Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Kenya’dan kaçırılarak Türkiye’ye götürülüşünün 18. yıldönümü yaşanıyor. Tarihi 15 Şubat uluslararası komplosu ve komploya karşı Kürt halkının direnişi 19. yılına giriyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tam on sekiz yıldır İmralı’da ağır tecrit ve işkence koşullarında tutuluyor. 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana avukatlarıyla görüştürülmüyor. 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana ise hiç görüşme olmuyor. Son 22 aydır bir kez 11 Eylül günü kardeşi Mehmet Öcalan ile çok kısa bir görüşme yapmış bulunuyor. Kürt halkı ve demokratik çevreler Önder Abdullah Öcalan’ın sağlık ve güvenlik sorunundan çok ciddi bir biçimde endişe duyuyor.
Bilindiği gibi, tarihi uluslararası komplosu 9 Ekim 1998 günü ABD önderliğindeki küresel kapitalist sistem tarafından başlatılmış ve yürütülmüştü. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 9 Ekim 1998 günü bulunduğu Suriye’den zor ve hile ile çıkarılarak ve vaat edilen Yunanistan’a sokulmayarak kim vurduya getirilme temelinde imha edilmek istenmişti. Dört ay süren bu komplocu saldırı başarılı olmayınca da 15 Şubat 1999 günü Türkiye’ye teslim edilerek idam edilmesinin önü açılmıştı.
Önder Abdullah Öcalan ve Kürt halkı tam on dokuz yıldır tüm gücüyle direnerek söz konusu imhayı ve idamı önleyip İmralı’da çürütme politikasını boşa çıkardı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 15 Şubat’ı “Kürt soykırım günü” ilan ederek, soykırıma karşı Kürt halkının varlık ve özgürlük mücadelesinin ruhu ve beyni olmayı bildi. İmralı tecrit ve işkence sistemini boşa çıkartarak Kürt halkına ve tüm ezilen insanlığa kurtuluş yolunu gösteren tarihi teorik çalışmalar yaptı. Tüm toplumsal sorunlar için geliştirdiği demokratik özerklik çözümü ile ve Kürt sorununun çözümünde izlediği politikalarla barışçıl ve demokratik çözümün önderi haline geldi.
Kürt halkı 15 Şubat’ı “Kara gün” ilan ederek her yıldönümünde soykırıma karşı varlık ve özgürlük mücadelesini daha da yükseltti. “Güneşimizi karartamazsınız” sloganı ile geliştirdiği fedai eylem çizgisi temelinde Önder’ini ve onun şahsında kendi varlığını ve özgürlüğünü savundu. Her 15 Şubat’ta oruç tutup gösteri yaparak Önder Abdullah Öcalan’ı sahiplendi. Önderliksiz ve özgürlüksüz yaşanamayacağını dost-düşman herkese gösterdi. Önder Abdullah Öcalan’ın doğru fikirleriyle bilinçlenip örgütlenerek geliştirdiği özgürlük mücadelesi ile tüm karanlıkları aydınlattı.
Şimdi 15 Şubat uluslararası komplosunun ve komploya karşı mücadelenin yeni bir yılına giriliyor. Her şeyden önce, komplo defalarca başarısız kılınmış ve komplocu güçler parçalanarak birbirine düşmüş bulunuyor. Bu ortamda ve son bir hamle olarak komplocu güçler AKP-MHP faşizmi eliyle vahşi bir katliam saldırısı yürütmeye ve çökmüş komployu ayakta tutmaya çalışıyor. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, bilinçlenmiş ve örgütlenmiş Kürt halkını geriletmeleri ve soykırım rejimini yaşatmaları mümkün değildir. Kendisinden öncekiler gibi, yeni AKP-MHP saldırıları da yenilip başarısız kalmaya mahkumdur.
Çünkü komploya karşı mücadelenin yeni bir yılına girilirken, Kürt halkı ve dostları daha bilinçli ve kararlıdır. On sekiz yıllık mücadelenin verdiği tecrübeye ve sağlanan başarının ortaya çıkardığı moral güce sahipler. 22 aydır Önder Abdullah Öcalan’dan bilgi alamamanın ve yaşanan katliamların yarattığı büyük öfke ve tepki birikimiyle hareket etmektedirler. Bu temelde ve daha Şubat başı itibariyle her alanda özgürlük eylemleri yükseliyor. Söz konusu eylemlerin 15 Şubat’ta doruğa çıkacağı ve Kürtlerin direniş ve özgürlük ayı olan Mart’a devrolacağı anlaşılıyor.
