İsviçre’nin modern köleleri göçmenler
İsviçre’de son yıllarda yabancılara yönelik geliştirilen ırkçı politikaları değerlendiren hukukçu ve parlamenter Sibel Arslan “Ülkede yanlış giden her politikanın günah keçisi olarak yabancılar seçiliyor” dedi.
İsviçre’de son yıllarda yabancılara yönelik geliştirilen ırkçı politikaları değerlendiren hukukçu ve parlamenter Sibel Arslan “Ülkede yanlış giden her politikanın günah keçisi olarak yabancılar seçiliyor” dedi.
Doğrudan demokrasinin merkezi ve refah düzeyi en yüksek ülke olarak bilinen İsviçre’de, konu ülkede yaşayan yabancılara geldiğinde görünen hiç de denildiği gibi değil. Son yıllarda yabancılara yönelik geliştirilen ırkçı politikaları değerlendiren hukukçu ve parlamenter Sibel Arslan “Ülkede yanlış giden her politikanın günah keçisi olarak yabancılar seçiliyor ve geliştirilen bu politikalarla yabancılara karşı ırkçılığın hep gündemde kalması isteniyor” dedi.
Gittikçe yabancı düşmanlığının geliştirilmeye çalışıldığı Avrupa’da son dönemde ortaya çıkan özellikle Pegida gibi ırkçı oluşumların varlığı ve hükümetlerin geliştirilen bu ırkçılık politikasına bir anlamda hizmet ediyormuşçasına politikalar üretmesi, Avrupa’da yaşayan yabancılarda tedirginlik oluşturmuş durumda. Bu politikaların geliştirilmeye çalışıldığı yerlerden birisi de İsviçre. Doğrudan demokrasinin merkezi ve refah düzeyini en yüksek olduğu ülke olarak bilinen bu ülkede konu yabancılara geldiğinde ne denildiği gibi doğrudan demokrasiden nede refahtan bahsetmek çok kolay olmuyor.
Ülkede bilinçli bir şekilde var edilen yasalarla 8 milyon nüfuslu ülkede yaşayan 2 milyon yabancı, bir anlamda her şekilde potansiyel suçlu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Ülke ekonomisinden tutun birçok alanda ülkeye büyük katkıları olan bu kesimin her defasında hedef tahtasına oturtulması ülkede yaşayan göçmenlerde büyük bir rahatsızlık yaratıyor.
İsviçre, son yıllarda yabancılara yönelik uygulamalarından dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) mahkum olmasına ve insan hakları kuruluşlarının izlediği ülkeler arasına girmesine rağmen başta iltica konumunda olanlar olmak üzere yabancılara yönelik geliştirdiği politikalardan vazgeçmiyor.
Ülkede kötüye giden her konunun sorumlusu gibiymiş gösterilip her defasından özellikle sağ partiler tarafından hedef haline getirilen ve siyasilerin hep gündeminde olan yabancılara yönelik geliştirilen politikaları BastA – Yeşiller partisinden Basel Kanton Milletvekili ve hukukçu Sibel Arslan ile konuştuk.
YANLIŞ GİDEN BİRÇOK POLITIKANIN GÜNAH KEÇISI YABANCILAR
İsviçre’de göçmenler neden hep gündemde?
Bu çağın birlikte getirdiği bir süreç. Avrupalı devletlerin tarihine bakarsak bazı konuların üstünü örtmek veya hedefini göz ardı etmek istenildiği için diyebiliriz. Tarih boyunca politik bazı alanlarda halkın dikkatini başka bir yöne çekmek için yapılan bir taklittir. İsviçre’nin göçmenler politikası da bir anlamda bu şekilde işliyor. Ülkede yanlış giden her politikanın günah keçisi olarak istenmeyen kesim yabancılar ve göçmenler gösteriliyor. Yabancılar üzerinde politika üretmek hem çok kolay hem de çok etkileyici. Korkuyu artırır. Bu tarz yapılan politikalarla insanlar çok çabuk etkilenebiliyor.
