Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran ziyaretini dün gerçekleştirdi. Türkiye'den "cumhurbaşkanı" sıfatıyla 4 yıl aradan sonra gerçekleşen ziyarete, Erdoğan, Tahran'da İran Cumhurbaşkanı Ruhani tarafından askeri törenle karşılandı.
Erdoğan'a 6 bakanla MİT Müsteşarı Hakan Fidan eşlik etti. Erdoğan ile Ruhani, hem başbaşa hem de heyetler arası görüşme yaptı. İki cumhurbaşkanı Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin ikinci toplantısına başkanlık etti. İkili görüşmenin ana gündemi; Yemen, Suriye, Irak ve ikili ekonomik ilişkiler oldu.
Ortadoğu üzerine çalışmaları ile tanınan araştırmaca yazar Haluk Gerger, Erdoğan'ın ziyareti ile yeniden gündeme gelen Türkiye-İran ilişkilerini değerlendirdi.
'REKABET VE ÇATIŞMA BELİRLEYİCİ'
Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerde Çaldıran savaşına kadar uzanan tarihsel bir arka plana dayanan bir rekabet ve çatışmanın belirleyici olduğunu hatırlatan Gerger, tarihsel arka planda ABD'nin bölgede uyguladığı Şii-Sünni kavgasının da yer aldığını belirtti.
İran ve Türkiye'nin kaos ortamındaki Ortadoğu'da görece istikrarlı ve ekonomi, insan potansiyeli ve silahlı kuvveti gelişkin iki ülke olduğuna dikkat çeken Gerger, şunları belirtti: "İran son dönemlerde Ortadoğu'daki kaos ortamının yarattığı boşluktan ve fırsatlardan yararlanarak hamleler yapıyor. Bir taraftan kuşatılmış olmanın bilincinde savunma hamleleleri bunlar. Güvenlik hinterlandını genişletmeye çalışıyor. Suriye'deki Esad rejimi, Lübnan'daki Hizbullah ile olan ilişkileri bu hamleler. Bunu en son Yemen'e kadar götürebildi. Sadece bir savunma refleksiyle değil aynı zamanda bir hegemonik hamle olarak da düşünerek adım atıyor. Sünni-Şii mücadelesinde azınlık ve ezilen durumunda olan Şiileri koruyan ana merkezi güç olarak hamleler yapıyor. Bu hamlelerin en büyüğünü de İran'da gösterdi."
'KÜRT SORUNU BİRLEŞTİRİCİ UNSUR'
İran'ın hamlelerinin Türkiye'yi rahatsız ettiğini belirten Gerger, rekabet ve bazen çatışmalı bir yarış içinde olan iki ülkeyi birleştiren temel unsurun ise Kürt sorunu olduğunu hatırlattı, "Kürt karşıtlığı çok önemli bir birleştirici ve işbirliğini geliştiren unsur. Her zaman bütün öteki çatışmacı çelişkileri üzerine çıkıyor" dedi.
Her iki ülkenin bölgesel ticaret hacmini artırma amacında olduğunu vurguladı, "İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler de çok önemli. Bu da çelişkileri ve çatışmaları yumuşatan bir unsur" diye konuştu.
Gerger, Erdoğan'ın ziyareti öncesinde milletvekillerinden gelen tepki için "Milletvekilleri, İran Cumhurbaşkanı'nın Erdoğan'a söyleyeceği şeyleri söylediler. Bu biraz da ilişkileri yumuşatma gereğini Erdoğan'a hatırlatma oldu" dedi.
İran'ın bölgesel hegemonya hamlelerinden birinin Yemen olduğunun altını çizen Gerger, Yemen ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "Yemen, İran'ın önemli bir hamlesi. Körfez'de Bahreyn, Şii nüfusunun çok yoğun olduğu bir yer. Suudi Arabistan, Arap baharı sırasında Bahreyn'deki ayaklanmayı bastırdı. Şimdi İran, Yemen hamlesi ile hem güvenlik hinterlandını genişletiyor hem de bölge hegemonyasında 'Ben de varım' diyor. Fakat, Yemen özel olarak Türkiye'yi ilgilendirmiyor. Çünkü Türkiye'nin hegemonik alanının dışında. İran için daha stratejik bir anlamı var. Ve Suudi Arabistan ve Körfez rejimlerini tehdit eden bir hüviyet kazanıyor. Türkiye ise bir tür bölgesel hegemonyasının lojistik destek alanı olarak gördüğü Körfez'deki bu çelişkide ister istemez İran karşısında konumlanıyor."