PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programa katıldı.
“Görülüyor ki, 16 Nisan hem halkımız hem de Türk halkı açısından önemli bir aşama oluyor” diyen Karayılan, “Türkiye’de AKP, MHP ve MHP’nin bir parçası olan BBP’nin de katılımıyla ırkçı-milliyetçi bir ittifak oluştu. Bu şekilde 12 Eylül sistemini daha da ilerletmek ve faşizmi kurumsallaştırmak istiyorlar. Şu an referanduma götürmek istedikleri anayasa değişikliklerinin demokratik herhangi bir yanı yoktur. Faşist ve diktatör bir sistemi kalıcı hale getirmek istiyorlar” şeklinde konuştu..
Kürt halkının AKP-MHP ittifakının Kürt karşıtlığı üzerinden kurulduğunu bilmesi gerektiğini söyleyen Murat Karayılan, “MHP’nin şartı zaten buydu. Dikkat ederseniz, MHP’nin diğer parçası da geldi katıldı. Bunlar bu ittifakla yeni bir konsepte ulaştılar. Bu konseptin içeriği ise Kürtlerin kökünü kazımaktır. Yani Kürt halkının bütün kazanımlarını hedef haline getiriyorlar. Sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde değil, sınır dışında da saldırganlığı geliştirerek, Kürt halkının ne kazanımı varsa ortadan kaldırmak istiyorlar. Eğer bütün bunlara rağmen bir Kürt veya Kürdistanlı bu anayasaya ‘evet’ diyorsa, bu, o kişinin son 2 yıldır AKP ve MHP’nin Kürdistan’da yürüttüğü zulmü onayladığı anlamına gelmektedir. Yani evet diyen bir kişi, bütün bu zulme ortak olmuş olur. Sadece bu da değil; eğer AKP-MHP ittifakı kazanırsa, o zaman Erdoğan, “bakın; yaptığım şeyler onay görüyor; demek ki doğru yapıyorum ve devam etmeliyim” diyecektir. Yani bunu, bundan sonra faşizmi ve kullandığı şiddeti arttırmanın temeli olarak kullanacaktır. Mesela Kürdistan’da savaşı daha da gürleştirecek ve her şeye karışacaktır. Bunun için evet diyen birisi, sadece bugüne kadar olan şeylere ortak olmayacak; aynı zamanda bundan sonra yapacağı şeylerin de sorumluluğuna ortak olmuş olacaktır. Bu nedenle, iman, vicdan ve onur sahibi her Kürt ve Kürdistanlı demokrat hiçbir şekilde evet dememeli.
Bunlar Kürt düşmanıdır ve Kürt düşmanlığı üzerinden bir ittifak kurmuşlar. Şimdi dikkat edin; bütün mitinglerinde bize karşı konuşuyorlar. Yani gören der ki, “bunlar PKK’ye ve Kürt halkına karşı bir seçime girmişler.” Tüm konuşmaları bizim üzerimize. Yedek cumhurbaşkanı Van’a gelmişti; konuşmasını dinledim; belki de 10 sefer alçak sözünü kullandı. Kime diyor? HDP’ye ve PKK’ye diyor ama esas olarak Kürt halkına karşı bu sözü kullanıyor. Bunlar büyük bir kin güdüyor ve halkımızdan nefret ediyorlar. Bunlar miting meydanlarından açıkça düşmanlık yapıyorlar” dedi.
