'İki çocuk tutsak günlerce işkence ve şiddete uğradı'
'İki çocuk tutsak günlerce işkence ve şiddete uğradı'
'İki çocuk tutsak günlerce işkence ve şiddete uğradı'
TUHAD-FED ve İHD Ankara Temsilciliği, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin ölüm sınırına dayandığına dikkat çekerek, Mardin'den Sincan'a sevk edilen iki çocuk tutsağın yol boyunca saatlerce işkence, kötü muamele ve onur kırıcı uygulamalara maruz kaldıklarını, bunun Sincan Cezaevi'nde de devam ettiğine dikkat çekti.
TUHAD-FED ve İHD Ankara Şubesi, geçtiğimiz hafta Mardin Çocuk Cezaevi'nden ağır şekilde darp edilerek Sincan Çocuk Cezaevi'ne sevk edilen 2 çocuk mahpusun durumuna ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin basın yaptı. İHD Ankara Şubesi'nde yapılan basın toplantısına İHD ve TUHAD-FED yöneticilerinin yanı sıra BDP PM Üyesi Hüseyin Gevher de katıldı. Cezaevlerinin sürekli işkenceler, hasta mahpuslar, ölümler, tecrit ve onur kırıcı muamelelerle gündemde olduğuna dikkat çeken İHD Ankara Şube Yöneticisi Av. Fatma Güneş, Sincan Çocuk Cezaevi, 1 Nolu ve 2 Nolu F tipi cezaevleri ile Kadın Cezaevi'nde yeni saldırılar meydana geldiğini tespit ettiklerini dile getirdi.
Mardin Cezaevi'nden "kemik taramasına götürülmek" bahanesiyle Sincan Cezaevi'ne sevk edilen iki çocuk mahpusun ailelerin başvurusu üzerine cezaevine gidilerek rapor oluşturulduğunu söyleyen Güneş, "Sevk olan çocuklar M.K ve F.T. adeta kandırılarak kemik taramasına götürülecekleri söylenmiştir. Çocuklar buna ilişkin rapor istediklerinde oyalanmışlar ve sonrasında bütün koğuş darp edilerek çocukların Sincana sevki gerçekleştirilmiştir. Çocukların yaşadıkları işkenceye ilişkin ayrıntılı rapor sunulmuştur. Batman cezaevinden sevk edilen 11 kadın mahpusa verilen hücre cezası temmuz ayında tebliğ alınmış olunmasına rağmen adeta üşüterek ayrı bir ceza oluşturması için 26.11.2013 tarihinde uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca ceza hukuka aykırı bir şekilde kadın mahpusların hem kendilerini hem aynı odada kaldıkları arkadaşlarını cezalandırmak için odalarda teker teker kilitlenmek suretiyle uygulanmak istenmiş kadın mahpuslar karşı çıktığında ise Derya Arslan ve Hülya Dursun isimli gardiyanlar tarafından darp edilmişlerdir. Bu konuya ilişkin sağlık raporları mevcuttur" dedi.
Bingöl'den sevk edilen Suphi İsmail'in sol bacağının tamamen kayıp, kökünden olmadığını ve koltuk değnekleriyle hareket ettiğine dikkat çeken Güneş, "Taşıdığı protez 7 kilodur ve taşıyamamaktadır. Bu durumuna rağmen Adli Tıp Kurulunca verilen rapor fiziksel özürden hiç söz etmemektedir. Yaşamını tek başına sürdürebilir ibaresini içermektedir. Numune Hastanesi tarafından verilen rapor ise yüzde 50 oranında fiziksel özürden bahsederken, yine 'yaşamını tek başına sürdürebilir' ibaresini içermektedir. Suphi İsmail hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenilen ceza dosyası, Nisan 2012 yılından bu yana Yargıtay'da ve onanması muhtemel olduğundan bacağı olmamasına rağmen tek kişilik hücreye konulması gerekecektir" diye belirtti.
