Halkların Demokratik Partisi, İstanbul’daki Adalet ve Vicdan Nöbetine dün başladı. İstanbul’daki nöbet de tıpkı Amed’deki gibi polis ablukasının gölgesinde gerçekleşiyor.
Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı, Gezi direnişinden bu yana birçok buluşmaya, foruma ve hatta konsere ev sahipliği yaptı. Şu an Edirne Cezaevi’nde tutsak olan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da bu parkın konukları arasındaydı, bu dört yıllık zaman diliminde. Birçok kez HDP ve HDK etkinlikleri de yine bu parktaydı. Fakat durum şimdi çok farklı. Maç zamanları taraftarlara, gündelik yaşam içinde de Kadıköylülere açık olan bu kamusal alan, HDP’nin başlatmış olduğu adalet nöbetiyle birlikte adeta tutuklanmış durumda. Taksim’le başlayan, Ankara’da Nuriye ve Semih’in eylemi nedeniyle Yüksel Caddesi’nde kapatılan İnsan hakları anıtıyla devam eden; meydanları ve kamusal alanları halksızlaştırma Amed’deki Ekin Ceren Parkı’ndan sonra Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı’nda da sürüyor… İktidar, insanların bir araya gelebileceği bütün alanlara bariyerler örüyor.
KİMSENİN GİREMEDİĞİ PARK
HDP’li vekillerin Yoğurtçu’daki nöbet alanlarına ulaşmak da haliyle kolay değil. Alanı genel itibariyle tarif etmek gerekirse; Yoğurtçu Parkı, Kurbağalı Dere olarak bilinen ve sık sık kirliliği nedeniyle gündeme gelen derenin kıyısındaki geniş bir park alanı. Nöbet başladığından bu yana tüm park sivillerin giremeyeceği şekilde kapatılmış. Parka giriş Moda tarafından olabileceği gibi genellikle Kadıköy Boğa Heykeli’nden Fenerbahçe’ye giden yoldan da sağlanıyor. Fakat bu giriş polisin en yoğun olduğu nokta. Zira demokratik kitle örgütlerinin ve sendikaların yürüyüşle birlikte geldikleri istikamet de burası. Ziyaret girişleri de buradan yapılıyor. Önü de bir hayli kalabalık. HDP’nin İstanbul ilçe örgütlerinin yanı sıra civar illerden de desteğe gelenler var. Öyle havuz medyasının dediğinin aksine “kimsenin gitmediği” değil “kimsenin giremediği” bir nöbet bu.
ONLAR İSTEDİ YALANI!
Gelenler bu giriş kapısından sayıyla ve sırayla alınıyor. Öyle herkes de alınmıyor. HDP İstanbul İl yönetimindekiler buradaki geliş gidişi kontrol etmeye çalışıyor. Polis zorluk çıkardığında ki genellikle çıkarıyor, çoğunlukla onlar araya giriyor.
İçeri girmek için beklemeye başlıyoruz. Neden alınmadığımız sorduğumuz da ise “Partinin kararı, onlar kimseyi istemedi” gibi bir açıklama yapıyor polislerden biri. O sırada orada bulunan ve içeri alınmayı bekleyen Parti Meclis Üyesi ise bu iddiayı “Bizim öyle bir kararımız ve talebimiz yok” diyerek yalanlıyor. Polisler ise bunun üzerine “öyle gerekiyor” gibi cevaplarla geçiştiriyor. Kapıda bekleyiş bazen saatler sürebiliyor. Bekleyen ve il dışından gelenler duruma sinirleniyor, yer yer polisle tartışma yaşanıyor. Sabah 08.00’den beri orada bekleyen de var daha sonra gelen de. Ama bu durum polis için bir anlam ifade etmiyor…
İKİ KAPIDAN GEÇİLİYOR…
İlk kapıdan geçenler görece şanslı fakat bu şans uzun sürmüyor, kapatılan cadde boyunca yürüyüp parkın içerisine girmeye doğru yönelince ikinci bir kontrol noktası daha çıkıyor. Burada da bekleyenlerin sayısı hayli kalabalık. İçerideki sayının düşmesi bekleniyor. Misal içeriden iki kişi çıktıysa bu bekleyenlerden iki kişinin girebileceği anlamına geliyor. Ama bu da yeterli değil çünkü genellikle daha kalabalık gruplar çıkınca içeri alınıyorsunuz. Bu alan da demir bariyerlerle kapalı. Yani bütün parkı ve caddeyi kapatan alanın içinde de ayrıca demir parmaklık daha var: tecrit içinde tecrit!
