HDP: Gıda krizinin sorumlusu AKP iktidarıdır

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye’de yaşanan gıda krizinin siyasi sorumlusunun AKP iktidarı olduğu tepkisinde bulundu.

HDP Emek, Ekonomi, Tarım ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, gıda krizine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Kubilay, “Vaktiyle tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen, sebzesini, meyvesini, tahılını üreten Türkiye büyük bir gıda krizi yaşıyor” dedi.

FİYATLAR ATEŞ PAHASI

Ekonomik krizin yıkıcı sonuçlarına dikkat çeken Kubilay, “Yüksek işsizlik, düşük ücretler, iki haneli enflasyon, zamlar ve hayat pahalılığı halkın günlük hayatını derinden sarsıyor” diye ekledi.

Fiyatların ateş pahası olduğunu ifade eden Kubilay, şu örnekleri verdi: “Halk çarşıda pazarda dolaşamaz hale geldi. Pazarda domates 5-10 lira, sivri biber 10-15 lira, patlıcan 10-12 lira, kuru soğan 4-7 lira, patates 5-7 lira… Taze soğan 15-20 lira… Patlıcan, kabak, kereviz gibi sebzeler artık taneyle alınabiliyor.

Son 12 ayda soğan yüzde 185, patates yüzde 79, tavuk eti yüzde 33, kuzu eti yüzde 23, dana eti yüzde 11 arttı. Raflardaki süte yüzde 25, peynire yüzde 27, yumurtaya yüzde 27, salçaya yüzde 97, tuza yüzde 34, kuru fasulyeye yüzde 32, margarine yüzde 42, suya yüzde 28, ekmeğe yüzde 15 zam geldi.”

BÜTÜN SORUMLULUK PAZARCILARA, MARKETLERE YIKILAMAZ

Kubilay devamla şunları ifade etti: “Erdoğan, 16 yıl boyunca iktidarda AKP değilmiş gibi yine esip savuruyor. Sorunu pazarcıların, marketlerin sırtına yıkarak, siyasi sorumluluk almak istemiyor. Fiyatların şişirilmesinde aracıların, marketlerin etkilerinin olmadığı söylenemez. Ancak, yaşanan gıdaya erişim krizinin bütün sorumluluğunu pazarcıların, marketlerin sırtına yıkmak, sopa zoruyla fiyat düşürmeye çalışmak tam bir gölge boksuna benziyor.”

PAHALILIK, FAZLA TALEPTEN DEĞİL, YÜKSEK MALİYETTEN

Pahalılığın fazla talepten değil, yüksek maliyetten kaynaklandığına işaret eden Kubilay, şunları belirtti:

“Üretici enflasyonu yüzde 30’un üzerinde. Üretici enflasyonunun bu kadar yüksek olması fazla talepten değil, yüksek maliyetten kaynaklanıyor. Bu da sorunun yapısal olduğunu, üretimden tüketime, dağıtımdan paylaşıma kadar 16 yıl boyunca izlenen tarım politikalarının kökten değiştirilmesi gerektiğini zorunlu kılıyor.

Erdoğan, kapitalist piyasa ve rekabet mantığı içinde haller özel sektöre devredilirse, gıda ithal edilirse, tanzim satışlarla indirimli bazı gıdalar satılırsa gıda fiyatlarının düşeceğini empoze ediyor.

Bu koca bir yalan. Sermaye demek kâr demektir. Sermaye kâr etmeyeceği hiçbir alanda bulunmaz. Haller, özel sektöre geçtiği zaman, özel sektör kâr etmek için pazarı kontrol altına alacak, yine büyükler küçükleri yutacak, nihayetinde sebze, meyve pazarı tekelleşecek ve fiyatlar yükselmeye devam edecektir.”

ÇARESİZLİĞİN İFADESİ TANZİM SATIŞLAR

Açıklamada devamla şu ifadelere yer verildi:

“Tanzim satış politikası ise seçime yönelik bir kandırmacadan ibaret gibi görünüyor. Çünkü, kar amacı gütmeyen, rant aracı olmayan işlerden uzak duran AKP’nin kapitalist mantığı buna elverişli değildir. Süt Endüstrisi Kurumu, Et Balık Kurumu gibi 270 mağazası bulunan TANSAŞ’ı da 2016 yılında Migros’a satarak özelleştiren AKP hükümetidir. Yerel seçim sürecinin arifesinde hızla tanzim satışlara dönüş politikası Erdoğan’ın ne kadar çaresiz olduğunu gösteriyor.

