Kobanê Davası: Ödün vermeyeceğiz-YENİLENDİ

Kobanê Davası'nda yargılanan siyasetçiler, ödün vermeyeceklerini belirtti, "İddianameyi reddediyoruz" dedi. Mahkeme heyeti, davada tutuklu bulunan 28 kişinin tutukluluk halinin devamına karar verildi.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonucu 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında ülke genelinde yaşanan protesto eylemleri dolayısıyla Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) rehin tutulan eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan dava 26 Nisan’da görülmeye başlanacak. Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek ilk duruşma öncesi, yapılan ara duruşma ile dosya kapsamında tutuklu bulunan 28 siyasetçinin tutukluluk incelemelerine başlandı.

Sağlık sorunları bulunan HDP’li eski vekil Aysel Tuğluk ile partinin eski MYK üyesi Bülent Parmaksız dışındaki tüm tutuklu siyasetçiler bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Yine çok sayıda avukat duruşmaya katıldı.

HDP milletvekilleri Hüseyin Kaçmaz, Sait Dede, Tülay Hatimoğulları, Dilan Dirayet Taşdemir ve Oya Ersoy da adliye önünde yaptıkları basın açıklamasının ardından duruşmayı izledi.

İddia makamı, siyasetçiler hakkında suç işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi ve somut deliller olduğunu, tutuklamanın orantılı olduğunu ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağını ileri sürdü.

Savcı, dosyadaki tüm siyasetçiler için tutukluluk devam yönünden karar verilmesini talep etti.

DEMİRTAŞ: İDDİANAMEYİ REDDEDİYORUZ

Sunulan savcılık mütalaasının ardından tutuklu siyasetçiler tutukluluk hallerine dair savunma yaptı. İlk olarak Selahattin Demirtaş konuştu. HDP’nin kapatılması talebiyle hazırlanan iddianameye değinen Demirtaş, “pespaye” olduğunu söylediği iddianameyi reddettiklerini söyledi. Demirtaş, kendi tahliyesini istemediğini ama diğer tutsak siyasetçiler için tahliye talep ettiğini belirtti.

YÜKSEKDAĞ: MEMLEKET ADINA REZALET

Figen Yüksekdağ ise savunmasında şunları söyledi: “Kendimiz için özel olarak tahliye talebimiz yok. Ama memleket adına bu rezalete son verilmesini istiyoruz. Bu tüm Türkiye’yi bu garabete sürükleyen bir durum. Buna son verilmesi gerekiyor. Siyasetin seyri bu yargılamanın hangi sebeple yapıldığını çok açık ortaya koyuyor. Tahliye talep etmiyoruz ama hukuka uygun davranmanızı istiyoruz. Siz hangi tutukluluk incelemesi yapacaksınız. Hangi tutukluluk halimizi inceleyeceksiniz. Bu nedenle bu dava çelişkiler yumağı.”

TUNCEL: ÇELİŞKİLERLE DOLU İDDİANAME

Sebahat Tuncel de savunmasında şunları söyledi:
“İddianamede o kadar çelişkiler var ki. Mahkemeniz bunu nasıl kabul etti? İktidar ısmarlama bir şey yapmış” dedi. HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamenin iadesine ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “AYM de kapatılsın” açıklamasına değinen Tuncel, “Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Ciddiyeti yok bu durumun. Türkiye demokrasisinin temelini oluşturan bir partinin siyasetçilerini yargılıyorsunuz. Acele bir şekilde hazırlanmış, kopyala-yapıştır yapılmış, onun dışında somut hiçbir delil yok. Türkiye açısından vahim bir durum. Kürt meselesini tiyatroya dönen mahkeme salonlarında mı çözeceksiniz? Usulüne uydurmaya çalışıyorsunuz. Burada bir adalet çıkmaz. Bu nedenle tahliye falan istemiyoruz. Ama sizin hukuka ve kendi yasalarınıza saygınız varsa, buradaki tüm arkadaşlarımızı serbest bırakmanız lazım."

