Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel, Medya Haber TV’de, Önder Apo’nun 27 Şubat’ta yaptığı, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” sonrası başlayan sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İçinden geçilen sürecin kendi içinde birçok parametre taşıdığına dikkat çeken Temel, sürecin dinamik gelişmelerin ve belirsizliğin yaşandığı bir süreç olduğunu kaydederek, “Fakat şunu söylemekte fayda var: Sürecin inisiyatifi kesinlikle Sayın Öcalan’da” dedi.
Temel, “Bir şekilde Ömer Öcalan’ın görüşmesiyle başlayan inisiyatif alma çağrısı ve iddiası 27 Şubat çağrısıyla vücut buldu. Daha sonra PKK ve yine PKK’ye bağlı örgütlerin tümünün açıklamalarıyla -hem kamuoyuna yaptığı hem de Sayın Öcalan’a gönderdikleri mektuplarla- aslında irade beyanı yapıldı. Bu irade neydi? Aslında Sayın Öcalan’ın geliştirmeye çalıştığı inisiyatifin, iradenin arkasında olduğunu, bu konuda Rêber Öcalan’ın baş müzakereci rolünü oynaması için gerekli koşul ve imkanların sağlanması durumda bir bütünen Kürt siyasi hareketinin tüm paydaşlarının arkasında olduğu değerlendirilmesi yapıldı. Nitekim DEM Parti ve çeperindeki bütün demokrasi, muhalefet, siyasi parti güçleri bu çerçevede hem çalışmaya hem diplomatik faaliyetlerle, çok yönlü çalışmalar yürüttü” şeklinde konuştu.
ABDULLAH ÖCALAN’IN ORTAYA ÇIKARDIĞI İRADE
Çağrı sonrası hem ülke içinde hem de dışında bir çok temas gerçekleştirildiğini hatırlatan Temel, “Sayın Öcalan hem Türkiye açısından hem bölge devletleri açısında hem Kürt siyasetini tüm dinamikleri açısından –Güney’de KDP’yi ve YNK’yi dahil ederek söylüyorum- yeni bir durum ortaya çıkardı. Özellikle Ortadoğu’daki konjonktürden büyük bir çıkış yapabileceğini zaten söylemişti. O günden bugüne Türkiye’de Kürtlerle tarihsel ittifakın güncellemesi, demokrasinin, anayasanın gerekliliği tartışılıyor. Suriye’de işgal saldırıları büyük oranda durdu, çünkü argümanlar ortadan kalkıyor. Suriye’de SDG Şam yönetimiyle ilk kez resmi düzeyde bir protokol imzaladı. DEM Parti’nin dahiliyetiyle Barzani’yle, Talabani’yle yapılan görüşmelerle, Kürt siyaseti arasında oluşmuş olan buzlar büyük oranda eridi. Diplomatik faaliyetler hız kazandı. Yine Kürt ulusal konferansı gerçekleşti. Bunların tümünün kaynağında Sayın Öcalan’ın geliştirdiği inisiyatif ve irade var. Bunun hakkını kesinlikle teslim etmek lazım. Bu dinamiklerin toplumsal, siyasal sosyolojik yansımalarıyla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
Bunların yanı sıra PKK tarihi kongresine işaret eden Temel, “Bu kongrenin etkileri, sonuçları, sarsıcı yanları Ortadoğu’daki birçok devlete olacaktır, bunu göreceğiz. Bazıları şöyle değerlendirmeler yapıyor: ‘Bu süreçte ne oldu, ne olacak, bir şey oldu mu, olmadı mı? Devlet ne aldı, devlet ne verdi?’ Bu tartışma bütün bu tablo değerlendirilirken, o kadar basit, teknik bir mesele olarak kalıyor ki! Önemsemeyelim demiyorum ama esasen Öcalan önderliğinin geliştirdiği perspektifin, inisiyatifin, iradenin, nasıl sarsıcı etkilerde bulunduğunu, değiştirip, dönüştürücü etkide olduğunu gördük. Nitekim dünya devletlerinin birçoğu da 27 Şubat çağrısı sonrası, ‘Yeni bir pozisyon gereklidir’ deyip, Kürdistan sorununa dair çözüm perspektifini açıkladı” diye belirtti.
GÖRÜŞMELERDE NELER TARTIŞILIYOR?
