İHD'den hükümete 'hasta tutsaklar' çağrısı
İHD'den hükümete 'hasta tutsaklar' çağrısı
İHD'den hükümete 'hasta tutsaklar' çağrısı
İHD Amed Şubesi, cezaevlerindeki hasta tutsak ölümlerini protesto ederek, tahliye talebinde bulundu. İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Şube Başkanı Bilici, Barış Grubu üyesi Lütfü Taş'ın devletin ihmaliyle öldüğüne dikkat çekerken; Cezaevi Komisyonu Üyesi Av. Süren de, Adalet Bakanlığına, "Hasta mahpusları, çözüm sürecinde bir siyasi pazarlık malzemesi olarak görmekten vazgeçin ve postmodern idamları durdurun" çağrısını yaptı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, cezaevlerinde yaşanan hasta tutsak ölümlerini Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi önünde düzenlediği basın açıklamasıyla protesto etti. Üzerinde “Ji girtîyên nexweş re Azadî” ve cezaevinde yaşamını yitiren hasta tutsakların isimlerinin yer aldığı bir pankartın açıldığı eyleme; Mezopotamya’da Yakınlarını kaybedenler Derneği (MEYA-DER) ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticilerinin yanı sıra, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, hasta mahpus yakınları ile insan hakları aktivistleri de katıldı.
BİLİCİ: TUTSAKLAR BIRAKILMADAN SAMİMİYETİNE İNANMIYORUZ
İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Şube Başkanı Raci Bilici, neredeyse her gün cezaevlerinde hasta tutsakların yaşamını yitirdiğini belirterek, 31 Aralık’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile Türkiye’ye gelen Barış Grubu üyelerinden Lütfü Taş’ın katledildiğini hatırlattı. "Lütfü yoldaş, geldiğinde insan hakları savunucuları, barışseverler ve barış anneleri ile birlikte barışın sağlanması için mücadele verdi. Bu ülkede barış istemeyen güçler tarafından, hukuk dışı bir biçimde alınıp cezaevine koyup, cezalandırdılar. O da yetmiyormuş gibi, bu devletin ihmalkarlığı yüzünden yaşamını yitirdi” diyen Bilici, şöyle devam etti:
"Eğer AKP hükümetinin barış gibi bir derdi varsa, cezaevlerindeki bulunan Lütfü Taş gibi barış elçilerinin tamamını serbest bırakması gerekir. Kimdir bunlar? Cezaevlerindeki tüm tutsakları kastediyoruz. Hasta tutsaklar serbest bırakılmazsa hükümetin samimiyetine inanmadığımızı belirtmek istiyoruz."
SÜREN: İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE YASAĞI İHLAL EDİLİYOR
İHD Amed Şube Yönetim Kurulu ve Cezaevi Komisyonu Üyesi Av. Muhterem Süren, hasta tutsakların durumlarıyla ilgili Adalet Bakanlığı ile defalarca görüşmelerde bulunduklarını ifade ederek, "Ancak yaptığımız tüm bu girişimler bugüne kadar karşılık bulmamış, yetkili organların bu konudaki duyarsızlığı devam etmiştir. Nitekim yasal/idari engeller nedeniyle cezaevlerinde bulunan çok sayıda hasta mahpus son dilekleri olan 'yakınlarının yanında son nefesini verme' hakkından mahrum bırakılmıştır” diye ekledi.
'POSTMODERN İDAMLARI DURDURUN!'
Lütfü Taş’ın, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiğini dikkat çeken Av. Süren, “Barış elçisi devlet eliyle cezaevinde öldürülmüştür. Bizler insan hakları savunucuları olarak, bu durumun özellikle bu süreçte Türkiye’nin bir utancı olduğunu belirtmek isteriz. Bununla birlikte, Lütfü Taş'ın ölümüyle ilgili ihmal iddialarının etkin bir şekilde soruşturularak sorumluların yargı karşısına çıkarılmasını talep ediyoruz” dedi.
Ölüm sınırına gelmiş hasta tutsakların tahliye edilmemesi ve tedavilerinin sağlanmamasının evrensel hukuk kriterlerine göre işkence ve kötü muamele yasağının ihlali sayıldığına vurgu yapan Av. Süren, hapishanelerde yaşanan her ölümde, devletin yaşam hakkını da ihlal etmiş olduğunu kaydederek, "Adalet Bakanı başta olmak üzere tüm yetkilileri samimi olmaya ve sözlerinin arkasında durmaya davet ediyoruz; hasta mahpusları, çözüm sürecinde bir siyasi pazarlık malzemesi olarak görmekten vazgeçin ve postmodern idamları durdurun” çağrısında bulundu.
TUTSAK EŞİ: CEZAEVİNİ YIKARIZ!
Bulunduğu D tipi kapalı cezaevinden, hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılan 75 yaşındaki Mehmet Emin Özkan’ın eşi de, “Orada hastanede yatıyor. Ameliyata almışlar. Yanına yaklaşmamıza izin vermiyorlar. Onu görmemiz, yanında olabilmemiz, cenazesinin çıkmasını mı bekleyelim? Vallahi bu cezaevini yakarız” diye konuştu.
TALEPLER
Açıklamanın sonunda, talepler şu şekilde sıralandı:
"Mahpusların evrensel hukuk çerçevesinde ve en temel insan hakları esas alınarak yaşam koşulları düzeltilmeli; şiddet, işkence/kötü muamele ve yaşam hakkı ihlallerinin önüne geçilmeli, ihlalleri gerçekleştiren sorumlular yargı karşısına çıkarılmalıdır.
Hasta mahpusların tedavilerinin önündeki her türlü yasal/idari engeller kaldırılmalı, kelepçeli tedavi, asker nezaretinde tedavi, bodrum katlarında tedavi gibi insanlık dışı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Hükümet, hasta mahpusları siyasi pazarlık konusu yapmaktan vazgeçmeli, sürecin ruhuna uygun hareket edilerek hapishanelerde yaşamını tek başına idame ettiremeyen veya ölümcül hastalıkları bulunan tüm mahpuslar bir an önce tahliye edilmelidirler.
Evrensel hukuk ilkeleri gözetilerek, hasta mahpuslar açısından daha açık ve daha az yoruma yer bırakacak yasal düzenlemeler acilen yapılmalı ve uygulanabilir olmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
İnfazların ertelenmesi hususunda gecikmelere neden olan ve objektif olmayan kararlarda imzası bulunan Adli Tıp Kurumu bir an önce devreden çıkarılmalı, tam teşekküllü devlet hastanelerinin ve üniversite hastanelerinin vereceği raporlar yeterli görülmelidir.
İnsan hayatını güvenlik politikalarıyla aynı kefeye koymaktan vazgeçilmeli, 'toplum güvenliği' kriteri yasa metninden tamamen çıkarılmalıdır.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış olan hasta mahpusların tedavi ve infazlarının ertelenmesinin önünde engel oluşturan 5275 sayılı kanunun 25. Maddesinin son hükmü yasa metninden çıkarılmalıdır.
İnfaz rejimindeki 'ayrımcılık yasağı' ve 'kanun önünde eşitlik' ilkelerine aykırı hükümler kaldırılmalıdır."