KCK: Hüda-Parlı olduğunu söyleyenler cesareti AKP’den alıyor

KCK: Hüda-Parlı olduğunu söyleyenler cesareti AKP’den alıyor

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Şırnak’ın Cizre ilçesinde kendilerini Hüda-Par’lılar olarak göstererek saldırıyı yapanların cesaretini AKP politikalarından ve üslubundan aldığını belirtti. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Bilindiği gibi yakın zamanda Bülent Arınç Hüda-Par ve PKK karşıtı partilerle görüşerek süreçte muhatabın sadece PKK olmadığını söylemiştir. Bu saldırının bu görüşmeden sonra gelmesi de manidardır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı tüm halka, Hüda-Par’ın devlet tarafından kullanıldığı ve bu güçlerin de Kürt özgürlük hareketine düşmanlıktan vazgeçmediğini görerek Cizre’de ya da başka Bir yerde halka bir saldırı olduğunda Kürdistan’ın tüm şehirleri ve kasabalarının ayağa kalkarak, saldırganlara tutum koyması ve saldırıya uğrayanlara sahip çıkması gerektiğini de belirtti.

Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, AKP hükümetinin sürekli asayiş sağlanmazsa süreç yürümez diyerek hedef gösterdiği Cizre’de yurtsever halka saldırarak, 1 yurtseveri katlettiği ve birçok yurtseveri de yaraladığını belirtti.

‘TUTUKLAMALAR AKP POLİTİKALARININ KARAKTERİNİ ORTAYA KOYUYOR’

“Kendilerini Hüda-Par’lılar olarak göstererek bu saldırıyı yapanlar cesareti AKP politikalarından ve üslubundan almaktadırlar. AKP, asayişin sağlanması söylemi adı altında sürekli Kürt halkına saldırmakta, birçok insanımızı öldürmekte, yaralamakta ve tutuklamaktadır” denilen açıklamada hala her gün onlarca yurtsever demokratın tutuklanması, AKP politikalarının karakterini ortaya koyduğunu vurguladı.

Cizre’deki saldırının da asayişi sağlama adı altında halka yapılan saldırıların devamı niteliğinde olduğunu belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şunları ifade etti: “Bilindiği gibi yakım zamanda Bülent Arınç Hüda-Par ve PKK karşıtı partilerle görüşerek süreçte muhatabın sadece PKK olmadığını söylemiştir. Bu saldırının bu görüşmeden sonra gelmesi de manidardır. Daha önce Başbakan Erdoğan’ın Hüda-Par’la yaptığı görüşmeden sonra da birçok yerde yurtseverlere saldırılmış, bir yurtsever katledilmiş ve birçoğu da yaralanmıştır. Hüda-Par olarak adlandırılan bu çevreler cesareti AKP hükümetinin politika ve yaklaşımlarından almaktadır. Yoksa Kürt Özgürlük Hareketi'nin kendilerine yönelik bir tutum ve saldırısı olmamasına rağmen bu tür saldırılarda ısrar edilmesi Hükümetin yaklaşımlarından ayrı görülemez. Hükümetin 40’tan fazla yurtseverin katledildiği olayların hiçbirinin faillerini bulmazken 3 Hüda-Par’lıyı öldürdükleri iddiasıyla onlarca yurtseveri tutuklaması da bu saldırıları cesaretlendirmiştir. Hüda-Par’lılar Amed ve başka yerlerde birçok yurtseveri katletmelerine rağmen devlet tarafından korunmaları söz konusudur. Hüda-Par’lıların ölümü dışında hiçbir ölümle ilgilenmemeleri, onlarca cinayetin sorumlularını bulmamaları başka bir anlama gelmemektedir.

‘SEÇİME KADAR OYALAMA POLİTİKASI İZLEMEYE ÇALIŞIYOR’

Kürt Özgürlük Hareketi müzakereye hemen başlansın, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü konusunda irade ve kararlaşmalar ortaya konulsun dedikçe bu tür provokasyonlarla gündem saptırılıp seçime kadar oyalama politikası izlenmeye çalışılmaktadır. PKK ve Hüda-Par çatışmasını gündeme koyma, bu konuyu sürekli işleme ve tartışmayla zaman tüketme ve aşındırmanın amaçlandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir amaç da sürekli asayişsizlikten söz ederek bu tür provokasyonlara zemin yaratıp daha sonra da asayişin olmadığı yerde müzakere ve çözüm olmaz propagandası yapıp seçime kadar oyalamayı meşrulaştırmayı hedeflemektedir.”

