İnsanlığın devamı için gerekli kaynaklar tükeniyor
İnsanlığın devamı için gerekli kaynaklar tükeniyor
İnsanlığın devamı için gerekli kaynaklar tükeniyor
Dünya nüfusu ve paralel olarak insanlığın tüketimi arttıkça, doğal kaynaklar ile yaşamın devamı için gerekli olan ekosistemler de yok oluyor. İsveç ve Almanya’da yenilenen bilimsel veriler, insanlığın yaşamın devamı için gerekli olan birçok alanda ‘riskli aşamalara’ girdiğini gösteriyor.
Dünyadaki sosyal ve ekolojik sistemlerin yeterliliği üzerine çalışmalar yürüten Stockholm Resilience Center adlı araştırma kuruluşu tarafından toparlanan verilere göre, insanlık dünyanın kendisine verebileceği kaynaklardan daha fazlasını tüketiyor. Science dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, dünya nüfusunun hızlı artışıyla birlikte yakın dönemde gerekli olan kaynakların yeterlilik sınırının altına inilmiş olacak.
Buna göre, insanlık son 12 bin yıl için geçerli olan ‘oldukça güvenli dönemi’ geride bıraktı ve en az 4 alanda kritik bir döneme girmiş durumda. İnsanlık için sorunlu olarak addedilen 4 alan ise iklimsel değişiklikler, doğal kaynaklarda çeşitlilik, toprakların kullanımı ve azot ile fosfor döngüleri olarak belirtiliyor.
ATMOSFERDEKİ CO2 ORANI LİMİTİN ÜSTÜNE ÇIKTI
İklimsel değişikliklerde tehlike olarak gösterilen en önemli nokta ise, atmosferdeki karbondioksit (CO2) oranının oldukça yüksek düzeye ulaşmış olması. Küresel sıcaklığın yüzyılın sonuna kadar 1,5 derecenin altında tutulabilmesi için atmosferdeki parçacıklar içindeki CO2 oranının bir milyonda 350’den aşağı olması gerekiyor. Ancak şu andaki oran 1 milyonda 400’e ulaşmış durumda.
Stockholm Resilience Center’in araştırmasına göre, atmosferdeki CO2 oranı konusunda dünyamız şu anda ‘riskli bölgede’ bulunuyor ve CO2 oranının 1 milyonda 450 parçacıka ulaşması halinde ise ‘yüksek riskli bölge’ adı verilen dönem başlayacak.
CANLI TÜRLERİ VE YAŞAMSAL ALANLAR AZALIYOR
Benzer şekilde hayvan ve bitkiler için gerekli olan yaşamsal alanlarda da ciddi bir tehlike gözleniyor. Özellikle de genetik çeşitlilik yok olmak üzere ve birçok tür yok olmuş durumda.
Fosfor ve Azot’un havaya bırakılması noktasında da ciddi bir risk yaşanıyor. Buna neden olarak ise özellikle tarımsal faaliyetler nedeniyle yapılan gübrelemeler gösteriliyor.
Tarımsal ve diğer üretim faaliyetleri için kullanılabilecek toprakların yeterliliği konusunda da şimdiden riskli aşamaya girildiği araştırmanın önemli sonuçlarından.
ARTAN NÜFUS İLE DÜNYA DAHA AZ YAŞANABİLİR OLACAK
Stockholm Resilience Center’in güncellediği son veriler, nüfusu 2050 yılında 10 milyarı aşacağı tahmin edilen dünyamızın ciddi doğal kaynak sorunlarıyla karşı karşıya kalacağını gösteriyor.
Araştırmanın yayınlandığı Science dergisinde yazan Will Steffen, dünyanın insanlık yaşamı için ‘daha az yaşanabilir’ hale getirildiğini kaydederken, yoksullukla mücadele çabalarının ciddi zarar göreceğinin altını çizdi.
Steffen, dünya üzerindeki refah düzeyinin gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere birçok bölgede kötüye doğru gideceğine dikkat çekti.
İsveçli bilim insanına göre, dünya yaşamı için tehlikeli olacak aşamalara gelinmesi durumunda, daha sonra alınacak önlemlerin dünyadaki sosyal ve ekolojik sistemleri kurtarmasıda mümkün olamayacak. Steffen, “bu değişimlerin çapını ve hızını görmezlikten gelemeyiz” uyarısını da yaptı.
BİRÇOK KITADA SU KAYNAKLARI RİSKLİ SEVİYENİN ALTINDA
Alman Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü (PIK) tarafından yapılan son simulasyonlarda ise dünya üzerindeki su kaynaklarının yetersizliği ile ekosisteme yönelik insan etkisine dikkat çekiliyor. Buna göre, ABD’nin batısı, Güney Avrupa, Asya ve Ortadoğu’daki birçok ülkedeki su kullanımı, yaşamın devamı için gerekli olan ‘tolerans limitinin’ üzerine çıkmış durumda.
PIK’e göre, dünya geneli için su kullanımı noktasında henüz tolerans sınırı aşılmış değilse de, bunun için önlem alınması gerekiyor.
Araştırmada, atmosferin yeryüzünden 50 kilometreye kadar yüksekliğini oluşturan stratosferdeki ozon oranı henüz güvenilir olarak nitelendirilirken, okyanusların giderek kirlendiğine dikkat çekiliyor.