Kalkan: Herkes sözünün gereğini yapmalı
Kalkan: Herkes sözünün gereğini yapmalı
Kalkan: Herkes sözünün gereğini yapmalı
KCK Yürütmek Konseyi Üyesi Duran Kalkan, demokratik çözüm sürecinin birinci aşamasının, PKK ve Kürtlerin gereklerini yerine getirmeleri ile aslında sonuçlandığını belirterek, demokratikleşmeyi içeren 2. aşamaya geçildiğini söyledi. Kalkan, 2. aşamada herkesin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
Nuçe TV’de gazeteci Baki Gül’ün hazırlayıp sunduğu, BDP Eş Genel Başkanı Gülten Kışanak’ın stüdyo konuğu olarak hazır bulunduğu Gündem programına katılan KCK Yürütmek Konseyi Üyesi Duran Kalkan süreçle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Gerilla güçlerinin geri çekilmesini değerlendiren Kalkan, çözüm sürecinin birinci aşamasının aslında tamamlandığını, demokratikleşmeyi içeren 2. aşamada herkesin sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın önerdiği, 3’ünün hazırlık çalışmalarının başlatıldığı konferanslara değinen Kalkan, konferansların demokratik siyasi mücadele hamlesinin içeriğini oluşturduğunu belirterek, “Bu hamlenin başlatılma ve geliştirme projesidir” dedi.
KCK Yürütmek Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Gündem programında yaptığı açıklamalarda, gerillaların ‘demokratik çözüm yürüyüşünü’ olarak adlandırdığı medya Savunma Alanları’na çekilmeye başlamaları ile ilgili şunları söyledi:
“Öncelikle gerillanın demokratik çözüm yürüyüşünü selamlıyorum. Tüm Kürt halkına ve Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyorum. Önder Apo’nun İmralı’da yürüttüğü görüşmeler ve Newroz’da yaptığı çağrı, başlattığı yeni süreç temelinde gerilla yürüyüşü gerçekleşiyor. Bu temelde yönetimimiz 23 Martta ateşkes ilan etmişti. 25 Nisanda da genel bir açıklama yaptı. Gerillanın çekiliş sürecinin 8 Mayısta başlayacağını kamuoyuna duyurdu. Kamuoyunun bilgisi dâhilinde 13-14-15 Mayıs tarihlerinde ilk gerilla gruplarının Medya Savunma Alanlarına geçişi gerçekleşti. Önder Apo’nun çağrısı ve yönetimimizin kararı çerçevesinde gerillanın çekilme süreci 8 Marttan itibaren başlamıştır. Bu anlamda hareketimiz, yaptığı açıklamaların gereğini yerine getirmiş, verdiği sözü tutmuştur. Sözüne sadık bir hareket olduğunu ortaya koymuştur. Bu temelde şimdiye kadar Kürt tarafının yaptığı çağrıların gereği yerine getirildi, önemli adımlar atıldı.”
Gerillanın yürüyüşünün, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ile Kürt halkı için büyük önem arz eden Mayıs ayı içinde gerçekleştiğine dikkat çeken Kalkan, “Mayıs ayı bizim şehitler ayımızdır. 18 Mayıs şehitler günümüzdür. Hepsi şehitler ayında gerçekleşiyor ve kahraman şehitlerimizin 35-40 yıldır yürüttükleri mücadelenin temeli üzerinde gerçekleşiyor. Gerillanın demokratik çözüm yürüyüşü şehitlere doğru sahip çıkma, amaçlarını başarma yürüyüşü oluyor. Şehitlerimizin izinde yürüyüş oluyor. Özellikle de 2011-2012 devrimci halk savaşı hamlesinin yarattığı birikim üzerinde bu yeni süreç, demokratik çözüm süreci gelişiyor. Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa hamlesi tamamen devrimci halk savaşının yarattığı kazanımlara dayalı gelişiyor. Bu vesileyle şehitler günümüzü şehitler ayımızı kutluyorum. 18 Mayıs şehitler gününde büyük şehidimiz Haki Karer şahsında tüm kahraman şehitlerimizi saygıyla minnetle anıyorum. Onlara verdiğimiz amaçlarını başarma sözümüzü bugün gerilla demokratik çözüm yürüyüşü ile yerine getiriyor. Önder Apo’nun ilan ettiği Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa hamlesi şehitlerimizin amaçlarının başarılması hamlesi oluyor” dedi.
Duran Kalkan, Kürt tarafının her koşulda direndiğini gösterdiği gibi, Kürt halkının direnişçi bir halk, özgürlüğe tutkulu bir halk olduğunu ortaya koyduğu gibi, demokratik siyasi mücadele hamlesinde de başarılı olacağına dair kendine güvenen, bağımsızca karar alıp adım atabilen bir halk olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti.
