İsveç, Palme cinayeti için Kürtlerden özür dilemeli
Kürt araştırmacı-yazar Şoreş Reşi, İsveç devletinin Palme cinayetini bilinçli olarak Kürt Özgürlük Hareketini’nin sırtına yıkmaya çalışmasının Kürt halkına büyük zararlar verdiğini söyledi.
Kürt araştırmacı-yazar Şoreş Reşi, İsveç devletinin Palme cinayetini bilinçli olarak Kürt Özgürlük Hareketini’nin sırtına yıkmaya çalışmasının Kürt halkına büyük zararlar verdiğini söyledi.
Olof Palme cinayetini yıllardır araştıran ve konu hakkında kitaplar yazan Kürt araştırmacı-yazar Şoreş Reşi, İsveç devletinin Palme cinayetini bilinçli olarak Kürt Özgürlük Hareketini’nin sırtına yıkmaya çalışmasının Kürt halkına büyük zararlar verdiğini söyledi. Kürtlere yönelik katliamların görmezden gelinmesine ve hatta hoş görülmesine yol açtığını belirterek İsveç’in Kürtlere özür borcu olduğunu ve Kürt Özgürlük Mücadelesi’ni destekleyerek bu borcunu ödemesi gerektiğini söyledi.
İsveç Başbakanı Olof Palme 28 Şubat 1986 akşamı Stockholm’un en işlek caddelerinden birinde uğradığı silahlı bir saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Aradan 29 yıl geçmesine rağmen cinayet hala aydınlatılmadı.
İsveç Polisi, en az 30 kişinin tanıklık ettiği cinayetin faillerini bulmak için değil, gizlemek ve dünya kamuoyunu yanıltmak için her şeyi yaptı. Palme’nin öldürülmesinden hemen sonra CIA ile yakın ilişkisi olduğu bilinen polis şefi Hans Holmer hiçbir somut kanıt göstermeksizin cinayetin PKK tarafından işlendiğini iddia etti. Buna hiç kimseyi inandıramayınca da cinayeti uyuşturucu bağımlısı Christer Petersson adlı bir kişinin sırtına yıktı. Ancak yargıtay cinayeti işlediğine dair bir kanıt olmadığını belirterek Petersson’un beraatını kararlaştırdı.
Devrimci ve ilerici parti ve örgütlerin yanı sıra bazı aydınlar başından beri cinayetin PKK üzerine yıkılmasına karşı çıktı. Palme’nin ırkçı Güney Afrika rejimi, CIA ve Gladio gibi örgütlerin işbirliğiyle katledildiğini belirten açıklamalar yaptılar. Makaleler ve kitaplar yazdılar. Onlardan biri de Kürt araştırmacı-yazar Şoreş Reşi. Palme cinayetini araştırdıktan sonra gerçekleri kitap yazarak kamuoyuna açıklayan Reşi ile cinayetin 29. yıldönümü dolayısıyla konuyu ele alan bir söyleşi yaptık.
Aradan 29 yıl geçmesine rağmen Palme’nin katillerinin hala bulunmamasını nasıl değerlendiriyor sunuz?
Evet, dönemin İsveç başbakanı olan Olof Palme 28 Şubat 1986 yılında başkent Stockholm’ün ortasında gece sinemadan evine dönerken, eşinin yanında, özel bir tabanca ile öldürülerek katledildi. Dediğin gibi 29 yıl geçti, katiller bulunmadı ve bulunacağını da sanmıyorum.
Neden 'özel bir tabanca' ve 'katiler bulunmaz' dediniz?
Çünkü, Palme'nin çelik yelek taşıyor olabileciği hesaplanarak seçilmiş ve çok güçlü bir silah olan Smith&Wesson 357 türü bir tabanca. Polise göre "profesyonelce bir vuruş..." doğrudur, çünkü uzmanlara göre vurulan insanın kurtarılması imkansız... Bunun seçilmesinin nedeni, öldürmeyi planlayanların öldürme kararlığını ve işi şansa bırakmamayı hedeflediklerini gösteriyor. Sorunun ikinci bölümünü yanıtlamak için de bir kitap gerekli (gülüyor). Çünkü: Palme'nin öldürülmesinin planlanması bir gün, bir ay veya bir senelik iş değil! Yıllarca önceden planlanan, hazırlığı yapılan bir organizasyon. Bu olayın aydınlatılabilmesi için bakın İsveç’de demiyorum, dünyada bir devrimin olması gerekir. Yani bu işin bir uluslararası boyutu, bir de onun İsveç işbirlikçileri boyutu var. Açıkça söylemek gerekirse bunu çözmeye, ortaya çıkarmaya İsveç devletinin gücü yetmez.