'SAĞLIKLI GİRDİ ÖLÜM AŞAMASINDA ÇIKACAK'
Hüseyin Yıldız'ın da Muş Cezaevi'nde sarılık hastalığına yakalandığını, Hepatit B veya C hastalığı bulunmayan Yıldız'ın uygulanan yanlış tedavi nedeniyle ağırlaşarak siroza dönüştüğünü dile getiren Güneş, Yıldız'ın birçok kez çeşitli cezaevlerine sevk edildiğini, her gittiği yerin hastanesinden yüzde 75-80 oranında sakatlığı olduğuna dair rapor almasına rağmen adli tıp başvurularının reddedildiğini söyledi. Yıldız'ın hastalığının ilerlediğini ve karaciğer kanserine çevirme aşamasında olduğunu vurgulayan Güneş, "Doktorlar artık karaciğer naklinin dahi fayda etmeyeceğini söylemektedirler. Buna rağmen adli tıp tarafından 5. başvurusu da redddededilen maphus 18 ay sonra tahliye olacaktır. Henüz 30 yaşında bulunan mahpus sağlıklı girdiği cezaevinden maalesef ölüm aşamasında çıkacaktır" diye kaydetti.
Siyasi iktidarın hapishanelerdeki uygulamaları dün olduğu gibi bugün de tecrit, işkence, katliam, ölüme terk etme zihniyetiyle devam ettiğini belirten Güneş, kapalı kapılar ardında mahpuslara yönelik bu saldırılara sessiz kalmayacaklarını, sorumluların cezalandırılması için sürecin sonuna kadar takipçisi olacaklarının altını çizdi.
İHD Ankara Şube Başkanı Av. Halil İbrahim Vargün de çocuklara yönelik uygulamalara dair hazırlanan raporu açıkladı. Vargün, avukat heyetinin ilk olarak tutuklu çocuk M.K. ve daha sonra F.T. ile görüştüklerini belirterek, daha önce çocuk mahpuslara ağır hak ihlalleri ile gündeme gelen Pozantı Çocuk Kapalı Cezaevi'nde de tutuklu bulunan M.K.'nin son olarak yargılandığı ceza dosyası kapsamında Mardin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 6. kez tutuklu olarak bulunduğunu ifade etti.
'ARAMA YAPACAĞIZ' DİYEREK SÜRGÜNE GÖNDERİLDİLER
Mardin'den Ankara’ya sevk esnasında yaşanan ihlallere dikkat çeken Vargün, "2 Aralık 2013 tarihinde, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan M.K. ve F.T., sabahın erken saatlerinde gardiyanların ani oda baskını ile uyandıklarını belirtmektedirler. İnfaz koruma memurları tarafından M.K. ve F.T.’ye 'kemik testi' için Ankara’ya götürülecekler belirtilmiştir. Buna karşın çocuk mahpuslar sevk öncesi cezaevi müdürü ile görüşmek istediklerini belirtmişlerdir. Çocuk mahpuslar, 1-2 saat süren bekleme süreci geçirdiklerini, bu esnada cezaevi personelinin tereddütlü davranışlarından dolayı rahatsızlık duyduklarını, Ankara’ya götürülmeye esas gerekçeyi yahut bir açıklama yapması için cezaevi müdürünü beklerken normalde 8 kişilik kapasiteye sahip olan ancak 11 kişi olarak kaldıkları koğuşlarına 'neredeyse bütün cezaevi infaz koruma memurlarının' dolduğunu belirtmektedirler. Çocuk mahpuslar, koğuşa giren infaz koruma memurlarının sayım yapmak üzere geldiklerini belirtmelerine rağmen sayım yapmak yerine M.K. ve F.T.’yi zorla koğuştan dışarı çıkarmaya çalışmışlardır. Zorla çıkarılmaya direnen M.K. ve F.T.’ye, infaz koruma memurlarının fiziksel şiddet uyguladığı belirtilmektedir. Ayrıca, koğuşta bulunan diğer mahpusların da şiddet uygulanmasına engel olmak isteyince aynı kötü muameleye, fiziksel şiddete maruz kaldıkları belirtilmektedir" dedi.