“Bunların hepsi Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünün açılması içindir” diyen Kalkan aslında çözüm sürecinin ilk aşamasının bittiğini, ikinci aşamasına geçildiğini söyleyerek devamla şu değerlendirmede bulundu:
“Birçok çevre bu konuda gerillayı engel olarak gösteriyordu. Savaş var çatışma var o nedenle biz bir şey yapamıyoruz diyorlardı. Şimdi önder Apo’nun başlattığı yeni süreç temelinde hareketimizin attığı adımlarla, söz konusu engellerin hiçbirisi kalmamıştır. Çatışma bitmiştir, savaş yok, çatışma ihtimali yok. Bu anlamda Newroz’da ilan edilen sürecin ilk aşaması tamamlanmış oluyor. Her kese verdiği sözün gereğini, yaptığı çağrının gereğini yerine getirmek düşüyor. Bu bakımdan birçok gücün harekete geçme zamanı.
PKK, Kürtler verdiği sözü tuttular, gereğini eksiksiz yaptılar. O halde herkes de sözünün gereğini yerine getirmeli. Şimdi yapılması gereken bu, beklenen bu. İkinci aşamada aslında bu sözlerin tutulmasıdır. Öncülüğünü yine Kürtler yaptı, PKK yaptı. Ön açıcı oldu, tek yanlı fedakarlıkta bulundu. Ama elbette bu boşuna değildir. Gerillanın bu yürüyüşü, demokratik çözüm yürüyüşü boşuna değil. Bir amaca bağlı hedefe bağlı, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Ortadoğu’da barışın, demokrasinin ve halkların kardeşliğinin tesis edilmesi içindir. O halde herkes üzerine düşeni yerine getirmeli. Bütün siyasi güçler, demokratikleşmeden yanayız diyen herkes, gerekli çabayı göstermeli. Özellikle de demokratik güçler, demokratik siyaset yürüten güçler, artık hamle yapmaları için hiçbir engel yok, tersine güçlü dayanağa sahipler. O halde bu dayanağı doğru kullanmalıdırlar. Dayandıkları birikimin hakkını vermeliler, pratikleşmesini sağlamalılar. Büyük bir demokratik siyasi mücadele hamlesini geliştirebilmeli, demokratik çıkış yapabilmeliler. Görev onlara düşüyor, sorumluluk onların üzerindedir. Demokratikleşmeyi sağlayacak yegane güç onlar.
Tabi iktidarı elinde tutan, gücü elinde bulunduranlara da görev ve sorumluluk düşüyor. Yasal-anayasal düzenlemelerin Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü temelinde yapılması gerekiyor. Kürt inkarının son bulması lazım. Gerillanın yürüyüşü demokratik çözüm yürüyüşüydü. Kürt inkarının son bulması yürüyüşüydü. Bunu yönetimimiz açıkça ifade etti, ilan etti. Artık Kürdü inkar eden güçler bu inkar zihniyetinden de, politikasından da vazgeçtiklerini ortaya koymalıdırlar. Bu temelde başta Kürt halkı olmak üzere tüm insanlığı, ilerici güçleri ikna edebilmeliler. Görev sorumluluk onlara düşüyor. Bundan sonra sürecin ikinci aşaması da bu temelde gelişecek. Artık ikinci aşama olarak demokratikleşme, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü, onun için yasal anayasal düzenlemeler ve her alanda demokratikleşme adımlarının atılması. Bu temelde herkesin verdiği sözün gereğini yerine getirmesi, demokratikleşmede üzerine düşen görev ve sorumluluklarını pratikte başarıyla yerine getirmesi gerekli. Bizim çabamız bu temeldedir. Bakalım, verilen sözler ne kadar yerine getirilecek, gerekli adımlar ne kadar atılacak göreceğiz.”
Duran Kalkan, demokratik çözümün önemli ayaklarının başında gelen Öcalan’ın önerdiği 4 büyük konferansı da değerlendirdi. 3’ünün hazırlık çalışmaları ile tarihlerinin netleştiği konferanslara ilişkin şunları kaydetti:
“Önder Apo’nun önerdiği 4 büyük demokratikleşme konferansı aslında Newroz’da ilan ettiği demokratik siyasi mücadele hamlesinin içeriğini oluşturuyor. Bu hamlenin başlatılma ve geliştirme projesidir. Amacı Kürt sorununu ve demokratikleşme sorununu bir elit grubun, bazı siyasi çevrelerin, iktidar sahiplerinin elinden alıp başta Kürt halkının tümü olmak üzere sorunla ilgili tüm halklara, toplumlara, Türkiye toplumuna ve yurtdışındaki Ortadoğulu topluluklara, demokratik insanlığa yaymaktır, taşırmaktır. Onları da sorunun içine çekmek, sorunun çözümünde söz sahibi kılmaktır. Bu demokratik siyasetin gereği oluyor. Demokratik siyaseti harekete geçirmeyi ifade ediyor. Demokratik siyaset bir elit siyaset değildir. Sadece kadroların, ya da partilerin de yürüteceği siyaset de değildir. Kitleye dayalı, halka dayalı siyasettir. Ezilenlerin harekete geçmesini ifade eden siyasettir. Emekçilerin, kadınların, gençlerin, tüm etnik grupların, mezheplerin, dini çevrelerin kendilerini özgün örgütleyerek demokratik katılımlarını sağlamak üzere harekete geçmelerini içeren siyasettir. Konferanslar tüm bu güçleri harekete geçirmeyi hedefliyor. Bu bakımdan siyaseti halka yaymayı, topluma yaymayı, dolayısıyla Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünde, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde kitleleri, halkları, ezilenleri söz sahibi kılmayı, pratikleştirmeyi ifade ediyor. Amacı, hedefi budur.
