'Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde siyasi kararlar önemli'

'Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde siyasi kararlar önemli'

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, kadına yönelik şiddet ve cinayetin sorumluları kadar devletin de pay sahibi olduğunun altını çizerek, devletin alacağı siyasi kararların çok şeyi değiştireceğine dikkat çekti. Kav, ayrıca kadınlar kadar toplumun bütününün de bu mücadelede aklını ve emeğini birleştirmesinin önemini vurguladı. 

Gün geçmiyor ki kadına yönelik şiddet, öldürme, yaralama, hakaret, tehdit yaşanmasın. Son olarak iki gün önce Kocaeli'de iki kadın katledildi. Her ne kadar "kadının korunmasına" dönük yasalar çıkarsa da devletin, diğer yandan uygulamada etkin bir cezasızlık politikasından dolayı göz göre göre, aleni bir biçimde kadınlar cinayete, şiddete uğruyor. 

Tam da konunun daha fazla gündemleşeceği tarihin adı olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü öncesinde kadına yönelik şiddet ve cinayetlere karşı yıllardır mücadele yürüten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ile kadın cinayetlerini, şiddeti, bu noktada devletin ve toplumun da rolünü konuştuk.

- Kadına şiddetin engellenmesine dönük çıkarılan yasalar da var ama maalesef pek çok örnekte görüldüğü üzere cezasızlık politikası da mevcut. Siz bu noktada kadın cinayetlerini değerlendirirseniz neler söylersiniz?

İşte biz de tam bu nedenle geçtiğimiz hafta sonu kadın cinayetlerine ilişkin konferans gerçekleştirdik. Durum ne yazık ki geçen yıldan daha kötü; daha şimdiden Ekim ayı sonu itibarıyla, öldürülen kadın sayısı geçen yılı aşmış durumda. Bizim bu tabloyu değiştirmek için bir süredir dile getirdiğimiz 5 temel talebimiz var; 

- Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclisteki bütün parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınamasını istiyoruz. 

Mademki her gün kadın öldürülüyor, her gün açıklama yapsın parti başkanları. Bu kadar sık kadın cinayeti var iken, bunu kınamayı da aynı sıklıkta yapsalar, emin olun durum değişecektir.   

- 6284 Sayılı Korunma Kanunun etkin uygulanması.

- Ceza kanununda caydırıcı ceza.

- Kadın Bakanlığı kurulması. 

- Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa, kadınların hayatını kurtaracak, hem kadınlara hem bütün topluma iyi bir hayat getirecektir. 

'HÜKÜMET İHLALLERİN ÖNÜNÜ AÇACAK DÜZENLEMELER YAPIYOR'

Konferans ile bu taleplerimizi gözden geçirdik ve yenilerini birlikte bulacağız. Ancak cezasızlık konusu sizin de dile getirdiğiniz gibi çok önemli. Bizim kadın cinayetlerinin sürmesine sebebiyet veren indirimlerin kaldırılması için Türk Ceza Kanunu (TCK) Ek Madde teklifimiz var. Geçen yıl 25 Kasım’da parlamentoya sunmuş idik, halen bir cevap yok. Bunun yerine Ceza Kanunu’nda insan haklarına aykırı yeni düzenlemeler yapmaya çalışıyor hükümet. Yani bir insanlık suçu olan kadın cinayeti için adım atmıyor, ceza yasalarını yeni insan hakları ihlallerinin önünü açacak biçimde değiştirmeye çalışıyor hükümet. 

AKP, daha önce görülmemiş bir rejim kurmayı deniyor ve başta kadınlar, gençler üzerinden “özgürlükleri”, “Yeni Türkiye”ye göre düzenlemeye çalışıyor. Yani tam IŞİD’leşiyor iken bunun bir sonucu olarak kadın cinayetlerinde de artış yaşıyoruz. Çünkü AKP, yıl boyunca sürekli kadın haklarına saldıran bir politika yürüttü. Kadınların kahkaha hakkını, bedensel her tür hakkını, yaşamsal haklarını yasaklamak isteyen, kadın katillerini televizyonlara çıkarıp olmayan bir “söz hakkı” tanımaya çalışanlar, kadın cinayetlerine karşı da sessiz kalıyorlar. Geçtiğimiz günlerde “öldürme hakkımı kullandım” bile diyen adamı, bu utancı, bu ülkeyi yönetenler yarattı diye düşünüyorum. Bizim işte bu tabloda mücadeleyi yükseltmemiz şart, yine bütün bunları konferansta enine boyuna tartıştık. 

- Cinayetlerden öte uygulanan fiziki ve psikolojik şiddet, tehdit gibi pek çok şey de var. Bu noktada sığınma evi ya da benzeri çözümler tartışmalar dahilinde fakat bunların dışında neticede erkek egemen bir zihniyete sahip olmasına rağmen özellikle devleti ilgilendiren noktada neler yapılmalı, örneğin yargısal anlamda, güvenlik noktasında?  

Son 10 yılda öldürülen binlerce kadın ve hayatta kalmak için çırpınan koruma altındaki on binlerce kadın var. Bu kadın kardeşlerimiz, erkek egemenliğinin ve şiddeti besleyen AKP’nin kadınlara verip verebileceği en büyük zarar olan kadın cinayetlerini, yani “yaşam hakkı”nı simgeliyor. Devlet görevini yapmıyor, kadınların can meselesini bile çözemiyor. Yargı süreçlerinde ancak davayı biz takip edersek adil bir sonuç alabiliyoruz. Daha da önemlisi kadınların sağken korunması ve koruma yasası her gün ihlal ediliyor, yeterli sığınma evi yok. Bunun anlamı kadınların, cehennemi yaşadıkları eve geri dönmek ya da sokakta kalmak gibi bir zorlukla karşı karşıya kalmalarıdır. 

'SİYASİ KARARLAR ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRİR'

Oysa devletin elinde çok imkan var, her gün bunun yeni örneklerini görebiliyoruz. Biz olmayan imkanlarımızla bile bir çok şeyi değiştirebiliyorsak bütün imkanları elinde bulunduran devlet, siyaseten karar verirse çok şey değişebilir. 

- Peki kadın örgütlerinin yürüttüğü mücadele sizce yeterli mi? Hem kadınlar özgülünde maruz kaldıklarına ilişkin farkındalık yaratma, örgütlenme ile bir irade ortaya çıkması ve kadınların sesinin daha güçlü çıkması bağlamında yaşanan sorunlar, sıkıntılar neler ve sizce bunlar nasıl aşılır? Zira bir yandan mesele artık kısır bir döngüye dönüşen tartışmalarla sürüp giderken öte yandan bu döngü içindeki şiddet ve cinayetler de artarak sürüyor. 

Kadın örgütleri, uzun bir süre kadın cinayetleri gerçeğini sahiplenmediler, sessiz kaldılar. Platform olarak bunu hem eleştirdik hem de herkesi mücadeleye çağırdık senelerce. En nihayetinde bu sene hem Gezi direnişinin etkisi hem de kadın cinayetlerinin görünür olmasını sağlayan bir mücadele sonucunda herkes konuyu gündemine almak zorunda kaldı. Bu olumlu bir gelişmedir. Ancak bu gelişmelerin, kadın hareketinde eşit ve demokratik haklarla kurulan zeminlerde birleşik bir mücadele var edilince sonuç vereceğini düşünüyorum. 

ORTAK AKIL VE EMEKLE YENEBİLİRİZ

- Bir başka deyişle kadına yönelik cinayetlere ve şiddete karşı etkin mücadele yürütmenin yolu, araçları sadece kadınları kapsamadığı aşikar. Gerek toplum gerekse de devlet nezdinde bu etkin mücadelenin yürütülmesi için nasıl bir beklentiye sahipsiniz ya da dayanışmanın olması gerektiğini düşünüyorsunuz? 

Gezi direnişinde birlikte TOMA’nın karşısında durabilenler, AKP’nin kadınlara verip verebileceği en üst düzeyde zarar olan kadın cinayetlerine çözümde bulabilirler. Biz de önümüzdeki dönemi kadınlar için aydınlatmak, eşit söz hakkıyla demokratik biçimde kadınlara bir yol çizebilmek için birlikte çözümü örgütlemeliyiz. Aklımızı ve emeğimizi birleştirmeliyiz.  Ancak omuz omuza verirsek yenebileceğimiz bin tane meselemiz var. Bugün bir kadın katili çıkıp “öldürme hakkımı kullandım” diyebiliyor. İşte o adamı, kadınların kahkaha hakkını, bedensel her tür hakkını, yaşamsal haklarını yasaklamak isteyen, kadın katillerini televizyonlara çıkarıp olmayan bir “söz hakkı” tanımaya çalışanlar yarattılar. 

O adamı bu ülkeyi yönetenler yarattı.  Çıkıp da hiçbir siyasi sorumlu bu adamı kınamadıysa, biz kadın mücadelesini yükseltmeli, onları yenmeliyiz. Ve şimdi akıbeti belli olmayan binlerce kadının faili IŞİD kapıda. IŞİD’e karşı direnen kadınlar için de konferans yapıyoruz. Çünkü biz de Türkiye’deki IŞID gibi düşünenleri yenmeliyiz. 

- 25 Kasım'a dair kadınlara bir çağrınız var mı?

Bizim için öldürülen kadın kardeşlerimiz, AKP’nin kadınlara verip verebileceği en büyük zarar olan kadın cinayetlerinin yani “yaşam hakkı”nı simgeliyor. Aynı zamanda kahkahanın, çocuk doğurma ya da kürtaj olma hakkının, kızlı-erkekli oturmanın, boşanabilmenin, kendine bir hayat kurabilmenin, haklarına kavuşmanın sembolleri onlar. Onların hakkını yaşayanların sorması ve tüm kadınların kurtuluşu için bir "Kadın Konferansı" gerçekleştik. Konferansta çok farklı kurumlardan ve hayatlardan gelen kadınlar, kadın cinayetlerini durdurmak için çözümü örgütlemeye adım attılar. Şimdi bu konferansın gücüyle 25 Kasım’a gidiyoruz. Çünkü konferans sonuçlarında ortak tutum almaya devam etme eğilimi çıktı. 

'MECLİSİ VE BAKANLIĞI GÖREVE ÇAĞIRACAĞIZ'

Bununla beraber Platformumuzun geleneksel eylemleri de devam edecek. Biz Platform toplantılarımızı forum tarzında ve düzenli yapıyoruz. Bu sene toplantılarda aldığımız kararlara göre hem hafta şeklinde her gün bir faaliyetimiz var, hem de her sene olduğu gibi bu sene de sorumlu kurumlardan hem hesap soran hem de göreve çağıran eylemlerimiz olacak. Bu sene de yine öldürülen kadın kardeşlerimizin aileleri ile beraber parlamento ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı göreve çağıracağız. 

25 Kasım’da tüm kadınları, kadınların yaşam hakkı için mücadeleye, IŞİD’e karşı direnen kadın kardeşlerimizle dayanışmak için Türkiye’de IŞİD gibi düşünenleri yenmek için mücadeleye çağırıyoruz.