İsveç'te "Kürdistan'da özgürlük ve eşitlik mücadelesi" konferansı
İsveç'te "Kürdistan'da özgürlük ve eşitlik mücadelesi" konferansı düzenlendi. Konferansta, AKP/Saray'ın soykırım saldırılarına ve yargılanmaları gerektiğine vurgu yapıldı.
İsveç'te "Kürdistan'da özgürlük ve eşitlik mücadelesi" konferansı düzenlendi. Konferansta, AKP/Saray'ın soykırım saldırılarına ve yargılanmaları gerektiğine vurgu yapıldı.
Sur Belediyesi Eşbaşkan Yardımcısı Naside Buluttekin, Amed Kadın Akedemisi yöneticilerinden Mekiye Ormancı, Siyasal ve Sosyal Araştırma Merkezi (SAMER) Yönetim Kurulu Üyesi Yüksel Genç ve T24 Yazarı Nurcan Baysal, Uluslararası Sol Forum’un davetlisi olarak, bir konferansa katılmak üzere İsveç’e geldi.
Örebro, Malmö, Gävle, Söderhamn ve Stockholm illerindeki konferanslarda, soykırım operasyonları ve katliamlar konu alındı.
Stockholm’de İşçi Eğitim Merkezi’nde (ABF) düzenlenen "Kürdistan’da özgürlük ve eşitlik mücadelesi" temalı konferansın moderatörlüğünü Uluslararası Sol Forum Yönetim Kurulu Üyesi Naile Aras yaptı. İlk olarak Türk devletinin Cizre’deki soykırım operasyonu ve katliamlarını gösteren kısa bir filmin gösterimi yapıldı.
GENÇ: CESETLER NEHRE DÖKÜLDÜ!
Filmin gösteriminin ardından Yüksel Genç, geçtiğimiz yılın 16 Ağustos’undan itibaren Kürdistan’ın 7 il ve 22 ilçesinde soykırım sürecinin başlatıdığını, 63 kez toplam 817 gün 'sokağa çıkma yasağı' ilan edildiğini söyledi.
Genç, Kürdistan’ın bazı yerleşim birimlerinde kısmen ve Yüksekova, Şırnak ve Nusaybin’de tam gün abluka ve 'sokağa çıkma yasakları'nın sürdüğünü, Sur'daki yasağın 162. gününe girdiğini ifade etti.
Sur’un belirli bölgelerine sivillerin girmesinin yasaklandığını ve Cizre’de 'sokağa çıkma yasağı' kaldırıldıktan 20 gün sonra sivilerin yerleşim birimlerine girmelerine izin verildiğini belirten Genç, bu süre zarfında devletin ayakta kalan binaları yıktığını ve molozları kaldırıldığını kaydetti. Gençi molozlarla birlikte insan cesetlerinin Dicle Nehri'ne döküldüğünü ve bu şekilde devletin katliamların izini ortadan kaldırmaya çalıştığını da dile getirdi.
Cizre’de üç bodrumda 172 insanın yakılarak öldürüldüğünü, son olarak da Cizre’de 252 kişinin katledildiğini ve bunlardan çoğunun bazı uzuvlarının olmadığını söyleyen Genç, “Bodrumlardan çıkarılan 79 insanımızın kimlik tespiti yapılamadı. Bu insanların cenazelerinin gömme hakları bile ellerinden alındı. Kimsesizler mezarlığına defnedildiler. 16 Ağustos’tan beri en az 600 kişi devlet tarafından katledildi. Bir de katledilenler ve cenazeleri bulunamayanlar var. Küçük yaşta 102 çocuk ve 99 kadın katledildi” dedi.
'KÜRDİSTAN BİR NEVİ TOPLAMA KAMPINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ!'
Genç, devletin verdiği rakamlara göre 355 bin, sivil toplum örgütlerine göre en az 1 milyon 377 bin kişinin evlerinden zorla sürüldüğünü, bu insanların abluka süresince en temel hakları olan eğitim, sağlık, gıda ve barınma haklarının gaspedildiğini söyledi.
'Sokağa çıkma yasağı'nın kalktığı bölgelerde devletin sokaklara karakollar ve kuleler inşa ettiğini aktaran Genç, “Kürdistan bir nevi toplama kampına dönüştürüldü! Bütün bu olanlardan anlaşılacağı gibi bir soykırım var" diye ekledi.
'DEVLET DEMOGRAFİK YAPIYI DEĞİŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR'
AKP'nin ülkedeki mevcut anayasa ve yasaların yanı sıra uluslararası sözleşmeleri de ihlal ettiğini söyleyen Genç, devletin 'kamulaştırma' adı altında Sur’un yüzde 80’ine el koyduğuna, sosyo-politik demografiyi değiştirecek bir biçimde yeni bir iskan politikasını yaşama geçirme sürecinin başlatıldığına dikkati çekti.
Devletin alanı insansızlaştırma ve Suriye Arapları gibi farklı etnik gruptan insanları bu bölgelere yerleştirerek demografik yapıyı değiştirmeyi hedeflediğini dile getirdi.