ÇOCUKLARA YOL BOYU İŞKENCE
"M.K. ve F.T., uygulanan fiziksel şiddetin boyutunun ağır olduğunu, tek tek bütün mahpus çocukların darp edilerek koğuştan çıkarıldığını ve geride kalan 9 arkadaşlarının ayrı ayrı hücrelere götürüldüklerini, geride kalan 9 arkadaşlarının bugün dahi hücre disiplin cezasında olduklarını düşündüklerini, belirtmektedirler" diyen Vargün, şunları söyledi: "Bu olaylar esnasında, Cezaevi birinci müdürünün de hazır bulunduğunu, müdürün M.K.’nin başını demir parmaklıklara vurmak suretiyle darp ettiğini beyan etti.
Ring aracına bindirilmeden önce M.K., burnunun gardiyanlar tarafından burkulmak suretiyle kendisine çok ağır şiddet uygulandığını, ellerinin arkasına sabitlenerek yere yatırıldığını, üzerine gardiyanların çullanarak kendisini darp ettiklerini, zorla soyduklarını ve bu şekilde üst aramasına maruz kaldığını belirtmektedir. Çocuk mahpuslar Mardin’den Ankara’ya ring aracı ile getirildiklerini, yolculuğun 13–14 saat sürdüğünü, yolculuk boyunca her ikisinin de ellerinin arkadan kelepçeli olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca yolculuk boyunca defalarca talep etmelerine rağmen kendilerine hiç yemek ve su verilmediğini, bütün yolculuk boyunca yalnızca bir kez tuvalete götürüldüklerini ifade etmektedirler."
Çocuk mahpusların sevk edildikleri 2 Aralık 2013 tarihinin, Mardin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kendilerinin açık görüş günü olduğunu, ailelerinin görüş için şehir dışından geldiklerini ve ilk kez açık görüş yapabilecekken, Ankara’ya sevk edildiklerini aktardığını ifade eden Vargün, "Aileleri ile görüşme imkanlarının ellerinden alındığını ve kasıtlı olduğunu düşündükleri bu uygulamanın ailelerini ve kendilerini ayrıca mağdur ettiğini belirtmektedirler" dedi.
'KÖTÜ MUAMELEYE MARUZ KALDILAR'
13- 14 saat süren ring aracı ile yolculuk sonrası Ankara’ya getirilen çocukların öncelikle kabul etmemelerine rağmen cezaevi infaz koruma memurlarınca ayrı ayrı kamerasız odalara alınarak çıplak aramaya maruz bırakıldıklarını dile getiren Vargün, "Daha önce kendilerine 'kemik testi' için Ankara’ya götürüldükleri söylenmesine rağmen çocuklar, Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevin'e sevk amacı ile kalıcı sürgün edildiklerini öğrenmişlerdir. Bu sebepten dolayı çocuk mahpuslar şahsi eşyalarını getiremediklerini, kendilerine Mardin Cezaevi'nde şahsi eşyaları toparlama imkânı verilmediğini, bundan dolayı getirildikleri Sincan Cezaevi'nde ayakkabı, kıyafet, para yokluğu çektiklerini belirtmektedirler. Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’ne getirildikleri günün ertesi gün olan, 3 Aralık 2013 tarihinde ise çocuklar, rızaları dışında zorla saçlarının cezaevi görevlilerince asker tıraşı yaptırılarak kesildiğini ve maruz kalmış oldukları bu tür muamelelerin rızalarının dışında olduğunu, bu tür muamelelerle onurlarının incindiğini ayrıca belirtmektedirler" diye konuştu.