KIŞANAK: IRKÇI İTTİFAK

Görevi gasp edilen Amed Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak da şöyle dedi:

"Mahkeme heyetine seslenmeyeceğim. Çünkü bu iddianamenin Türkiye yargı demokrasi tarihine kapkara bir leke olarak geçtiğini mahkeme heyeti de biliyor. Bizi de kendilerini de yormasınlar. AKP çıksın karşımıza. Irkçı ittifak çıksın karşımıza biz de onlara sözümüzü söyleyelim. Bedel neyse ödedik, ödemeye de devam edeceğim. Kendim için bir şey istemiyorum ama diğer tüm arkadaşlarımızın özgürlüğünü istiyorum.”

ATA: YAPTIKLARIMIZI SAVUNACAĞIZ

HDP’li eski vekil Ayla Akat Ata ise savunmasında şöyle konuştu:
“6 yıl aradan sonra açılan bir davadan bahsediyoruz. İddianameyi en azından 6-7-8 Ekim’e dair bir kronoloji oluşmuş. Ben de o dönem saldırıya uğrayan biriyim. Dosyada müşteki olarak yer almam gerekirken yargılanıyorum. Belki de bu dosyanın açılmasında bir hayır vardır. O süreçte öldürülen her insan adına araştırılmasını, yargılamasını ortaya koyacaktır. Ama şu an bizler yargılanıyoruz. Bizler karanlıklara ışık tuttuk, bu nedenle bugün 6 yıl sonra açılan bir soruşturma var. Bu nedenle mağdur olan arkadaşlarımız sanık olarak yargılanıyorlar. Her işte bir hayır vardır. 6-7-8 Ekim’e yaptığımız savunmalarla ışık tutacağız. Yaptıklarımızı savunacağız, iddianamedeki hiçbir suçlamaya karşı savunma yapmayacağız. Belki bu vesileyle 6-8 Ekim olaylarına ışık tutmuş olacağız. Ne sizin ne de bizim söyleyeceklerimizin bu dosya kapsamında etki etmeyecektir. Bu nedenle kendim için tahliye istemiyorum ama tüm arkadaşlarımın özgürlüğünü istiyorum."

ÜSTÜN: ÖDÜN VERMEYECEĞİZ

Savunmasında bu davanın hukuktan yoksun, tamamen siyasi bir müdahale olduğunu dile getiren HDP’li eski vekil Beyza Üstün de “Bu demokrasiye, HDP’nin tüm programına müdahale. Ama hiçbir şekilde siyasetimizden ödün vermeyeceğiz. Türkiye için öncü bir siyaset yürütüyoruz. Tam da bu nedenle 6 yıl sonra Kobanê soruşturması başlatıldı. Ne oldu da 6 yıl sonra tekrar düğmeye basıldı" dedi.

HDP’nin o dönemki MYK’si, siyaset yapan vekiller ve siyasetçiler olarak birdenbire evleri basılarak gözaltına alındıklarını ifade eden Üstün, “Gözaltına alınma şekli de dahil olmak üzere şuan tutuklu olma durumumuz tamamen hukuksuz. 6 ciltlik iddianamenin tamamına baktık. Derme çatma bir iddianamenin karşısındayız. Tutukluluğumuz inceleniyor ama ortada delil yok. Çünkü suç yok biz siyasetçiyiz ve siyaset yapmaya da devam edeceğiz. Ben bir kadın siyasetçiyim. Hayatımda neyi gördüysem araştırmalar yürüttüm şimdi de siyaset yürütüyorum. Bu bizim özgürlüğümüze müdahaledir. Buna son verin. Hepimiz adına tahliye istiyorum” dedi.

KÜRTÇE SAVUNMA

Kadın siyasetçilerden Meryem Adıbelli ve Zeynep Ölbeci ise Kürtçe savunma yaptı. Adıbelli, savunmasında “İddianame baştan sona kadar boş. Suçlanacağımız bir durum yok. Ben dosyayı ve bize dair iddiaları hukuki bulmuyorum. Baştan sona kadar siyasi bir dosya. Bu nedenle hem arkadaşlarımın hem de kendim için tahliye istiyorum” dedi.

