Koç: Türkiye’nin anti Kürt politikalarına karşı ulusal birlik gerekli

Türk devletinin anti Kürt politikası yürüttüğünü, Şengal ve Musul’a da bunun için girmek istediğini belirten KNK Eşbaşkanı Nilüfer Koç, buna karşı ‘ulusal birlik halinde mücadele edilmesinin’ gerekli olduğunu vurguladı.

Musul’un geleceği ve idaresi için Kürtlerin ortak bir konferansla tutumlarını ortaklaştırmaları gerektiğini belirten Koç, Türk devletinin yürüttüğü tehlikeli Musul politikasının ancak bu şekilde boşa çıkarılabileceğini söyledi.

‘MUSUL KONFERANSI’YLA ULUSAL TUTUM BELİRLENMELİ’

Kürdistan Ulusal Kongresi’nin (KNK) Eylül ayında gerçekleştirdiği Güney Kürdistan Sorunlarına Çözüm Çalıştayı’nda, Musul’un geleceğine dair Kürtlerin ortak tutumu için bir konferans önerisi yapıldığını hatırlatan Koç, “Biz de bu öneriyi göz önüne alarak bir ön hazırlık şeklinde toplantılar düzenliyoruz. Bu toplantılarda tarihçilerden, üniversite hocalarından, akademisyenlerden görüş ve öneriler alıyoruz. Bu toplantılarımızı sırayla tüm kentlerde yapıyoruz” dedi.

Musul’daki farklılıkların görüşlerinin de mutlaka alınması gerektiğini ifade eden Koç, şöyle konuştu: “Bu toplantılarımızda Sünni, Şii, Şabak ve Ezidi Kürtlerin görüş ve önerilerini alıyor, görüşlerini dinliyoruz. Ardından yapacağımız bir konferansla Musul’a ilişkin Kürtlerin ulusal tutumunu ortaya koyan bir konsept oluşturmayı hedefliyoruz. Çünkü Musul küçük bir Irak’tır, küçük bir Ortadoğu ve küçük bir Güney Kürdistan’dır. Tüm bunların bileşenlerini içinde barındırıyor. Musul sorununun çözümü, tüm bunların sorunlarının çözümünde örnek model olacaktır.”

‘MUSUL SORUNU HALKLARIN SORUNU DEĞİLDİR’

Musul sorununun özünde halkların parçalanması temelinde Britanya Devleti eliyle yaratılan bir sorun olduğunu hatırlatan Koç, bu sorunun oradaki halkların sorunu veya bir Kürt-Arap sorunu olmadığının altını çizdi.  

Koç, konu hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirdi: “Musul sorunu 20’in yüzyılda yaratılmış bir sorundur. Bölmek, parçalamak amacıyla yaratılan bir sorundur ve biz de bunun yerine birliği esas alıyoruz. Bunun için demokratik anlayış gerekiyor. Kürtler de bu demokratik çözüm modeline öncülük etmelidirler. Kürtlere meseleye, Türkiye’nin bazı Sünni Arap aşiretlerini veya  İran’ın Şii Arapları kışkırttığı gibi bir anlayışla yaklaşamaz.”

Sorunun çözümünün ancak demokratik bir yolla gerçekleşebileceğine dikkat çeken KNK Eşbaşkanı Nilüfer Koç, Kürtlerin yapması gereklenlere ilişkin devamla şu görüşü dile getirdi: “Ancak buna karşın doğru ve demokratik bir alternatif oluşturulabilir. Bunun için Kürtlerin ortak güç oluşturup, oradaki azınlıklara güven vermesi gerekir. Çünkü oradaki azınlıklar, ‘DAİŞ Musul, Tel Afer ve Şengal’e geldiğinde Irak ordusu ve peşmerge bizi savunmadı. Onun için de artık 2014 öncesindeki gibi kalamayız’ diyorlar. Kürtler olarak da bizler oradaki farklılıkların ne istediğini dinlemeli, anlamalı ve ona göre demokratik bir sistemi geliştirebilmeliyiz.”

‘TÜRK DEVLETİ TÜM KÜRDİSTANI İSTİYOR’

Türk devletinin son dönemlerde geliştirdiği Şengal ve Güney Kürdistan’ın bazı yerlerine operasyon tartışmalarına da değinen Koç, Türkiye’nin amacının tüm Kürdistan’ı egemenliği altına almak olduğunu kaydetti.

