Hemşirelerin yüzde 90’ı mobbing kurbanı

Hemşirelerin yüzde 90’ı mobbing kurbanı

SES’in, Saðlık Bakanlıðı’na sunduðu şiddet raporunda işsizlik ve yoksulluk tablosunun saðlık alanına hasta sayısındaki artış olarak yansıdıðını, ayrıca AKP iktidarının saðlık çalışanlarının fiziki ve psikolojik koşullarına dönük politikalarının da bu olumsuzluðu vahim bir gerçekliðe dönüştürdüðüne dikkat çekiliyor. Raporda, hemşirelerin yüzde 70-90’ının mobbinge maruz kaldıkları belirtildi.

Saðlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), saðlık alanında gerek yurttaşlar, gerekse de saðlık emekçilerine dönük şiddete ilişkin geniş ve ayrıntılı olarak hazırladıðı raporunu Saðlık Bakanlıðı’na sundu. AKP iktidarı döneminde örgütlenme, ifade, düşünce özgürlüðü önündeki engel ve baskıların arttıðına işaret edilen raporda, saðlık alanındaki şiddetin önemli sebepleri arasında işsizlik ve yoksulluk yatıyor.

SES, saðlık alanında yaşanan şiddete ilişkin hazırladıðı raporunu Saðlık Bakanlıðı’na sundu. 3 bölümden oluşan raporun ilk bölümü “Saðlık Alanında Yaşanan Şiddet, Nedenleri ve Çözüm Önerilerimiz” başlıðını taşıyor. Ýlk bölümün girişinde saðlık alanında son yıllarda artan şiddet olaylarının saðlık emekçilerinin fiziksel ve psikolojik saðlıðını olumsuz etkileyecek bir noktaya ulaştıðına dikkat çekildi. “Kamu ve özel ayırımı olmadan; her düzeydeki saðlık kurumunda, her düzeydeki saðlık çalışanı şiddete maruz kalmaktadır” denilirken, şu hususlara dikkat çekildi: “Kamuoyunda maruz kalınan şiddet sadece saðlık kurumlarına gelen hasta ve hasta yakınlarının saðlık emekçilerine yönelik fiziki şiddeti olarak bilinmektedir. Kamuoyunda oluşan bu algı üzerinden ve saðlık emekçilerinin tepkileri sonucu bu konuya dair önlemler alınma ihtiyacının Bakanlıkça görüldüðünü gözlemlemekteyiz. Ancak şiddet olgusuna yaklaşım sadece dışsal bir şiddet olarak deðerlendirildiðinde ve güvenlik sorununa indirgendiðinde çözümde eksiklik yaşanacaðı aşikardır.”

Saðlık emekçilerinin yaşadıðı şiddetin nedenleri ana başlıklar halinde şöyle tanımlandı: “Hasta ve hasta yakınlarının şiddeti; bakanlıðın, hükümetin ve idarecilerin dil ve üslubu, uygulanan saðlık politikalarının etkisi. Ýstihdam modelleri, iş yoðunluðu. Mobbing. Atanmışların ve seçilmişlerin uyguladıðı şiddet. Ýşyerlerinde kadrolaşmaya baðlı olarak çalışanlar üzerinde hegemonya kurma amaçlı baskı. Ýfade ve örgütlenme özgürlüðü karşısında sürgün, soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar ya da siyasal şiddet.”

METALAŞTIRILAN SAÐLIK SÝSTEMÝ

Saðlıkta yaşanan gelişmelerden baðımsız olarak yapılacak her türlü deðerlendirme ve bu deðerlendirmeler üzerinden alınacak önlemlerin sonuç vermeyeceðini altı çizilen raporda, söz konusu ana başlıkların anlaşılması gerektiði belirtildi. Son yıllarda hasta veya hasta yakınları tarafından saðlık emekçilerine yönelik artan şiddetin sebeplerinin başında uygulanan saðlık politikaları ve yetkililerin halkla saðlık emekçilerini karşı karşıya getiren kışkırtıcı üslubunun büyük rol oynadıðına vurgu yapılan raporda, “Diðer önemli unsur da uygulanan performansa göre ücretlendirme sistemidir. Yurttaşların sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı, işsizlik, yoksulluk gibi koşulları gözetilmeden gün gittikçe alınır satılır hale getirilen, kısacası metalaştırılan saðlık sisteminin şiddeti yaratmada önemli etkisi bulunmaktadır. Yetkililerin her gün ‘devrim, reform’ gibi kavramlarla yapılan uygulamaları halk lehine olumlu politikalarmış gibi yansıtması, halkın saðlık talebini sürekli kışkırtamaya yönelik yapılan reklamlar ve söylemler, hekimleri ve hekim dışı saðlık çalışanlarını paragöz, halk düşmanı gibi gösteren üslup ve yaklaşımla birleştiðinde durum içinden çıkılmaz bir hal almaktadır” ifadelerine yer verildi.

Yoksulluk ve işsizliðin ülkenin en önemli sorunuyken, bunun saðlık alanına da hasta nüfusun artışıyla direkt etki ettiði hatırlatılarak, bu durumun yarattıðı etkilerin ortadan kaldırılması için saðlık alanındaki politikaların gözden geçirilmesi ve sorunların çözümü istendi.

‘AKP’NÝN ‘DÖNÜŞÜM’Ü BU HALE GETÝRDÝ’

AKP iktidarı ile birlikte “dönüşüm” adı altında uygulanan politikalarla güvencesiz çalışmanın temel istihdam modeli haline gelmeye başladıðı belirtilen raporda, saðlıðın taşeron çalıştırmanın en fazla ve yaygın olduðu işkolu haline getirildiði ifade edildi. Seçim öncesi 4-B’lilerin kadroya alınmasının gündeme gelmiş olmasına raðmen halen saðlık çalışanlarının sözleşmeli statüde istihdam edildiði kaydedilirken, aynı işi yapan saðlık emekçilerinin 4-A, 4-B, 4-C, vekil, taşeron gibi statülerde farklı ücretlerle çalıştırıldıðı aktarıldı.

PSÝKOLOJÝK TACÝZ/YILDIRMA

Bu durumun iş barışını olumsuz etkilediðine işaret edilen raporda, “Saðlık hizmetinin bir ekip hizmeti olduðu fikrini giderek zayıflatmaktadır. Bu durum personel arasında zaman zaman fizik şiddete kadar varan durumlara kadar ulaşabilmekte, asıl olarak moral motivasyon açısından olumsuzluklara yol açmaktadır. Birçok örneðini gördüðümüz gibi; ifade ve örgütlenme hakkını kullanan saðlık emekçilerine kendileri de saðlık emekçisi olan ve aynı hastanede çalışan taşeron şirkete baðlı güvenlik elemanları tarafından verilen emirlerle saldırılar gerçekleştirilmektedir. Ýşyerinde psikolojik taciz/yıldırma olarak kısaca tanımlanabilecek mobbingle mücadele bakımından doðrudan doðruya başvurulacak bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır. Sadece çeşitli genel hükümlerden hareketle mücadele edilebilmekte olup, konunun Türkiye’de yeterince anlaşılmadıðını ortaya koymaktadır. 1 Temmuz 2012’de yürürlüðe girecek Borçlar Kanununun 417. maddesinde düzenlenen mobbingin, kamu çalışanları açısından da anlam ifade edebilmesi için 657 sayılı DMK’da düzenleme yapılması ve gerekli yaptırımları içermesi gerekmektedir” denildi.

HEMŞÝRELERÝN YÜZDE 70-90’INI MOBBÝNGE MARUZA KALIYOR

Türkiye’de hemşirelerin yüzde 70-90’ının mobbinge maruz kaldıklarını bilimsel verilerle açıklayan raporda, mobbinge maruz kalarak hizmet üretmeye çalışan saðlık personelinin bir an önce bu durumdan kurtarılması isteniyor. Kaymakam, milletvekili gibi atanmış ve seçilmişlerin de saðlık emekçilerine yönelik psikolojik ve fiziki şiddet yönelimlerine de deðinilen raporda, Türkiye’nin en önemli sorununun kamusal hizmetlerdeki siyasi vesayet olduðu kaydedildi. Her iktidar olan partinin kendi yandaşlarını önemli görevlere atayarak ve idarecilerde kendilerini atayan siyasi parti mensuplarına karşı el pençe durduðu dile getirilen raporda, “Siyasetle gelen siyasetle gider hesabı iktidar partileri kamu kurumlarını ve personelini kendilerine hizmetkâr olarak görmektedir.