Ölbeci de, “Bu davayla bizi korkutmaya çalışıyorlar ve siyasi bir davadır. Bir Kürt kadınlar üzerinde defalarca denediler ama biz korkmuyoruz ve geri adım atmıyoruz. Çünkü bir haklıyız. Erdoğan ‘Kobanê düştü düşüyor’ dediğinde İŞİD Êzîdî kadınları kaçırıyordu. Kürt kadınlarına yapılan zulmü dünde kabul etmedik bugün de tüm kadınlara yapılan zulmü kabul etmiyoruz. Bu nedenle elimizden ne geliyorsa yapacağım isterlerse yıllarca hapis versinler” dedi.

GÜR: SİYASİ DAVA

HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür de davanın siyasi olduğunu belirtti. Gür, “İktidarın talimatlarıyla açılmış bir dava olduğunu biz de dünya da biliyor” dedi. AİHM’in Demirtaş kararına da değinen Gür, “Sizin derdiniz 6-7-8 olaylarından ölen insanların gerçek faillerin açığa çıkarması değil. Bunun üstünü örtmektir. Bizi siyasetten alı koymaya çalışıyorsunuz. İktidar açık bir şekilde yargıya talimat vererek dava oluşmuştur. Bu davanın siyasi olduğunun bir diğer kanıtı partimiz hakkında açılan kapatma davasıdır. Hazırlanan iddianamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı’nın iradesiyle açılmadığını siz de çok iyi biliyorsunuz. Bu nedenle adil bir karar vereceğinize inancım kalmadı. Mahkemenin tahliye kararı vererek bu utançtan kurtulmasını talep ediyorum” şeklinde konuştu.

ALTINÖRS: İDDİANAME AİHM KARARIYLA ÇÖKTÜ

Savunmasında siyasi bir davayla karşı karşıya olduklarını söyleyen HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Alp Altınörs de yine kopyala-yapıştır şeklinde hazırlanmış bir iddianameyle açılmış parti kapatma davasıyla karşı karşıya olduklarını kaydetti. AYM’nin kopyala-yapıştır olduğu için reddettiği iddianamenin kabulünden bir hafta önce AİHM’in Demirtaş kararı çıktığını hatırlatan Altınörs, “AİHM kararı bizleri de ilgilendiriyor. AİHM kararında, iddianamenin tüm içeriği AİHM kararıyla çökmüştür. İddianamenin tüm kurgusu 6 yıl geriye dönük. Ama AİHM mahkemenizi de bağlayan kararda ‘HDP’nin IŞİD terör örgütüne karşı bir çağrı’ yapmıştır diyor. Bizim çağrımız barış ve demokrasi içermektedir. AİHM de bunu net hükme bağlamıştır” ifadelerini kullandı.

Duruşma aranın ardından siyasetçilerin savunmasıyla devam edildi.

BİLGEN: TUTUKLU YARGILAMA BİR CEZALANDIRMAYA DÖNÜŞTÜ

Görevi AKP/MHP tarafından gasp edilen Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, savunmasında, “Siyasetçilerin, siyasal görüşlerinin muhatabı toplumdur. Ben burada teknik birkaç hukuki değerlendirme yapmak istiyorum. Bu ülkede yargının bağımsızlığı, adalete güven sadece yargının çözeceği bir sorun değil. Toplumda adalete olan güven sarsılmıştır. Ancak bunu düzeltmek öncelikle yargı mensuplarının sorumluluğudur” dedi.

Tutuklu yargılamanın bir cezalandırmaya dönüştüğünü dile getiren Bilgen şunları belirtti: “Belediye başkanı seçildikten sonra kendi irademle milletvekilliği dokunulmazlığımdan vazgeçtim ver yargılamanın önünü açtım. Yargıdan kaçma gibi bir ihtimal benim için söz konusu değildir. Dosyadaki delilleri karartmaya da gücümüz yetmez. Belediyedeki görevime geldiğim günden bu yana ne idari ne de adli bir soruşturmaya konu edilmedim. Yargı bağımsızlığını kaybetmiştir. Ama her şeye rağmen toplumun adalete olan güveni için biz siyasetçilere de iş düşüyor. Sizin de bu ülkenin ihtiyaç duyduğu adaleti gözeterek hareket etmenizi bekliyorum” ifadelerini kullandı.

