KCK Emekçiler Komitesi, yayınladıðı 1 Mayıs mesajında dünyanın finansal- küresel sermaye güçlerinin bu hedefe ulaşmak için başlattıðı saldırıların tehdidi ve aðır tahribatı altında bulunduðunu belirtirken, emekçilerin de sömürgen ve egemenler karşısında her zamankinden daha güçlü ve iddialı bir hale geldiklerini kaydetti.
“Dünya Emekçilerinin Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın yeni bir yıl dönümüne daha giriyoruz” diyen KCK Emekçiler Komitesi, Kürdistan halkının 2012 yılının 1 Mayıs’ını özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bir merhale haline getireceðini söyledi.
KCK Emekçiler Komitesi’nin 1 Mayıs mesajı şöyle: “Her yıl dönümünde olduðu gibi; bu 1 Mayıs’ta da Emekçiler Birlik, Dayanışma ve Mücadele günlerini meydanları doldurarak, mücadele bayraklarını daha da yükseklerde dalgalandırarak karşılayacaklardır. Kürdistan halkı da, insanı insan olarak var eden emeðe baðlılıðın en somut ifadesi olan Özgürlük ve Demokrasi mücadelesi ile bu gerçeklik içerisindeki layık olduðu yeri alacaktır.
Bugün içerisinde yaşadıðımız dünya gerçekliði; 1 Mayıs’a anlam kazandıran; emek gaspına ve talan ekonomisine karşı emekçilerin “varlık ve yokluk” düzeyine varan o günkü mücadele koşullarından fazla uzaklarda bulunmamaktadır.
O zaman da olduðu gibi; bugün de emek sömürüsüne ve talana karşı mücadele bir gereklilik olma özelliðini korumakta ve devam etmektedir. O günde sömürü vardı, şimdi de var. O günde gerçek ekonomi üzerine tam bir talan sistemi kurulmuştu, bugün de bu hala devam etmektedir. Deðişen sadece; deðişen koşullara baðlı olarak; derinleştirilen emek sömürüsü ve gaspına karşı mücadelenin daha da kapsamlı hale gelerek, geniş bir alana yayılmış olma gerçekliðidir.
DÜNYAMIZ SERMAYE GÜÇLERÝNÝN TEHDÝDÝ ALTINDA
Evet, 1 Mayıs’ı dünya emekçilerinin ortak günü haline getiren işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi ve 8 saatlik işgünü elde etmek için başlattıkları mücadelenin üzerinden 123 yıl gibi bir süre geçmiştir. Sanayi kapitalizmi yerini, finansal- küresel sermayeye bırakmış, sömürü ve talan daha da çeşitlendirilerek ince yöntemler kullanılarak sürdürülmeye çalışılmakta olsa da; aradaki fark sermayenin niteliksel dönüşümünden öteye gitmemekte ve bu sömürü soygun sistemine karşı mücadele her zamankinden daha fazla tarihsel bir görev olarak kendini dayatmaya devam etmektedir.
Küresel- finansal sermaye güçleri dünya da sömürüye ve talana açmadık bir tek karış toprak bırakmak istememektedir. Bunun içinde doða ve toplumun kimyasını bozarak tam bir kırım gerçekleştirmektedirler. Nasıl 19. yüzyıl sanayileşen kapitalizm için ucuz ve yoðun bir işgücü sömürüsünü kendi çıkarına görmüş ve bunu gerçekleştirmek için hoyratça doðanın tüketilmesine ve insan kırımına yönelmişse; küreselleşen sermaye de bunun ötesine geçerek; hormonal bir doða ve ucubeleşen bir toplum oluşturma arayışı içerisine girmiştir.
Bugün dünyamız finansal- küresel sermaye güçlerinin bu hedefe ulaşmak için başlattıðı saldırıların tehdidi ve aðır tahribatı altında bulunmaktadır. Fakat buna karşı; toplumun insan olarak varlıðını koruma mücadelesi de devam etmektedir. Kuşkusuz bu mücadele; 1 Mayıs’a anlama kazandıran Chicago’lu Demiryolu işçilerinin başlattıkları grev ve fiili direniş boyutlarının ötesine geçmiş ve önemli bir düzey kazanmıştır. Deney ve tecrübe sahibi haline olunmuş, bilinçlenilmiş, örgütlenilmiş ve yeni mücadele araçlarının sahibi haline gelinmiştir. Her şeyin başında da anlam derinliðine ulaşılarak Hakikatin bilincine ulaşılmıştır.