Kürt sorunu konusunda sıkışan AKP hükümetinin bu saldırılarla kendini rahatlatmak isterken, diğer taraftan bu tür saldırılarla halkın sindirilmesi amaçlandığı belirtilen açıklamada, “Diğer bir boyutu da 1990’lı yıllarda hizbulkontra, JİTEM ve başka derin devlet operasyonlarıyla halkın mücadelesi ezilip ‘asayişin’ sağlanması hedeflenirken, şimdi de Hüda-Par ya da başka yönlendirilmiş kesimlerle halka saldırıp asayişi sağlamayı hedeflemektedirler. Asayişten maksatları, halkın direnişinin ve örgütlülüğünün dağıtılıp sindirilmesidir. Cizre saldırısıyla birlikte Hükümetin asayişten ne anladığı bir daha görülmüştür.

Halkımız bu saldırıların bilinçli, planlı ve örgütlü olduğunu görerek örgütlenmesini arttırmalı ve öz savunmasını güçlendirerek bu tür saldırganlıklara fırsat vermemelidir. Cizre saldırısı ortaya koymuştur ki, Hüda-Par denilen çevreler 1990’lı yıllarda olduğu gibi derin devlet ve istihbarat örgütleri tarafından kullanılmaktadır. Zaten bu çevrelerin yayın organlarında her gün Kürt Özgürlük Hareketi düşmanlığı yapılması, bu çevrelerin politikalarını ve neyi amaçladıklarını ortaya koymaktadır. Kürt basını sorumlu bir yayıncılık yaparken, bu çevrelerin basını çatışmanın zeminini hazırlayan ve kışkırtan bir yayıncılık yapmaktadır. Devlet bu çevreleri Kürt halkına saldırtmak isterken, bu çevreler de sürekli devletin halka ve gençlere saldırması için çağrı yapmaktadır” denildi.

“Bir taraftan siyasi partiyiz, herkes özgürce siyasi çalışma yapmalı denilirken, diğer taraftan da silahlanarak her tarafta Kürt halkına saldırmaktadırlar” diyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, geçen yıl ve önceki yıllar Cizre ve Batman başta olmak üzere birçok yerde ölümler ve yaralanmalarla sonuçlanan saldırılar yapıldığını da hatırlattı.

‘HEM SUÇLU, HEM GÜÇLÜ POLİTİKASI OYNANIYOR’

Hem sürekli saldırdıkları, sonra da “bize saldırıyorlar” diyerek hem suçlu, hem güçlü oyununu oynadıklarına da dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şöyle devam etti: “Bu çevreler Kürt Özgürlük Hareketi'ne düşmanlıktan ve hem saldırıp hem de mağdurları oynayarak saldırganlıklarına gerekçe yapmaktan vazgeçmelidirler. Bunu yapmadıkları takdirde demagojik olarak kendilerini mağdur gösterme numaraları hiç kimse tarafından inandırıcı bulunmayacaktır.

Tüm halkımız Hüda-Par’ın devlet tarafından kullanıldığı ve bu güçlerin de Kürt Özgürlük Hareketi'ne düşmanlıktan vazgeçmediğini görerek Cizre’de ya da başka bir yerde halka bir saldırı olduğunda Kürdistan'ın tüm şehirleri ve kasabaları ayağa kalkmalı, saldırganlara tutum koyarak saldırıya uğrayan halkımıza sahip çıkmalıdır. Saldırganlar haklın bu tutumunu görmeli ve saldırı cesaretleri kırılmalıdır.

Önderliğimizin Özgürlük Hareketi sürekli Kürt sorununu çözme ve demokratikleştirme çabası gösterirken, bunun için yıllardır büyük fedakarlıklar yaparken, sürekli halkımıza saldırılarak öldürülmesi ve tutuklanması kabul edilecek bir durum değildir.

AKP hükümetinin politikaları, Önderliğimizin ve Hareketimizin çabalarına olumlu cevap verme yerine, boşa çıkarmaya yöneliktir. Önder Apo, müzakere taslağı sunarak Hükümeti çözüme zorlarken, Hükümet ise bu çabaları boşa çıkarıp oyalamayı sürdürerek seçime sıkıntısız ulaşmayı hedeflemektedir. Kürt halkı ve demokratik güçler bu gerçeği görüp AKP’nin politikalarına tutum alarak demokratik mücadeleyi yükseltmelidirler.”