Çağrı sonrası siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileriyle yaptıkları görüşmelere dair aktarımlarda bulunan Temel, görüşmelerin önemli olduğunu vurgulayarak, “Bu sürecin şeffaf, açık ve toplumsal kesimlerin tümünün katılımı açısından güçlü geçmesi için, bilgi paylaşımı yapıyoruz. Ancak heyetimiz son ziyaretlerinde esasen meclisin devreye girmesi, rol oynaması, PKK’nin tarihi 12’nci kongresinde aldığı kararların toplumsal, hukuksal, siyasal boyutlarının oluşturulması için tartışmalar yürütüyor. Biz bu konuda kararlıyız. Eş Genel Başkanlarımız ve beraberindeki heyet hem payımıza düşen sorumlulukları yerine getirmek hem de bütün kesimlerle paylaşma görevini icra ediyor. Dolayısıyla biz bu turları önemsiyoruz. Yasal düzenlemeler, hukuki zemin oluşturulması, meclisin devreye girmesi, irade ve inisiyatif ele alması konusunu tartışıyoruz bu görüşmelerde” şeklinde konuştu.
‘GENEL ATMOSFER ÇÖZÜMDEN YANA’
Yaptıkları görüşmelerdeki yaklaşımlara dair de aktarımlarda bulunan Temel, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu görüşmelerle herkes aynı düşünüyor diye bir durumun olmadığını da tespit ediyoruz. Hava olumlu, pozitif, geliştirilen inisiyatif, alınan kararlar ve gerçekleştirilen kongreye dair hiç kimse olumsuz bir değerlendirme içerisinde değil. Ancak iktidarın tutumundan şüpheler ve kaygılar var. Süreci anlamama, kavramama konusunda sorunlar var. Dışarıdan yetersiz ele alışlar, yanlış okumalar üzerinden eksik tanımlamalar var. Bunların tümünün tartışmayla, karşılıklı paylaşımlarla… Sayın Öcalan’ın fikirlerini doğrudan ileterek, esasen Sayın Öcalan ne düşünüyor, bunu tartışıyoruz. Dolayısıyla görüşmeler oldukça olumlu. Ancak Türkiye’de gladyoya bağlı kimi güçler var. Norm dışı, devlet diye tanımlanan güçlerin aslında siyasal sözcüleri küçük bir eğilimdir, o eğilim dışında Türkiye’de genel olarak atmosfer çözümden, diyalogdan ve esasen yeni bir dönemin başlamasından yanadır.”
MEDYANIN DİLİ
Medya üzerinde yapılan provokasyonlara dair konuşan Temel, “Sayın Öcalan, ‘Kürtlere dair, Kürtlerin insan olmaktan doğan haklarına dair ne zaman bir olumlu hava oluşur ve bir irade gelişir ise, bunlar kıyameti koparıyor. Bunlar gerçek bölücüler. Bunlar Türkiye’de toplumunun buluşması, birleşmesi ve demokratik bir zeminde yan yana gelmesinin karşısında bölücülük yapan güçlerdir’ diyor. Dolayısıyla medyanın dili, yayınları gerçekten Sayın Öcalan’ın da çok yoğun eleştirdiği bir dildir. Bu dili, bir ‘cehalet, eğer cehalet değilse sabotaj’ olarak değerlendiriyor. Hatta kendisi bazı gazetecileri çağırıp, tartışıp objektif olarak Türkiye halklarına… ‘Eğer bu süreci ve bu dönemki görüşlerimi taşıyacaklarsa buyurun gelsinler bakalım hangi tezime karşı tez oluşturabilir bunlar? Oluşturamazlar’ diyor. Yani yeni dönemin bir Mehmet Ali Brand profili lazım bize. ‘Türkiye halkalarına cesurca gerçekleri aktaracak, anlatacak, paylaşacak bir medya gücü, gerçek gazeteci lazım’ diyor. Sayın Öcalan’ın bu konuda heyetimizle paylaştığı çok net bir tutumu var. ‘Bunlar gelsin, ben Türkiye halklarıma seslenirsem, halklarla iletişimi kurarsam hiçbiri bana karşı tezi ortaya koyabilecek hakikate sahip değil. Bunların hepsinin ucu gladyo güçlerine dayanan, onları sözcülüğünü yapan güçler’ diyor, bu şekilde tanımlıyor” ifadelerini kullandı.
DEM Parti olarak basın kurumlarıyla bir aramaya gelme gibi düşünceleri olduğunu sözlerine ekleyen Tayyip Temel, “Bu dilin terk edilmesi, çözüm, kardeşlik dilinin ve nitekim karşıtlık dilinin değil, pozitif dilin öne çıkmasına dönük bir çalışmamız var” dedi.