Hozan Mizgîn ve Karapetê Xaço'nun ortak hikayesi!

Hozan Mizgîn ve Karapetê Xaço'nun ortak hikayesi!

1970'li yılların sonu... Beşiri ovasında bir düğün halayı almış başını gitmiş, bir araç konvoyu Bilêyder köyüne hareket ederken, bir otobüsün arka koltuğunda oturan genç bir kadının sesi duyulmakta. Cılız, sıska bir şeydir ama otobüs deyim yerindeyse sesiyle inlemekte. Kadınlı, erkekli, çocuklu herkes onun söylediği "Hernê Pêş" (İleriye doğru) marşına pür dikkat kulak kabartmıştır. 

Marşı ilk duyanların korkutan sözlerinin yanı sıra genç kadının sesine hayran kalmış, horuldanmalar başlanmış, kimi ise cesaretini gıptayla izlemişti. Zira Kürt kadının bırakın bir türkü yakması, tek başına sokağa bile çıkmasının ayıplandığı yıllardır. Diğer yandan "Apocular"ın yaktığı 'devrim' ateşinin kıvılcımları Beşiri ovasına da sıçramış, bu genç kadının yüreğine düşmüş, insan dolu bu otobüste, hele ölümün kol gezdiği o günlerde 'tehlikeli' bir o kadar baştan aşağı 'Kürtçülük' kokan bir marşı söyletmişti.

Bu arada Cigerxwîn'in unutulmaz "Hernê Pêş" şiirini ilk kez duyan köyün yaşlısı Hecî Seyid yerinde duramaz ve ileriye fırlayarak, şoförün yanına otur. Arkadakiler "Apê Hecî ne oldu, niye öne geçtin?" diye sorunca aradan yıllar geçmesine rağmen Batman'da hala anlatılan bu hikayede, duyan herkesi güldüren cevabı verir; "Bu genç kız sabahtan beri demiyor mu, ileriye ileriye, ha ben de ileriye geldim işte..."

O genç kadın Gurbet Aydın'dı, 'Herne Pêş" dayısının düğününde söylediği ilk parça mıydı bilinmez ama bu ezginin sözleri gibi yaşadı, mücadele etti; "Birayên delal hûn werin Kurdino/ Bihişta welat em herin merdino/ Heger hûn neyên va ne keç em meşîn/ Bese koletî serfiraz her bijîn/ Herne pêş herne pêş dewr û dem ya we ye/ Welat çav li rê bendewarê me ye" (Gelin güzel Kürt kardeşler gelin / Cennet vatana gidelim yiğitler / Eğer gelmezseniz biz kızlar yeteriz / Kölelik yeter yaşasın zafer / İleri! İleri! Devir bizim devrimizdir / Vatanın gözü yoldadır bizi bekler)

1962 yılında Batman'da dünyaya gelen Gurbet Aydın'ın ailesi Bilêyder köyündendi. O yıllarda Batman işçi hareketi ve güçlü sendika örgütlenmesiyle dikkat çekiyordu, PKK kurucularından Mazlum Doğan'ın yolu bu kente düşmüş ve 'Apocu hareket' ev ev örgütlenmeye başlanmıştır. Batman petrolü ve rafinesinden dolayı civar kentlerden göç alıyor ve Kürdistan'da sosyalist bir devrimin provası için fevkalade bir alt yapı oluşturuyordu. Aslında bu biraz başarılmıştı, 1979 yerel seçimleri Kürt hareketinin adayı Edip Solmaz kazanmış, belediye başkanı olmuştu. (Edip Solmak seçildikten 29 gün katledildi.)

