Hesabı sorulmayan Kürdistan'daki kimyasal suçlar!
Hesabı sorulmayan Kürdistan'daki kimyasal suçlar!
Hesabı sorulmayan Kürdistan'daki kimyasal suçlar!
Kimyasal silah kullanımı yüzünden Suriye'ye askeri müdahaleyi tartışan dünya kamuoyu, Kürdistan'daki savaşta işlenen benzer suçlara sessiz kaldı. Uluslararası gözlemcilerin belge, rapor ve ciddi şüphelerine rağmen kimyasal suçunu işleyenlerin cezalandırılması bir yana, haklarında soruşturma bile açılmadı.
22-24 Ekim 2011 tarihleri arasında Hakkari’nin Çukurca İlçesi kırsalında bulunan Kazan Vadisi'nde çıkan çatışmada 36 HPG gerillası yaşamını yitirdi. Gerillaların yanmış cenazeleri günlerce Malatya morgunda bekletilirken, çatışmada Türk ordusunun kimyasal kullandığına dair ciddi bilgi ve belgeler kamuoyuna yansıdı. Çatışmadan sağ kurtulan bir gerilla patlamanın ardından meyve kokulu bir duman kokusu aldığını söylüyordu.
Türk hükümeti sivil toplum kuruluşlarının çağrılarına rağmen gerillalar üzerinde uluslararası uzmanların hiç bir inceleme yapmasına izin vermezken, Malatya savcılığının hazırladığı adlı tıp raporları da henüz açıklanmış değil. Çatışmanın ardından bölgeye giden ilk uluslararası gözlemci Alman parlamenter ve Birleşmiş Milletler'in eski biyolojik silah deneticisi Dr. Jan van Aken'di.
OPCW SORUŞTARMA AÇMA GEREĞİ BİLE DUYMADI!
2 kilometre çapındaki çatışma alanında inceleme yapan ve kanıtlar toplayan Dr. Aken, ANF'ye verdiği röportajda şu bilgileri paylaşmıştı: "Bombaların düştüğü yerde kanıtlar bulduk. Bir tonluk bombaların izini bulduk. Kimyasal uzmanlarına sordum; olaydan 4 hafta sonra alınan örnekte kimyasalın izini bulmak imkansız. Bu yüzden eğer iz varsa zaten bu kadar süre sonra çoktan yok olmuştur."
Bağımsız doktorların cenazelere yaklaştırılmaması ve adli tıp raporunun açıklanmamasının kendisi için bir soru işareti olduğunu söyleyen Dr. Aken "Türk hükümetinin kimyasal silah yasağına uymadığına dair çok ciddi deliller var, topladığımız bilgiler inandırıcı. Bu delillerin incelenmesi lazım. Biz bunları toplamaya başladık ve OPCW'nin Den Haag’da bulunan merkezine yollayıp bağımsız bir araştırma yapılmasını istedik" dedi.
Fakat yaklaşık 2 yıl geçmesine rağmen Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Kazan Vadisi için hiç bir soruşturma açmadı. 2003 yılında Hamburg Üniversitesinde Biyolojik Silahlar Araştırma Merkezini kuran Sol Partili milletvekili Dr. Aken'e göre diplomatik gerginlik ve batının Türkiye ile ilişkileri yüzünden OPCW, bu olayı kulak ardı ediyor.
Dr. Jan van Aken, Türkiye'deki kimyasal ve biyolojik silahlarla ilgili 2004 ve 2011 yıllarında raporlar hazırlayarak OPCW'ye çağrılar yaptı. Zira Kazan Vadisi'nden önce de Türk ordusunun Kürdistan'daki savaşta kimyasal silah kullandığı, envanterinde yasaklı gazları bulunduğuna dair birçok ciddi şüphe, belge ve bilgi gündeme geldi. Türkiye'nin 1997 yılında imzaladığı Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC)'ni birçok kez ihlal ettiğini belgeleyen raporlara göre Türk ordusunun kimyasal silah sicili şöyle:
1986'DA ZEHİRLİ GAZ TALİMATI: Türk Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı 25 Şubat 1986 tarihinde "Gerek duyulması halinde göz yaşartıcı ve kusmaya sebep olan bomba kullanılması" ve tünellerin "zehirli gazla doldurularak" kullanılamaz hale getirilmesi talimatı verdi. İkibine Doğru dergisinin 23 Temmuz 1989 tarihli sayısında yayınlanan belge Orgeneral Necdet Öztorun imzasını taşıyordu. TSK belgeye ilişkin yıllarca suskunluğunu sürdürürken, konu 2010 yılında Federal Almanya hükümetine geldi. Alman Dışişleri Bakanlığı ise Ocak 2011’de bu emrin gerçekten var olup olmadığını ortaya çıkarmak için çaba gösterdiğini açıklamakla yetindi. Fakat hiç bir sonuç elde edilmedi.
