HDP'nin Engelliler İçin Adalet Kampanyası başladı

HDP'nin Engelliler İçin Adalet Kampanyası toplantısında, iktidarın engellilere ayrımcılık yaptığı belirtildi, "Engelli hakları mücadelesi savaş karşıtlığını da içermeli" denildi.

HDP'nin Herkes İçin Adalet Kampanyası çerçevesinde HDP Engelliler Komisyonu, engellilerle online buluşma gerçekleştirerek “Engellilik Manifestosu”nu yayımladı. Toplantıya DİSK Engelliler Komisyonu, Engelliler Konfederasyonu, HDK Emekli ve Yaşlılar Meclisi'nin de de aralarında bulunduğu çok sayıda STK temsilcisi ile engelli yurttaş bulundu. Toplantıda işaret dili tercümanı da çeviri yaptı.
Toplantının başlangıcında HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ile HDP Engelliler Komisyonu Eş Sözcüleri Hatice Betül Çelebi ve Musa Piroğlu ile katılımcılar birer konuşma yaptı.

 Çelebi, Piroğlu ve Sancar şunları söyledi:

Hatice Betül Çelebi: "Ölümler ve pandemi koşullarındaki böyle bir süreçte toplantıyı online yapmak zorunda kaldık. Yıllardır çözüm bekleyen milyonlarca engelli yurttaşın sorunlarının çözümüne yönelik bu buluşmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir günde birlikte olduğumuz için herkese teşekkür ediyorum. Eş Genel Başkanlarımızla, STK temsilcileriyle bu konuyu konuşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Sorunların çözümüne yönelik bir başlangıç olsun bu çalışma."

'TOPLUMUN EN ÖTEKİLEŞTİRİLMİŞ KESİMİYİZ'

Musa Piroğlu: "Ağır bir süreçten geçiyoruz bir yandan salgın bir yandan ekonomik ve sosyal kriz. Öte yandan da genel toplumsal krizin ağırlığıyla herkesi etkilediği bir dönem. Ne yazık ki krizler engelli camiasında ağır bir şekilde hissediliyor. Toplumun en ötekileştirilmiş kesimini oluşturuyoruz. Engellilerin sorunlarının ağırlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Kazanılmış haklarımızın da adım adım elimizden alındığı bir dönemden geçiyoruz. Ciddi sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyoruz. Bu toplantının sorunların çözülmesine katkı sunmasını diliyorum. Birbirimizle temas kurmakta ciddi sorunlar yaşıyoruz. Yolun başındayız."

'İSTİHDAM YOK, AYRIMCILIK VAR'

