‘KCK’ Ana Davası’nda Lütfü Dağ’ın delil ikamesi yapıldı

‘KCK’ Ana Davası’nda Lütfü Dağ’ın delil ikamesi yapıldı

KCK ana dava duruşmasında DTP eski Genel Merkez çalışanı Lütfü Dağ'a ilişkin delil ikamesi okundu. Delil ikamesi öncesi iddianameye ilişkin konuşan Dağ, davanın başlaması kararının Ankara'dan alındığını ve mahkemenin sadece bir formaliteyi yerine getirdiğini belirterek, "Gerek avukatlarımızın, gerekse de bizlerin hakkımızdaki iddialara ilişkin sunduğumuz belgeler şimdiye kadar dosyada hiçbir değişim yaratmadı, bu nedenle bu davada sözün hiçbir hükmü kalmamış" dedi. 

BDP milletvekilleri, belediye başkanları, insan hakları savunucuları ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu 98'i tutuklu, 175 kişi hakkında görülen KCK ana dava duruşmasına Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmada, 27'ü tutuklu sanığın yanı sıra müdafi avukatlar ve Kürtçe tercümanlar, tutuklu aileleri de hazır bulundu. İlk oturumda tutuklu yargılananlardan DTP eski Genel Merkez çalışanı Lütfü Dağ ilişkin delil ikamesi yapıldı. Dağ, savunmasını Kürtçe tercüman aracılığı ile yaptı. Delil ikamesi yapılmadan önce söz alan Dağ, 2009'dan bu yana süren davanın siyasi bir dava olduğunu ve davanın açılması kararının Ankara'da alındığını ifade ederek, "Bu dava ile ilgili her şey önceden hazırlandığından ve tüm kararların ilk günden bu yana Ankara'da alınmış olmasından kaynaklı biz ne dersek diyelim bir şey değişmiyor ve havada kalıyor. Çünkü siz buna kendinizi ikna etmişsiniz. Başından beri de böyle yaklaşıyorsunuz" diye konuştu. 

İddianame ile ilgili yanlış bilgiler ele alındığını ve bu nedenle çıkacak sonucun da yanlış olduğunu belirten Dağ, "Gerek avukatlarımızın, gerekse de bizlerin hakkımızdaki iddialara ilişkin sunduğumuz belgeler şimdiye kadar dosyada hiçbir değişim yaratmadı, bu nedenle bu davada sözün hiçbir hükmü kalmamış" dedi. Dağ, mahkemenin bir formaliteyi yerine getirdiğini ifade ederek, savunmasını "Son 200 yıldır Kürt halkı kendi varlığına yönelik saldırıları direnişle karşılamıştır. Her ne kadar ayaklanma ve başkaldırılar başarıya ulaşmamışsa da, bu direnişler birbirini takip ederek sürdürmüştür. Bu gelenek Cumhuriyet öncesinde de sonrasında da böyle süregelmiştir. 1923'ten sonra Kürtlerin varlığı inkar edildi" sözleriyle sürdürdü. Dağ konuşmasını sürdürdüğü esnada mahkeme heyeti Dağ'a müdahale ederek, "Böyle devam edersen mikrofonu kapatmak zorunda kalırız. Henüz delil ikamen yapılmadı, söylediklerinin dosyadaki, delillerle alakası yok" dedi. Mahkeme heyetinin müdahalesine rağmen Dağ konuşmasını sürdürdü. Daha sonra söz alan Dağ'ın avukatı Mehmet Emin Aktar, "Müvekkilim delil ikamesi okunduktan sonra zaten cevap verecek. Sanığın savunmasını sınırlandıramazsınız. İddianame zaten müvekkilin söylediği şeylerden ibaret, müvekkilin savunduğu şeyler iddianamenin bütününe cevap veriyor" dedi. Aktar, Dağ'ın 2008 yılına ait telefon ve tape kayıtlarının mahkeme izni olmadan hukuk dışı bir şekilde toplandığı için hukuki anlamda delil yerine geçmeyeceğini belirterek, iddianameden çıkarılmasını talep etti. Dağ ise, tek tek sorulan sorulara cevap vermeyeceğini iddianamenin tümüne cevap vereceğini belirtti.

Aktar'ın savunmasının ardından mahkeme heyeti delil ikamesine devam etti. Yapılan delil ikamesinde Dağ'ın KCK basın ve mali komisyonda yer aldığı iddia edildi. İddianamede, Dağ'a ilişkin olarak 4 Nisan’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum gününü kutlamak ve 15 Şubat Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin yıldönümünü protesto edilmesi suç delili kapsamında görüldü. Delil ikamesinde, Öcalan'ın İmralı Cezaevi'nde tecrit edilmesi ve saçlarının zorla kazıtılması, "Sözde işkence" olarak tanımlanırken, tecrit ve işkenceyi protesto etmek suç delili olarak sayıldı. İddianamede yer alan gizli tanık beyanlarında Dağ'ın KCK Türkiye yapılanmasında 30 kişiden oluşan koordinasyon üyesi olduğu iddia edildi. Delil kapsamında tek tek okunan telefon görüşmelerinde, yerel seçimler mitingi için Oremar parçasını çalmak "Örgütün sözde marşı" olarak değerlendirilip suç sayıldı. 

Dağ'ın Osman Baydemir ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi suç delili kapsamında görülerek, Dağ'ın Sabri Ok'tan aldığı talimatları Baydemir'e ilettiği iddia edildi. Delil ikamesinin devamında 4 Nisan'da fidan dikmek ve 2009 yılında TUHAD-FED tarafından organize edilen Amara yürüyüşünde polisin attığı gaz bombası sonucu yaşamını yitiren Mahsum Karaoğlan ve Mustafa Dağ'ın cenazelerini alarak, tören organize etmek de suç delili olarak görüldü. 

Delil ikamesinin ardından duruşmaya öğle arası verildi.