'KCK İstanbul' Davası: Mücadeleye devam edeceğiz

 "KCK İstanbul Davası"nda savunma yapan Kürt siyasetçiler, "Kimliğimizi inkâr etmeyeceğiz. Demokratik siyasette yer almaya devam edeceğiz" dedi.

'KCK İstanbul Davası" olarak adlandırılan ve 205 Kürt siyasetçinin yargılandığı davanın 15'inci duruşması İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Çok sayıda tutuksuz yargılanan siyasetçinin katıldığı duruşmada, Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyesi avukatlar hazır bulundu. Duruşma, bugüne kadar savunması alınmayan siyasetçilerin savunmasının alınmasıyla başladı.

'HUKUK VE DEMOKRASİ YOK HÜKMÜNDE'

Savunma yapan Abdurrahman İsen, hakkındaki iddianamenin polis tarafından hukuksuz bir şekilde hazırlandığını belirterek, beraatını istedi.

Ardından Canşah Çelik, 6 yıl sonra ilk defa savunma yaptığını ifade ederek, hakkındaki delillerin hukuksuzca toplandığını aktardı. Kürt bir siyasetçi olduğunu dile getiren Çelik, şunları söyledi: "Türkiye'de insan hakları, hukuk ve demokrasi yok hükmündedir. Kürt inkarı ve azınlıkların inkarı vardır. Farklı dinler ve mezhepler arasında büyük bir çelişki yaratılmak istenmektedir. Yaşam hakları kabul edilmeyip, reddedilmektedir. Sorunları görmek istemedikleri için çözüm de üretmek istemiyorlar. Kürt sorunu yüz yıllardan beri devam etmektedir. Bu sorun bugün de devam etmektedir ve daha da çözüme kavuşturulmamıştır. Var olan iktidarlar her daim sorunun büyümesi için politikalar üretmiş ve tıkanma sürecine girmiştir."

'HALKIMIZ TEHDİT ALTINDA'

Türkiye'de sorunların demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesi için demokratik siyaseti seçtiğini kaydeden Çelik, 'KCK' davalarının hiçbir anlamının kalmadığını ifade ederek, "Demokratik, barışçıl siyaseti yok ettiği için bu davanın anlamı kalmamıştır. Şimdi de AKP hükûmeti imha konsepti ile HDP, DBP ve demokratik kurumların üzerine bir saldırı gerçekleştirmektedir. Halkımız bir tehdit altındadır" dedi.

'BUNDAN SONRA DA DEVAM EDECEĞİZ'

Kürt Siyasetçi Nadiye Timoçin de, "Türkiye'de özgürlük ve demokrasi yok hükmündedir. Her şeyden önce Kürt inkarı var. Devlet ve statükocu partiler bugüne kadar herhangi bir çözüm üretemedi. 100 yılı aşkın süredir Kürt sorunu çözülmeden bırakılmıştır. Çatışma ve savaş her geçen gün artmakta ve kayıpları da artmaktadır. Şimdi sorun bir tıkanma yaşamaktadır. Muhalif bir partide yer aldım. Ben Kürdüm ve kimliğim, dilim, kültürüm hep baskı altına alınmaya çalışılmıştır. İddianamede yer alan bütün isimler demokratik siyaset içerisinde yer almış ve bundan sonra da yer almaya devam edeceğiz" diye konuştu. Timoçin, davanın hukuki değil siyasi olduğunu söyledi.

Adana'da bulunan Kıymet Ilgaz ise, SEGBİS üzerinden savunma yaptı. Ilgaz, suçlamaları kabul etmeyerek, beraat talebinde bulundu.

Daha sonra savunma yapan Muzaffer Güzel de, iddianameye göre yöneticisi olduğu partinin binasına gitmesinin suç olduğunu aktardı.

Savunmasında eski BDP Sultangazi İlçe Örgütü'nde çalıştığını belirten Aynete Bulut, "Çay dağıtımı yapıyordum. Bu ülkede başka partiler de siyaset yapıyor. Neden onların üyelerine gözaltı, tutuklama olmuyor da, BDP'ye tek oluyor? Kürt olduğumuz için bizi gözaltına alıp, tutukluyorlar. Kimse kendi dilini, kültürünü, kimliğini inkar edemeyeceği gibi ben de inkar edemem" diye konuştu.

Pervin Tumbul ise şunları ifade etti: "Bugün hakkımızda iddianame hazırlayan ve bu iddianameleri kabul eden savcı ve yargıçlar nerede? Bu iddianame, heyetiniz tarafından reddedilmelidir. Bu iddianameyi hazırlayanlar ya gözaltında ya tutuklu ya da görevlerinden ihraç edilmiştir."

Duruşma 2 Şubat 2018 tarihine ertelendi.