Ülkede bir şekilde giderek artan yabancı nüfusun ve bu nüfusun başarısının önüne geçmek için bu politikalar bilinçli bir şekilde bazı kesimler tarafından var ediliyor. Ülkede neredeyse her 3 ayda bir belli konular referanduma sunuluyor. Konular arasında genelde en azından birisi bu ülkede yaşayan göçmenlere yönelik. Özellikle bu konu gündemde tutularak başka konular hakkında fazla gündem yaratılmamak isteniliyor ve dolayısı ile genelde diğer konularda almak istedikleri sonuçları elde ediyorlar.
Demokrasi herkes için değil mi?
Ne kadar demokratik bir ülkeden bahsetsek de ortada bir güç meselesi var. Oy hakkına sahip olmak, güç sahibi olmak anlamına geliyor. Dolaysıyla oy sahibi olanlar, güçlü oluyor ve güçlüler her zaman güçsüzler hakkında karar veriyor. Çok az kanton dışında oy hakkı ancak vatandaş olduktan sonra veriliyor. Çıkarılan her yasa demokrasi gereği halka sunuluyor. Ama oy kullanma hakkına sahip olmayan göçmenler nasıl kendisini savunacak veya o yasaya dur diyecek. Bu yönlü ne kadar çalışmamız olsa da oy veren halk, henüz uzun süredir burada yaşayan göçmene vatandaş olmadan önce oy kullanma hakkını verme taraftarı değil. Ülkenin 3’te birinin göçmen olduğu göz önünde bulunduralım. Bu kitlenin birçoğu söz hakkına sahip değil. Demokrasi işte burada sınırlarına geliyor. Diğer taraftan ise oy hakkı olan göçmenler ne yazık ki ya oylarını kullanmıyor veya oylamalarla ilgilenmiyor.
Şu anda işleyen göçmenlik politikası nasıl?
30-40 yıl önce işgücüne duyulan ihtiyaçla birçok yabancı işçilere kapılar açılmış ve gelen her yabancıdan ülkede kalabilmeleri için sadece çalışmaları istenmiş. O gün var edilen yanlış politika bugün her defasında yamanarak değiştirilmeye çalışılıyor. O gün bu ülkeye gelen göçmenden sadece çalışmaları istenilirken bugün yine o aynı insanların bu ülkede daha çok hak elde etmesi için yüksek şartlar konuluyor. Temelde de şunu diyebiliriz göçmenlik politikası sistematik olarak bir yanlışlıkla yürütülüyor. Kendi ihtiyaçları olduğunda ülkeye gelen göçmenden sadece çalışmaları istenirken özellikle son dönemde ülkeye gelen bilinçli göçmene karşı yani burada ekonomik rekabet içerisine giren göçmene bu ülkede tutunmaları için entegre adı altında emir vaki bir yaklaşımla belli kurallar dayatılıyor. Bu dayatma tamamen yanlış politika ve talepler üzerinde işliyor. Kimsenin bu ülkenin yasalarına uyan, sorun çıkarmayan göçmene karşı entegre adı altında bir dayatma uygulama gibi bir hakkı olmamalı. Göçmenden dil öğrenilmesini isteniyorsa bunun koşulları da yaratmalı. Parlamentoda sunduğum ilk senede ücretsiz Almanca kursu önerim halk oylaması ile kabul edildi. Basel Kantonu’na gelen her yabancı bir yıl ücretsiz olarak Almanca kurslarından yararlanacak.
İLTİCA KOŞULLARI ÇOK AĞIR
İltica koşullarında bulunanlara karşı nasıl bir politika izleniyor ve onların koşulları nasıl?
İltica koşulları konusunda gerçekten de İsviçre daha çok yol kat etmeli. Yapılan muameleyle adeta bir bezdirme politikası uygulanıyor. Kendi ülkesinde yaşama koşulları kalmadığından bu hangi sebepten olursa olsun ülkesini terk edenlere karşı uygulanan bu politika o insanlarda unutulması güç olan hasarlar yaratıyor. İltica süreçleri hızlandırıldı kısa sürede dosyalar sonuçlandırılmak isteniyor ama ilticacıya verilen o kısa süre, kişinin bazen evraklarını bile tamamlamasına yetmiyor.