ŞENGÜL: TAHİLEYE EDİLMELİYİZ

HDP eski MYK Üyesi İsmail Şengül de savunmasında, “MYK üyesi olmanın bir tutukluluk gerekçesi olması ve başka bir suça neden gösterilmesi hukuksuzluktur. 6-8 olaylarıyla ilgili HDP MYK’nın yaptığı çağrılar suç olarak gösterilmektedir. AİHM Demirtaş kararında, atılan twittlerin bir suç teşkil etmediğine dair kararlar bulunuyor. Urfa Suruç’ta katıldığım bir etkinlik terör örgütünü destekleme olarak belirtilmiş. Bu yapılan etkinliğe 10’dan fazla siyasi parti katıldı. Amacı sınır bölgesinde yaşayan insanların sorunlarını dinlemek ve bu kapsamda çözüm üretmekti. Bu etkinlik kapsamında yapılan basın açıklamasına polisin bir müdahalesi de olmadı. Etkinliğin kendisi herhangi bir hukuki soruşturma kapsamında yer almadı. Bu başlı başına bir parti faaliyetiydi ama bu dosya kapsamında tutukluluk gerekçesi yapılmaktadır” dedi. Şengül, kendisinin ve diğer tutuklu siyasetçilerin tahliyesini talep etti

Ardından savunma yapan diğer siyasetçiler de yargılamanın hukuksuzluğuna dikkati çekerek tahliye talebinde bulundu.

MAÇOĞLU: SAVCILAR RAPORU DİKKATE ALMIYOR

Siyasetçilerin savunmalarının ardından avukatlar söz aldı. Avukat Kenan Maçoğlu, soruşturmanın içeriğini anlattı. Maçoğlu, “Temel suçlama 6-7-8 Ekim olayları. Ancak 6-8 olayları kapsamında emniyetin 2015 raporu kapsamında şu an tutuklu yargılanan çoğu kişinin ifadesi o dönem alınıyor ama tutuklama çıkmıyor. Savcılar raporu dikkate almıyorlar. Ama şuan bu dosyanın temelini oluşturan bu rapor” dedi.

Maçoğlu, Cumhuriyet savcısı Ahmet Altun’un soruşturma kapsamında hazırlana ve HDP’li 108 siyasetçinin 29 ayrı suçlamadan 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680’er yıl hapis cezasıyla yargılanmalarını isteyen 3 bin 530 sayfalık iddianameyi mahkemeye teslim ettiğini belirtti. Altun’un daha önce İzmir Başsavcı Vekili olarak atandığını hatırlatan Maçoğlu, her nasıl oluyorsa bu dosya için geri döndüğünü söyledi. Maçoğlu, “Altun birçok ilin savcısına yazılara göndererek dosya için deliller toplamaya çalışmıştır. Diğer yandan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ı nasıl bu dosyaya dahil ettiğini de bilemiyoruz” dedi. Savcı apar topar tutuklu bulundukları cezaevlerinden SEGBİS ile bağlandı ve bu dosya dahilinde tutukluluk istedi” şeklinde konuştu.