Kürtler artık açık bir biçimde İmralı işkence sistemiyle birlikte yaşamak istemiyor. Tersine İmralı işkence sisteminin yıkılmasını ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasını istiyor. Çünkü yaşayan İmralı sistemi devam eden Kürt soykırımı oluyor. Çünkü Kürt halkının özgürlüğü Önder Abdullah Öcalan’ın özgür yaşar ve çalışır koşullara sahip olmasından geçiyor. Bu yıldönümünde Kürt halkının ve dostlarının “Öcalan’a Özgürlük” sloganını çok daha gür bir sesle haykıracağı görülüyor.
5 Nisan 2015 tarihinden bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile herhangi bir görüşme yapılamıyor. Kürt halkı Önder’inin sağlığından ve güvenliğinden endişe ediyor. Kürt halkı Önder’inin sesini duymak ve değerli fikirlerini öğrenmek istiyor. Dolayısıyla İmralı’da uygulanan hukuk ve ahlak dışı tecrit ve işkenceye karşı çıkıyor. Bu yıldönümünde İmralı işkence sisteminden sorumlu olan herkesten sorumluluğuna sahip çıkmasını istediği gözleniyor.
19. yılında uluslararası komploya karşı mücadele ile AKP-MHP faşizminin anayasa komplosuna karşı mücadele iç içe geçiyor. Faşist diktatörlüğü daha da sağlamlaştırmayı amaçlayan anayasa değişikliği ile her gün yaygınlaştırılarak sürdürülen siyasi soykırım operasyonları Kürt halkının ve Türkiye halklarının öfkesini büyütüyor. AKP-MHP faşizminin gerçekleştirmeye çalıştığı söz konusu anayasa değişikliği aslında Önder Abdullah Öcalan’a yöneltilen uluslararası komplo saldırısının bir devamı ve daha da derinleştirilmesi oluyor. Dolayısıyla Kürt halkının “İmralı sistemine hayır” mücadelesi ile “Faşist diktatörlüğe hayır” mücadelesini birleştirerek çok daha güçlü bir biçimde yürüteceği açığa çıkıyor.
Çok açık ki, İmralı sisteminde hukuk ve ahlakın zerresi bile bulunmuyor. On sekiz yıldır Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan böyle bir işkence ve yok etme sistemi içinde bir rehine olarak tutuluyor. Her türlü fiziki ve psikolojik baskı ve işkence Kürt Halk Önderi üzerinde uygulanıyor. Kuşkusuz böyle bir durumu Kürt halkının kabul etmesi mümkün değildir ve sonuna kadar bu işkence sistemini parçalamak için mücadele edecektir. Elbette böyle bir tutum sadece Kürt halkı için de geçerli değildir. Kendisine devrimci, demokrat diyen ve hatta insan olduğunu söyleyen herkes için geçerli ve de gereklidir. Bugün Türkiye ve dünyada devrimci, demokrat ve hatta insan olmanın birinci ölçüsü İmralı işkence sistemine karşı çıkmak ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü istemektir. İlkeli ve ahlaklı insan olmanın başka yolu yoktur.
O halde ilkeli ve ahlaklı insan olabilmek için, devrimci ve demokrat olmak için, faşist baskı ve teröre karşı çıkmak için, faşist diktatörlüğün anayasasına hayır demek için, özgür ve demokratik bir yaşama ulaşabilmek için İmralı işkence sistemine karşı çıkmak ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü istemek ve bunun için mücadeleyi yükseltmek gerekir. Kürt halkının ve tüm devrimci-demokratik güçlerin bu temelde hareket edeceği, faşist teröre ve anayasa değişikliği oyununa karşı mücadeleyi Önder Abdullah Öcalan’a özgürlük mücadelesi ile birleştireceği ve 19. Yılda uluslararası komployu tarihin çöp sepetine atacak bir mücadeleyi geliştireceği kesindir.
Bu doğrultuda “Viyan çağrısı” günceldir ve herkes için geçerlidir. 2006’nın Şubat başında “Artık İmralı sistemi ile birlikte yaşamak istemiyorum” diyerek eyleme geçmiş ve herkesi de daha aktif eyleme çağırmıştır. Tabi 19. yılda İmralı işkence sistemiyle birlikte yaşamak hiç mümkün değildir. Dolayısıyla Viyan çağrısı tüm devrimci ve yurtseverler için yol göstericidir. Bu çağrıyı esas alarak her yerde ve her türlü yönteme başvurma temelinde geliştirilecek mücadele uluslararası komployu tarihe gömecektir. Bu temelde Güney Kürdistan’ın yiğit devrimci kızı Viyan Soran’ı saygıyla anıyor, herkesi Viyan duyarlılığıyla komploya karşı daha aktif mücadele etmeye çağırıyoruz!
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA