Hozat: Öcalan'ın mesajları doğru okunmalı

Kürt Halk Önderi Öcalan'ın Kürt sorununu çözmesi için devletin doğru bir şekilde yaklaşması gerektiğini söyleyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bêsê Hozat, Önderliğimizden gelen mesajlar doğru okunmalı" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Rojewa Welat programında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Hozat, 19 Ağustos’ta belediyelere yönelik yapılan siyasi darbe, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın mesajı, Suriye'de gerçekleşecek olası çözüm ve Kürtlerin birliğine ilişkin Gazeteci Ersin Yıldız'ın sorularını yanıtladı. Konuşmasına Kürt halkının direnişini ile başlayan Besê Hozat, "Başta halkımız ve tüm demokratik toplumun direnişini selamlıyorum. AKP-MHP faşizmi karşısında büyük ve değerli bir direniş sergileniyor. Direnişin daha da büyüyeceğini umut ediyoruz. Faşist iktidar halkımıza ve Türkiye halklarına zulm ediyor. Yıllardır halka karşı şiddet ve savaş yürütüyorlar. Ne yaptıysa da halkın iradesini kıramadı, halk teslim olmadı en önemlisi de bu.

Direnişte kadının öncülüğü çok önemli. Kadınlar bütün direnişlerde büyük bir irade ve duruş ile en ön saflarda yer alıyor. Bu da direnişi daha güçlü ve anlamlı hale getiriyor. Kadınlara ve kadınlar üzerinden topluma yönelik büyük bir saldırı var. Bu her yere dağılmış ve bit kültür olmuş. Savaş siyaseti toplumda cinsiyetçiliği daha da arttıran bir durum yaratıyor. Bu anlamda kadınların direnişini selamlıyorum ve çok değerli görüyorum. Türkiye'de faşist bir iktidar var. Kürtlere yönelik katliam siyaseti yürütülüyor. Aynı zamanda Türkiye toplumuna yönelik de bir soykırım siyaseti yürütülüyor. Faşist bir politika yürütüyorlar ve buna karşı büyük bir mücadele var.

Bu soykırım siyaseti Amed, Mardin ve Van belediyelerin neden işgal edildiğini de gösteriyor. Seçimden sonra da 7 belediyeyi gasp ettiler. 2016 yılında da bütün belediyeleri gasp ettiler, Kürt siyasetçilerini tutukladılar. Zindanlar siyasetçilerle dolduruldu. Türkiye zindanları aydın ve devrimcilerle dolduruldu. Bu yüzden özellikle de Kürtlere yönelik bu saldırıları soykırım olarak ele almalıyız. Bu sadece bir şehir meselesi değil, hukuk meselesi de değil, tamamen siyasi kararlardır. Kürt sorunu ile de bağlantısı var. Kürtleri yok etme siyaseti yürütüyorlar, kimliğini ve varlığı kabul edilmesin diye uğraşıyorlar sonuç budur. Her gün Kürt siyasetçisi tutuklanacak, belediyeleri gasp edilecek, katliamlar yapılacak bütün bunları meşru görecekler. Yani Kürdistan'da OHAL bitmeyecek" diye konuştu.

AKP İKTİDARI TÜRKİYE'Yİ PARÇALIYOR

İktidarın Kürtleri siyasetten de tasfiye etmeye çalıştığını söyleyen Hozat, buna karşı toplumda güçlü bir direnişin sergilenmesi gerektiğini altını çizdi. Meselenin hukuk çerçevesinde çözülmesi gerektiğini söyleyenlerin kendilerini kandırdığını belirten Hozat konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Şüphesiz hukuk alanında da bir mücadele yürütülmelidir. Türkiye'de Kürtler için hukuk yok. Çok az vardı o da AKP-MHP faşist iktidarı ortadan kaldırdı. Şimdi hukuk, adalet, demokrasi yok. Amed, Mardin ve Van belediyeleri işgal edildi. İstanbul, İzmir ve birçok şehirde demokratik güçler tarafından buna karşı tepkiler yükseldi. AKP-MHP'nin faşist politikasına karşı seslerini bir kez daha yükselttiler.