EMEKÇÝLER HER ZAMANKÝNDEN DAHA GÜÇLÜ VE ÝDDÝALI
Bu, emeðin gerçek sahibinin, emekçilerin emek gaspına ve talana karşı mücadele de yakalamış odlukları düzeyin ve sahibi haline geldikleri donanımın bir göstergesi olmaktadır. Bu sayededir ki, emekçiler; sömürgen ve egemenler karşısında her zamankinden daha güçlü ve iddialı bir hale gelmişlerdir.
Bu gerçeklik Ortadoðu da ve ülkemiz Kürdistan’da tüm açıklıðı ile kendisini kanıtlamış bulunmaktadır. Ýnsanın kendini toplum olarak var ettiði bir coðrafya olarak kabul edilen Ortadoðu da, bugün insanlık egemen- sömürgenlerle tarihsel bir hesaplaşma içerisindedir. Ülkemiz Kürdistan ise böylesi bir mücadeleye toplumsallaşmanın başlangıcı olarak kabul edilen Neolitik döneme olduðu gibi, insanı insan yapan emeðin köleleşmesine karşı, emeðin özgür kılınması mücadelesine ev sahipliði yapmaktadır.
Bugün Kürdistan’da mücadelenin bu kadar şiddetli sürmesinin, kürsel sermaye güçlerinin Kürt Özgürlük Mücadelesine, öncü gücü PKK’ye ve Önderi; Önder Apo’ya karşı yoðunlaştırılan saldırılarının altında asıl olarak da bu gerçeklik yatmaktadır. Onun içindir ki; Kürdistan halkının mücadelesi, PKK’nin öncülüðü ve Önder Apo’nun Önderliði aynı zamanda Kutsal emeðin özgürleşme mücadelesi anlamına gelmektedir.
Gelinen aşamada da Kürdistan halkı üstlendiði bu anlamlı ve tarihsel sorumluluðu ifade eden mücadele de önemli merhaleler kat etmiştir. Toplumsallaşmanın en üst aşaması olan Demokratik uluslaşma, konfederal ve özerk ilişkilenme biçimlenişini ifade eden; ekolojik, demokratik, cinsiyet özgürlükçü paradigma temelinde politik ahlaki toplum oluşturma yönünde kat edilen mesafeler de bunun bir kanıtı olmaktadır.
TÜRK, FARS, ARAP, ÇERKEZ, SÜRYANÝ VE LAZ HALKLARIYLA ORTAK MÜCADELE
Kürdistan halkı 2012 yılının 1 Mayıs’ını Emek de ifadesini bulan ve anlam kazanan böyle bir mücadele koşullarında karşılamakta ve bu doðrultu da ısrarlı bir duruş sergilemektedir. Bu çerçeve de farklı sömürgeci devletlerin ve hegemonik güçlerin her türlü baskı ve şiddetine raðmen kararlı bir yürüyüşün sahibi olmaktadır. Kuzey Kürdistan’da “varlıðını koruma ve özgürlüðünü saðlama” mücadelesi yeni hamlesel çıkışlarla yeni bir aşamaya getirilmiştir. Güneybatı Kürdistan’da demokratik özerklik temelinde bir inşa süreci başlatılmıştır. Doðu Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesi önemli atılımların ön gününde bulunmaktadır. Güney Kürdistan’da halkımız içerisinde toplumdan yana demokratik seçenek bir eðilim olarak giderek daha fazla güçlenmektedir. Bu şekilde Kürdistan halkı edindiði Demokratik Ulus bilinci ve mücadelesi ile 2012 yılının 1 Mayıs’ını karşılamaktadır.
