İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rihts Watch- HRW), Cezayir Restorant'ın büyük toplantı salonunda basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, HRW uzmanları tarafından hazırlanan, ülkelerin hak ihlalleri raporu açıklandı. Yurt dışı basın mensuplarının da yoğun ilgi gösterdiği toplantıya, HRW İcra Direktörü Kenneth Roth ve Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair Webb katıldı.
Toplantıda konuşan Roth, Ankara ve Paris'teki patlamaların büyük korku yarattığını belirterek, dünyanın pek çok ülkesinde otoriter yönetimlerin güçlendiğini söyledi. İnsanların kolektif seslerini duyuramadığını belirten Roth, bu korkuların iki eğilimi belirlediğini söyledi. Bunların mültecilere yönelik baskı ve küresel muhalefete yönelik baskı olduğunu söyleyen Roth, raporu Türkiye'de açıklamalarının nedeninin baskıların Türkiye'de yoğun olarak görülmesi olduğunu söyledi.
ROTH: DEMOKRASİ BÜYÜK KAYIP GÖRÜR
Roth, dünyada yeni bir krizin ortaya çıktığını ve ortada bir kaosun oluştuğunu, bu kaosun Avrupa'nın kendi sınırlarını belirleyemediği korkusunu, sınırların DAEŞ'in geçeceği korkusu yarattığını söyledi. AB'nin Türkiye'ye mülteci akınını durdurması için para önerdiğini bildiklerini belirten Roth, "Bunlar gönüllü ya da gönülsüz yardımlara neden olur. Bu gönüllü olursa mültecilere Türkiye'de yaşanılabilir bir durum yaratır. Mültecilerin çoğu kendi ülkelerine dönmeyi istedikleri ortada. AB'nin verdiği para mülteci akışını gönüllü olarak durdurursa bu olumlu bir şey ancak Suriye'den gelen grupları Esad'ın eline vermekse, Türkiye'den ayrılmalarına yasak koyarsa olumsuz gönülsüz uygulamalardır. Bunlar asla kabul edilmemeli. Suriye'den kaçan insanların sığınma hakkını engeller" dedi.
Paris Katliamı sonrası İslamafobinin arttığını belirten Roth, "Bu bütün Müslümanların da olumsuz algılanmasına neden olmuştur. Bu DAİŞ'in de istediği bir şeydir. Avrupa'da ne kadar İslamafobi olursa Avrupa'dan o kadar çok DAEŞ'e katılım olur" dedi. Avrupa'ya göç eden halklardan ikinci kuşakların kendilerini Avrupalı olarak görmediklerini ve çok küçük bir yüzdesinin kendisini Avrupalı olarak gördüğünü belirten Roth, "İslamafobi ikinci kuşağı daha da çok yabancılaştırır" vurgusu yaptı. "İslamafobi kendi kendisinin kuyusunu kazan bir duruma getirir Avrupa'yı" diyen Roth, "Avrupa'da saldırılara bakıldığında saldırganların daha önceden bilindiğini ancak yakalanmadığını biliyoruz. Polisin tavrı nedeni ile demokrasinin büyük bir kayıp göreceğini görüyoruz" diye konuştu.
AB'YE ÇAĞRI
Roth, ABD'nin mülteci talebinde az başvuru aldığını ve bunun da büyük bir utanç olduğunu söylerken, mülteci akınlarının kaos ve kargaşa içinde olduğunu belirtti. Bu mülteci akınının DAİŞ'in de işine geldiğini belirten Roth, mülteci akını konusunda insan haklarına uygun bir düzenleme yapılması gerektiğini belirtti. Sığınmacıların ilk sığındıkları ülkelerde başvuru yapabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması için AB'yi göreve çağıran Roth, önerilerinin AB tarafından dikkate alınmasını istedi.
'TÜRKİYE'DE MUAZZAM BASKI VAR'
Türkiye'de sivil toplum örgütlerine yönelik yoğun baskı olduğunu vurgulayan Roth, birleşmiş kolektif seslerin hükümetler üzerinden etkili olabileceğini, ancak otoriter hükümetlerin korku içinde olduklarını kaydetti. Sivil toplumun sosyal medya gücünü gördüğü zaman bu korkunun ortaya çıktığını söyleyen Roth, "Yeni, güçlenmiş sivil toplumun etkisini Arap baharında, Hong Kong'da gördük. Bu sivil toplum güçlenmesi Rusya'da çok önem taşıyor. Rusya halkları ile bir anlaşma yapılmış durumda. 'Biz size refah vereceğiz siz bize itiraz etmeyin' diye. Ancak bu olmayınca hem Rusya'da hem Çin'de sivil topluma yönelik muazzam bir baskı görüyoruz. Sadece bu ülkelerde değil Belarus'da, Azerbaycan'da, Kazakistan'da, Hindistan'da, Mısır'da, Suudi Arabistan'da ve Fas içinde bunu da söylemek zorundayım Türkiye'de de bunu görüyoruz" dedi.
'CENEVRE BAŞARIYA ULAŞAMAZ'
Otoriter hükümetlerin yaptığı en yoğun baskı yöntemlerinden birinin yurttaşların yabancı fonları almasına engel olduğunu belirten Roth, "Sivil toplum örgütleri, yurt dışından para almaya başladıklarında, milliyetçi hasametle bunu engeller. Burada çok büyük bir iki yüzlülük var. Bu sivil toplum kuruluşlarını yabancı parası almakla suçlayan bu hükümetler yabancı sermayeyi sürekli destekleyen hükümetlerdir. Bu hükümetler bu sivil toplum kurumlarının kendilerinden hesap sormalarını istemez" dedi.