BALSAK: YARGILAMA HUKUKİ DEĞİL

Avukat Cemile Turhallı Balsak ise, “Ardı arkası kesilmeyen bir suçlama silsilesi var dosyada” dedi. Savcılık mütalaasına dair konuşan Balsak, “Savcılık bu suçlamaların işlendiğine gerçekten ikna mı? Etkin bir soruşturma yürütmesi görevinin gereğidir. Sayın savcı gerçekten bu mütalaada bulunurken bu suçların gerçekten işlendiğine ikna ise bu suçların o gün de işlendiğine ve o dönemin savcıları tarafından bilindiğini de biliyor olması gerekiyor. O dönem etkin soruşturmayı yapmayan savcılar hakkında da suç duyurusunda bulunması gerekiyor. Bu suçların işlendiğine ikna iseniz 6 yıl boyunca Ankara savcılar suç işlemişlerdir. Bunlar hakkında suç duyurusunda bulunacaksanız bizi de inandırırsınız aksi taktirde yargılamanın hukuki değildir” diye konuştu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin Demirtaş’a yönelik “derhal serbest bırakın” kararının mahkeme açısından da bağlayıcı olduğuna vurgu yapan Balsak, “AİHM tarafından Türkiye aleyhine verilen kararlar mahkemelerin iradesiyle verilmediğin ortaya koyuyor. Verdiğiniz kararın bizce hukukin bir izahı yok. Bu hukuk garabetini bir an önce ortadan kaldırarak müvekkillerin tahliyesine karar vermenizi istiyorum” dedi.

ERDOĞAN: DAVA HDP’Yİ, SİYASETTE ETKİSİZ HALE GETİRMEYİ AMAÇLIYOR

Söz alan Avukat Aydın Erdoğan da AİHM kararına dikkat çekti. “Bu yargılamalar tarihte iz bırakıyor. Demirtaş’ın yargılaması da tarihe mal olup kayıtlara geçti. AİHM kararının bu dava ile ilgili olduğunu tüm dünya biliyor” diyen Erdoğan şöyle konuştu: “AİHM kararı, tüm dünyada örnek emsal bir karar oldu. Siyasi iktidarların, siyasi rakiplerini etkisiz bırakmak amacıyla giriştikleri faaliyetlerin belgesi olarak tarihe geçti. AİHM, Demirtaş ile ilgili bu kararında bu ülkede görülmek, bilinmek istenmeyen gerçeği söyledi basit bir tabirle ‘kral çıplak’ dedi. Sizin önünüze hukuksuz bir biçimde düzenlenen mükerrer bir iddianame getirildi siz de bu süreci devam ettiriyorsunuz. Siz şu anda 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı görüyorsunuz. Biz avukatlar, yargı makamlarıyla ilgili umudumuzu kaybetmek istemediğimiz için hala bu cübbeyi taşıyanlardanız. Ama gerçeğin de farkındayız. Dava başta Demirtaş olmak üzere HDP’yi, siyasette etkisiz hale getirmek için açılan bir davadır. Bunun devamı da AYM’de kapatılma istemiyle açılan davadır.”

Çözüm sürecinde yaşanılan gelişmelere de vurgu yapan Erdoğan, “Siyasi kronoloji var. HDP, AKP ile beraber Kürt sorunun demokratik usullerle çözümünün ortağıydı. Bu çözüm arayışı 28 Şubat’a Dolmabahçe’de yapılan bir açıklamayla çerçeveye kavuştu. Bu olaylara rağmen HDP ile bir süreç yürütüldü. Sonrasında Haziran seçimleri yapıldı ve ne olduysa ondan sonra oldu. Siyasi takvim bir şeyleri alt üst etti. Bu siyasi ajandaya bağlı olarak hem dokunulmazlıkların kaldırılması ve davaların açılması hem de yedekte tutulan bu dosyanın canlandırılması AİHM’de mahkum edildi. Anayasa’ya aykırı şekilde dokunulmazlıkları kaldıran meclis, bu tezgahları kuran siyasi iktidar ve bu hukuksuz yargılamaları yapan Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri mahkum edildi. Siyasi işi yapıyorsunuz. Siyaset hukuka uygun yürütülsün, hukuk da siyasallaşmasın istiyoruz. Yargıçlar siyasi ajandaların parçası olmasın istiyoruz. AİHM kararı bir devlet için utanç belgesidir. Ama en başta siz utanç duymalı ve buna göre karar vermelisiniz” diye konuştu.

“Siyasi ajandanın parçası olan savcı ve yargıçlardan bahsedeyim” diyen Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Zekeriya Öz, şimdi nerede ortaklık bozuldu işler tersine döndü. Siyasi iktidarlara bağlanarak yargıçlık yapanların kaderi siyasi iktidarlarla biter. Bu nedenle sizi hukuka uygun hareket etmeye adaletli olmaya davet ediyoruz. Siyasi iktidarın görevi sokakta barışçıl eylem yapan vatandaşlarını korumaktır. Ama öyle olmadı kitlelere saldırıldı ve onlarca insan katledildi. Siyaset kendi işini seçim sandıklarında yargıçlar da hakikati dava dosyalarında çözmeli. Tutukluların serbest bırakılmasını talep etti.”

