Kandıra'daki tutsaklar: Eylemleri büyütürsek zafere ulaşırız

Kandıra Cezaevinde açlık grevindeki tutsaklar, eylemleri büyütmeye çağırdı. Tutsaklar, "Vicdani olarak rahatlamak için pasif eylemler yapılmamalıdır. İçimizdeki özgürlük çığlığını ve iradesini dinlersek zafer de bizim olacaktır" dedi.

Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi'nde açlık grevinde olan tutsaklar, İmralı tecridine ve direnişlere ilişkin bir mektup gönderdi. 

'ROLÜMÜZÜ OYNAMALIYIZ'

Tutsakların mektubu şöyle:

"İçerisinden geçtiğimiz süreç tarihi ve özgün karakteri olan süreçtir. Özellikle Kürt, Kürdistan halkı açısından kaderimizi belirleyeceğimiz çetin bir devrim sürecidir. Bu zorlu süreci anı anına hissedip, geçmişin zorlu yaşanmışlıklarından da sonuçlar çıkararak tam bu zamanda rolümüzü oynamamız gerekiyor. 

Leyla Güven yoldaşımızın öncülüğünde tecridi kırma, faşizmi yıkma amacıyla bir fedai direniş başladı. Leyla heval, direnişle dolu tam 3 ayı geride bıraktı. Dışarının mücadelesiyle beraber eylemlerimiz etkisini arttırarak devam etmektedir. Bu oldukça anlamlıdır. Halkımızda, kardeş halklarımızda, tüm dost çevrelerde büyük bir sahiplenmeyle karşılık bulmuştur. Bu güçlü sahiplenme ile topyekûn halk mücadelesi ve direnişi sağlanmıştır. Hayati olan gündemimiz etrafında ruh ve zihniyet birliği yakalanmış, eylem gücü açığa çıkmıştır. Özellikle halkımızda ulusal birlik ruhu ve hareketliliği Kürdistan ve Türkiye sınırlarını aşığ kıtalara yayılmıştır. Bu kendi içinde çok anlamlı ve kıymete şayandır. 

'VİCDANLARI RAHATLATMAK İÇİN DEĞİL, SONUÇ ALMAK İÇİN...'

Ancak bilindiği üzere açlık grevi direnişleri kritik aşamayı çoktan geride bırakmıştır. Hayati sağlık sorunları baş göstermektedir. Ölüm sınırında yaşanmaktadır. Tam şimdi güçlü bir halk öncülüğü ve devrimci halk kahramanlığı gerekmektedir. Halkımız, dostlarımız, tüm duyarlı çevreler fedakârlık etme noktasında bir kaygı taşımamaktadır. Ancak bu kendi başına yetersizdir. Bir kaygı yoksa, endişe duyulmuyorsa güçlü bir pratik de beraberinde gelişebilmelidir. Ne yapılacaksa 'an'da yapılır, kazanılacak olan da 'an'da kazanılır. Bunu derinden hissetmek gerekir. 

Başta öncülük görevi üstlenmiş arkadaşlarımız olmak üzere her insanımız, öncülük ruhuyla yapmalıdır. Ne gerekiyorsa, doğru olan nasıl anlaşılıyorsa, karşımızda bulunan, talebimizin muhatabı devlet erki hangi biçimde anlıyorsa öyle anlatmalıyız. 

Eylemlerimiz ve mücadelemiz vicdanları rahatlatmanın ötesinde sonuç alıcı pratiğe bürünmelidir. Sadece vicdani olarak rahatlamak için pasif eylemler yapılmamalıdır. Bu yetersiz yoldaşlık olur. Madem kaygı ve endişeleri geride bıraktık, köprüleri parçalayıp yaktık, o zaman içimizdeki gerginliği, rahatsızlığı, acıyı dindirmeyelim, harekete geçelim, geç olmadan. Bırakalım, içimizdeki acı, ateş yaksın bizi. Yakalım çevremizi, durmayalım yerimizde. Yanıyorsak hep beraber yanalım. Eriyorsak hep beraber eriyelim. Evet, kaybedecek bir şeyimiz yok. Ama içi sevgi dolu olan ışığımız, Başkan Apo'nun işkence çekmesine daha fazla alışmayalım. O güzel ana, güzel yoldaş, güzel insan Leyla Güven'i ve Nasır Yağız'ı ve daha birçok arkadaşı kaybetmeyelim. Bizler, ölmeden de tecridi kırabiliriz. Yüreğimiz kaldıramaz daha fazla yoldaşı, canımızı kaybetmeyi. Bu lanetli kara kara şubat ayına daha fazla acı, gözyaşı sığdırmayalım. Bu bizim elimizde. Bu güç yüreğimizde ve fedakâr ruhumuzda saklı. Yeter ki biz onu açığa çıkarıp yaşayalım.

'ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?'

Bu saatten sonra her yoldaşımızın, her insanımızın kendisine şunu sorup, yanıtını bu zamanın eylem ruhuna göre vermesi gerekiyor: Ben değilse kim? Şimdi değilse ne zaman?

İnanıyoruz ki içimizdeki özgürlük çığlığını ve iradesini dinlersek zafer de bizim olacaktır. Çünkü bizler yaşamı uğrunda ölecek kadar çok seviyoruz. Selam ve saygılarımızla."