Siyasi vesayet bu kadar kapsamlı olunca idareciler tarafından çalışanlar arasında bile ayrımcı politikalar uygulanmaktadır. Iktidara muhalif bir sendikaya üye çalışanlara farklı uygulamalar reva görülmektedir” diye belirtildi.

Düşünce, ifade, örgütlenme ve siyaset özgürlüðü önündeki engeller ile baskılara da dikkat çekilen raporda, şu öneriler sunuldu:

* Hastanelerde ve diðer saðlık kuruluşlarında görev yapan taşerona baðlı güvenlik görevlileri başta olmak üzere tüm taşeron işçilerin ve sözleşmeli çalışanların kadroya alınarak, saðlık ekibi içerisinde olduklarını göstermek ve böylece ekip anlayışı içerisinde hizmet vermelerini saðlamak.

* Caydırıcılık ve adli işlemlerin yürütülmesi bakımından sadece acil servislerde resmi üniformalı bir polisin görev yapmasını saðlamak,

* Performans sisteminin kaldırılarak, saðlıðın bir ekip hizmeti olarak verilmesi gerçeðinden hareketle birbiri ile rekabet eden deðil, birbiri ile dayanışan bir çalışma ortamının saðlanması.

* Gerek hükümet yetkililerinin gerekse de idarecilerin kulanmış oldukları söylemi gözden geçirerek vatandaşla saðlık personelini karşı karşıya getirecek açıklama yapmamalarını saðlamak. Bu konuda görev siyasal iktidara düşmektedir.

* Şiddetin bir iş kazası olarak kabul edilip, buna göre gerekli düzenlemelerin yapılmasının saðlanması,

* Saðlık personeline yönelik şiddette bulunan veya şiddet teşebbüsünde bulunanlarla ilgili adli süreçlerin hızlı bir şekilde ilerlemesini saðlamak. Adalet Bakanlıðı istatistiklerine bakıldıðında kamu görevlisine mukavemet suçundan açılan davalarda oldukça büyük artışlar olmasına raðmen, saðlık personeli söz konusu olduðunda emniyetin ve savcılıkların yeterli ilgiyi göstermedikleri anlaşılmaktadır.

* Yerel idarecilerin ve iktidar partisinin teşkilatlarının saðlık personeli üzerinde doðrudan doðruya etki yaratacak uygulamalarını önlemek için saðlık personelinin daha fazla yasal güvence altına alınmasını saðlamak. Siyasal kadrolaşmanın önüne geçmek. Idarecilerin saðlık çalışanları tarafından liyakat esaslarına göre seçimle belirlenmesinin saðlanması,

* Mesleki zorunlu mali sorumluluk sigortası ile adeta saðlık personeli korumasız bırakılmıştır. Şöyle ki olabilecek tıbbi hataların sonuçlarının tazminatla karşılanacaðını düşünen vatandaş bununla yetinmeyip, ayrıca şiddet uygulamak istemektedir. Dolayısıyla bu uygulamanın gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca hekimlerin mesleki mali sorumluluk kapsamına alınıp, diðer saðlık personelinin kapsam dışı bırakılması başka sorunlara sebep olmaktadır. Saðlık Bakanlıðı ve saðlık işkolundaki tüm örgütlü yapıların katılımıyla konuya ilişkin bir çalıştay yapılarak sonuçları üzerinden çalışma başlatılmalıdır.

* Saðlık işkolu en fazla eksik istihdamla hizmet veren işkoludur. Bu durum saðlık personelinin iş yükünü oldukça artırmıştır. Bir an önce eksik istihdam giderilmeli, daha fazla saðlık personeli istihdamı saðlanarak iş yükü azaltılmalıdır. Iş yükünün fazla olduðu ortamlarda saðlık personelinin hasta ve hasta yakınlarıyla saðlıklı bir diyalog kuramamaktadır. Bu durum yanlış anlaşılmalara sebep olmakta ve vatandaşın şiddet göstermesine neden olmaktadır.

* Işyerlerinde mobbingi önleyecek tedbirler alınmalı, idareciler bu konuda eðitilmeli ve uyarılmalıdırlar. Mobbing olduðunda da gerekli yaptırımlar tereddütsüz uygulanmalıdır. Mobbinge maruz kalan saðlık personeli agresifleşmekte ve dolayısıyla hasta ve hasta yakınlarına agresif davranabilmektedir. Bu durumda da şiddete maruz kalabilmektedir.

