İş cinayetleri ne kader, ne fıtrat
TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu “İş Cinayetlerine karşı mücadele günü dolayısıyla Galatasaray Meydanı’nda bir eylem düzenledi.
TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu “İş Cinayetlerine karşı mücadele günü dolayısıyla Galatasaray Meydanı’nda bir eylem düzenledi.
TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu “İş Cinayetlerine karşı mücadele günü dolayısıyla Galatasaray Meydanı’nda bir eylem düzenledi. Eylemde iş cinayetlerinin ne kader ne de fıtrat olduğunu vurgulayan TMMOB üyeleri, taşeron düzeninin, güvencesiz çalışmanın son bulmasını ve sendikal haklarının tanımasını istediler.
3 Mart 1992’te Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin ölümüne sebep olan faciadan ötürü “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” dolayasıyla TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu Galatasaray Meydanı’nda bir eylem düzenledi.
TMMOB 42. Genel Kurulu'nda "İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü" ilan edilen 3 Mart dolayısıyla birçok kentte eylem ve etkinlikler gerçekleştirildi. İstanbul’daki etkinliğin adresi Galatasaray Meydanı idi. Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu, işçilere dayatılan taşeron ve güvencesiz çalıştırma koşullarına dur dedi. “3 Mart TMMOB iş cinayetlerine karşı mücadele günü, taşeron, esnek çalıştırılmaya, güvensizliğe hayır” pankartının açıldığı eylemde, “İş kazası değil bunlar cinayet”, “Soma’yı unutma, unutturma” sloganları atıldı. Üzerinde bir işçinin cansız bedeninin resmedildiği bir pankartı yere seren TMMOB üyeleri, iş cinayeti sonucunda yaşamını yitiren işçiler anısına kırmızı karanfiller bırakan TMMOB üyeleri adına açıklamayı TMMOB İl Koordinasyonu Sekreteri Süleyman Solmaz okudu. Basın açıklamasını kafasında taktiği işçi baretiyle okuyan Solmaz, “Ne yazık ki ülkemizde, emekçinin sağlığının, canının önemi yok, önemli olan sermayenin daha da fazla kar elde etmesi” dedi.
‘İŞ CİNAYETİNDEN HER GÜN 5 İŞÇİ HAYATINI KAYBEDİYOR’
Tüm parlak sözlere, devrimmiş gibi sunulan yasal düzenlemelere rağmen, iş cinayetlerinde ortalama her 5 emekçinin hayatını kaybettiğine dikkat çeken Solmaz, bu açıdan iş cinayetleri sonucu oluşan tepkilere karşı çıkartılan 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu’nun bir göz boyama yasası olduğunu vurguladı. 6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası çerçevesinde yapılan düzenlemelerin büyük bir problem teşkil ettiğini belirten Solmaz, bununla birlikte, 4857 Sayılı İş Kanunu’nun yer alan, “telafi çalışma”, “denkleme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asil işveren-alt işveren ilişkisi” başta olmak üzere, kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemelerin hiç bir anlam ifade etmeyeceğini söyledi. Solmaz, sendikal örgütlemenin önündeki engeller kaldırılmadıkça, örgütsüz çalışma arttıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almanın mümkün olmadığını altını çizdi.
‘KİRALIK İŞÇİ YASASIYLA TÜM HALKLAR GASPA UĞRUYOR’
Çalışma yaşamındaki anti-demokratik düzenlemeler yetmezmiş gibi AKP iktidarının şimdi de kamuoyunda “kiralık işçi yasası” olarak bilinen, “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nı yasalaştırmaya çalıştığını hatırlatan Solmaz, “Bu tasarı yasalaştığında, çalışanın ücret alma güvencesi olmayacaktır, kiralık işçi sendikalı olmayacaktır, iş güvencesi olmayacaktır, kıdem, ihbar tazminatlarında, yıllık izin kullanımında sorun yaşanacaktır. Meslek hastalığı tespitinde sıkıntı daha da artacaktır. İşçi ve iş güvenliği hizmetleri kiralık işçiler tarafından yerine getirilmeyecektir” diye konuştu.
TMMOB’NİN TALEPLERİ
Solmaz, iş cinayetlerin son bulması için TMMOB taleplerini şöyle sıraladı:
1- İşçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir. İş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis, mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğin sağlanması konusundaki görevlerini bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenmelidir.
2- İş yerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kar alanı olmaktan çıkartılmalıdır.
3- İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yenden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.