AKP, KERKÜK’E GİTMEK İSTİYOR
Kerkük’e Güney Kürdistan bayrağının dikilmesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Karayılan, “Dikkat edin; Kerkük’te Güney Kürdistan bayrağına ilişkin bir karar alındı. Zaten Irak bayrağı vardı; Güney Kürdistan bayrağının da bu bayrağın yanında kaldırılması kararı alındı. Bunlar kıyameti kopardılar. Erdoğan şimdi bize karşı yaptığı savaş planını, KDP’yle birlikte Şengal’de veya başka bölgelerde savaşma temelinde kurduğu için çok daha sert bir şekilde, “Kerkük’e gideriz” demiyor ama demek istediği şeyleri Devlet Bahçeli yoluyla söylüyor. Devlet Bahçeli ne dedi: ‘Dost değil, ayağımızın altındaki post olur’ dedi. Bunu KDP liderliği için söyledi. Yani bunlar bütün Kürt halkının düşmanlarıdırlar. Bu açık bir şeydir. Ve bugün biz olmazsak, bunu daha açık bir şekilde yaparlar. Bugün Kuzey’i de, Güney’i de, tüm Kürdistan’ı da biz savunuyoruz. Biz olmazsak kesinlikle, “Kerkük’e gideceğiz” diyeceklerdi. Buna niyetleri de vardır. Zaten Binali, “Birleşmiş Milletler bu konuya el atmalı” diyor. Bu söylemlerle, “oradaki Türkmenlerin savunulması gerekiyor; askerlerimiz oraya gitmeli” demek istiyor. En sonunda da gidecekler. Zaten biz olmasaydık hemen şimdi gitmeye çalışırlardı ama şimdi bizimle savaşta oldukları ve bize karşı savaşta KDP’yi de yanlarında savaştırmak istedikleri için bu tür şeyleri açıktan söylemiyorlar; aba altından sopa göstererek tehdit ediyorlar” diye konuştu.
BUNLAR HİÇBİR KÜRDÜN DOSTU DEĞİLLER
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, şu hususlara da dikkat çekti:
“Bunlar Kürt halkının dostu olmadıkları gibi, hiçbir Kürdün de dostu değildirler. Onlarla birlikte olan işbirlikçi Kürtlerin de dostu değiller. TC’nin tarihi bu tür örneklerle doludur. Dersim Tertelesi’nde önce, direnen Kürtleri katlettiler ve göçerttiler; sonra, devlet tarafında olanları da katlettiler ve göçerttiler. Bu, Şêx Sait Hareketi’nde de böyledir, gelişen tüm isyanlarda da böyledir. İnsan tarihe bakmalı ve bugünü öyle okumalı. Bu nedenle hiçbir Kürt bu gerçekliği göz ardı etmemeli. Kim ki bu gerçekliği göz ardı ederse, onlar kesinlikle ciddi bir kırılmayı yaşayacaklardır. Çünkü bunlar yarın gerçekliklerini daha da çok ortaya koyacak ve tüm Kürt kazanımlarına saldıracaklardır. Bunun için de hiçbir Kürdistanlı referandumda ‘evet’ dememeli; tutumu ‘hayır’ olmalıdır.
BU FAŞİZM DALGASI TÜRK HALKI İÇİN DE ZULÜMDÜR
Bu faşizm dalgası Kürdistan halkı için olduğu kadar, Türk halkı için de bir zulümdür. Bunlar faşizm sistemini kalıcılaştırmak, diktatörlüğü pekiştirmek istiyorlar. Tüm Türkiye halkları açısından ve özellikle de Alevi halkımız başta olmak üzere sistem dışı bırakılan tüm kesimler açısından bu bir tehlikedir. Bunun için Türkiyeli tüm kesimler bunu düşünmeli ve buna evet değil, ‘hayır’ demeli. Yani hangi partiye oy vermiş olursa olsun, bu, Türkiye’deki herkesi ilgilendiren önemli bir durumdur. Dolayısıyla diktatörlüğe karşı olan herkes hayır diyebilmelidir. Dolayısıyla ister Kürdistanlı, isterse de Türkiyeli olsun, bugüne kadar oyunu hangi partiye vermiş olursa olsun, herkes bu noktada elini vicdanına koyarak hareket etmeli ve doğru tercih yapmalıdır.”