İlticacılar adeta bu ülkeye kötü işler yapmak için geliyormuşçasına politikalar yürütülüyor aha ilk baştan genel bir şüphe oluşturuluyor. İlk başvuru sürecinde insanlar çok kötü şartlarda barındırılıyor. Yer altı kamplarında günlerce tutuluyor. Buraya giriş çıkış saatleri belli her şey bir anlamda askeri sistem tarzında işliyor. Kaldığı ortamlar her zaman hijyenik ve sağlıklı alanlar değil. En önemlisi bu insanların psikolojik sorunlarına yeterince yardımcı olunmuyor. Bu tür yöntemlerle iltica konumundakiler, daha başından beri bir izolasyona tabi tutuluyor. İltica bir temel haktır ve bu temel hakkın içi boşaltılmamalı.
ALINAN MADDI YARDIM YAŞAMAK İÇİN YETERLİ DEĞİL
Peki iltica konumundaki insanlara yapılan maddi yardım yaşamaları için yeterli mi?
Hayır, kesinlikle değil. İltica konumunda ki insanlara barınmanın dışında verilen maddi yardım kantondan kantona biraz değişse de ortalama 300-500 frank arası. Ülkede oturum hakkı verilenler için ise barınma dışında verilen ücret 900 frank. Bu parayla bir insanın İsviçre gibi bir yerde yaşaması neredeyse imkânsız. Net bir asgari ücrete limiti olmayan bu ülkede bir insanın yaşaması için en az 4000 bin Franka ihtiyaç var. Hal böyle olunca iltica koşullarında olanların aldıkları destekle bu ülkede yaşama şansları çok az oluyor.
BAZI SUÇLARI SADACE YABANCILAR İŞLEYEBİLİR
Ülkede en çok suç işleyen göçmenlermiş gibi bir politika yapılıyor bu ne kadar doğru?
Ülkede var olan bazı yasalar zaten sadece yabancıya yönelik olduğu için işin başından suçlu yaratılıyor. İstatistiklere bakıldığında arada çok büyük fark olmadığı görülüyor. Bu fark bazı yasaların varlığından kaynaklı. Örneğin bir İsviçrelinin sınır ihlali yapması gibi bir suç yok. Bu sucu sadece yabancılar veya göçmenler işleyebilir. Bu veya buna benzer sadece yabancıların ve göçmenlerin işleyebileceği suçlar olduğundan kaynaklı zaten yabancıların ve göçmenlerin suç oranı otomatik olarak biraz daha yüksek çıkıyor istatistiklerde. Ve böyle olunca da bu durum birileri tarafından hep siyasi malzeme olarak kullanılıyor.
EN AĞIR İŞLERDE YABANCILAR CALIŞIYOR
Diğer bir antipropaganda aracı ise yabancıların sosyal kurumlara bağlı kalarak yaşaması?
Yıllarca bu ülkede en kötü ve çok zor şartlarda çalışmış, birçok İsviçrelinin yapmayacağı işlerde çalışmış insanlar doğallığında bir süreden sonra çalışamaz hale geliyorlar. Örneğin bu ülkede temizlik işinde çalışanların yüzde 90 göçmen kökenli. Bu işleri yapan bir süreden sonra fiziki olarak çalışması mümkün olmuyor. Son aşamada uzun süre tekrar iş bulamadıkları taktirde sosyal yardım almak zorunda kalıyorlar ve sosyal hizmetlere bağlı kalmak zorunda kalıyorlar. Buna rağmen durumun nedenleri sorgulanmadan sadece sonuç değerlendirilerek bir anti propaganda içine giriliyor. Bu insanlar neden iş bulamıyorlar, neden sağlıkları çalışmak için mümkün değil gibi sorular sorulmuyor. Bunun yanı sıra resmi istatistik raporlarında bile ülkede ki göçmenler ekonomiye katkı payı 3’de bir oranında. Yani bu ülkeye ekonomik gelir sağlayanların büyük bir oranı göçmenler. Bu ülkede birçok firma göçmenlere aittir. Ama işin bu boyutunu bazı politik taraflar görmek istemiyorlar.