Bu gerçeklik, Kürdistan halkını daha büyük sorumluluk ve görevin sahibi kılmaktadır. O nedenledir ki, 2012 yılının 1 Mayıs’ında da yerine getirmekte olduðu bu tarihsel görevin gereklerini yapmaya devam edecektir. Sahibi olduðu mücadele gerçekliðini başta Türk, Fars, Arap, Çerkez, Süryani, Laz ve diðer halklarının emekçilerinin mücadeleleri ile ortaklaştıracaktır. Kuşkusuz, ülkemizin farklı sömürgeci devletlerin ve hegemonik güçlerin tahakküm ve baskılaması altında tutulmaya çalışılmakta olduðu gerçekliði bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde farklılıklar yaratacaktır. Fakat bunlarda mücadele ve yöntemde daha da bir çeşitlenme ve zenginliðe neden olmaktan öte bir rol oynamayacaktır.
Bu çerçevede özgürlük mücadelemiz ilişki ve ortaklaşma içerisinde olduðumuz kardeş halklar ve emekçileri ile etkileşim içerisinde olmaya devam edecektir. 2012 yılının 1 Mayısın da bu çok daha somut olarak yaşanacaktır. Bu daha çok da iç içe yaşanma ve daha fazla birlikte olma koşulların bulunduðu halkların emekçileri ile geliştirilecek olan ortaklaşmalar içerisinde görülecektir. Kuzey Kürdistan ve Türkiye’nin buradaki yeri kendisini çok belirgin bir şekilde hissettirecektir. Bu ülkemizin parçalarının özgülüðünden kaynaklı olan bir gerçeklik olarak görülecektir. Çünkü mevcut durumda Kuzey Kürdistan’da gelişen mücadelemiz, fiilen Türkiye’de yürütülen demokrasi mücadelesinin temel öncü gücü haline gelmiş bulunmaktadır. Buda Kürdistan ve Türkiye halklarının geliştirecekleri ortak mücadele için de uygun koşullar yaratmaktadır.
EMEK DÜŞMANLARININ KÝRLÝ OYUNLARI BOŞA ÇIKARILACAK
Kürdistan ve Türkiye coðrafyasında birçok zeminde; toplumsal ve siyasal alanda bir arada bulunulmaktadır. Bu etkisini tüm demokratik mücadele ortamlarında gösterdiði gibi; 2012 yılının 1 Mayıs’ında da gösterecektir. Kürt emekçileri kardeş Türkiye halkları ve emekçileri ile miting alanlarını kendi renk ve sesleriyle dolduracaklardır. Daha önce karşılanan 1 Mayıslarda olduðu gibi; emek düşmanlarının kirli oyunlarını boşa çıkaracaklardır. Güncel, somut görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için ortak kararlaşmalar içerisine gireceklerdir. Ortak manevi deðerlerine sahip çıkacaklar ve emekçilerin 1 Mayıs Meydanı olarak adını verdikleri Taksim Meydanın da o gür sesleriyle bunun ilanını gerçekleştireceklerdir.
Aynı şekilde başta Kuzey Kürdistan olmak üzere ülkemizin tüm parçalarında ve üzerinde yaşanılan her coðrafya da; halkımız 1 Mayıs’ı önem, anlam ve ruhuna denk düşecek bir şekilde karşılayacaklarıdır. Bunun bilinci ile de; 1 Mayıs’ı takvim sayfalarında yer alan her hangi bir gün olmaktan çıkaran ve giderek daha fazla anlam zenginliðine kavuşturan büyük, ölümsüz şehitlerinin, öncülerinin anılarına karşılık vermiş olacaktır. 1886’da Chicago’nun demiryolu işçi ve önderlerinin, 1 Mayıs 1977 Taksim meydanında katledilenlerinin, dünya emekçilerinin enternasyonal damarının temsilini bulduðu ve bunu Kürdistan ve Türkiye emekçileri şahsında yaşamsallaştırmış olan başta: Deniz Gezmiş’lerin, Mahir Çayan’ların, Ýbrahim Kaypakkaya’ların, Haki Karer’lerin, Kemal Pir’lerin ve Orhan Yılmazkaya’ların anılarına baðlı kalınacaktır.
Bu anlamda Kürdistan halkı 2012 yılının 1 Mayıs’ını daha büyük bir iddia ve kararlık ile karşılamaktadır. Bunun bilinci ile de 2012 yılının 1 Mayıs’ını özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bir merhale haline getirecek; tüm kardeş ve dost halkların emekçileri ile ortak mücadele bayraðını daha da yükseklerde dalgalandıracaktır. Bunun için de 1 Mayıs da meydanlarda olacaktır.”
ANF NEWS AGENCY