Roth, açıklamalarında Cenevre 3'e de değindi. Roth, ABD'nin tersinden bir yol izlediğini belirterek, "Esad'ın başta kalmasına izin verilmesi isteniyor. Esad için bu ara dönem formülü işlemez. Bizce ortam değişmedikçe Cenevre görüşmeleri başarıya ulaşamaz. Çünkü Esad sivil ölümlerine yol açıyor. ABD, Rusya Esad'ı sivil ölümlerinin durması konusunda ikna etmeli" diye ekledi.
WEBB: ERDOĞAN KORKU ORTAMI YARATTI
Türkiye Temsilcisi Emma Sinclair Webb ise, Türkiye'nin siyasi liderlerinin özellikle Cumhurbaşkanı'nın muhaliflerine karşı bir korku ortamı yarattığını belirtti. Webb, "Böylece insanların kendi korkusunu ortaya koyuyorsunuz. Son dönemde Türkiye'de insan haklarının çok ciddi yara aldığını gördük. Bütün bir tarih boyunca bu kadar bir gerileme görülmedi sanırım. Ülkenin liderlerinin yetkilerinin önündeki bütün engeller kaldırılıyor. Türkiye için gelecek karanlık bir dönem görünüyor. Bütün bölge için bu böyle. Eğer Türkiye insan haklarını görmezden gelirse böyle olur" diye belirtti.
'TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ BİZE KARANLIK GÖRÜNÜYOR'
Kürt sorununda çözüm sürecinin sona erdiğini ve basına yoğun baskı uyguladıklarını söyleyen Webb, şu bilgileri verdi: "Türkiye'nin geleceği bize karanlık görünüyor. İlk olarak Kürt sorunundan söz etmek istiyorum. Geçen yaz Kürt sorununda barışçıl yöntemin çökmesi ve şiddetin yükselmesi kimse tarafından ön görülemedi. Burada şunu görüyorsun devletin güvenlik güçleri çatışmayı kent merkezlerine taşımaya hazır olduğunu görüyorsun. Sokağa çıkma yasakları uzun süredir uygulanıyor sokağa çıkma yasakları her şeyi kapsıyor. Bütün bunlarda sivil kayıpları çok yüksek düzeyde. En çok da zararı Kürt halkı görüyor, bir sürü insan evinden kaçmak zorunda kaldı, birçok insan öldü, bunun incelenmesi de çok zor. Çünkü sokağa çıkma yasakları ve medya üzerinde yoğun baskı var."
'Hükümetin politikasının incelenemediğini' belirten Webb, "Güneydoğu'da üzeri örtülmüş bir savaş var. Şehir merkezlerinde yaşananların tahmin edemiyorsunuz. Önce polis tarafından yürütülen savaştı, sonra asker girdi işin içine. Dolayısıyla sert bir tartışma yaşanıyor ve süreç yaşanıyor" dedi. Sivil ölüm sayısının da devlet tarafından açıklanmadığını belirten Webb, sadece polis ölümlerinin söylendiğini ifade etti.
'TÜRKİYE KENDİ YURTTAŞLARINA ÖZEN GÖSTERMİYOR'
Webb, şöyle konuştu: "Bu sabah Cizre'deki insanlarla konuştum halen 4'ü ölü 28 kişi bir bodrumun sığınağındalar. Ağır yaralılar var, kangren olanlar var. Ambulans bir türlü gitmiyor. 5 kez AİHM kararı var ancak huna rağmen sorun çözülmüş değil. Tıbbi yardım verilmesi lazım Türkiye hükümetinin derhal harekete geçmesi lazım. İnsan hayatının korunması lazım, AİHM kararları da Türkiye'nin kendi yurttaşlarına yeterince özeni göstermediğini söylüyor."
Webb, Medyaya yönelik baskılara da tepki gösterdi.
'ÖCALAN'A TECRİDİ KABUL ETMİYORUZ'
Basının sorularını da yanıtlayan HRW İcra Direktörü Kenneth Roth, PYD'nin Cenevre 3'e davet edilmesine Türkiye'nin gösterdiği yaklaşıma ilişkin soruya şöyle yanıt verdi: "Türkiye'nin PYD'nin Cenevre'ye katılmasına neden karşı çıktığını anlamıyorum. PYD'nin masada yer almayı hak ettiğini düşünüyorum. Erdoğan PKK ile savaşa başladı diye neden Kürtler masadaki söz hakkından mahkum kalsın?"
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecride ilişkin de konuşan Roth, "Hiçbir mahkum tecride tabi tutulmamalı en azından avukatları ile görüşmeli. Tüm tutuklularda olduğu gibi Öcalan üzerindeki tecridi kabul etmiyoruz. Üzerindeki baskının kaldırılmasını istiyoruz" dedi.
'ERDOĞAN DEMOKRASİ VE HUKUKU TEMELİNDEN SARSTI!'
Dünya raporunun HRW'nin web sayfasından ayrıntılı öğrenilebileceği belirtildi.
HRW tarafından 26'ncı kez hazırlanan 659 sayfalık Dünya Raporu'nda 90'a yakın ülke incelendi ve insan hakları ihlalleri gözler önüne serildi. Raporda, Kasım 2015 seçimlerinden sonra 4'üncü kez iktidara gelen iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'de insan haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü temelinden sarsan politikalar izlendiği açıklandı.