TÜRKİYE YASAKLI CS BOMBALARI ÜRETTİ: İngiltere’deki Bradford Üniversitesi 2010 yılında, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) 120 mm kalibrelik CS bombaları ürettiği ve uluslararası piyasada sattığını rapor etti. 2010 yılında Kapstadt’taki AAD Silah Fuarında sergilenen Türk yapımı 120 mm kalibrelik CS bombaları Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC)'ne göre yasak. Ancak bu denli somut belge ve bilgiye rağmen OPCW soruşturma açmadı ve bombaların imha edilip edilmediği bilinmiyor.
TRT'DE YAYINLANAN TATBİKAT: 2004 yılında TRT'1 de Türk ordusunun "Anti terör birimi" ile ilgili yayınlanan belgeselde Türk askerinin göz yaşartıcı bomba kullanımını test ettiği görüldü. Görüntülerde mağaraya atılan imha edici bombanın ardından, göz yaşartıcı bombalar atılıyor ve sarı dumanlar yükseliyor. Dr. Aken'in raporuna göre sarı dumanlar muhtemelen kimyasal bombalardan çıkan dumanlar. Göz yaşartıcı gazın polis tarafından göstericilere karşı kullanılmasına izin veren Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC) yüksek konsantrasyonlarda ve özellikle kapalı mekanlarda öldürücü olabileceği için aynı gazın askeri koşullarda kullanılmasını kesinlikle yasaklıyor.
1999'DAKİ BALLIKAYA KATLİAMI: 11 Mayıs 1999 günü Şırnak'ın Ballıkaya bölgesindeki bir mağarada 20 PKK gerillası katledildi. Çatışma sonrası Türk ordusu tarafından çekilen ve 2011 yılında Roj Tv ile ANF'de yayınlanan görüntülerde şöyle deniliyordu: "Askerlerimiz şu anda zehirlenme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Ama yine de canavarca, kahramanca giriyorlar... Bir gün ara vermenize rağmen gaz hala etkisini sürdürüyor."
Görüntülerde ise Türk askerleri operasyonun başındaki komutana (daha sonra Genelkurmay Başkanı olacaktı) Necdet Özel'e tekmil veriyordu. TSK o komutanın Genelkurmay Başkanı Necdet Özel olduğunu inkar etti, fakat kimyasal silahlara dair hiçbir şey söylemeyerek bunların kullanıldığını zımnen kabul etmiş oluyordu.
Ballıkaya'daki katliamı 1999'da PDS ve 2011'de ise Sol Parti Alman Federal Meclisi'nin gündemine taşıdı. Çünkü katliamın ucu Almanya'ya dokunuyordu. Çatışma mahallinde bulunan bomba parçaları Kızılay tarafından toplanmış ve bir Alman televizyon muhabirine verilmişti. Münih Üniversitesi'nin Adli Tıp'ında yapılan incelemede bu bomba parçalarında yasaklı CS gazı izleri bulundu. Alman devlet televizyon kanalı ZDF'de yayınlanan "Kennzeichen D" programında RP707 tipi bu bombanın, Alman şirketi Buck & Depyfag tarafından üretildiği ve 1995 yılından beri Türkiye’ye satıldığı anlatıldı.
2009'DA 8 GERİLLANIN KATLEDİLMESİ: 2009 yılının Eylül ayında Hakkari'nin Çukurca ilçesi yakınlarında Türk ordusu ile HPG gerillaları arasında çıkan çatışmada 8 gerilla bir mağara içerisinde katledildi. Görgü tanıkları Türk askerlerinin çatışmada gaz kullandığını belirtirken, Almanya’dan bölgeye giden bir insan hakları heyeti cenazelerin fotoğraflarını ele gele geçirdi. Heyet öncelikle fotoğraf üzerinde tahrifat yapılıp yapılmadığını tespit etmek için fotoğrafı incelemesi için uzmanlara verdi.
Uzmanların fotoğraflar üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılmadığına karar vermesinin ardından Hamburg'daki Eppendorf Üniversite hastanesinde görevli pataloglar fotoğrafları incelemeye aldı. Fotoğraflarda kimyasal madde etkisini tespit eden doktorlar 20 Temmuz 2010 tarihli raporda şu tespitleri yaptı: "Vücudun üst kısmındaki alanda, kollarda ve yüz kısmında parşömen kâğıdı gibi kurumuş. Bu, ısıdan etkilenmenin sonuçlarını andırıyor. Termik etkilenmeye zıt düşen, yüz ve göğüs kısmındaki kılların yanmış gibi görünmemeleridir. Bu yüzden de buna sebep veren kimyevi bir maddenin etkisi dikkate alınabilir." Cenazeler üzerinde otopsi yapan Türk makamları ise aradan 4 yıl geçmesine rağmen otopsi raporları açıklamış değil.