Kapitalizme karşı 1 Mayıs Demokrasi için ittifak -Veysi Sarısözen

Kapitalizme karşı 1 Mayıs Demokrasi için ittifak -Veysi Sarısözen

Türkiye sosyalist hareketinin en büyük adımı Halkların Demokratik Kongresi’dir. Bu adıma önayak olanlar, Kürt sorununda ortak hareketimizin tarihsel zayıflıðına, elbette HDK öncesi bütün adımların bir birikimi olarak bir yıldır son veriyorlar. Kürt özgürlük hareketiyle yazgı birliði devrimciliðin ve enternasyonalizmin en büyük ölçütüdür.

Sosyalist solun HDK dışında kalan kesimlerinin de, bu 1Mayıs mücadelesinin ertesinde aynı yolda adım atmasını ummak hakkımızdır. Çünkü artık tarihin bu bölgede yazmaya başladıðı en kritik anları yaşıyoruz.

Zaten devam eden savaşların tüm bölgeyi kaplayacaðı kritik bir döneme giriyoruz.

Devrimcilik ve enternasyonalizm “isteyenin benimseyeceði” bir kimlik olarak görülmemeli. Bu kimlik partilerin ya da kişilerin deðil, onların pratiklerinin “kimliði”dir. Hiç kimse eyleminin dışında devrimci ve enternasyonalist olamaz. Eylemiyle olur.

Somut bir örnek verebiliriz: HDK’nin de katkısıyla, ikisi de“TKP” adını taşıyan partiler arasında bir uzlaşma saðlandı. Bu partilerinden birisi ismini “TKP-1920” diye somutladı ve “kriz” çözüldü. Ama kimin “geleneði” temsil ettiði, örneðin Türkiye tarihinde “ilk enternasyonalizm ve devrimcilik bayraðını yükselten” Mustafa Suphilerin devamcısı olduðu sorusu hala tartışılıyor. Bu tartışma nasıl sonlanabilir?

Bu tartışma, bu tartışmayı yapanların “bölgesel savaş” eşiðinde, bölgesel devrimci sürecin öncüsüyle kader birliði yapıp yapmadıklarına bakarak sonuçlandırılabilir. Antant ülkelerine karşı ölüm kalım savaşı veren Sovyet Devrimi’ni elde silah savunan Mustafa Suphi ve arkadaşlarının geleneðini kimin devam ettirdiðinin bugün biricik ölçütü, Kürt özgürlük hareketiyle bu ölüm-kalım mücadelesinde aynı cephede yer almaktan başka bir şey deðildir.

HDK içindeki sosyalist partiler bu onurlu konumu aldılar. Kendi aralarındaki bütün farklılıkları, büyük devrimci pratiðin içinde aşma yolunu tuttular. Yalnız böyle yapmadılar. Onlar aynı zamanda bölgesel devrimci sürecin bileşenleri olarak, hareketin en geniş anti-kapitalist cephesini de kurmaya başladılar. Bu yolu açtılar. Şimdi Türkiye’de hemen hemen bütün ezilenlerin (tüm kitleleri deðilse de) başlıca sözcüleri HDK’de toplandı.

Geçmişte ezilenlerin talepleri doðrudan “anti-kapitalist” talepler deðildi. Bunların önemli kesimleri feodal, müstemlekeci güçlerin, Çarların, Sultanların, teokratik rejimlerin yarattıðı sorunlardı. Bugün artık böyle deðil. Ezilenlerin tümünün sorunları ve doðanın karşı karşıya kaldıðı bütün sorunlar, küresel kapitalist sömürünün dolaysız sonuçlarıdır. O nedenle “sınıf dışı” gibi görünen sorunlar da içinde ezilenlerin tüm talepleri, (hatta onlar bunu dile getirmeseler bile) artık anti-kapitalist karakter taşıyor. Ondandır ki, feministlerin, yeşillerin, HES karşıtlarının, LGBT’lerin, yok olma sürecindeki dillerini ve kimliklerini savunan Lazların, Çerkeslerin ve öteki azınlıkların, bunlar ister sosyalist olsunlar, ister olmasınlar, attıkları her adım onları kapitalizmle ve kapitalizmin kurumlarıyla karşı karşıya getiriyor. Ama bu demokrasi mücadelesini ortadan kaldırmıyor.

Anti kapitalizmin kapsamı genişliyor. Bu eðilimin realliðinin en ilginç ve son kanıtlarından birisi de, “anti-kapitalist genç Müslümanlar”ın bu 1 Mayıs’a katılacak olmalarıdır. Egemenlerin dini, “ezilen halkların özgürlük mücadelesini” bastırmak için (hepimiz Müslümanız) kullandıðı gibi, sınıfsal çelişkileri bastırmak için kullanma çabalarına karşı bu gençlerin attıðı adım önemlidir. Nasıl Kürt halkı “evet, hepimiz Müslümanız ama, siz Türk ‘müslümanlar’ egemensiniz, biz Müslüman Kürtler ezilmekteyiz” dedikleri gibi, anti-kapitalist gençler de “evet, hepimiz Müslümanız doðru, ama siz Müslümanlar sömürüyorsunuz, biz sömürülüyoruz” demişlerdir.

Tam da “hepimiz Müslümanız” tuzaðına düşürülmüş işçilerin sendikası HAK-Ýş’in, “hepimiz Türk’üz” tuzaðına düşürülmüş işçilerin sendikası Türk-Ýş’le birlikte 1 Mayıs cephesini böldükleri sırada yükselen bu ses önemlidir. Bu ses sosyalist hareketin deðil, "Ýslamı devletleştiren, Türkleştiren ve kapitalistleştiren"lerin alternatifidir.

Gündem’in dünkü sayısında Ayhan Bilgen haklı olarak şöyle yazdı: “1 Mayıs’ı şova çeviren sendika aðası ve siyasetçilerden rahatsızlık duymayıp, bir grup gencin “biz tercih etmesek de” kendini ifade etme biçimine tahammülü olmayanlar, aslında içinde bulunduðumuz durumun içler acısı fotoðrafını ortaya koymaya yetiyorlar.”

Son olarak, bütün bu anti-kapitalist güçlerin önünde duran güncel politik görev hakkında konuşmak gerekirse, şöyle denebilir; Kapitalizmin bütün sonuçlarına karşı savaş içinde, “Askeri vesayetten Cemaatçi polis-yargı vesayetine geçişi, iç savaşı ve bölgesel savaşı önlemek, Kürt sorununda çözümün önündeki bütün engelleri kaldırmak (Öcalan’a özgürlük, barış, ana dilde eðitim, demokratik özerklik) için “sosyal Müslümanlarla” kıyıların “laik Türklerini” ve “Türkmen Alevilerini”, AKP’den kopan demokrat aydın çevreleri Kürt özgürlük hareketiyle ortak mücadelede birleşmeye çaðırmak...

* Kaynak: Özgür Gündem

ANF NEWS AGENCY