* Saðlık personelinin ifade, örgütlenme, toplantı ve gösteri hakkına uygun davranılmalı, bu haklarını kullanmak isteyen saðlık çalışanı soruşturmaya uðramamalıdır. Kendi hakkını korumak için etkinlik yapan saðlık personeli kurumu tarafından soruşturmaya uðrarsa korunmasız bırakılır ve vatandaşın şiddetine maruz bırakılabilir.

* Birinci basamak saðlık hizmetleri ve acil servisler başta olmak üzere teşhis ve tedavide her türlü katkı-katılım payı ve ilave ücret uygulanmasına son verilmelidir. Özellikle yoksulların katkı ve katılım paylarını ödeyememeleri nedeni ile saðlık personeli ile karşı karşıya gelmeleri söz konusudur. Saðlık hizmetinin sunulmasında hastadan para alınması ya da prim borcu olana hizmet verilememesi nedenleri şiddetin saðlık personeline yönelmesine sebep olmaktadır. Şöyle ki hastane kayıt sistemleri hiçbir koşulda saðlık personeline inisiyatif tanımamaktadır. Mevcut durumda güvencesizlerin, yoksulların teşhis ve tedavide saðlık personeli tarafından idare edilmelerinin olanaðı kalmamıştır.

* Saðlıða erişimin bir hak olduðundan hareketle metalaştırılmasına yönelik her türlü çalışmanın durdurulması ve saðlıðı bir tüketim aracı haline dönüştüren talep kışkırtma amaçlı politikalardan vazgeçilmesi.

HASTA VE ÇALIŞAN GÜVENLIÐI

Raporun ikinci bölümünde “Saðlık Bakanlıðı Saðlık Kurum ve Kuruluşlarında Hasta ve Çalışan Güvenliðinin Saðlanması ve Korunmasına Ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Teblið”e yönelik düşünceler ve çözüm talepleri yer alıyor. Bu kısımda ise yapılması gerekenler şöyle aktarılıyor: “Kamu-özel-taşeron tüm saðlık çalışanlarının saðlıklı yaşama ve çalışma hakkının saðlanmasına yönelik asgari normlar (saðlık, hastalık, iş kazası ve meslek hastalıðı, işsizlik, aile, analık, malullük, ihtiyarlık ve ölüm yardımları) oluşturulmalı veya geliştirilmelidir. Bilimsel verilere dayanılarak oluşturulacak saðlık ve güvenlik önlemleri için bütçeden yeterli ödenek ayrılmalıdır. Çalışanların meslek riskleri belirlenmeli ve işyerlerinde iş güvenliði ve meslek hastalıkları önlemleri alınmalıdır.

Belirlenen meslek risklerine uygun olarak tüm çalışanlara adil olarak “fiili hizmet ilavesi” yapılmalıdır. Çalışanların ‘meslek risklerini bilme hakkı’ gözetilmeli; tüm kamu kuruluşlarında ‘Mesleki Hastalıklardan ve Kazalardan Korunma Planı’ hazırlanmalı, ‘Işyeri Saðlık Birimi’ kurulmalı ve ‘Işyeri Saðlık ve Güvenlik Kurulları’ oluşturulmalıdır. Meslek risklerinin tespiti için saðlıkta ‘meslek grupları’ ve ‘meslek tanımı’ yapılarak görev sınırları çizilmeli, her çalışana iş risklerine yönelik işe giriş muayenesi yapılmalıdır. Çalışma koşullarından kaynaklanan risklere uygun laboratuar testleriyle; yeni görevlendirilenler için ‘işe giriş tespiti’, diðer çalışanlar için ayrı ayrı ‘durum belirlenmesi’ yapılmalıdır. Tüm çalışma birimlerinde meslek risklerinin belirlenmesine yönelik durum belirleyici araştırmalar ve durum saptaması yapılmalıdır. Her işyerinde bir kazadan korunma ve eðitim programı oluşturulmalı, akılcı ve çaðdaş yönetim biçimlerine uygun olarak öncelikle yöneticiler eðitilmeli, eðitilemiyorsa deðiştirilmelidir.”

Raporun üçüncü ve son bölümünde ise “Iş Saðlıðı ve Güvenliði Kanunu Tasarısı” üzerine SES’in önerisiyle hazırlanan KESK’in önerileri ayrıntılı ve uzunca bir şekilde yer alıyor.

ANF NEWS AGENCY