SOL PARTİLERİN ÇOGU BU POLİTİKALARA ORTAK
Peki, yabancılara karşı geliştirilen politikalarda sol partileri rolü nasıl?
Birkaç sol parti dışında yabancılara karşı geliştirilen bu politikalara bütün partiler bir anlamda destek oluyor. Çok önemli olan bu konudan veya pastadan herkes payına bir şeyler almak istiyor. İsviçre’de politika yapan birçok parti cesaretli değil. Konu yabancılara gelince her kes bir anlamda bu yanlış politikanın parçası haline geliyor. İsteyerek veya istemeyerek. Ülkede sağ partiler zaten bu konu üzerinden kendini hep var ediyor bir anlamda bu konuda ki tavırları net. Ama ilginçtir özelikle yabancı haklarını savunuyormuş gibi gözüken bazı sol partilerde son zamanlarda maalesef bu politikanın dolaylı olarak destekçisi oluyor.
PEGIDA’NIN VARLIĞI YABANCILARI TEDİRGİN EDİYOR
Ülkede son dönemde kendi varlığını hissettiren Pegida’yı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Almanya’da başlayıp son dönemde kendi varlığını yabancı düşmanlığı üzerinden birçok ülkede hissettiren bu oluşumun İsviçre ayağı kesinlikle dikkate alınmalı. Kendilerini İslam karşıtlığı üzerinde örgütlemiş olsalar bile temel dayanakları yabancı düşmanlığı. Net bir talepleri olmadığı görünse de bu oluşum ciddiye alınmalı gerekirse bu insanlarla görüşülmeli. Bu oluşumu sağ parti içerisinde olan bazı kişiler destekleyeceğini açıkladı. Fakat belirtmek gerekir ki yine İsviçre’deki sağ parti içinde bu oluşumun desteklenmemesini isteyenler de var. Kısa sürede büyük bir güce oluşmuş olsalar da ben Pegida’nın Almanya’da olduğu kadar İsviçre de başarılı olacağını düşünmüyorum. Bu şekilde düşünsek bile bu durum ülkede yaşayan birçok yabancıyı şimdiden tedirgin etmiş durumda. Buna karşı politikalar geliştirilmeli ve grubun talepleri sorgulanmalı.
YABANCILAR BİRLİK OLMALI
Tüm bu geliştirilen politikalara baktığımızda buna karşı yabancıların rolü nasıl veya ne olmalı?
En önemli boyutta belki de burası üzerlerine bu kadar politika yapılmasına rağmen ülkede yaşayan göçmenlerin çoğu hala son zamanlarda yapılan politikaya karşı birlik olup ses çıkarmıyorlar. Kendi örgütlülüklerini sağlamıyorlar. Bir diğer boyutu ise bazı süreçleri atlatmış göçmenlere ben kurtuldum mantığına bürünerek kendisinden sonra bu ülkeye gelen yabancıların ve göçmenlerin sorunundan kendisini uzak tutuyorlar. Ülkede kendi haklarında çıkarılan yasaları takip etmiyorlar veya buna karşı ortak tavırlarını yeterince göstermiyorlar. Durum böyle olunca da ülkede bu konu üzerinden rant sağlayan bir kesim hep göçmenler konusunu gündemde tutacak ve besleyecektir. Bu ülkede yaşayan her göçmen kendi birlikteliklerini sağlamak için bir oluşum içerisine girmeli. Kendi haklarında çıkarılan her yasada kendi rollerini oynamalıdır. Bir örgütlülük içerisinde kendi haklarına sahip çıkmalılar. Aksi taktirde kendilerine karşı geliştirilen bu siyaset hep devam edecektir.