Koç, şöyle devam etti : “Türk devlet sistemi tamamen faşist diktatörlüğe evriliyor. Tüm yetki gücünü bir kişide toplamak istiyor. Bu faşizmle Osmanlı hayalini Ortadoğu’da gerçekleştirmeye çalışıyor. Öte yandan, bu siyaset tümüyle Kürt karşıtlığı üzerinden yürütülen bir siyasettir.

Türk devleti, Kürtlerin bölgedeki alt üst oluştan kendileri açısından sonuç aldıklarını görünce, ‘Musul bizimdir’ demeye başladı. Bunu da 1926 Ankara Anlaşması’na dayandırıyor. ‘Biz Lozanı, dolayısıyla da mevcut sınırları kabul etmiyoruz’ diyor. Yeni sınırlar çizmek istiyor. Musul deyince de aslında tüm Güney Kürdistan’ı kastediyor. Çünkü Musul Vilayeti tüm Güney’i içine alıyor. Örneğin Halep’ten söz edince de tüm Kuzey Suriye ve Rojava’yı kastediyor.”

‘PKK SADECE BİR GEREKÇE’

Türkiye’nin Kürdistan işgaline PKK’yi gerekçe gösterdiği tespitini yapan Koç, amacın ise ‘Kürtlerin birliğini engellemek’ olduğu, uyarısında bulundu.

Koç, buna ilişkin ise şöyle dedi: “’Şengal’e girip PKK’ye karşı savaşacağım ve Şengal’in ikinci Kandil olmasına izin vermeyeceğim’ diyor. Oysa orada mesele PKK değildir. Mesele Türk devletinin Güney Kürdistan’daki egemenliğini geliştirmesi meselesidir. Türk devletinin ne Başika’ya, ne Şengal’e ne de Kandil’e girme yetkisi yoktur. Çünkü buralar Kürdistan toprağıdır.

Türk devleti, Kürtler bir araya gelmesin, birliklerini oluşturmasın diye binlerce ideolojik, siyasi çelişki yaratmaya çalışıyor. Uluslararası güçler de, Ortadoğu’da sorunların çözümü için Kürtlerin birliğinin zorunlu olduğunu görüyorlar. Hem iç hem de dış etkenler Kürtleri birliğe zorluyor.”

‘ANTİ KÜRT SİYASETİ YÜRÜTÜLÜYOR’

Musul sorununun Kuzey, Rojava ve Güney Kürdistan için tehlike yarattığını, bunun için de ulusal bir mesele olduğunu söyleyen Koç, Türk devletinin buralara karşı yürüttüğü politikayı da ‘anti Kürt politikası’ olarak nitelendirdi.

Koç, Türkiye’nin parçalayıcı politikalarına karşı ise, “Türkiye, Kürt çıkarlarının karşı merkezidir. İşte Türklerin Musul, Halep veya farklı yerler üzerinden hak iddia etmemesi için Kürtlerin birliklerini geliştirmesi gerekir” önerisinde bulundu.

Güney Kürdistan siyasetine dönük eleştirilerde de bulunan Koç, Kürt partilerin işgalciler yerine kendi içindeki suçlamaların doğru olmadığına dikkat çekti. Koç, “Yanlış yollardan siyaset eleştirisi yapılıyor. Siyasi partiler birbirlerini suçluyorlar. Oysa mesele Kürt partileri değil, işgalcilerdir” dedi.  

‘TÜRKİYE KÜRDİSTAN’IN ÜÇ PARÇASINI KONTROLÜNE ALMAYI HEDEFLİYOR’

Türk devletinin sadece Kuzey Kürtlerine karşı savaştığının iddia edilemeyeceğini söyleyen Koç, sözlerini şöyle bitirdi: “Türkiye savaşını hem Rojava’ya hem de Güney’e karşı da yürütüyor. Dolayısıyla Türk devletinden kaynaklı gelişen bu tehlikeye karşı Kürt ittifakı gelişmeli.

Çünkü gelişen bu tehlikeli siyaset sadece anti-PKK siyaseti olarak geliştirilmiyor, anti-Kürt şeklinde geliştiriliyor. Bunu diyenler yanılıyorlar. Bölge komple bir değişimden geçiyor. Bunun yarattığı boşluktan yararlanmak isteyen Türk Devleti, Kürdistan’ın üç parçasını kontrolüne almayı hedefliyor. Dolayısıyla Kürtlerin sorunu da ulusal bir sorun olmaktadır. O açıdan Kürt partileri birbirlerini suçlama dilinin yerine bir araya gelerek, bu tehlikeye teşhis koymalıdırlar.”