İlham Ehmed Cenevre’deki trafiğin perde arkasını anlattı
Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed: Rusya ve ABD ile görüştük. Bize ‘sabırlı olun, sonra katılacaksınız’ dediler. Bizde yazılı anlaşma istedik.’
Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed: Rusya ve ABD ile görüştük. Bize ‘sabırlı olun, sonra katılacaksınız’ dediler. Bizde yazılı anlaşma istedik.’
MSD Eşbaşkanı Ehmed, Cenevre-3 ile ortaya konan yaklaşımın Suriye’deki siyasi krizi derinleştireceğini; Kürtlerin olmadığı Cenevre 3'teki kararları tanımayacaklarını belirtti. Rus ve ABD heyeti ile yaptıkları görüşmeye de değinen Ehmed, "İmzalı bir garantisi olmadan Salih Müslim’in görüşmelere sonradan dâhil edileceğini söylüyorlar” dedi. Menna'ya davetiye gönderilmesini ise Ehmed, "Fitne sokmak istiyorlar" diye yorumladı.
Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eşbaşkanı Ilham Ehmed, Kürtlerin neden Suriye’de ‘siyasi çözüm’ geliştirmek amacıyla ABD, Rusya ve BM öncülüğünde düzenlenmesi planlanan Cenevre-3'e davet edilmediğini ve Kürtlerin olmadığı Cenevre-3'ün ne anlama geleceğini ANF'ye değerlendirdi.
NEDEN DAVETTEN VAZGEÇİLDİ?
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura tarafından Cenevre-3'e katılacak gruplara gönderilen davetiyelere kadar, sizin de bu toplantıya katılacağınıza kesin gözüyle bakılıyordu. Son anda neler yaşandı; neden davet edilmediniz?
Evet, bugüne kadar yapılan görüşmelerde bizi de görüşmelere katma gibi bir düşünce vardı hatta bizim için yer bile ayrılmıştı karşılıklı tartışmalar için. Ancak bu durum yaşanırken bizim yani Kürtlerin Cenevre-3'e katılmasını engellemek için büyük çaba veren kesimler de vardı.
BM’den çıkan bu kararın bağımsız bir şekilde çıktığını söyleyemeyiz. BM bu kararı belli tarafların baskısı altında almıştır. Şimdiye kadar bize gelen bilgiler bu kararın Türkiye’nin baskısından kaynaklı alındığı yönündedir.
Ama anlaşılmaya bir durum var. Türkiye nasıl olur da Rusya, ABD ve BM üzerinde böyle bir etki gücüne sahip? Nasıl olur da Türkiye bu kadar geniş bir etki gücüne sahip? Bu güçler üzerinde bu sonucu sadece Türkiye’nin baskısına bağlamak mantıklı değil. Viyana görüşmelerinde de aynısı yaşandı, orada da Türkiye’nin baskısı altında kalındığı dile getirildi. Eğer kararlar Türkiye’nin baskısı altında alınıyorsa bu ayıplanacak bir durumdur.
Tabii ki çıkan sonucun sadece bundan kaynaklı olmadığına inanıyoruz. Verilen kararda Türkiye’nin tutumu bahane ediliyor. Ama biz inanıyoruz ki Suriye üzerinde gerçekleştirilmek istenen planlar ve hesaplar var.
Yaptığımız görüşmede ABD diyor ki, ‘Türkler zorluk çıkarıyor.’ Tamam da biz bu durumun aksini de biliyoruz. Türkiye kendi içerisinde o kadar çok zor durumda ki, bu kadar büyük bir zorluk çıkaracak güçte değil zaten. Yine Rusya da ‘biz yaşanan bu durumdan memnun değiliz. Bu karar bizden habersiz gerçekleşmiş’ gibi cümleler kuruyor. Bu tür yaklaşımların doğruyu yansıtmadığını iyi biliyoruz. Gerçekleşen bu durumun altında ciddi hesaplar var, ortada olan bir gerçek var, bu hesapları bozacak olan Kürtlerin Cenevre-3'e alınmak istenmemesi.
Suriye’nin geleceğini tartışacaksın; içinde en büyük güçleri barındıran Demokratik Suriye Meclisi’ni (MSD) yani Hama’dan Humus’a, Şam’a, Der a Zor’e kadar kendisini örgütleyen ve Suriye’nin geleceğinde sadece demokratik bir çözüm projesi olan ve Suriye’de yaşanan trajediye son verebilecek bir gücü bu tartışmaların dışında bırakacaksın! Bu kabul edilemez.
Bu kadar gücü elinde bulunduran Suriye Demokratik Meclisi’ni ve Kürtleri bu toplantıdan uzak tutmanın bir anlamı vardır. Cenevre-3'ü hazırlayanlar Suriye’nin içinde bulunduğu sorunların çözülmesini istemiyorlar. Bu güçler olabildiğince Suriye’de yaşanan krizi sürdürerek kendi çıkarlarını Suriye’de yürütmek istiyorlar.
Cenevre-3'e muhalefet olarak davet edilen gruplar kimler? Bu gruplar Suriye halklarını ne kadar temsil ediyor?
Şimdiye kadar davet edilenler arasında esas muhalefetin Riyad heyeti olduğu söyleniyor. Herkes bu heyette kimin olup olmadığını aslında iyi biliyor. Demokratik heyetleri kendi aralarında taşıyamayacaklarını anladıkları için İslami ve dindar tarafları temsil eden gruplar davet edildi.
Bu gruplar her ne kadar kendilerini Suriye halkının temsilcileri olarak görseler de bunun büyük bir yanlış olduğu ortadadır. Suriye halkını temsil edecek tek heyet onlardır, diyorlar ama bu heyet kendi arasında bin parçaya bölünmüş durumda ve hala kendi aralarında tek bir sözde bile ortaklaşamamışlar. Ve bunların Suriye’nin geleceğine yönelik ortaya koyduğu bir proje yok, bir konuda bile kendi aralarında anlaşamıyorlar. Cenevre-3'e davet edildiler ama kim bu heyette yer alacak; kendi içlerinde bunu bile çözememişler. Bu halde olan bir gücü Cenevre-3'e davet etmek ve bunlar üzerinden bir çözüm aramak aslında Suriye’deki çözümü daha da büyütmek anlamına geliyor.
BM’nin göndermiş olduğu mektuba hala yanıt vermiş değiller. BM'nin gönderdiği mektuba belli sürede cevap verilmesi gerekir. Bunlar kendi içlerinde anlaşamadıklarından kaynaklı BM’ye hala yanıt vermiş değiller, bu da Cenevre-3 ertelenmesine neden oluyor.
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın Riyad grubu diye adlandırılan organizasyondaki payı nedir?
Bunlar direkt bu devletler tarafından destekleniyor. Türkiye, Suudiler ve Katar’ın destekledikleri gruplar Riyad’da bir araya geldiler, bunların ekonomik ve bütün ihtiyaçları bu devletler tarafından karşılanıyor. Bu organizasyon içerisinde bulunan gruplardan bazılarını Katar, bazılarını Türkiye destekliyor. Yani Riyad heyeti içerisinde yer alan her grup kararlarını bu 3 ülkeden hangisi onu destekliyorsa onun etkisinde kalarak alıyor.
Her grup kendisini destekleyen devletin çıkarlarını gözeterek oluşturulan Riyad heyeti içerisinde ona göre kararlar almak istiyor. Bu heyet içerisinde yer alan gruplar asla bağımsız karar alamıyorlar, bu ülkelerin gölgesi altında yaşıyorlar.
'MSD İÇİNE FİTNE SOKMAK İSTİYORLAR'
MSD Eşbaşkanı Heysam Menna’ya sizin davet edilmediğiniz Cenevre-3'e katılması için bireysel bir davetiye gönderilmesi ne anlama geliyor?
Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı Heysem Menna’ya bireysel bir davetiye geldi. Arkadaşımız da birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımız davet edilmediği için kendisinin de katılmayacağını bildirdi.
Yapılan bu bireysel davetten şunu anlayabiliriz: MSD’nin eşbaşkanlarının biri Kürt diğeri ise Arap’tır. Arap olana davetiye gönderiliyor ama Kürt olana gönderilmiyor. Bu tutum bir anlamda örgütlü bir güç olan MSD içerisine bir fitne sokmaya yöneliktir. Bu tutumu daha önce diğer muhalif gruplar içerisinde denediler, başarılı da oldular. Hala bizim çıkarlar üzerinden değil Suriye halklarının geleceği üzerinden bir arada olduğumuzu anlamış değiller.