Kaldı ki, üretici maliyetlerinin zirve yaptığı bir durumda, kamu maliyesinden destek olmaksızın tanzim satış noktaları sürekli indirimli gıda arzı yapamaz. ‘Halka ucuz sebze, meyve yediriyoruz’ propagandası eşliğinde uygulamaya başlanan tanzim satış politikası, düşük maliyetli üretimle desteklenmediği sürece kamu maliyesine yeni yükler getirmekten başka bir sonuç doğurmaz.

RANT ALANLARI

Hatırlanacağı gibi 2018’de 28-29 liraya ithal ettiği eti, ‘halka ucuz et yediriyoruz’ propagandasıyla yandaş marketlere (A101, BİM ve MİGROS) 20 liraya vermiş, bu marketler de devletten 20 liraya aldıkları eti yine 28-29 liraya halka satmış, kilo başına 8-9 lira kar etmişlerdi. Ne var ki, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) 2018’de 500 milyon zarar ettiğinin (görev zararı) açığa çıkmasıyla birlikte ‘halka ucuz et’ politikasının da koca bir yalan olduğu ortaya çıkmıştı.

Bugün yoksulların 70’lerin gaz, tüp kuyruklarına benzer uzun kuyruklarda birkaç lira indirimle sebze, meyve alabilmek için beklemeleri AKP iktidarının utanç belgesidir.

Gıda krizini bahane ederek, hallerin işleyişini yeniden düzenleyerek rant aracı olmaktan çıkarmak yerine, özel sektöre devretmek belli sermaye çevrelerine yeni rant alanları yaratmak demektir.

TARIMSAL GIDA VE ÜRÜNLER BİTİŞE DOĞRU GİDİYOR

AKP iktidarı gıda krizi karşısında da çaresizdir. 16 yıl boyunca ‘yerli’ adı altında tarımı yerli ve yabancı sermayenin insafına terk eden AKP’nin ithalata dayalı, dışa bağımlı, neo liberal tarım politikalarının iflasıdır. Neredeyse Türkiye tarımsal gıda ve ürünlerde büyük bir bitişe doğru hızla sürükleniyor.

Fiyatların yüksekliğini soran yurttaşlara ‘… iki ay Afrin’de biz leblebi çekirdek mi kullandık? Mermi kullandık, bombaları kullandık. (…) Bir mermi kaç lira, biliyor musun?’ diye soran Erdoğan, krizin üstünü yine Kürt düşmanlığıyla, milliyetçi hamasetle, savaş çığırtkanlığıyla örtmeye çalışıyor.

ARTIK MIZRAK ÇUAVALA SIĞMIYOR

Artık mızrak çuvala sığmıyor. Hamasete değil, hakikate bakılmalıdır. Yüksek gıda fiyatlarını aşağıya çekmenin yolu çarşıda pazarda eli sopalı dolaşmak, racon kesmek değildir. Belli sermaye gruplarına yeni rant alanları yaratmak hiç değildir.

Çözüm, büyük sermayenin ihtiyaçlarına öncelik veren dışa bağımlı tarım politikalarını terk etmekten, 16 yıl boyunca bu politikaları tavizsiz biçimde uygulayan AKP iktidarından kurtulmaktan geçiyor.

Yapılacak olan toplumun ihtiyaçlarını temel alan yeni bir tarım stratejisini devreye sokmaktır. Tarımda üretim, dağıtım ve tüketimi yeniden örgütlemektir. Üretim, dağıtım ve tüketimi kapitalist işletmeler, pazarlar veya marketler vasıtasıyla değil, kâr amacı gütmeyen tarımsal üretici ve tüketici kooperatifleriyle yapmaktır. Çözüm yayla ve mera yasaklarına, kaynakları savaşa ve silaha aktarmaya son vermekten, tarıma gerekli destekleri yapmaktan geçiyor.”