CHP ve Saadet Partisi de az da olsa bu politikaları fark etti. Bu iktidarın meselesi Türkiye değil, tek dertleri iktidarını korumak. O yüzden bugün Kürdistan'da böyle ise yarın Ankara, İstanbul, Mersin'e de geçecek. Ellerindeki kazanımlar da gidecek. O yüzden bugün Kürtlere karşı yapılan saldırılara herkes tepki göstermelidir. Eleştiriyorlar, Kürtlerin yanında olduğunu söylüyorlar, direnişlerini selamlıyorlar. Bunlar çok anlamlı fakat önceki dönemlere göre farklı bir durum yaşanıyor şu an. Kürdistan'da adalet ve demokrasi olmazsa, Türkiye'de de olmaz. Artık CHP'nin tabanında da kısmi bir uyanış söz konusu. Demokratik bir kesimin Kürtlere yaklaşımı ve duruşu iyi.

Bu iktidarın Türkiye'yi kötü bir noktaya getirdiğini söyleyebiliriz. Demokrasi, hukuk, adalet adına hiçbir şey kalmamış ve durum gün be gün daha da tehlikeli bir noktaya gidiyor. Herkesle savaş halindeler. İttifak yaptığı güçler neredeyse kalmadı. Sebebi de Kürtlere uyguladığı düşman politikası. Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için Suriye'de, Irak'ta savaşa girdi. Türkiye'de zaten yıllardır savaş içerisinde. Önderliğin yaklaşımı çok önemli. Türkiye'nin geleceğini iyi görüyor ve analiz ediyor. Bu faşist iktidarın ülkeyi getirdiği noktayı çok iyi analiz ediyor ve tehlikeli görüyor. Eğer böyle giderse Türkiye yarın, öbür gün parçalanır, ülke buna doğru gidiyor. Türkiye'yi yok oluşa götüren bir siyaset yürütülüyor."

TÜRK DEVLETİ DEMOKRATİK ÇÖZÜME YAKLAŞMIYOR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çözüme yönelik mesajlarını da hatırlatan Hozat, "Önderlik ile yapılan görüşmeler iyi anlaşılmalı. Duyduğumuza göre farklı farklı değerlendirmeler var. Bazı insanlarda İmralı'da görüşmeler var, yarın öbür gün çözüm gerçekleşecek umudu var. Bu yanlış bir yaklaşım ve değerlendirmedir, doğru da değildir. Türk devleti sorunu çözmek istiyorsa muhatap önderliktir. Önderliğin Kürt sorununu çözmesi için devletin doğru bir şekilde yaklaşması lazım, çözüm programı geliştirmesi gerekiyor. Önderlik Kürt sorununu çözmek için plan, proje ve görüşlere sahiptir. Burada Türk devleti tarafında bir sorun var. Türk devleti razı olursa Kürt sorunu çözülür, olmazsa çözülmez. Sadece önderlikle bu sorun çözülmez. Bu yanlış bir değerlendirmedir, Türk devletinin de çözüm için karar vermesi gerekiyor.

Rêber Apo çözüm için hazır. Türkiye'nin demokratikleşmesi için ne lazımsa önderlik yardımcı olur. Kürt sorununun nedeni önderlik değil Türk devletidir. Önderliğin çıkışı Kürt sorunun çözmek içindi. PKK 40 yıldır bu sorunu çözmek için mücadele ediyor. Ortadoğu'nun özgürleşmesi, Kürt, Türk ve tüm halkların birlikte demokratik bir şekilde yaşaması için mücadele ediyor. Eğer önderlikle görüşmeler olursa, önderlik bazı şeyler söyleyecek ve Kürt sorunu çözülecek gibi bir yaklaşım var. Öyle bir şey yok ve bu yaklaşım çok, çok yanlıştır, Türk devletinin sorunu çözmesi lazım. Türk devleti Kürtleri inkar etti, yıllarca Kürt halkına karşı soykırım uyguladı. Bugün de AKP-MHP aynı politikayı yürütüyor.

