HDP'nin Ekonomi Konferansı başladı

HDP'nin Ekonomi Konferansı başladı. Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "Ekonomi de demokratikleşmeli" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek, Ekonomi, Tarım ve Sosyal Politikalar Komisyonu tarafından düzenlenen Ekonomi Konferansı, Dünya Ticaret Merkezi Konferans Salonu’nda başladı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “1970’lerin ortasından bugüne kadar devam eden süreci bütün olarak okuduğumuzda, kriz sarmalından çıkamayan bir kapitalist süreci görüyoruz" dedi.

'SINIF MÜCADELESİ NASIL OLMALI?'

Temelli’nin konuşmasının satır başları şöyle:
"Son 10 yıllık döneme baktığımızda kapitalizm sürecinin bir çöküş süreci olduğunu gördük; bundan çıkışı kapitalizmin içinde arayamayız ancak gerçek anlamda anti-kapitalizm ile aşılabilir. HDP olarak önümüze koyduğumuz ödevlerden biri bu konu üzerinde çalışmadır.
Fabrika toplumunun yıkılması bize şunu getirdi. Nasıl bir sınıf mücadelesi örgütlemeliyiz? Kapitalizm sonrasına dair konuşmaya başlayacaksak, o zaman ‘nasıl bir sınıf mücadelesi’ sorusu üzerine konuşmak gerekiyor. Bir kere buna yoğunlaşmamız gerekiyor.
AKP’nin tam 17 yıllık döneminde bir neo-liberal laboratuvarı yaşıyoruz. Kapitalizmin bu formu ile bu denli barışık, bu yönlü kamu düzenini inşa etmede kararlı bir iktidar tüm dünyaya laboratuvar sunmuştur. Yıkımın her türlüsünün yaşandığı, bu yıkımın şiddet sarmalıyla örüldüğü bir AKP döneminden bahsedebiliriz.

KÜRT MESELESİ VE YOKSULLUK

Nasıl ki ABD, İngiltere’de ya da Almanya’da kilisenin inşa edildiğini gördüysek Türkiye’de cemaatçi, mezhepçi anlayışın örgütlendirildiğini gördük. Kamu düzenine geldiğimizde ise bu kamu düzeni ilişkilerinin aşırı milliyetçi, ırkçı hamaset ile oluşturulduğunu gördük. Bir yanıyla toplumu o yoksulluğu yönetme mekanizmalarıyla şiddet girdabına almak, diğer tarafında milliyetçiliğin yükselmesi. Tüm bunlar aslında Türkiye’de en önemli meseleyi çıkartıyor. Bütün bunları aynı başlık altında, Kürt meselesinde okursunuz.
Türkiye’nin yoksulluk haritasına bakarsanız, Kürt illerini görürsünüz. Yoksulluğun yönetilmesinde Kürt illerindeki sömürü mekanizmaları ve alanlar arasındaki transferlere baktığımızda artı değerin nasıl transfer edildiğini görürsünüz. Sadece gidip oraya kayyum atamak değildir. Kayyum atamak da bu mekanizmanın bir parçasıdır. Kürt meselesine dair kayyum atamak sömürü düzenini daha net hayata geçirir. Ama öbür tarafıyla da şiddet mekanizmasını üretiyor. Artı değer transferi üzerinden baktığınızda, bugün işçi sınıfının katmanlarına baktığımızda en yoksulların Kürt emekçiler olduğunu görürüz.

'İKTİSADİ VE SİYASİ ALANI BULUŞTURMALI'

İktisadi alanla siyasi alanı mutlaka buluşturmak önemli. Biz radikal demokrasi başlığı altında ele alıyoruz, yeni bir toplumsallık, yeni bir demokrasi mücadelesi oluşturulacaksa, bu demokratik ulus projesidir. Bu demokratik ulus mücadelesinin bir demokratik anayasa ile olacağını ve buradan demokratik cumhuriyet oluşturabileceğimizi düşünüyoruz. Bu çağrı ekonominin de demokratikleşmesi, ekonomide adaleti amaçlamaktadır. O yüzden radikal demokrasi dediğimiz meseleyi de bu zeminin üzerinde yapılandırıyoruz.

'İKTİDARDAN KURTULMA ZAMANI'

Emeğin hakları mücadelesi başat mücadele hattıdır. İkinci sacayağımız, ekolojik mücadeledir. Çünkü bugün kapitalizm doğayı talan etmekte sınır tanımıyor. Üçüncü sacayağımız da kadın mücadelesidir. Bütün kesimlerin katılımı ile birlikte düşünerek bu ceberrut iktidardan kurtulmanın zamanının geldiğine inanıyoruz.”