İmralı sistemi çöküyor- Cahit Mervan
İmralı sistemi çöküyor- Cahit Mervan
İmralı sistemi çöküyor- Cahit Mervan
Amed Newroz’una sayılı günler, saatler kaldı. 2013 Newroz’u DTK-BDP heyetinin ilk kez İmralı adasına gitmesiyle kamuoyunun resmen haberdar olduğu ‘yeni süreç’ açısından oldukça önemli.
Bu Newroz’u önemli kılan sadece milyonlarca insanın büyük bir coşku, heyecan ve özgürlük aşkıyla alanları doldurması değil. Aynı zamanda bu Newroz’u İmralı’da 14 yıldır Türk devleti tarafından esir tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın resmen açıklama yapması önemli ve tarihi kılıyor.
Öcalan’ın yapacağı açıklamayı Kürdistan ve Türkiye kamuoyu kadar dünya kamuoyu da merak ediyor. Bu açıklama ile Kürdistan’da 30 yıla yakındır, zaman zaman ateşkes ve görüşmelerle kesintiye uğrasa da süren savaş sona erebilir. Kürt ve Kürdistan sorununun, Türk devleti ile alakalı alanı barışçıl bir çözüm sürecine girebilir.
Görünen o ki Öcalan’ın yapacağı açıklama çift taraflı bir ateşkes çağrısının çok ötesine geçecek. Öcalan’ın yapacağı açıklama bir anlamda günlerdir İmralı’da devlet heyetiyle yapılan görüşmelerde üzerinde uzlaşılan ‘mutabakat metni’nin bir özeti olacak.
Bu nedenle ANF’ye açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan Öcalan’ın ateşkes çağrısından çok yaklaşımının ‘daha geniş ve stratejik bir düzeyi içermekte’ olduğuna vurgu yapıyor. Buradan da anlıyoruz ki üzerinde anlaşılan ve uzlaşılan şey sadece karşılıklı olarak silahların susması değil. Daha geniş bir manada Kürt ve Kürdistan sorunun çözümü için stratejik bir uzlaşmadır.
Sürecin, üzerinde varılan uzlaşmanın kağıt üzerinde kalmaması, akamete uğramaması önemlidir.
Kürt tarafı çözüm için samimidir ve tutarlı bir duruş sergilemektedir. Bu sürecin kesintiye uğramadan ilerlemesi için önemli bir fırsattır. Bu fırsatı doğru değerlendirmek, üzerinde anlaşmaya varılan mutabakat çerçevesinde, yerinde ve zamanında, gerekli adımları atmak Türk tarafının sorumluluğundadır.
Açık belirtmekte yarar var. Türk başbakanı Tayyip Erdoğan, bu sürecin kazasız belasız atlatılmasından sorumludur. Oyalama, oyun ve tuzaklardan uzak durduğu, verilen sözlerin gereğini yaptığı sürece, süreç Kürt tarafınca asla kesintiye uğratılmayacaktır. Kürt tarafı bu konuda rüştünü ispatlamıştır.
Kaldı ki süreci bıçak sırtından alarak daha güvenilir bir alana çekmek için başka bir neden daha var: O da sanıldığı gibi İmralı görüşmeleri sil baştan yapılan, arka planı olmayan görüşmeler değildir.
İmralı süreci PKK lideri Öcalan ile 1992 yılının sonunda dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başlattığı diyalog ve görüşme trafiğinden bu yana yapılan sayısız görüşme ve müzakerenin üzerinden şekilleniyor.
Ve şu andaki görüşmeler çözüm için büyük mesafe katedilen Oslo görüşmelerinin bir devamı niteliğini de taşıyor. Bu nedenle İmralı görüşmeleri, konuşma, fikir alış verişi ve tartışmadan öteye geçmiş durumda. Artık müzakere sürecinin tam ortasındayız diyebiliriz.
Sêla Sor’a bu konuda bir demeç veren KCK Yürütme Konseyi üyelerinden Mustafa Karasu, İmralı görüşmelerinin Oslo görüşmelerinin bir devamı niteliğinde olduğuna dikkat çekerek şunları belirtiyor:
“Bu görüşmeler aslında 2011 Oslo görüşmelerinin devamı niteliğindedir. Bu bakımdan biraz olgunlaşmış görüşmelerdir diyebiliriz. Daha önce tartışıldığı, bir çok konu üzerinde tartışma yürütüldüğü, belli sonuçlara varıldığı için, bu görüşmeler gelinen aşamada artık müzakere biçiminde sürüyor.”
Öcalan kamuoyuna yansıdığı kadarıyla mektup yöntemini kullanarak görüşlerini Kandil, Avrupa ve BDP’ye iletti. Kürt örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının görüş ve önerilerini aldı. İki kez DTK-BDP heyeti ile görüştü. Üçüncü kez görüşmesi bekleniyor.
Bu işleyiş bir yere kadar işlevseldi. Görevini tamamlamak üzere. Bu nedenle Öcalan’ın Newroz’da yapacağı açıklama sonrası mektup trafiğinin son bulacağını söylemek doğru olsa gerek. İmralı’daki koşullarının çift taraflı ateşkes ilanı ile birlikte değişime uğrayacağını söylemek olağan bir beklenti olacaktır. Çünkü Kürt tarafı sürecin ilerlemesi için Öcalan’ın koşullarının -adada da- olsa serbest hale getirilmesini önemli görüyor. Hatta sürecin ilerlemesi için zorunlu görüyor.
Önümüzdeki dönemde Öcalan ile görüşmelerin BDP-DTK, diğer Kürt parti ve şahsiyetlerin, parlamento üyeleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin özgürce adaya gitmesi, Öcalan’ın kanaat önderleriyle görüşmesi, medya ile yüz yüze ilişki kurması ve tabiki Kandil ve Avrupa ile ‘üçüncü şahısların’ devreden çıktığı görüşme ve konuşmalar pekala gündeme gelebilir.
13 yılı aşkın süreçte uygulanan İmralı sistemi, Kürdistan halkının büyük direnişi sayesinde Türk devletinin Öcalan ile müzakere masasına oturmasıyla zaten anlamını yitirmiş durumda.
Kaldı ki Öcalan’ın Newroz günü yapacağı açıklama, içeriğinden bağımsız olarak, aynı zamanda İmralı sisteminin çöktüğünün de ilanı olacak. Sözleri milyonlarla buluşan ve mesajı güçlü çözüm sinerjisine dönüşecek bir lideri bu saatten sonra İmralı’da eski sistem içinde hapsetmek mümkün değil artık.
Ve bu sistemde anlamsız ayak diretmek, süreci geriye çekmekten ve vakit kaybından başka bir şey olmayacak. Belki de 21 Mart Newroz’u ile birlikte Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması Türk hükümeti için ilk ciddi sınav olacak.
Barış için değecek bir sınav.