Önderlik çözüme hazırım diyor, Türk devletinin de bunu demesi gerekiyor. Eğer Türk devlet Kürt sorununu çözmeye hazırsa, plan ve projeleri varsa, biz hazırız, buyursun gelsin tartışalım ve müzakere edelim. Önderlik tüm görüşmelerinde "Bu sorunu çözme iradem var, çözüm için hazırım ama devletin de hazır olması lazım. Eğer Türk devleti de hazırsa gelsin bu sorunu 1 haftada çözelim" dedi. Fakat sorunun demokratik yollarla çözülmesi için Türk devletinin müzakere için karar vermesi ve İmralı'ya gitmesi gerekiyor. Önderlik ve Kürt halkının çözüm için ne istedikleri çok açık. Kürtler statü sahibi olmak istiyor, kültürel, siyasi kimlikleri tanınsın ve kabul edilsin istiyor. Bakur'da demokratik bir statünün oluşması Türkiye'nin parçalanması anlamına gelmiyor. Kürt halkı devlet istemiyor, devlet iktidardır, zulümdür, işkencedir, savaş ve katliamdır. Devletler ortadan kalksın demiyoruz, demokratik olsun diyoruz" ifadelerini kullandı.

KÜRTLER DEMOKRATİK ÖZERKLİK İSTİYOR

Türkiye'de demokratik bir çözümün gerçekleşmesi için Kürtlerin halklarının tanınması gerektiğini vurgulayan Hozat sözlerini şöyle sürdürdü: "Kürtlerin kimliğini tanıyın, özerkliğini tanıyın. Kürtler özerk sistem içerisinde özgür ve demokratik bir şekilde yaşamak istiyor. Önderliğin söylediği şey de budur. AKP-MHP sürekli PKK'nin Türkiye'yi parçalamak ve devlet kurmak istediğini söylüyor. Suriye'de devlet kurmak istediğimizi söylüyorlar. Bunlar yalan ve demagojidir. Bütün bunlar kirli siyasetlerini yürütmek ve meşrulaştırmak içindir. Türkiye toplumunu etkilemek ve ırkçılığı arttırmak için demagojik bir argüman kullanıyorlar. Onlar da çok iyi biliyor ki paradigmamız değişmiştir.

Kürt sorunun çözümü için devlet sınırları içerisinde, demokratik bir statü istiyoruz. Onlar da bunu çok iyi biliyor, ama buna rağmen kirli siyasetlerini meşrulaştırmak için ırkçı bir politika yürütüyorlar. Faşist ve ırkçı siyasetin geleceği yoktur. Bugün AKP-MHP iktidarı miadını doldurmuştur. Yavaş yavaş yok olmaya başlıyor. Bu yüzden Erdoğan ve Bahçeli'yi büyük bir korku aldı. Çünkü iktidarları elden gidiyor bundan dolayı da şiddet ve savaşı arttırarak iktidarda kalmak istiyor. Az da olsa ömrünü uzatmak istiyor. Fakat nafile çabalar bunlar. Kürt ve Türkiye halklarının mücadelesi bu faşist iktidarın sonunu getirdi.

Çağrımız şudur ki Kürt halkı, demokratik Türkiye toplumu, barış isteyen güçler kendilerine inansınlar. Bu yüzden bu faşist iktidara karşı direnişlerini daha da güçlendirmeliler. Direniş ne kadar güçlü olursa faşist iktidarın sonu o kadar çabuk gelir. Durum böyle bir noktaya gelmiş. Bugün görüyoruz ki halk büyük bir cesaretle alanlara çıkıyor ve mücadele ediyor. İktidarın gücü çok zayıfladı. Bu yüzden Türkiye halklarının bu faşizme karşı direniş ve mücadeleyi daha da güçlendirmeli. Örneğin bugün Amed, Van, Mardin, İstanbul'da bir direniş sergileniyor. Fakat neden sadece bu birkaç şehirde bu direniş gerçekleşiyor. Kürdistan'daki bütün şehirlerde böyle bir direnişin olması gerekir."