NÖBET ALANINDAKİ SAYI KOTASI
Nöbet alanına ulaştığınızda polisin ilk gün 35, ikinci gün 50 kişi yaptığı sayıda insan karşılıyor sizi. Çoğu da gazeteci, gerisi de nöbetteki vekiller, görevliler ve ziyaretçiler. Vekillerin çoğu basına demeç veriyor bir köşede. Bir kısmı da gelen heyetle görüşüyor. Alandaki en büyük sıkıntı ise giriş çıkışlar. O yüzden nöbetin de en önemli gündemi haline geliyor.
Öyle ki ilk günden bu yana sessizce gelip demir parmaklıkların ardına içeri alınmayı bekleyen bir HDP aktivisti bile olmuş. İkinci günde içeri girmeyi başaran 50 yaşlarındaki vatandaş, ilk gün 8 saat beklediğini söylüyor. Nöbettekiler de ona ‘Duran Adam’ ismini takmış. Polis bir ara onu cadde dışına çıkarmaya yeltense de inadından vazgeçmemiş.
Daha önce basında da yazıldığı gibi HDP’ye parkın iki kuru ağacı reva görülmüş. Basket sahası kadar olan bu alanın sadece bir kısmı ağaç gölgesinde. O ağaç da gelen heyetlerin ağırlandığı nokta. İçeriye insan kadar nöbet için gerekli malzemeleri almak da kolay değil. Amed de olduğu gibi burada da battaniye krizi yaşanmış ama bir şekilde içeriye alınmış. Bir masa için 3 saat polisle müzakere yapıldığı bile söyleniyor.
HDP’nin Adalet ve Vicdan Nöbeti işte bu koşullarda gerçekleşiyor. Üç kuru ağaç, bir gölge, bol bol demir bariyer ve bekleyiş, bazen de bu bekleyişe eşlik eden bir türkü…
“DEVLET UYGULAMALARIYLA NÖBETİ DAHA DA GÖRÜNÜR KILIYOR”
Alandaki vekillerin çoğu bir medya kuruluşuna demeç veriyor. İçeride yabancı basın da dahil epey gazeteci var. Başı neredeyse hiç boş kalmayanlardan biri de HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder. Küçük bir boşluk bulur bulmaz İstanbul nöbetini ve ablukayı soruyoruz. Şunları söylüyor Önder: “Gündemleştirmek ve toplumsallaştırmak istediğimiz meseleyi devlet sağ olsun uygulamalarıyla geniş bir sahneye dönüştürüyor. Biz ülkenin kocaman bir cezaevine çevrildiğini söylüyoruz, onlarsa bunun olmadığını iddia ediyor; ama burada 10 vekil ve onların dostlarının etrafına duvar örüyorlar. Devletin yaptığı bu uygulamalar da bunu daha görünür kılmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu nöbetin özellikle demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi açısından da önemli bir işlev göreceğini düşünüyoruz. Halkın ve sivil toplum kuruluşlarının ilgisi yoğun. Ülkenin adalet ve vicdan duygusuna çok fazla ihtiyacı var ve biz de ülke genelinde bu iki vurguyu öne çıkarmaya devam edeceğiz.”
“BİZ DEĞİL ONLAR TUTSAK”
Nöbetteki Milletvekillerinden Sibel Yiğitalp de her şeyden önce uygulanan bu tecride değiniyor ve bu yaşananları şöyle ifade ediyor: “İstanbul nöbeti Amed’dekinden farklı mı oldu hayır çünkü HDP’nin olduğu her yerde baskı var. Devlet, HDP’nin düşüncesini o kadar büyük tehdit görüyor ki kendine, o yüzde her yerde meşru siyaset zeminin kapatarak, tırnak içinde sıkı güvenlik tedbirleri alıyorlar. Bu yeni bir şey değil elbette hep vardı. Bu eylemin şu hale gelişi İstanbul’un doğasıyla uyuşmayan bir şey. Bir kamusal alan ve sadece sivil bir eylem yapmak isteyenleri bu alana hapsediyorsunuz. İlk günden bu yana partililerimiz, kurumlar ziyarete geliyor ama binlerce insan geri gönderiliyor. Neden diye sordukların da ise verebilecekleri bir açıklama, cevap yok. Ama buraya koydukları o bariyerler yüzünden biz değil onlar tutsak. Özgür olan bizleriz.”