Uluslararası boyutuna geçemeden şunu öğrenmek isterim; Birincisi, neden sinema dönüşü seçildi, başka bir yer ve zamanda olamaz mıydı? İkincisi, bahsettiğiniz planlamayı kısaca belirtebilir misiniz?
Başka bir zamanda da şüphesiz olurdu ama en uygunu o gece idi. Çünkü Palme koruma istememişti.
Bir başbaşkan nasıl olur da koruma istemez?
Olof Palme sade, halktan biri olarak yaşamayı ve kendisi halktan farklı görmeyen bir lider idi. Halkın içinde dolaşmayı, metro ile seyahat etmeyi, doğallığı seven bir lider idi ve bunu sık sık yapardı. O gece de eşi Lisbet Palme ile başbaşa ve sade vatandaşlar gibi olmayı tercih etmişti ama kurt dumanlı günü sever misali onu 24 saat dinleyenler o geceden daha uygun bir zamanın olmayacağına karar vererek hazır olan mekanizmayı devreye soktular...
Yapılan ön hazırlık veya planlardan bahsedermisin?
Bu çok uzun bir süreç. Palme, Kürtleri karalama kampanyasını yürüten SÄPO (İsveç Güvenlik Polisi) şefi H. Holmer'i ilk başlarda istihbaratın içini temizlemek ve CIA ile ilişkileri kesmek için başa getirdi ama Holmer CIA’in adamıydı; Palme’nin verdiği hiçbir görevi yerine getirmedi.
CIA, MİT ve Alman istihbaratından Kürt özgürlük mücadelesi hakkında sürekli bilgi alıyordu. Holmer’de bu bağlatılar nedeni ile büyük bir Kürt düşmanlığı vardı. Bunun yanında Kürt hareketini 'Terörist' ilan etme, Kürtleri dünyada karalama gibi faaliyetleri aktif yürüttü. 1981 yılındaki resmi kayıtlar SÄPO’nun Kürt hareketini 'terörist' ilan etme ve 'Palme başta olmak üzere devlet yetkililerine karşı missilleme planları olduğunu gösteriyor. Her ne kadar bunları Avrupa’daki bazı öldürme olaylarına dayandırsa da kaynağının CIA, BND ve MİT’in düzmece bilgileri olduğu açıktır. İstihbarat, bir sürü yalan, sahte belge, kanunsuz dinlemeler ve basına verilen açıklamalarla Kürtlerin dostu Palme eliyle, PKK’yi 10 Aralık 1984’te terörist ilan etti! Palme’nin elini kolunu bağlayarak, zorla ettirdiler demek daha doğru. Bu hem Palme’ye hem de Kürt özgürlük hareketine vurulan uluslararası bir darbedir, komplodur, çamur at izi kalsın politikasıdır! Bunun hiçbir hukuki ve ispatlanabilir bir dayanağı yoktur. Palme’nin öldürüldüğü 1986 yılına kadar SÄPO bütün gazeteleri ve araçları kullanarak Kürtleri karaladı: 'PKK eroin ticareti yapıyor.', 'PKK şarkıcı Carola'yı tehdit etti' gibi yalanlar ortaya attılar... Hain Kürtleri kullandılar... Kendisine yakın gazetelerde sipariş haberler yaptırdı. Bunlardan biri 6 Ağustos 1985 tarihinde yaşandı. İsveç’in en büyük gazetelerinden biri olan 'Svenska Dagsbladet' Hüseyin Yıldırım ile bir röportaj yaptı. Başlığını Yıldırım’ın ağzından şöyle attı: "İsveç, Kurdistan’a karşı savaş ilan etti' ve "İsveç intikamcı tarafından tehdit edildi!" Halbuki Yıldırım böyle dememişti. Başka bir sansasyonel ve yalan haber de 17 Ocak 1986 yılındaki gazetelerde Kürtler kastedilerek şöyle yayınlandı: "Ülkede ölüm komondoları var!" Bu ve benzeri bir sürü yalan haber Palme’nin öldürülmesinin hazırlıkları idi.
Hazır olan mekanizmadan bahsettiniz, bundan kastınız ne?