DİRENİŞ GÜÇLENİRSE İKTİDAR YOK OLUR

Belediyelere yönelik siyasi darbeyi de değerlendiren Hozat, Türkiye kentlerinde de binlerce insanla protesto eylemlerinin yapılması gerektiğini vurguladı. Amed'de oturma eyleminin devam ettiğine dikkat çeken Hozat, "Bu oturma eylemine neden 500 kişi katılıyor. Neden on binlerce insan olmuyor orada. Yüzbinlerce insan Tahrir gibi yapabilir. İddia ediyorum öyle bir durumda iktidar 1 hafta ayakta kalamaz ve yok olur. Çünkü çürümüş ve bitmişler şu an. Halkımızın cesaretli bir şekilde tepkisini daha fazla ortaya koyması gerekir.

Amed sokaklarını yüzbinlerce kişi ile doldurmalılar. Yine Batman'da, Mardin'de binlerce insan ayaklanmalı. Mardin merkezde bazı sorunlar var ama Kızıltepe, Nusaybin ve diğer yerler ayaklanabilir. Türkiye şehirlerinde milyonlarca Kürt var. İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Manisa ve Orta Anadolu Kürtlerle dolu. Kürtler dışında buralarda demokratik güçler de var. Özellikle Marmara, Akdeniz ve Ege'de demokratik güçlerin tabanı çok fazla var. Güçlerini birleştirip Türkiye şehirlerinde ayaklanmalılar, sokaklar dolarsa bu iktidar ayakta duramaz.

Bir süredir Kaz Dağları'nda bir direniş var. Bunu çok değerli görüyorum. Demokratik birçok güç bu eyleme katıldı bu çok kutsaldır. Şu an biraz zayıflamış durumda. Gün be gün daha da büyümesi lazım. Bugün Kürdistan ve Türkiye'nin tüm dağları, gölleri talan edilmiş durumda. Bu iktidar talancı, hırsız bir iktidardır. Kendi çıkarları dışında bir şey düşünmüyor. Her yerde katliam ve soykırım politikası yürütüyor. Kültür soykırım, doğa soykırım, ekonomik soykırım yapıyor. Halkın bunlara karşı reaksiyonlarının daha fazla olması lazım. Türkiye halkları inanırsa bu iktidar 1 hafta ayakta kalamaz" ifadelerini kullandı.

BİRAKÛJÎ SAVAŞINI HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMİYORUZ

Kürt halkının birliğine ilişkin konuşan Hozat, birakûjî savaşını hiçbir zaman kabul etmediklerini belirtti. Mesud Barzani'nin son konuşmasının iyi olduğuna dikkat çeken Hozat, "Barzani ‘Kürtler arasında bir katliamın yaşanmasını istemiyoruz, böyle bir şeye izin vermeyiz’ dedi. Bu iyi ama pratikte uygulanması önemli. Hiç kimse Kürtler arasında katliam yaşanmasını, birakûjî savaşının çıkmasını istemiyor. Kürt halkı da bunu kabul etmiyor. Bu konunun konuşulması bile ayıp ve tartışılacak bir şey değil. Kürtlere zarardır, hakaret ve büyük bir ayıptır. Hareket olarak birakûjîyi her zaman ayıp bir suç olarak gördük, hem tarih karşısında, hem de Kürt halkı karşısında bunu bir hakaret saydık ve hep reddettik.

İşgalci güçler Kürtler arasında birakûjî savaşının başlamasını istedi ki Kürtler birbirini öldürsün. Güçsüz olsunlar, iradesizleşsinler. Bu şekilde Kürtleri teslim almak istiyorlar. İşgalci güçler 100 yıldır bu politikayı yürütüyor. Türkiye, Suriye, İran ve Irak devletleri de bu politikayı yürüttü. Kürtlerin güçlerini yok etmek istediler. Mücadele etmesinler, kölelik etsinler istediler. İşgalci güçlerin siyaseti bu şekildeydi. Kürtler de güçsüzdü, iradesizdi, o yüzden böyle bir eksikliğe düştüler. 100 yıl bu politikaya göre giderek hiçbir hak elde edemediler, özgürleşemediler. Öyle ki varlığı bile tehlike altına girmişti. Kürtler üzerinde her zaman soykırım politikaları uygulandı.