Batman'da Mazlum Doğan'ın ilk örgütlediği gençlerden birisi '15 Ağustos'un komutanı olacak Mahsum Korkmaz'dı, o da Gurbet Aydın'ı ve diğer pırıl pırıl gençleri örgütleyecekti... Tarihin bir cilvesidir bilinmez ama daha sonra Gurbet Aydın "Egît" ismiyle Korkmaz'ın kahramanlığı için ezgiler yakacaktı. 12 Eylül'ün karanlığında Gurbet Aydın ve bir grup gençle birlikte Batman'dan PKK saflarına katıldı, Suriye'ye çıktı, oradan da Bekaa vadisindeki eğitim kamplarında ilk öğrenci gruplar arasında yerini aldı.

1980'lerin ortasında Avrupa'ya gönderildi, kültür-sanat çalışmalarının başlatılmasına öncülük etti, Hunerkom ve Koma Berxwadan'ın kuruluşuna yetişti, Hozan Mizgîn oldu. O yıllarda Newroz kutlamaları, "Parti gecelerinde" kısa boyu ve gür sesiyle dikkat çekiyor, görüntüleri VHS kasetlerde çoğaltıyor, bir kuşak yaktığı devrim ezgileriyle büyüyordu; "Çemê Hêzil" "Gundîno Hawar".

Hozan Mizgîn 1990'ların başında mikrofonu bırakıp, silah alıp gerilla olmuştu bu kez. Sesi bu arada Kürdistan'ın en ücra köylerine bile çoğaltılan yasaklı kasetlerle ulaşmış, onu bu kez bir gerilla komutanı olarak karşısında görenler onun Hozan Mizgîn olduğuna şüpheyle bakıyorlardı. Zira Kürdistan'da devriminin "mayısı" onda ete-kemiğe bürünmüştü; yanık bir Kürtçe ses, sanatçı, kadın ve korkusuz bir gerilla... 11 Mayıs 1992 günü Tatvan'da bir evde sıkışıp kalıp, kurşununu "düşman"ın eline geçmemek için bedenine sıktığında ise bir başka devrim sanatçısı Hozan Serhad onun için "Mizgîna leheng" (Kahraman Mizgîn) diyecekti...

***

Daha sonra Kürtlerin "Karapetê Xaço"su olacak Garabet Haçadruyan da Türkçe ismi Binaltı olan Bilêyder köyündendi. Garabet Ermeniydi, zaten köyün civarında uçsuz-bucaksız verimli Beşiri ovasında Ezîdiler, Süryaniler, Ermeniler binlerce yıl yana yaşamıştı. 1915 jenosidini 12 yaşındaki bir çocuk olarak yaşayan Garabet şans eseri hayata kalacak, Kürtlerin içindeki "Ermeni yetim ve öksüz" olacak, ama yanık Kürtçe sesiyle hayata tutunacaktı.

Şêx Sait isyanından sonra bazı Kürt aşiretleriyle sürgün gedilecek ve ne gariptir Hozan Mizgîn'in geçtiği güzergahtan "Binxetê"ye, Suriye'ye geçecek, uzun yıllarda orada yaşayacak ve 1940'lı yılların sonunda Ermenistan'a gidecekti. Karapetê Xaço, 15 Ocak 2005 günü 103 yaşında vefat ettiğinde geride bir dengbêj arşiv hazinesi de bırakacak, Kürt destanlarına hayat verecekti; "Filitê Quto", "Lawikê Metînî", "Evdalê Zeynê" ve "Eyşana Elî".

Ozan Mizgîn ve Karapetê Xaço farklı tarihlerde aynı topraklarda dünyaya geldi, ikisi de sürgünlere, trajedilere ve Kürdistan'daki direnişlere tanıklık etti. Biri yaşayan dengbêj'imiz oldu, yarım asır boyunca sesi Erivan radyosundan duyuldu, Elegez dağından Beşiri ovasına geniş bir coğrafyada yankılanan 'klam'ları susamış Kürt bilincine can verdi, 'eski zaman sesi' olarak hafızamızda yer edindi. Diğeri ise Kürdistan'ın savaş günlerinde, modern Kürt zamanların kadın sanatçısı olarak tarihe geçti, 'dirilen Kürt ruhunun', Kürdistan devriminin sesi oldu...