Kırım süreci durdurulamadığı takdirde Kürdistan’ın 21. yüzyılın ilk büyük soykırımının merkezi ve insanlığın utanç alanı olmaya doğru gittiği değerlendirmesini yapan Genç, bunu durdurmanın tüm insanların görevi olduğuna vurgu yaptıktan sonra öncelikle yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
'ERDOĞAN VE DİĞER SORUMLULAR YARGI KARŞISINA ÇIKARILMALI'
“Yara bizim, çareyi de biz bulmak zorundayız. İnsanlarımız kendilerini bunları yapanlara muhtaç olmak istemiyorlar... Avrupa ve diğer ülkelerdeki insanlardan güçlü bir destek gelmeli. 'Kardeş Aile Projesi'ne her Kürt ve İsveçli, her topluluktan insanlar katılmalı... Kürdistan’da insanlığa karşı büyük bir suç işlendi. Bu oldubittiye getirilmemeli ve devletin yanına kâr kalmamalı. Hakikatlar komisyonu ve bağımsız komisyonlar mutlaka oluşturulmalı. Erdoğan ve olayda sorumluluğu bulunanlar Roma statüsü çerçevesinde insanlığa karşı suç işleme suçundan yargı karşısına çıkarılmalı. Zorla kamulaştırma mutlaka durdurulmalı.”
BAYSAL: TARİHİ VE SİYASİ KIRIM!
Nurcan Baysal ise 'sokağa çıkma yasağı'nın ilan edildiği illerde açlık sorunun baş gösterdiğini söyledi.
İnsanların evlerinin bombalandığını, balkona ve pencereye yakın yerlere oturamadıklarını söyleyen Baysal, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV), 200 kadar sivilin evlerinde otururken katledildiğini belirlediğini ifade etti.
Kürt halkının vahşi bir saldırıyla karşı karşıya kaldığını kaydeden Baysal, şunları aktardı:
"İnsanlar 'sokağa çıkma yasağı'na uymayıp dışarı çıktıkları için değil, evlerindeyken öldürüldü. Evlere ve tarihi binalara çok sayıda roket ve kurşun isabet etti. Eğitim ve sağlık hizmetleri askıya alındı. Yurtlar ve sağlık ocakları karakollara dönüştürüldü. Canlı, cansız her şey hedef haline getirildi. Öldürülen PKK’liler caddelerde sürüklendi. Ölü ve diri bedenlere işkence yapıldı. Kadın cenazeleri bilinçli bir şekilde çıplak olarak teşhir edildi. Vahşet devlet tarafından sosyal medyaya servis edildi.”
Kürt halkına yönelik vahşi saldırıların devam ettiği koşullarda yeniden barış sürecine başlamanın ve devletle aynı masaya oturmanın oldukça güç olduğu değerlendirmesini yapan Baysal, Kürdistan’da tarihi ve siyasi bir kırımın yaşandığını söyledi ve olanları izlemekle yetinen Avrupa ülkelerine sert eleştiriler yöneltti. Avrupa Birliği (AB) yöneticilerine ve Avrupa halklarına Türk devletinin Kürdistan’daki katliamlarına karşı sessiz kalmamaları ve tavır almaları çağrısında bulundu.
BULUTTEKİN: AVRUPA HAREKETE GEÇMELİ
Naside Buluttekin de Sur’un tarihsel ve kültürel önemine değindikten sonra Türk devletinin Sur’da gerçekleştirilen tarihi ve kültürel soykırımını anlattı. Sur’un UNESCO'nun Dünya Mirası listesinde bulunduğunu hatırlatan Buluttekin, Sur’un yakılıp yıkıldıktan sonra yüzde 82’sinin, Amed'in yüzde 98’inin devlet tarafından 'kamulaştırıldığını' söyledi.
Buluttekin, Avrupa ülkelerine sorumluluklarını yerine getirmeleri ve Sur’un korunması için harekete geçmeleri çağrısı yaptı.
Buluttekin, siyasi soykırım operasyonlarına da değinerek, çok sayıda belediye eşbaşkanı ve meclis üyesinin tutuklandığını, görevden alındığını; yine 950'den fazla kişinin bu kapsamda tutuklandığını aktardı.
ORMANCI: KADIN BEDENİNE SALDIRIYA TEPKİ GÖSTERİLSİN
Mekiye Ormancı, Türk devletinin soykırım operasyonlarının kadınlar üzerindeki etkilerine değindi. Kürtlere kimyasal silahlarla saldırıldığına dönük ellerinde belge ve bulguların olduğunu da anlatan Ormancı, kadınların bedenlerinin teşhir edilmesine sert tepki gösterdi.
Ormancı, Kürtlerin yanı sıra tüm insan hakları savunucularının kadın bedeninin teşhirine karşı tepki göstermeleri gerektiğini dile getirdi.
Konferansın ikinci bölümünde konuşmacılar, katılımcıların kendilerine yönelttikleri soruları yanıtladılar.
MEDIN: BATI KÜRTLERİN İDEOLOJİSİNİ DE GÖRMELİ
Gävle ilindeki konferansa, Kürdistan’dan gelen konuşmacıların yanı sıra Kobanê direnişi sırasındaki gelişmeleri dünya kamuoyuna duyuran ve geçtiğimiz ay bunları kitaplaştıran İsveçli Gazeteci Jokakim Medin de konuşmacı olarak katıldı.
Sinevizyon eşliğinde Kobanê’de yaşanan gelişmeleri ve DAİŞ çetelerine karşı verilen direnişi anlatan Medin, Avrupa’nın birçok ülkesinde YPJ Komutanı Nesrin Abdullah’ın devlet yöneticileri tarafından kabul edilmesinin de direnişin sonucu olduğuna vurgu yaptı.
Medin, Avrupa ülkeleri ve Batılıların Kürtlere yönelik çıkarcı yaklaşımlarını da eleştirdi. Avrupa’nın Kürtlerin sadece savaşcı yanlarını gördüğünü, başarının ardındaki ideoloji ve düşünceyi görmek istemediği söyleyen Medin, Kürtlerin de başarının gerçek nedenlerini anlatmakta yetersiz kaldıkları değerlendirmesini yaptı.