40 yıldır PKK'nin, 100 yıldır da Kürt halkının mücadelesi var. Bu çaresizlik değişti, Kürtler artık irade sahibi. Yine savunma gücünü oluşturdu, bilinçlendi. Program ve strateji sahibi oldu bu çok önemli. Yıllardır sürdürülen mücadele sonu çok önemli kazanımlar elde edildi. Artık Kürt sorunu uluslararası oldu. Herkes bölgede Kürtler üzerinden değerlendirme yapıyor, onur ve kimlik sahibi oldular. Dünya toplumu Kürt halkını özgürlükçü ve demokratik görüyor. En hegemonik devlet bile Kürtleri başarılı görüyor. Bu sonuç yılların mücadelesi ile ortaya çıktı. Tüm dünya Kürt sorununu tartışıyor.

Güney'e yönelik eleştirilerimiz de var. Güney toplumu yurtseverlik çizgisinde demokratikleşmeli. Güney hükümetini yıllardır yurtseverlik çizgisinden uzak olmasından dolayı eleştiriyoruz. Oradaki kazanım da bizim için önemli. Güney'in güçlenmesi, demokratik bir yaşamın olması için elimizden ne gelirse yardım etmeye hazırız. Rojava ve Bakur'da kazanımlar var. 21. yüzyılda Kürtler statü kazanmak için, 100 yıldır soykırım politikası uygulayan devletleri ve soykırım siyasetini reddetmeliler. Ortak bir ses ve duruş çıkmalı. Ulusal ve ortak bir politika geliştirmeli. Kürtlere zarar veren şeyleri terk etmeliler. Güney hükümetinin de Kürt halkının çıkarları için hareket edeceğini umut ediyoruz. Şu an Türk devleti HPG ve peşmergeler arasında bir savaş başlatmak istiyor. Bu tuzaktır, kirli ve tehlikeli bir plandır. Tüm dünya ve halkımız bunu görmeli. Halkımız öncü örgütlerimiz bunun önünü alsın diyor. PKK tek başına bunun önünü alamaz. Tüm Kürt partilerinin bu anlamda uyanık olması lazım. Şu an görüyoruz ki bazı hareketler onların oyuncağı olmuş" dedi.

KUZEY SURİYE'YE YÖNELİK TEHLİKE SÜRÜYOR

Suriye'de devam eden savaşa da değinen Hozat, o bölgede 7 yıldır 3. dünya savaşının yaşandığını söyledi. Bu savaşın Irak'ta da çetinleşeceğini ve İran'a da sıçrayacağını kaydeden Hozat, "Türkiye'de de savaş var. Türkiye savaşın merkezi olmuş durumda. Türk devleti her yerde 3. dünya savaşının içinde yer alıyor. Kürt düşmanlığından kaynaklı bu savaşta aktör olmak istiyor. Bu savaşta Suriye'nin rolü ve geleceği önemli bir yer tutuyor. Öyle görünüyor ki bu savaş yeni bir aşamaya geçti ve öyle devam edecek. Suriye'de savaş bitmez. Bu savaşın uzayacağı ihtimali var. Amerika ve Rusya başta olmak üzere hegemonik güçler de bunu istiyor. Hem Rojava'daki hem de diğer emperyal güçler çıkarlarına göre Ortadoğu'yu dizayn etmek istiyorlar. Yıllardır bölge devletlerini de çıkarları için kullanıyorlar.

Amerika Türkiye'yi Suriye'nin dizayn edilme sürecine katmak istiyor. İdlip, Efrîn, Bab, Cerablus ve Ezaz'ın Türk devleti tarafından işgal edilmesi de bu planın bir parçasıydı. Şu an Türk devletinin Doğu Suriye'de dengeli bir siyaset yürütmesini istiyor. Rusya da çıkarlarına göre Türkiye üzerinden siyasetini yürütüyor. Faşist AKP-MHP hükümeti de Kürtleri yok etmek için kendine pay çıkarmaya çalışıyor. Suriye'de savaşın uzun süreceğini görmemiz lazım. Suriye'de yürütülen politika Kürtler için de tehlikelidir. Kürtler şunu bilmelidir, Türk devleti soykırım için Suriye'de ısrar edecektir. Bu plan ile Doğu-Batı Suriye'de sonuç almak istiyor. Suriye üzerindeki tehdit ve tehlikeler ortadan kalmadı ve bitmeyecek. O yüzden halkımızın her alanda kendini savunması gerekiyor. Türk devletini işgaline karşı devrimci savaşı esas almalı. İçeride kendini çok iyi hazırlamalı. Kesinlikle bir gevşeklik olmamalı.