AVRUPA’DEKİ HALKIMIZ SANDIĞA GİDİP OYUNU KULLANMALI
Şu an Avrupa’da oylar kullanılmaya başlandı. Avrupa’daki halkımızın oy kullanmak için tabii biraz peşine düşmesi gerekiyor. Her şehirde oy kullanılmıyor; yalnızca belirli yerlerde kullanılıyor. Bu nedenle Avrupa’daki halkımız, “ben buradayım; ne işim var gidip başka yerde oy kullanacağım” dememeli. Kendini sorumlu görmeli ve sandığa gitmemenin evet demek olduğunu bilmelidir. Yani kim ki bu zulümle ve bu faşist zihniyetle ortak olmak istemiyorsa sandığa gitmeli ve oyunu kullanmalıdır. Sandığa gitmemenin anlamı evet demektir. Hem Avrupa’da, hem de Türkiye ve Kürdistan’da bu temelde hareket edilmesi gerekiyor. Sanıyorum, Avrupa’da kısıtlı bir zaman kaldı. Bu önemli bir husustur.
Bir diğeri de, bu bilince ulaşan hiç kimse yalnız hareket etmemeli, aynı zamanda kendisi de çalışmalıdır. Çünkü bugün özellikle de Kürdistan’da ve Türkiye’de dışarıda kadro bırakılmamıştır. 10 bin Kürt siyasetçisi ve militanı bugün zindanlardadır. 5 bin HDP’liyi tutuklamışlar ve zindanlara tıkmışlar. Çalışacak pek kimse dışarıda kalmamış. Bunun için her yurtsever-demokrat kişi, kendini bu konuda görevli görmeli, kendisi bir kadro gibi gidip ev ev dolaşmalı, akrabalarını, komşularını, herkesi uyarmalı, bir örgütlülük oluşturmalı, kitlesel olarak gidip oy kullanmalı ve ‘Hayır’ demeliler. Yani yurtseverlik bilincine ulaşmış olan bir kimse, aynı zamanda bilinçlenmemiş olan insanları da uyarmakla kendini görevli görmeli, bunun için de çalışılmalıdır. Herkes ev ev çalışmalı ve böylece ‘Hayır’ diyen bir tutumun hem Kürdistan’da, hem de Türkiye’de gelişmesine önayak olmalıdır. Her bir kişi kendini bu konuda görevli görmelidir.
HAYIR KAZANIRSA, TÜRKİYE’DE YENİ BİR DÖNEM BAŞLAYACAK
Eğer 16 Nisan’da Türkiye halkları ‘hayır’ derse ve Hayır kazanırsa, bu, Türkiye’de yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Hayır’ın kazanacağı bir referandum, bütün yetkilerin tek bir kişinin eli altında olmayacağı, demokratik yöntemlerin de tartışılacağı, bu yönlü arayışların gelişebileceği bir dönemin başlangıcı olacaktır. Bu, AKP-MHP ittifakının geliştirmek istediği faşist dalgaya büyük bir darbe olacak; onlar gerileyecek ve toplumsal demokrasinin önü açılacaktır. Bunun için bu referandum yeni başlangıçlara zemin olabilir. Bunun için insanlarımız umutlu ve inançlı bir şekilde çalışmalı ve hayır tutumunu örgütlü bir şekilde ortaya koymalıdır. Şu an görünen, Hayır’ın kazanacağı yönündedir. Eğer dolaplar dönmez, hilekarlık yapılmazsa, hem Kürdistan’da, hem de Türkiye’de büyük bir Hayır oyu çıkacaktır. Şu an gidişat bunu gösteriyor. Türkiye’yi çok gerilere götürmek isteyen ve her anlamda her şeyi tek bir kişiye bağlamak isten bu zihniyete karşı Hayır’ın kazanacağı umudu ve ihtimali her zamankinden daha güçlü bir şekilde önümüzde durmaktadır. Bu umutla tüm Türkiye ve Kürdistan halklarına başarılar diliyorum.”