'DARP EDİLDİLER'
Çocuklar tarafından dile getirilen hak ihlalleri iddialarının ilgililer tarafından ciddi bir denetime tabi tutularak sonlandırılması gerektiğini söyleyen Vargün, "Öncelikli olarak Mardin E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda infaz koruma memurları tarafından gerçekleştirildiği belirtilen darp olayları hakkında soruşturma açılması gerekmektedir. Çocuklar tarafından kameralı yahut kamerasız yerlerde şiddet gördükleri belirtildiğinden; olaylar esnasında Cezaevi Müdürlerinin ve İnfaz Savcısının olay anında bulunup bulunmadığının ve çocuklara şiddet uygulayıp uygulamadıklarının tespiti elzemdir. Yine çocuk mahpusların darp iddialarına ilişkin ne Mardin Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda ne de Sincan Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi’nde iddiaları karşılar nitelikte doktor raporu düzenlendiğinden, bu hususa ilişkin olarak da ayrıca araştırma yapılması ve iddiaları karşılar nitelikte, gerçeği yansıtan rapor düzenlenmesi gerekmektedir. Görüşme gerçekleştirilen çocuk mahpuslar M.K. ve F.T.’nin saçlarının tıraşlı olduğu, kafataslarında yer yer şişlikler bulunduğu, ayrıca M.K.’nin, darp sonrası sürekli ağrıdığını belirttiği bacağını sürüyerek yürüdüğü, heyetimiz tarafından gözlendiğinden, bu konunun önemine dikkat çekmek gerekmektedir" dedi.
'UYGULAMA ÇOCUKLAR VE AİLELERİ ARASINA MESAFE KOYDU'
"Tutuklu ve hükümlülerin cezaevleri arasında sevk esnasında yaygınlıkla gözlemlenen ring aracında yemek, su vermeme biçiminde görülen kötü muamele; tuvalete çıkarmama ve elleri kelepçeli olarak yapılan sevklerin hukuka ve insanlık onuruna aykırılığına dikkat çekmek gerekmektedir. Bu tür muamelelerin çocuk mahpuslara uygulanması hak ihlallerinin boyutunu ayrıca ağırlaştırmaktadır" diyen Vargün, sözlerini şöyle sürdürdü: "Derneğimiz tarafından daha önce de Sincan Çocuk Kapalı Cezaevi'nde gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde çocuk mahpuslara yaygınlıkla uygulandığına dikkat çekilen çıplak arama uygulamasınınş, herhangi bir zorunlu, gerekli, özel, gerekçe belirtilmeksizin M.K. ve F.T. ye zorla uygulanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 3. madde bağlamında kötü, onur kırıcı, aşağılayıcı muamele ve işkence olarak nitelendirilmelidir. M.K. ve F.T.’nin sevk sonrası rızaları dışında saç tıraşına tabi tutulması, kişilerin fiziksel bütünlüğüne yönelen, AİHS 3. madde bağlamında kötü, onur kırıcı, aşağılayıcı muamele ve işkence olduğu gibi, insanlık onuruna aykırı bir disiplin sisteminin de özelliği olarak kabul edilebilir değildir. Dahası, M.K. ve F.T.’nin yargılandıkları dosya kapsamında, kemik testine tabi tutulacaklarının belirtilerek, ailelerinin ve kendilerinin bilgileri ve rızaları olmaksızın aile ziyaretlerini oldukça güçleştirecek yerlere sevk edilmeleri; mahpusların aileleri ile irtibatlarını koparmaya yönelik kasıtlı eylemler olarak değerlendirilmektedir. Sevk edilen mahpusların çocuk olduğu değerlendirildiğinde ise; aileden koparılan çocuğun durumunun hem çocuk açısından hem de aile açısından maddi ve manevi olarak yaratacağı sıkıntının boyutuna ayrıca dikkat çekmek gerekmektedir."
'SON VERİLSİN'
Çoğu kez kamuoyuna da yansıyan, TMK ile görevli mahkemelerin çocuk yargılamalarında özellikle karşılaşılan çocukların daha ağır cezalandırılabilmeleri için kemik testine tabi tutulmaları, ceza sisteminde çocuğun cezalandırılması sorununu daha da tartışmalı hale getiren bir uygulama olup, sonlandırılması gerektiğini söyleyen Vargün, sözlerini şöyle tamamladı: "Bütün bunlarla birlikte; çocukların dile getirdiği hak ihlalleri iddialarının ciddi bir araştırmaya tabi tutularak sonlandırılması, ilgililer hakkında gerekli idari, cezai soruşturma yürütülmesi; uygulanan disipline etme sisteminin onur kırıcı, aşağılayıcı muamele ve uygulamaların sonlandırılması gerekmektedir."