Şu an sınır üzerinden tartışmalar yürütülüyor. "Güvenli Bölge" meselesi diye adlandırılıyor, bu demagojidir. QSD'nin kontrolünde olan bütün bölgeler şu an güvenli bir durumda. Amerika da Türk devleti de kendi çıkarlarına göre hareket ediyor. Türk devleti kazanımları ortadan kaldırmak istiyor. Bütün amaçları budur. Halkımız işgal ve tehlikenin devam ettiğini unutmamalı. Türk devleti Rojava'nın tamamını işgal etmek istiyor. Türk devleti demokratik özerliği ve statüyü ortadan kaldırmak istiyor. Devrimi tasfiye etmek istiyorlar. Halkımız bölge halkları ile güçlü bir ilişki içinde olmalı. Araplarla birlikte kendilerini güçlendirmeliler ve her şeye hazır olmalılar. Suriye'nin geleceği için yarın ne olur belli olmaz. Çünkü herkes çıkarlarına göre hareket ediyor. Kimse halkların çıkarlarını düşünmüyor.

Kimse Kürtlerin ve Suriye halklarının özgürlüğünü düşünmüyor. Ne Amerika ne Rusya bölge güçlerini düşünüyor. Herkes kendine göre Suriye'yi dizayn etmek istiyor. O yüzden halkın öncüleri çok akıllı olmalı, kandırılmamalı, saf ve apolitik yaklaşım içerisine girmemeliler. Akıllı, politik ve mücadelenin içerisinde olmalı. Kendilerine, özgüçlerine inanmalılar. Örgütlülüklerini güçlendirsinler. Rojava'ya dönük büyük bir tehlike var. Türk devleti Suriye politikasında kuyunun dibinde kaldı ve nasıl çıkacağını kimse bilmiyor. Türk devleti İran ve Suriye sürecinde de iflas etti. Astana ve Soçi toplantılarında da sonuç alamadı. Şu an İdlip'te büyük bir savaş var. Halk ayaklandı. Erdoğan'a bizi sattın diyorlar. Gerçekte de öyledir. Erdoğan herkesi satıyor" diye konuştu.

ŞAM VE ÖZERK YÖNETİM ARASINDA MÜZAKERELER BAŞLAMALIDIR

Suriye'de artık hiçbir şeyin eskisi gibi yaşanmayacağını söyleyen Hozat konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Müzakere süreci uzun bir süre önce başlamalıydı, Şam ve özerk yönetimin oturup bu meseleyi tartışmaları ve çözmeleri gerekiyordu. Suriye'nin eskisi gibi olması mümkün değil. Suriye parçalandı. 8 yıldır savaş var. Dünyanın tüm hegemonik güçleri Suriye'de. 8 yıldır Suriye halkları özgürlüklerini istiyor. Şam yönetimi var olan statüyü tanımalı ve özerk yönetimle oturup bu sorunu çözmeli. Bu Suriye'nin parçalanması demek değil, güçlenmesi demektir. Suriye'de çıkarları için hareket eden güçleri etkisiz hale getirecektir.

Kuzey-Doğu Suriye yönetimi diyalog için birçok defa Şam'a çağrı yaptı. Takip ettiğimiz kadar bazı görüşmeler de oldu ama bunlar ciddi görüşmeler değildi. Bu görüşmeler sorunun çözülmesi için yeterli değildi. Şam özerk yönetimin zayıflayarak teslim olmasını istiyor. Bu çok ucuz bir yaklaşımdır. Bir program üzerinden görüşmeler sağlanmalı ve diyalog geliştirilmelidir. Sonuçta bu sorun Şam ile çözülecektir. Kuzey ve Doğu Suriye yönetimini çabalarını olumlu görüyoruz. Her iki tarafında sorunlarını tartışıp, müzakere yolu ile çözmesi gerekir."