İsveç’teki panelde Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmeler tartışıldı

Uppsala Demokratik Kürt Toplum Merkezi ve Halk Üniversitesi, İsveç’in Uppsala ilinde Türkiye ve Kürdistan’daki son gelişmelerin ele alındığı “Türkiye nereye gidiyor?” temalı bir panel düzenledi.

İsveç Sol Parti Uppsala Dış Politika Temsilcisi Yekbun Alp’ın yönettiği panele konuşmacı olarak katılan HDP Milletvekili Tuba Hezer Öztürk, Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi, Gazeteci Joakim Medin Türkiye ve Kürdistan’daki son gelişmeler hakkındaki düşüncelerini katılımcılarla paylaştı.

Tuba Hezer Öztürk, Türkiye’de asıl darbenin 15 Temmuz’da değil, 7 Haziran seçimlerden sonra Recep Tayyip Erdoğan ve AKP tarafından HDP ve Kürt Halkına yapıldığını belirtti.

HDP’nin tüm engellemelere rağmen 7 Haziran seçimlerinde % 13 oranında oy almasını ve parlamentoda 80 sandalye ile temsil edilmesini hazmedemeyen Erdoğan’ın barış sürecini bozup Kürdistan şehirlerini yakıp yıkarak halkın iradesine darbe yaptığını dile getirdi.

Eşbaşkanlar dahil HDP’li 11 milletvekillerinin anayasa ve yasalara aykırı olarak tutuklandığına, DBP’li belediye yöneticilerinin cezaevlerine atıldığına ve Kürt belediyelere kayyum atandığına dikkat çeken Öztürk, 15 darbe girişimini Erdoğan’ın bilmesine rağmen müdahale etmediğini, darbeyi fırsat bilerek kendine karşı olan tüm kesimleri tasfiye etmek için kullandığını somut örnekler vererek dile getirdi.

Gazeteci-Yazar Kurdo Baksi, Erdoğan’ın iktidarını sağlamlaştırmak için 15 Temmuz darbesini bizzat kendisinin tezgahladığını daha sonra ortaya çıkarak darbeyi bastıran bir lider figürü yaratmaya çalıştığını söyledi.

Tutuklanacakların listesinin daha önce hazırlandığını söyleyen Kurdo Baksi, kısa sürede on binlerce kişinin birkaç gün içinde tutuklanmalarının ve görevden alınmaların darbenin Erdoğan’ın eseri olduğunu göstermeye yettiğini söyledikten sonra gerçek darbenin 15 Temmuz’dan sonra Kürtler başta olmak üzere tüm muhalif güçlere karşı düzenlendiğine vurgu yaptı.

Erdoğan’ın darbe girişimini Allah’ın bir lütfu olarak görerek ve MHP’nin desteğini alarak demokratik hak ve özgürlüklerin son kırıntılarını ortadan kaldırdığını ve diktatörlüğe giden yolu yeni Anayasa değişikliği ile açtığını söyledi.