Mithat Sancar: "Bu forum bir başlangıçtır, sonrasında istişarelerimiz devam edecektir. Bu konudaki politikalarımız da katılımla belirlenecektir. Her alanda bütün toplum kesimlerin katılımıyla politika oluşturmaya çalışıyoruz.
Bu toplantı Engelliler Komisyonumuz tarafından hazırlandı. Bizim Herkes İçin Adalet Kampanyamız var. İki ay önce başlattığımız bu kampanya kapsamında çeşitli kesimlerle adalet buluşmaları gerçekleştiriyoruz. Bugün engelliler için adalet buluşması forumunu yapıyoruz.
Türkiye’de devletin yok saydığı, yasalarda uluslararası sözleşmelerde belirtilen hakların uygulanmadığı çok geniş bir toplum kesimi var. Milyonlar var. Bunların içinde engelliler de özel bir yer tutuyor. Hakları yok sayılan bu yurttaşların önemli bir bölümünü oluşturan engellilerle ilgili maalesef kapsamlı bir kamusal politika oluşturulamıyor. Bu konuda bizim de parti olarak eksiklerimiz olduğunu buradan belirtelim. Bugüne kadar derinlemesine sistemli bir çalışma programı ve faaliyet planı oluşturamadık. Eksiklerimizi gidermek için bu dönem çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Bu toplantıyı da bu çalışmalarımızın bir başlangıcı olarak kabul edelim.
Türkiye’de yurttaşlık alanında büyük sorunlar yaşanıyor. Eşit yurttaşlık maalesef uzak bir hayal durumunda. Bir de eksik yurttaşlık dediğimiz bir olgu var. Eksik yurttaşlık, yurttaşların önemli bir kesiminin yurttaşlık haklarından yararlanamadığı, kamunun kendilerine verdiği hizmetleri alamadığı bir durumu ifade ediyor. Eksik yurttaşlık kavramını en çarpıcı biçimde görebildiğimiz alanın da engellilik olduğunu buradan belirtelim.
Bu pandemi nedeniyle, büyük ölçüde evlere kapanmaya yönlendiriliyoruz. Burada yaşanan yoksulluktan da elbette şikayetimiz var. İtirazımız var. Şöyle bir durum var, değerlendirme ve kıyas yaparsak engellilik alanında yaşanan sorunların kapsamını ve derinliğini daha iyi görebiliriz.
Kaç milyon engellinin yaşadığı belli değil.
İktidarın engellilere sağladığı destekler olduğu propaganda ediliyor. Belli ölçülerde destekler var ama bu desteklerin bütçe içindeki payının ne kadar sembolik olduğunu bir bakışta anlamak mümkündür. Tüm Türkiye halkına bu iktidar tarafından yaşatılan yoksulluk ve yoksunluk ülkenin en büyük azınlığını oluşturan engellilere daha derin bir şekilde yaşatılıyor.
Desteklerde dahi ayrımcılık yapılıyor.
Aslında yerel demokrasi dediğimiz şeyin neden önemli olduğunu bu alanda bir kez daha görebiliriz. Yerel demokrasi yurttaşların yaşama ve yönetime katılmaları, kendi kendilerini yönetme ilkesine göre mekanizmalarını oluşturmaları anlamına geliyor.
Eğer gerçekten yerel demokrasi olsaydı, Türkiye’de güçlü bir demokrasi kurulabilseydi pek çok hizmet yerelde verilebilecekti. Engellilerle ilgili politikaları çok daha güçlü bir şekilde hayata geçirilebilecektik. Engellilik bir toplumsal meseledir ve bütün toplumsal meseleler gibi aynı zamanda siyasaldır. Bu siyasal meselelerin çözümünde de esas olan güçlü bir demokrasiyi, eşit yurttaşlığı ve adil bir yönetim sistemini kurmaktır. Eğer bunları bir arada değerlendiremezsek sorunları lütuf ve inayet çerçevesinde ele alan iktidarın eli daha da rahatlar, işleri daha da kolaylaşır. Biz hiçbir alanda yardımların ve desteklerin inayet ve lütuf çerçevesinde olamayacağını savunuyoruz. Bu pandemi döneminde çeşitli sebeplerle dile getirdik ama sürekli bir kapanma durumuna mahkum edilen engelliler için bu çok daha çarpıcı bir durum arz ediyor. Burada esas olan hak temelli bir yönetim sisteminin, bir toplumsal düzenin kurulmasıdır. Hak temelli nasıl bir sistem kurulabileceğine dair elbette bizim önerilerimiz olacaktır ama burada çok daha geniş bir katılımla, çok daha kapsamlı fikirler ortaya çıkacak ve bunları birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Elimizde önemli bir uluslararası belge var: Birleşmiş Milletler Engelli Haklarına İlişkin Sözleşme. Burada da uluslararası alanda önemli bir norm karşımıza çıkıyor. Bu sözleşme engelli hakları için neler yapılması gerektiğini ayrıntılı olarak ortaya koyuyor. Şüphesiz, önemli hak sözleşmeleri gibi bu sözleşme de uluslararası alanda hak ve eşit yurttaşlık mücadelesinin tam yurttaşlık mücadelesinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Ulusal ve uluslararası dayanışma ağlarının, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, çalışmalarıyla, mücadelesiyle oluşturulmuştur. Dolayısıyla devletlerin kendi aralarında antlaşma ile oluşturdukları yukarıdan bahşedilen bir metin değil tam tersine mücadele ile oluşmuş önemli bir belgedir.
Siyasal bir çerçevede değerlendirilirse çözümler hak temelli olur.
Engellilerin ihtiyaçlarını karşılayacak, yaşam haklarının bir parçası olan ihtiyaçlarını hayata geçirecek hizmetler sunulmuyor. Tam tersine ayrımcılık en derin düzeyde. 10 milyona yakın engelli olduğunu tahmin ediyoruz ama bugün engelli kadrosu adı altında istihdam edilenlerin sayısının 100 bini geçmediğini görüyoruz.

'SAVAŞ KARŞITI MÜCADELEYİ İÇERMELİ'

Bunu 3 başlıkta özetleyelim. Biri savaştır, biri yandaştır, biri Saray'dır. Evet, kaynaklar buraya aktarılıyor. Savaşa, yandaşa ve Saray'a aktarılan kamu kaynakları yoksulların, yoksunların, emekçilerin, ötekileştirilenlerin sofrasından çalınıyor, ekmeğinden alınıyor. Karşımızda acı bir gerçeklik ve yıkım örneği olarak savaş politikaları duruyor. Savaşın engellilik alanında nasıl önemli bir faktör olduğunu anlatmama gerek yok. Savaşlar sadece can kayıplarına yol açmıyor. Savaşlara dair verilen istatistikler genellikle can kayıplarına ilişkindir. Elbette her bir can canımızdan gitmektedir. Fakat savaşların geride bıraktığı yıkımların önemli bir bölümünü de yaralılar ve engelliler oluşturmaktadır. Yani savaşta çeşitli şekillerde yaralanan ve hayatını engelli olarak sürdürmek zorunda olan milyonlar bulunuyor. Bunlar büyük savaşta olduğu gibi iç savaşta da karşımıza acı bir gerçek olarak çıkıyor. O nedenle engellilik hakları için mücadele aynı zamanda şiddetin her türüne ve her türlü savaş politikasına karşı mücadeleyi de içermek zorundadır. Barış mücadelesi engelli hakları için mücadelenin temeli olmak zorundadır.
Mayınlardan dolayı yüzlerce binlerce insan engelli bir şekilde yaşamını sürdürüyor.
Emek sömürüsü engelliliğin bir başka nedenidir.
Katılımcı bir demokrasi için katılımcı bir mücadele istiyoruz."