MSD olarak bizim üzerimizde oynanmak istenen oyunların farkındayız. Eşbaşkanımız da bu oyunun farkında olarak bu tutumun yanlış olduğunu dile getiren bir mektupla görüşmelere katılmayacağını belirtti.
Peki, gönderilen bu mektuba şu ana kadar bir cevap verildi mi?
Hayır, ama BM Suriye özel Temsilcisi Staffan de Mistura’ya bağlı bir ekiple görüşeceğiz, büyük ihtimalle bu görüşmede mektuba bir cevap verilir.
'ABD VE RUSYA'YA, KARARLARI TANIMAYACAĞIMIZI SÖYLEDİK'
Yine Cenevre-3'e katılacak kesimlerin belli olmasının ardından Rus ve ABD heyeti ile bir görüşme gerçekleştirdiniz, burada neler konuşuldu?
Evet, temel olarak bizim neden Cenevre-3'e katılmadığımız tartışıldı bu görüşmelerde. Ruslar ortaya çıkan bu durumdan kaynaklı çok aciz olduklarını ve böyle bir kararın verileceğinde haberlerinin olmadığını söylediler. Yine bu durumun düzeltmesini isteyeceklerini söylediler.
ABD'li yetkililerde aynı şekilde ortaya çıkan durumun kabul edilemez olduğunu ama üzerlerinde büyük bir baskının olduğunu dile getirdiler.
İki taraf da sabırlı olmamızı istiyor, ‘bu süreçte yer almasanız da gelecek süreçte yer alacaksınız’ diyorlar.
Biz de kendilerine 'söylediklerinizin hiçbir garantisi yok, bize sabırlı olun diyorsunuz ama bunun garantisi olmalı, aramızda yapılmış bir antlaşma olmalı' dedik. Sözle bu işlerin yürümeyeceğini kendilerine özellikle belirttik.
Halklarının bıçak sırtında olduğu bir ülkenin geleceğini hakkında oturup konuşulacaksa, bunun hatır gönül işleri ile olmayacağını söyledik.
ABD ve Rusya bize karşı geliştirdikleri yaklaşımlarının ne anlama geldiğini iyi biliyor. ‘Size söz veriyoruz sonradan görüşmelere katılacaksınız’ yaklaşımını asla kabul etmeyeceğimizi, bizsiz çıkacak kararları da tanımayacağımızı açıkça ifade ettik.
Kaldı ki Cenevre-3 adı altında yapılacak olan sadece tartışmalardan ibaret müzakere bile değil, bu tartışmalara bile Kürtlerin kabul edilmemesi asla kabul edilir değil.
Peki, ABD ve Rusya sonradan görüşmelere dâhil edilecek ismi size söyledi mi?
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in Cenevre’de olması gerektiğini ama bu aşamada biraz beklemesi gerektiğini söylediler. Onlara göre Salih Müslim buralarda kalmalı ve yapılacak görüşmelerin içeriğinin kendisine aktarılacağı daha sonradan ise Müslim’in doğrudan görüşmelere tabi edileceğini söylüyorlar. Tabii ki başta belirtiğimiz gibi bu sadece sözlü bir güvence olarak sunuluyor. Bunu asla kabul etmeyeceğimizi söyledik zaten bu güçlere.
ABD sahada DAİŞ’e karşı Kürt güçleri ile pratik bir işbirliği içerisinde ama konu siyasi arenaya gelince yaklaşımıçok farklı oluyor; adeta masada tanımıyor. ABD’nin bu tutumunu neye bağlıyorsunuz?
Evet, ABD bugüne kadar ABD ile kurulan ilişkiler bir bütün olarak ortadadır. Amerika ve Koalisyon güçleri, Demokratik Suriye Güçleri’nin bölgede terörü bitirecek bir güçte olduğunu iyi biliyorlardı ve bu noktada askeri anlamda bazı ortaklaşmalara gittiler. Ancak bu ortaklaşmayı sadece askeri alanda bıraktılar. Bu tutum bir anlamda şu anlama geliyor: ‘Size ihtiyacım olduğu zaman sizinle ortaklaşırım ama temel haklarınız söz konusu olduğunda ben karışmam’. Bu tutumlarına karşı bir şey söylediğimizde ise ‘önümüzde büyük engeller var, bu açıdan size yardımcı olmak isteriz ama üstümüzde büyük baskılar var’ söylemleri içerisine girerek bir konuya kendi pencerelerinden izah getirmeye çalışıyorlar.