Avukat Nuray Özdoğan, “Hukuki güvenlik ilkesinin bu kadar ihlal edildiği bir yargılamayla müvekkillerimizin tutukluluk halinin devam etmesi durumu bu ihlal sizin imzanızla devam etmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle bu haksız tutuklamalara son vermenizi istiyoruz. Örneğin müvekkilim Beyza Üstün daha önce beraat ettiği bir dosyadan da yargılanıyor. Bu dosyadan beraat ettiğine dair bilgi bile yer almamıştır dosyada. Bu delil karartmadır. Tutukluluğa devam edecekseniz adli kontrol şartının neden uygun olmadığını açıklamanızı istiyoruz” diye belirtti. Özdoğan tutuklu bulunan 28 kişinin tutuksuz olarak yargılanması kararının verilmesini istedi.

Avukat Dilan Ateş de “Tutukluluk kararını gerektirecek somut delil bulunmamaktadır” diyerek, tahliye kararının verilmesini istedi.

Ardında söz alan Avukat Ezgi Güngördü, Figen Yüksekdağ’ın tutukluluk haline dair konuştu. “Öncelikle şunu sormak istiyorum, tutukluluk değerlendirmesi hangi dosyanın tutukluluk incelemesidir? Buna bir açıklama getirilmesini talep ediyoruz. Müvekkilim Kasım 2016’dan beri Kobanê olayları nedeniyle tutukludur, bu nedenle müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum. Aynı dosyada iki tutukluluk halinin açıklanmasını istiyorum” diye belirtti.

Avukat Atiye Arıkan da soruşturmanın siyasi saiklerle bu aşamaya geldiğine vurgu yaptı. Arıkan, tahliye talebinde bulundu. Avukat Şevin Kaya ise, Ayla Akat Ata’nın tutukluluk haline dair konuştu. Kaya, “Tutukluluk devam kararında istinat edilen deliller katıldıkları basın açıklamaları ve paylaşımlar. Siyasi saiklerle yürütülen bir dosya. Dosyada Ayla Akat Ata’nın 6-8 olaylarında uğradı saldırıdan dolayı suç duyurusunda bulunmuştu. Bu dosyaya girmemiş. Biz bugün bunu da sunarak bu dosya kapsamında müşteki sıfatıyla yer almasını isteyeceğiz” diyerek tüm tutukluların tahliyesini istedi. 

Ankara dışında bulunan birçok avukat da bulundukları kentlerde SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. Amed’den duruşmaya bağlanan Demirtaş'ın avukatı Mahsuni Karaman, şunları söyledi: "Sizinle uzun bir yola çıkıyoruz. 4 buçuk yıldır zaten bu sürecin içindeyiz. Biz mücadeleye devam ediyoruz ama sanırım sizin taraftan bir bayrak devri oldu bundan sonra sizinle devam edeceğiz. AİHM kararını, sadece okuma yazma bilenler bile anlar. AİHM, kararında sizin mahkemenize yönelik bir tahliye gerektiğini anlamanız yetiyor. Çünkü karar verildiği zaman Demirtaş sizin dosyanız dışında başka bir dosyadan tutuklu değildi. Bu nedenle sizin mahkemenizi ilgileniyor. 'AİHM kararı bizim dosyamızla ilgili değil' derken hangi dosya ile ilgili olduğunu yazı verin. Bu kararda vereceğiniz kararda bu hususlara değinen bir şeyler yazmanızı talep ediyoruz.”

Söz alan diğer avukatlar da tahliye talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti davada yargılanan 28 kişinin tutukluluk halinin devamına karar verirken, ara duruşmanın ardından Kobanê Davası'nın ilk duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü'nde 26 Nisan'da görülecek.