Biraz önce de dediğim gibi, yaratılan mekanizma veya organizasyon çok yıllar önce planlanmış ve oluşturulmuştu. Çok humaniter olan, Kürt özgürlük mücadelesine destek veren, sempati duyan İsveç halkını da medya aracılığıla etkiledikten sonra zaten herşeyi hazır olan teşkilat için o gece sadece düğmeye basıldı. Şunu da eklemeden edemeyeceğim, İsveç halkının devre dışı bırakılması, Palme’nin öldürülmesi Kürt davasına büyük bir zarar verdi. Dünya kamuoyunun Kürtlere sempatisi sıfıra indi, bu temelde Kürtlere yapılan katliamlar hoşgörüldü veya görmezden gelindi. Kürtler istenilmeyen, sevilmeyen ve her türlü muameleye layık bir halk görüldü. Binlerce Kürt köyünün yakılmasına, milyonlarca Kürdün sürgün edilmesinde, binlerce faili meçhul cinayetin işlenilmesine dünya seyirci kaldı... Bunun bir sorumlusu da cinayeti bilinçli olarak PKK’nin sırtına yıkmaya çalışan İsveç devletidir.
Bu cinayetin ardindaki güçlere geçmeden önce, Palme gibi hümaniter, dünyada sevilen ve sayılan bir lider neden öldürülmek istenilir?
Bu soruyu yanıtlamak da üzün bir yanıt gerektirir. Kısaca söylemek gerekirse, öldürenler için çok neden vardı, sıralamak gerekirse:
Güney Afrika izinden söz edildi ama somut bir ilerleme olmadı? Mekanizma ve arkasındaki güç bu mu idi?
Evet ilerleme olmadı o dezinformasiyon bilgilerden biri idi! Amaç hedef şaşırtmak ve meseleyi zamana yayarak soğutmaktı; nihayetinde bunda başarılı da oldular.
Madem bu dezenfarmosyun diyorsunuz bu güçler kim?
Evet asıl mesele bu. Karmaşık, derin ve yaygın bir organizasyon gibi görünse de kaynağın başını daha öncede dile getirmeye çalıştığım gibi dünyaya yön vermeye çalışan ve hakimiyeti altına almak isteyen süper güç çekiyor. Onun gizli teşkilatının koordinesi ve oluşturduğu yapıların bir işi... Bazılarının eğer ismini vermek gerekirse en etkilisi WACL (Dünya Anti-Komunist Ligi) ve EAP (Avrupa İşçi Partisi). Tabi bunlara SÄPO (İsveç Gizli Servisi) ile İsveç askeri kanatlarının içindeki çekirdek örgütlenmeleri de eklemek lazım. WACL 1967 yılında CIA nin adamı olan ve Tayvan’da muhalefet kabul etmeyen diktatör Chiang Kai-Shek tarafından kuruldu. Dünyadaki bütün anti-komünistler, çeteler ve kaçkınlar bunun çatısı altında toplandı. Türkiye’den de 'Özel Kuvvetler Komutanlığı' başta olmak üzere Abdullah Çatlı gibi bazı kesimler de var. Bu aslında 'Gladio' da denilen oluşumun ana gövdesidir. EAP’de, dünyanının pek çok ülkesinde ve İsveç’te şube ve kolları olan faşist bir partidir. Kurucusu La Rouche’dir, ABD de başkanlık seçimlerine girdi ve hala faaliyetleri var. İsveç kolunun bugünkü başkanı da sanırım bir Türk. Uluslararası boyutun başrollerini bunlar oynarken, İsveç boyutunun başrollerini de SÄPO’nun ve ordu içindeki derin çekirdek kadrosu rol aldı. İkisinin işbirliği ile Palme öldürüldü.
Bunun kanıtları var mı?
Evet onlarca belge var ama hepsi hasır altı edildi...
Örneğin, Palme’nin öldürülmesinden önce bir toplantı yapıldı, toplantıya WACL yönetim kurulu üyesi Luis Antunes, EAP lideri Michel Ericsson, kaptan Hans von Hofsten, Unita’nın Skandinav temsilcisi katıldı ve ortak gündem 'Palme’nin temizlenmesi' idi. Bunu İsveç’te herkes bilir.
Palme’nin öldürülmesinden kısa bir süre önce yine Sheraton otelinde CIA ajanı Charles Morgon, yüksek bir AEP lideri olan Jean Devalier ve Anders Larsson bir toplantı gerçekleştirir. Larsson (sağcı, Demokratik Müttefik in kurucusu) orada bir kağıda ingilizce: "Yakında Palme cehenemde yanacak!" diye yazar. Aynı Larsson ölümden önce eski bir gazete küpürünün 'Dr Olof Palme öldü!' üzerindeki dr. yazısını çizerek dışişleri bakanlığına ve Meclise gönderdi.
