. Suriye'de çözüm; halkların birlikte ve barış içinde yaşadığı Demokratik Rojava modelinden geçmektedir."
'REFERANDUM, BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI OLACAK'
Referandum sürecine de değinilen bildirgede, "Referandum süreci sonuçlarından bağımsız olarak Türkiye'de kartların yeniden karılacağı, dengelerin yeniden kurulacağı, safların yeniden şekilleneceği bir dönemin de başlangıcı olacaktır" denilerek, şunlar ifade edildi:
"Öncelikle belirtmek isteriz ki, OHAL koşullarında, bütün özgürlüklerin ortadan kaldırıldığı bir dönemde Anayasa değişikliği yapılması meşru değildir. Referandum oylaması nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, toplumsal meşruiyeti olmayan bir Anayasa değişikliği tartışmasının kabul edilmesi söz konusu olamaz.
Anayasa teklifi, yeni bir rejim inşasının dayatılması, bu duruma hukuksal zemin yaratma girişimidir. Halklarımızın geleceğini doğrudan etkileyecek bu süreçte HAYIR'ın kazanması tek adam diktasında sonun başlangıcı olacaktır.
HDK, referandum sürecinde çalışmalarını en üst düzeyde gerçekleştirecek, “Demokrasi, Özgürlük, Adalet, Barış ve Yeni Bir Yaşam için HAYIR” diyecektir. Bizim HAYIR'ımız demokrasi, özgürlük, barış ve yeni yaşam şiarı üzerinde yükselen bir HAYIR’dır.
HDK, her yerde halka gidecek; her kapıyı çalma, mahallelerde halkın katıldığı HAYIR Meclislerini kurma, toplantılar, forumlar, paneller düzenleme gibi ortaklıkları ve biraradalıkları çoğaltan, zenginleştirilmiş çalışmalar yapacaktır. Bu doğrultuda, her düzeyde ortak HAYIR çalışmalarına da aktif biçimde katılacaktır.
HAYIR diyenlerin safları nesnel olarak geniştir. Herkesin HAYIR gerekçeleri farklıdır. Genel Meclisimiz, bu farklılıkları değerli gören, dikkate alan bir çalışma sürdürmeyi kararlaştırmıştır.
Yaşamın her alanında, illerde, ilçelerde, mahallelerde, üretim alanlarında HAYIR Platformlarının örgütlenmesinin direnişi büyüteceğine inanıyoruz.
Halkların Demokratik Kongresi; Türkiye’yi alacakaranlığa hapsetmek isteyen faşizan saray rejimine ve tek adam diktatörlüğüne karşı ezilenleri, kadınları, emekçileri, halklarımızı birlikte, yan yana, omuz omuza mücadele etmeye; barış, adalet, demokrasi ve özgürlük için safları sıklaştırmaya çağırmaktadır. Unutulmamalıdır ki alacakaranlık; gecenin sabaha en yakın olduğu zamandır."
'KARANLIKTAN ÇIKMAK MÜMKÜN'
HDK, sonuç bildirgesinin sonunda da şu mesajları verdi:
"Yaşadığımız bu karanlıktan çıkmak mümkündür. Türkiye’nin emekçileri, ezilenleri, halklarımız üstlerine örtülmeye çalışılan bu karanlığı yırtacaktır.
Ezilenlerin geleneği, özgürlüğün kesintisiz bir mücadele olduğunu, yılmadan mücadele edenlerin geleceği kazandığını her daim göstermiştir. Zulme, zorbalığa, her ne ad altında olursa olsun tek adam rejimlerine, dikta heveslerine karşın halklarımız kazanacak! Biz kazanacağız!
Evet kaybettirecek, hayır kazandıracak!"