Biz bu yaklaşımın yanlış olduğunu söyledik. Eğer bir ilişki olacaksa hem askeri hem de siyasi anlamda olmalı. Siyasi bir ittifak olsa bölge için, bölge halkı için, devletler için büyük faydası olur ve büyük sonuçlar elde edilir. Şimdiye kadar bu konuda bir korkuları var ama biz bu konunun cevaplanmasını bekliyoruz.
'KANDIRILACAK KÜRTLER YOK'
ABD, Rusya ve BM Kürtler ve Rojavasız bir çözümü mümkün görüyor mu?
Başta Rusya, ABD ve BM olmak üzere her fırsatta ‘Kürtler olmadan Suriye’de bir çözüm olmaz' diyorlar ama söz konusu masaya gelince ortaya konan yaklaşım ‘sizsiz bir çözüm olmaz ama siz olursanız da toplantı gerçekleşmez’ şeklinde... Bu tutum iki taraflı bir siyasi yaklaşımdır. Bize bir söz söyleniyor ama pratikte bunun tam tersi oluyor. Daha önce yaşanmış pratiklerin aynısı tekrarlanıyor. Kürtler ihtiyaç duyulduğu zaman dikkate alınıyor, ihtiyaç duyulmadığı zaman ise Kürtler bir tarafa bırakılıyor.
Özellikle belirtmek isterim; Kürtler artık eski Kürtler değil, eskisi gibi kandırılacak bir Kürt halkı yok artık karşılarında. Kim ne söylerse o şekilde hareket edecek, karşısındakine gönülde hizmet edecek bir Kürt halkı yok artık kimsenin karşısında.
Kürtler şimdi nasıl siyaset yapacaklarını çok iyi biliyor, kiminle hangi tarzda dostluk kurabileceklerini, siyasi ilişkilerini nasıl yürüteceklerini çok iyi biliyorlar.
Bugüne kadar kafalarında olan Kürt algılarını artık yıkmalılar. Artık Kürtlerle nasıl dost olabileceklerini iyi düşünmeliler. Kürtleri potansiyel tehlike olarak görmekten vazgeçilmeli. Kürtleri artık bölgede olan büyük bir demokratik potansiyel olarak görmeleri gerekir.
Demokratik Suriye Meclisi’nin içerisinde bulundurduğu gücün farkına varılsa aslında Suriye’yi tamamen demokratikleştirecek ve özgürleştirecek gücün ve bölgede yaşanan terörün ancak bu güçle yok edilebileceği kabul edilir. Gerçekten dertleri demokrasi ve özgürlük ise herkesin esas alması gereken gücün biz olduğu apaçık ortadadır.
Bu güç sadece Suriye’de değil İran’da, Türkiye’de bir anlamda Ortadoğu’daki bütün sorunları çözecek bir yapıya sahip.
Bu güçle çıkarlar üzerinde bir ilişki yerine dostluk üzerine bir ilişki içerisine girilmeli.
'MSD'Yİ BÜYÜTECEĞİZ'
Bundan sonra belirlediğiniz bir yol haritası var mı?
MSD olarak kendi topraklarımızda Suriye’de siyasi çözüm projesi adı altında büyük bir kongre hazırlayacağız. MSD olarak Suriye’deki gücümüzü daha da büyütmek öncelikli hedefimiz. Her türlü despotizme karşı projemiz ve mücadelemiz devam edecek. Bunun yanı sıra teröre karşı mücadelemiz sürecek; nerede terör varsa orada mücadelemiz yürüyecek.
Bizsiz gerçekleştirilecek ve başkalarının bizim geleceğimiz hakkında alacağı hiçbir kararı hiçbir şart altında kabul etmeyeceğiz. Biz halklarımızın için doğru bildiğimizi yapacağız. Suriye’de öngördüğümüz projemiz neyse onu gerçekleştireceğiz. Bu kadar mücadele, direniş, şehadet, kan ve fedakarlıktan sonra başkalarının oturup bizim adımıza karar almasını asla kabul etmeyiz.