Eski lejyoner İvan von Birchen'e, Palme’nin öldürülmesinden birkaç hafta önce Palme’nin öldürülmesi karşılığında iki milyon dolar teklif edilir ve bu teklifi yapan CIA ajanı Charles Morgan’dır. İvan hemen SÄPO şefine olayı anlatır ama Alf Karlsson ona inanmaz... Ivan başka yetkililere de anlatır ama hiç biri kılını kıpırdatmaz. Bunun gibi daha onlarca olay var ama kimse üzerinde durmaz. Bu da cinayetein kimler tarafından yapıldığını gösterir.
İsveç’teki bu çevreler neden Palme ye düşmanlık besliyordu?
Düşmanlığın esas kaynağı ideolojik ve dış kaynaklı. Uluslararası süper güç Palme’yi kendi çıkarlarının karşısında bir tehdit olarak görüyordu. Bunun nedenlerinden bir kısmını daha önce dile getirdim ve ortadan kaldırılmasına karar verilmişti... Onun dışardaki kollarından olan İsveç’deki derin çekirdeğin de kendisine göre nedenleri vardı. Birincisi ideolojik: bunlar, Palme’nin dünya ve sınıf görüşlerine karşı olanlar. İkinci neden, bunlar Palme’yi hain olarak biliyor ve ülkeyi 'Sovyetlere satacağını' ve 'Avrupa düşmanı' olduğunu düşünüyordu. Sermaye karşıtı olduğunu düşünüyorlardı. Üçüncüsü, Palme iktidara geldiğinde devlet içinde başka bir devletin olduğunu gördü... Bunu dağıtmak veya kontrol altına almak istedi ama beceremedi ve geri adım attı. Bunu gören derin devlet Palme’yi öldürme işine sevinerek ortak oldu. Bunun dışandaki bir çok neden sayılabilir. Ama onlar için Palme’nin ortadan kaldırılması için daha önce saydıklarım yeterli neden idi.
İsveç polisi bu cinayeti neden PKK nin üzerine yıkmaya çalıştı? Amaçlanan neydi?
Bunun birçok nedeni var ama kısaca şunları demek mümkün: Palme, Kürtler başta olmak üzere ulusal hareketleri destekleyen bir lider idi. Kürt dostu idi, Kürt meselesini BM götürmeyi düşünen bir insandı. Evren cuntasını dört ülke ile Avrupa Konseyi’ne şikayet etmiş idi. Bunun yanında 1979 yılındaki CIA kayıtlarında Kuzey Kürdistan’da gelişen PKK hareketini 'terörist' olarak görülüyor ve bunun çıkarlarına ters düşen bir gelişme olarak algılıyorlar. İsveç’deki derin polis ve asker CIA’ye bağlı idi. Böylece ikiside PKK’ye karşı kolayca birleşti. Bunun karşısında Kürtler; devleti olmayan bir halk idi. Bunun vereceği ekonomik bir zarar yoktu. Kürtleri savunacak bir mekanizma veya organ yoktu. Onların gözünde kolay lokma idi, Kürdistan’da gelişen ve büyük bir ilerleme kaydeden Ulusal Hareketin 'Sosyalist' olduğu ve Ortadoğu gibi zengin bir bölgede ikinci bir Küba vakası ile karşı karşıya gelmek istemedikleri için bir taşla birkaç kuş vurmuş olacaklardı... Ayrıca Kürtlerin kendi hainleri vardı... Acemi, bilgisi sınırlı, tecrübesiz, zayıf temsilcileri vardı vs...
Sonuçta güneş çamurla sıvanmadı ama Kürtler büyük zarar gördü. Bu zararın vicdani sorumluluğu bunu planlayanların omuzlarındadır.
Konuyu araştıran bir yazar olarak bu cinayetin aydınlanabileceğini düşünüyormusunuz?
Asla! Dünyanın ters dönmesi gibi bir şey bu... Ama bu demek değildir ki katiller bilinmiyor! Hepsi isim olarak bile biliniyor ama ortaya çıkartılmaz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir nokta var mı?
Bu işi planlayanların Kürtlere büyük borçları var, bunu ödemelerinin tek yolu Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne her türlü desteği vererek Kürtlerin biran önce özgürlüklerine kavuşmalarına yardımcı olmalarıdır. Bu, az da olsa Kürtlerin acılarını hafifletir, yaralarına derman olur ve onları da vicdan azabından biraz olsun kurtulmuş olur.