Türkiye’de ve Avrupa’da yapılmak istenen konferanslar demokratikleşme konferanslarıdır. Ankara konferansı Türkiye'nin Demokratikleşme Konferansı özelliği taşıyor. Avrupa’daki konferans da benzer özelliklere sahiptir. Tüm Türkiye’de yaşayan kesimleri, grupları, siyasi çevreleri, aydınları, demokrasiden yana olan, sorunların demokratik çözümünü isteyen, demokratik bir Türkiye isteyen herkesin katılmasını ifade ediyor, öngörüyor. Herkese açıktır. Çağrı bu temelde yapılmıştır. Adımlar da bu temelde atılıyor. Biz başarılı olacağına inanıyoruz. Ve Türkiye toplumunun Ankara merkezli olarak ve yurtdışı merkezli olarak demokratikleşmedeki iradesini, tutumunu ortaya çıkaracak. Herkesin önüne demokratik Türkiye toplumunun, halkların istediğini, gençlerin istediğini, kadınların istediğini ortaya koyacak. Öyle bazı grupların, bazı kişilerin, bazı partilerin talebi olmadığını, tüm toplumun talebi olduğunu herkese gösterecek. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünün çerçevesinin ne olması gerektiğini ortaya çıkartacak. Aslında çözüm projesini demokratikleşme projesini yaratacak konferanslardır.
Amed ve Hewler’de yapılacak konferanslar ise Kürt konferansı. Ulusal demokratik Kürt güçlerini en geniş biçimde içinde toplayacak konferans oluyor.
Amed’te olan Kuzey Kürdistan’daki tüm halkı, halk kesimlerini birleştirecek ve Kuzey Kürdistan toplumunun iradesini, taleplerini, Kürt sorununun çözümü konusundaki istek ve görüşlerini ortaya çıkaracak. Kuzey Kürdistan halkı, toplumu nasıl yaşamak istiyor, nasıl bir sistemde, ne tür bir örgütlülük içerisinde yaşamı öngörüyor onu ortaya çıkaracak.
Hewler konferansı ise bunu 4 parça Kürdistan’da yapacak. Yani 40 milyonluk Kürt toplumunun özgür, demokratik iradesini ortaya koyacak. Kürtler Ortadoğu’da Kürt sorununun çözümünü bu süreçte nasıl öngörüyorlar, nasıl bir çözüm talebinde bulunuyorlar. Parçalar arası dayanışma nedir. Kürt ulusal demokratik stratejisi, programı nelerden oluşuyor, bunları hayata geçirmek için en üstte ulusal demokratik Kürt dayanışması, kurumlaşması nasıl olacak. Zaten bu konferansların adı da Milli Birlik ve Dayanışma Konferansları kondu. Amed’teki de öyledir. Özgürleşme ve demokratikleşme konferansı.
Hewler’deki de bütün parçalardaki Kürtleri kapsayacak bir Ulusal Birlik ve Dayanışma Konferansıdır. Hem Kürtler arası ilişki ve ittifakı ulusal demokratik çizgide en sağlam hale getirecek hem de Kürtlerin böyle bir süreçte Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünden ne anladıklarını, nasıl bir çözüm istediklerini, dolayısıyla, nasıl bir yaşamı öngördüklerini ortaya koyacak. Bu oldukça önemli bir durumdur. Bazı çevreler diyor çözümü PKK dayatıyor, önder Apo dayatıyor, Kürt sorununu bunlar gündeme getiriyorlar, bazı talepler bunların talepleridir. İşte yasal-anayasal çözümler olsun, demokratik özerklik çözümü geliştirilsin dendiğinde bunları PKK istiyor, önder Apo istiyor. Bir grubun talebidir diyorlar. Şimdi bu konferanslarla bu taleplerin bir grubun değil, kadın, erkek, genç, çocuk, yaşlı 40 milyon Kürdün talepleri olduğu ortaya konulacak. Her kes görecek ki ortada bir halk duruşu var halk talebi var. Dolayısıyla da artık halk iradesine bağlıyız, esas alıyoruz diyenler bu temelde demokrasiyi tanımlayanlar ve kendilerinin demokratik olduğunu söyleyenler de her halde Kürt toplumunun böyle bir irade ortaya koyuşunu da tanımak durumunda kalacaklar. Bunlar gerçekleştiğinde aslında Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünde ve Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok önemli bir aşama kaydedilmiş olacak. Demokrasi programı, demokrasinin güçleri ortaya çıkmış olacak. Büyük bir demokrasi mücadelesi bu temelde gelişebilecek. Biz inanıyoruz, konferanslar başarılı olacak. Şimdiden bu konferanslar için yürütülen bütün çalışmaları selamlıyor, çalışanlara da üstün başarılar diliyorum.”